BEN YAPTIM, SUÇLU BENİM
Abdullah Çağrı ELGÜN
Teröristler insanlarımızı, civan gibi yiğit evlatlarımızı
halkımızın ocak umudu askerlerimizi haince arkalarından vuruyor; pusu kurarak,
haince tuzaklarla gafil avlıyorlar. Ortalık kan gölü, millet perişan. Vatandaş
çocuklarının böylesi sebepsiz ölümlerine haykırırken, muktedir, daha fazla
iktidarını yürütmek için vatandaşa giderek bana tekrar yetki ver diye oy
istiyor.
Bir dönem Rahmetli Demirel: “İLKSAN ile ilgili, bir arsa
için:
“Verdimse ben verdim kime ne?” demişti.
Şimdi gücü ele geçiren, her vatan ve millet sevdasından
uzak, sorumsuz, kim olursa olsun benzerini yapıyor. Sorgu ve suale bile
tahammül göstermeksizin:
“Ben yaparım! Yaptımsa ben yaptım kime ne?!.” diyerek halkı
ve onun menfaatlerini hiçe sayıyor… Geçmişte bir devlet-i âlinin başında
bulunanların söylediği gibi saltanat koltuklarının üzerinde balkonlardan çıkıp,
aş, ekmek, iş ve huzurun yokluğu sebebiyle isyan ederek, nümayiş gösteren
halka:“Ekmek yoksa pasta yesinler!.. İş
yoksa dilensinler!...” demeye getiriyorlar.
Ülke adı bilinmeyen bir savaşla kardeş kardeşi katlederken,
kesin bir çözüm üretilemiyor. Olayları çözeceğini söyleyenler on dört (14)
yıldır iktidarı elinde bulundurmalarına rağmen, insanlarımızdan, çevreden, dış
güçlerden ve nihayet muhalefetten dert yanıyor, sorunun kaynağı olarak
muhalefeti gösteriyor…
İktidarda olanların her türdeki gücü elinde bulunduranların,
tam yetki kendilerinde olmasına rağmen, daha büyük yetkiler ve tam bir otorite
istiyorlar… On dört (14) yılda bu problemi çözememiş olanların bana biraz daha
zaman ver demesi abestir… Şikâyet etmeğe hiç hakları yoktur. Halk onları büyük
bir çoğunluk ile iktidar yapmış ülkedeki her iki kişiden biri kendilerine oy
vererek her türdeki yetkiyi vermiştir. Tekrar, tekrar muhataplara başvurup:
“Olmadı! Yanlış yaptım. Bana biraz daha yetki verin.” Demek anlamsızdır. Bugün sizlere verilmiş yetki ile ülkenin ne
hale geldiğini görmek için Basın yayını seyretmek, Doğu ve Güneydoğu bölgesine
görmek yeterlidir. Tabii bu kurtarılmış bölgelere gidebilirseniz…
Sonra yeni bir algı yaratmak ve bunu halkın beyninde
yerleştirmek için de: “Türkiye’de yönetim sistemi fiili olarak değişmiştir.”
Diyorlar. Halk böyle bir yetkiyi bilerek
ve isteyerek kimseye vermemiştir. Verdiği yetki
% 52 oy ile Cumhurbaşkanlığı makamının yetkileridir.
AKP BÖLÜNÜYOR MU?
Birinci üç dönemlikler.
Saraya bağlı ikinci üç dönemlikler.(Abdullah GÜL, çağırılarak seçime
onun başkanlığında gitmek istiyorlar.) Üçüncü grupta, Davutoğlu’nun
Başbakanlıkta kalmasını isteyen grup.
Hangi grubun isteği gerçekleşecek, kimler ne şekilde başarılı olacak.
Seçim sonrası AKP tamamen yok olup gidecek mi, tek başına iktidara mı gelerek
başarılı olacak hep birlikte göreceğiz...
Sn Erdoğan: “Bir günlüğüne dahi olsa iktidar bırakılamaz.”
Dedi. 7 Haziran 2015 Seçimler sonrasında hükümetten ne istifa geldi ne de: “Seçim kaybettik. Teammüller gereği, yeni hükümetin
kurulması için hükümetin istifasını Cumurbaşkanına sunuyoruz…” Gibi bir ses
duymadık. Eski Hükümeti sanki hiç seçim yapılmamış ve tek başına iktidar
kazanılmış gibi, istifa etmeksizin hükümet icraatlarını yürüttü. Muhalefete
rağmen kanun yaptı, bürokrat tayin etti. Görevini aralıksız sürdürdü…Sürdürmeğe
devam ederek seçim hükümetinin bakanlarını da kendileri belirliyorlar… Ne
âla!.. Muhalefetten yine “Çıt!” yok…
Muhalefete koalisyon teklif ettik, “Hayır! Hayır!
Hayır!..” aldık diyorlar.
Muhalefetin sözlerine göre:
Meğer adamlara teklif dahi etmemişler…
“MHP’yi BİTİRİN”
MHP’den çekinen iktidar, en yetkili ağızdan:” “MHP’yi
bitirin.” Talimatı üzerine eski ve yeni kasetler tekrar tekrar izleniyor. Yeni oyunlar için senaryolar hazırlanıyor.
Tabii MHP bitmeli ve barajın altına itilerek sahneden çekilmeli ki AKP’nin
önünde hiçbir engel ve alternatif kalmamalı. CHP muhalefet için yeterli, hatta
hiçbir parti olmasa daha iyi olacak; ama ne yapalım hiç olmazsa bir muhalefet
de olsun artık. Zaten HDP bir parti değil. Onun işi çok kolay hepsini terörist
ilan edip tutuklarız olur biter.
Bütün bunlar için yeni bir strateji olarak borçtan kıvranan
vatandaşlar gibi, Liderlerle problemi olan, maddî ve manevi sıkıntıda olup
sarmalda bulunan vekiller tespit edilsin. Onlara birer mektupla bakanlıklar
bildirilsin. Şana da şöhrete de paraya da herkesin ihtiyacı olduğu malum.
Bunlar yerlerinden ayartılır ve iyi bir anlaşma sağlanırsa AKP, HDP ile tek
başına kalmaz… İmajı değiştirebiliriz.
Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şevkat ÇETİN
soruyor Türkeş’in oğlu Tuğrul’a:
“Kaç paraya satıldın?..”
MHP Tuğrul TÜRKEŞ’in ayrılması ile biter mi? Elbette
Hayır!.. Tuğrul Türkeş daha önce de Devlet BAHÇELİ’ye rakip oldu. Sonra
partiden ayrılıp Aydınlık TürkiyePartisi'ni (ATP) kurdu. Olmadı, DYP ile koalisyona gidip
Kayseri’den aday oldu. Olmadı. Partisini dağıtıp MHP’ye dönüş yaptı… Şimdi de
AKP’nin kurduğu koalisyona yöneldi. Tuğrul bunu hep yapar; ama MHP yerinde ve
dimdik ayakta kalır…
BEN YAPTIM,
SUÇLU BENİM!..
“Çözüm Süreci”ni ben
başlattım”; ama ben çözemedim.
Askeri çatışmasız bir ortamdan uzak tutarak PKK, KCK, PYD,
İŞİD,’in örgütlenmesini ben sağladım.
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Kürt siyasi hareketinin Doğu’daki çeşitli il ve bölgelerde
özerklik ilanına anayasa ve halkımızın arzusuna
aykırı olarak ben izin verdim.
Dolmabahçe Sarayı’da PKK denilen Terör Örgütü ile ben bir
araya geldim. Ben anlaştım.
Silahlı kuvvetlerin, Emniyetin, sokaklardan çekilmesi sebebiyle
şimdi asvaltlanmış yollara ve bilinmeyen birçok yerlere teröristlerin,
serbestçe döşedikleri mayınları, güvenlik güçleri geçerken patlatan tefeciler
ile cep telefonları ve daha garantili bir şekilde patlatmak için kabloları
tutuşturan ve bugün nereye döşendikleri asla tespit edilemeyen mayınları
döşetilmesini ben sağladım,
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Olso’da, İmralı’da, Kandil’de, Dolmabahçe’de, teröristlerle
pazarlığı, mutabakatı ben sağladım.
Askerlerimiz, Polislerimiz ve Korucularımız, bil cümle hepsi
çözüm süreci boyunca: “Teröristlere “
Terörist denilmeyecek ve silah sıkılmayacak, tam bir çatışmasızlık ortamı
olacaktır.” Diyen emri Bütün Valilere
ben gönderdim…
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Asker bir şey yapamıyor… Teröristler karargahımıza girip
askerlerimiz ile dalga geçip, bayrağımızı indiriyor. Askerlerimiz talimat
gereği bulundukları yerden kahrolarak teröristlerin gözlerinin içine baka baka
onların geçişini seyrediyorlar…
Askerlerimiz halka silah sıkmıyor, operasyonlar son günlerde
durdurulmuş, büyük zaiaytlar var, operasyon yok. Siyaseten bir şeyler elde etme
gayretinde olanlar APO’yu hâlâ öven sözler söylendiğini medya yazıyor. Asker,
Polis, Teröristler ile karşı karşıya gelmiyor; fakat teröristlerin keskin nişancıları
SÜİKAST SİLAHLARI ile korucularımızı, askerlerimizi anlından vurarak
avlıyorlar… Bütün bu olanlara tam yetkili ve etkili olarak on dört (14) yıldır
iktidarda olan ben, müsaade ediyorum…
Ben yaptım…
Suçlu benim!..
Yerel yönetimlerin özerklik ilan etmesini, federetif devlet
yapısını oluşturan benim… Bunlar hakkında hiçbir şey yapmayarak, bunların
devlete ait her türdeki karakolu, lojmanı, karargahı, okulu içindekiler ile
birlikte yakabilmeye cüret etmesine fırsat, imkan ve izni benverdim…
Biz “Çözüm Süreci”ni konuşurken, İl ve ilçelerimizde
karargâh kuran teröristlerin buraları silah deposu haline getirmesini MİT’ile
güvenlik güçleri ile ben izledim, ben müsaade ettim…
Ben yaptım…
Suçlu benim!.. (Ankara,
Cuma, 29 Ağustos 2015)