24 Şubat 2022 Perşembe

VATANPERVERLİK BUNU GEREKTİRİR,(Millet İttifakı’na); Abdullah Çağrı ELGÜN

VATANPERVERLİK BUNU GEREKTİRİR.

(Millet İttifakı’na)

Abdullah Çağrı ELGÜN

Ülkenin kötü gidişatına dur deyip çare olmak isteyenler, yanlış yaklaşımlarıyla kötü olanı, daha da kötü hale getirmesinler… Altı partinin bir araya gelmesi “Çok Doğru” gibi gözüküyor olsa bile yanlıştır. Şöyleki:

AKP: ülkeyi otuz altı (36) etnik gruba bölerken, buna ses çıkarmayan ve onu her şart ve durumda destekleyen, kendi ilkelerini çiğneyip, hiçe saymış MHP de: “İllet, Zillet, Şer İttifakı”…vb. gibi ayrıştırıcı, bölen, parçalayan  ve ötekileştiren “dil”den vazgeçmediler. Vazgeçmiyorlar…

 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" amacıyla ortak metin oluşturmak için toplantı yapan

Millet İttifakı:

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP),

İYİ Parti,

Saadet Partisi ve bu ittifaka dışarıdan katılan Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi de yanlış içerisindeler… Altı (6) partinin ciddi farklılıkları olabilir; fakat Millet İttifakını geçmiş seçimde bir araya getiren vatan, millet sevdası, altı parti ve diğer katılmamış ve toplantıya çağırılmamışları da bir araya getirmelidir. Türkiye’de İçişleri Bakanlığı verilerine göre: Doksan dokuz (99) parti bulunmaktadır. Parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin toplam sayısı on üçtür (13) . Bu partiler AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, HDP, Memleket Partisi, TİP, DP, BBP, DEVA, DBP, SP, YP ve Zafer Partileridir. Bunun dışında seçime katılma şartlarını yerine getiren on bir (11) parti daha mevcuttur. Bu partilerin dışında ittifak kurmuş MHP, AKP’de seçim kazanılıp icraata başladıktan sonra görüşülecek partiler arasında olmalıdır!.. 

Çağrıya katılan bütün partilere fırsat verilmeli, seçim sistemi de derhal değiştirilip seçim baraj kaldırılmalıdır. Çoğulcu demokraside herkesin söz söyleme ve fikir beyan etme hakkı bulunmaktadır!.. Bir milletvekili çıkarsalar bile Mecliste, söz söyleme hakkı olacaktır!..

 MHP kayıtsız şartsız bir araya gelip AKP gemisine yelken açtırdığı gibi “Vatan Sevdasında” birleşenler de hiçbir beklenti ve şart koşmadan Millet İttifakı’nda birleşebilirler…

 MHP’nin bütün ilkelerine tamamen ters olan ve bütün argümanlarına karşı olan AKP’yi, kayıtsız şartsız desteklemesi, AKP’nin yaptığı olumlu ve olumsuz her şeyi bütünü ile onayladığını gösterir… Bunu onaylamak, kayıtsız şartsız destek, iktidarın nimetlerini getirdiği gibi, külfetini, aynı zamanda risk ve sorumluluğu, de beraberinde getirir. Nitekim öyle de olmuştur. Bu birlikteliği tasvip etmeyip itiraz edenler, MHP’den ayrılıp İYİ Parti’yi kurmuşlardır.

 Bugün ittifakın yaptığı toplantı altı (6) partinin düzenlediği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem söyleminin, tam tezatını teşkil etmektedir; çünkü hali hazırda yeni kurulmuş olsalar bile en azından bir (1) milletvekili iki (2) milletvekili, bağımsız beş (5) milletvekili ve vekili olmayan; fakat resmî olarak parti hüviyeti taşıyan partilerin hiçbiri, bu toplantıya çağırılmamıştır!.. Eğer gerçekten niyet, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” ise HDP dahil, bütün parti başkan ve temsilcileri bu oluşuma davet edilmelidirler… Ebedî dostluklar olmadığı gibi ebedî düşmanlıklar da yoktur!.. Kendi ülkemiz ve milletimiz fertleri ile barışık yaşayacağız… Bir şeylerden korkarak hedefe varılamaz!..

 

Buna rağmen tereddüt ediliyorsa hiçbir partiye resmî bir davet gönderilmez! Basında, tarih ve saat verilerek davet duyurulur. Mevcut bütün partilere çağrı yapılır ve toplantıya katılması rica edilir. Böylece resmî bir davete gerek kalmaz!.. İki veya üç toplantıda bu “İttifak” kenetlenmiş olur.

 

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” samimi olarak düşünülüyorsa, bu mutlak yapılmalıdır! Bütün partilerin katılımıyla, gönüllerinin ve fikirlerinin alınması yerinde olacaktır. Mademki ayrıştırıcı değilsiniz. Birlik ve beraberlikten çoğulcu demokrasiden bahsediyorsunuz, o zaman, mevcut bütün partileri katılımıyla, halkın güveni tazelenmiş ve tam bir itimat telkin etmiş olunacaktır!..

 

Burada bir dönem seksen (80) Milletvekili, şu anda Mecliste de elli altı (56) Milletvekili bulunan HDP’nin olmaması da ayrı bir açmazdır!.. Siz siyasî bir teşekkülü, teşkilatı, partiyi, kanunsuz ve terörist olarak mı görüyorsunuz? Öyleyse bu anlayış, cahilâne bir anlayıştır…

Hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde aktif görevdeki bir partiyi?.. 

Öyle olsaydı, devletin savcıları hakimleri, ne güne duruyor?..

         Kapatsınlar!
         Niçin kapatmıyorlar?

Niçin hâlâ Mecliste ve kürsüde HDP gürül gürül konuşuyor?..

 Hiç mi akıl etmiyorsunuz?

Hiç mi kendi kendinize sorgulamıyorsunuz?..

 

Böyle olmadığına göre ve Mecliste azımsanmayacak bir vekil sayısına sahip olan HDP, Türkiye’de bir parti olduğuna göre, biraz içinize sindirseniz daha iyi olur. Problem varsa problemler, problemden kaçarak değil problemin içine içine girilerek çözülecektir!..

 

Özellikle, Camhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve HDP, bütün partileri kucaklayacak: AKP gibi: “AKP Kadroları diye söze başlamayıp, milleti otuz altı (36) etnik gruba”; MHP gibi: “İİllet, Zillet, Şer İttifakı”; HDP gibi: “Kürt, Açılım, Saçılımı”…vb. ayrılıkçı söz söylemeyecek!..

Bizleri bu yurtta birleştirip bütünleştiren ve bunca zaman bir zincirin halkaları gibi kopmaz bağlarla birbirine bağlayan ve bize bir Kurtuluş Savaşı kazandıran bu milletin, pek çok ortak noktası var!..  İşte bu ortak noktalarımız ile kucaklayarak “İTTİFAK” oluşturulacaktır. Mutabakat, sözleşme ve şart konulmayacak…

Şartsız, söz vermesiz, karşılıksız birleşme gerçekleşecek!..

Vatanperverlik bunu gerektirir.

Burada en önemli görev, “Millet İttifakı”nın AKP iktidarının vurgun, yağma, talan, vatan ve milleti sömürü düzen ve iktidarına son vermek gibi büyük bir hizmeti olacaktır!..

 

Bunun yanında belki de en önemli görevi: Irk, dil, din, mezhep, ideoloji, cinsiyet, sınıf ve hayat tarzı gözetmeden kucaklayıp birleştirecekler…

AKP’nin sürekli söylediği bölücü, ayrıştırıcı: “AKP Kadroları, Cumhur İttifakı, siyaset ahlâkı yönünden düşük, makam, unvan ve konum itibarı ile bağdaşmayan seviyeyi düşürücü basında, yayınlarda yer almış söz ve eylemleri ile ülkeyi otuz altı (36) etnik guruba bölüp deprem ve fay hattı yaratan politikalar dönemini bitirmiş olacaktır!..  

Bu sayfa bir daha açılmamak üzere kapanacak, Türk milleti, gördüğü bu kötü rüyadan uyandırılacaktır!.. Bundan sonra da ilimde, fende teknolojide İslâm toplumlarının gelişmesini engelleyen: Felsefeye, akıl, mantık, vicdan ve bilime aykırı, uygulamalardan tamamen uzaklaşılacaktır. Çağdaş bilim ve teknoloji eğitimin ve her derecedeki bilim adamının ilkesi olacaktır!

Hz. Peygamber’in ölümünden bir asır sonra ortaya çıkmış, dört âlim: Ebu Hanife, Ahmet Bin Hambel, Malik Bin Enes, Muhammed bin İdris Eş Şafi î ortaya çıkarak dinde ayrı ayrı uygulamalar ortaya attılar… Bazı Halifeler ise bu dört âlimden birini kabul etmeleri için halkı zorladılar. İmam Gazalî bunu özellikle yaygınlaştırdı: “Tabiyet ve biat kültürünü dillendirdi!”  İspanya’dan ses veren İbn Rüşt bu söylem ve inanışlara karşı olsa da sesini yükseltmiş olmasına rağmen: “Felsefe, Akıl, mantık, bilim; Kuran’a aykırı değildir! İnsan, şüpheleri karşısında, düşünür, akleder, soru sorar, yorumlar, ondan mânâlar çıkarır, sorgular!..”, diyordu duyuramadı… “Bu dört âlimden başka hiç kimse Kuran’da, ve Sünnette İçtihad edemez!.. Yani yorum yapamaz! Anlam çıkaramaz! Ahkâm kesemez!..denilerek Müslümanların ve İslâm ülkelerinin ilim, sanat, keşif yollarının ve kapısının kapatılmasına sebep oldular. O tarihten bu yana ilimin, Hak ve Batılın birbirleri ile savaşı devam etmektedir!..

İşte bu sebepledir ki bugün ve dünün siyasetçileri: Menders: On (10) Yıl, Demirel: Otuz (30) yıl, Özal: on beş (15) yıl, Milliyetçi Çephe: Beş (5) yıl, Erdoğan: Yirmi (20) yıl olmak üzere tamı tamına bizi seksen (80) yıldır “bu anlayış” idare etmektedir... Bu anlayıştan kurtulmak ve Atatürk Cumhuriyeti anlayışını fiiliyata dönüştürmek zamanı gelmiştir.

 

Gerilim ve çatışma değil, uyum ve uzlaşma kültürü üzerinden ülkenin geleceğini düzenlemek istisnasız, ilk önce bütün aydınların, ilim adamlarının, siyasîlerin ve siyasî parti temsilcilerinin ve en son da bu vatan toprakları üzerinde yaşayan halkın, en önde gelen, birinci görevi olmalıdır!   

Varılacak bu “Ortak Akıl” ile AKP’nin bugüne kadar vaad ettiği; fakat bir türlü gerçekleştiremediği: “Hasan Sabah Kalesi’nin Cennet’i” yıkılarak, gerçek “Cennet Türkiye”ye kavuşmak mümkün olacaktır!..

Bütün bu ileri görüşlülüğü hayata geçirecek birikim, donanım ve tecrübeye sahip, vatana ve millete sevdalı, adanmış kadroların, ülkemizde fazlasıyla mevcut olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Ülkemize sevdalı bu adanmışlar, uzlaşma kültürünü inşa etmekte başarısız olmayacaktır!.. Siyasî, ekonomik ve sosyal alanda gerçek anlamda bir şahlanma dönemine geçilecektir!..

 

Barışarak, uzlaşarak, ortak akıl, mantık, vicdan ve gayeye emin adımlarla yeniden ulaşmak için girişilecek çabanın, hayali değil, gerçek anlamda, yeniden dirilişin fiili olarak şahlanışı yaşanacaktır! Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını doldurduğu 2023 yılını, millet olarak: Dil, din, ırk, cinsiyet ayırımı yapmadan büyük sevinçler, mutluluklar ve müjdelerle kutlayabiliriz…  

Her bir fert, bu aziz vatana borcu olduğunu unutmamalıdır!..  

Bu vatana borcun var!..

Geleceğimiz için gelecek nesillerimiz, evlatlarımız ve torunlarımız için bu dilek ve temennileri gerçek kılmak, her vatan severin boynunun borcudur!..

 Altı siyasi parti: “Güçlü, özgürlükçü, demokratik adil bir sistem için ortak sorumluluk, çoğulculuk temelinde, bir araya geldiklerini ve problemlerini çözmek istediklerini” söylüyorlar. “Avrupa Birliği Temel Şart ve Esaslarını” getirmek istediklerini ifade ediyorlar… Böyle olursa burada kurulacak “İttifak”, ölü doğar! Asla başarılı olamaz! Milletin hiçbir kesiminden hiçbir şartta, asla ve asla oy alamaz!..

 “Avrupa Birliğinin Uyum Esasları”nı kim, kimler göz ardı edebilir?..   

Avrupa Birliği Temel Şart ve Esaslarını Getirmek demek: Avrupa’ya teslim olmak demektir! Geçmişte Osmanlı Türkiyesi bunu yaptı! (Kapitilasyonlar, Islâhat üstüne Islâhatlar.)

 Ne oldu? 

Üç (300) yıl boyunca direndi; fakat çöküşü durduramadı. Koskoca İmparatorluk sonunda çöktü. Atatürk ve arkadaşları gibi birkaç vatansever çıkmamış olsaydı, bugün Türkiye’de de olamayacaktık!..

Avrupa Birliğinin koyduğu Mutabakatta birleşmek demek: Kapitisayonları kabul etmek demektir!

Avrupa Birliğinin koyduğu Mutabakatta birleşmek demek: II. Abdülhamit Han’ın yaptıklarının aynısını yapmak demektir!..

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Elini verip kolunu ve bacağını alamamak demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Esareti peşinen kabul etmek demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Gelecekte, Türkiye’nin olmaması demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Öcalan’a umut hakkı demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Kıbrıs’ta Maraş’ın Kapatılması demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Libya’dan Çekilmek demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Mavi Vatanını unut demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Terör Operasyonlarını bitirin demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Akdeniz’de Sondajı Bırakın demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Adaları Yunanistan’a teslim etmek demektir!

Avrupa birliği normlarında birleşmek demek: Ayasofya’yı tekraren müze yapın demektir!

Geçmişte HDP, şimdi sn. Recep Tayyip ERDOĞAN, sn. Ahmet Davutoğlu, sn. Ali Babacan: “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum”; “Türk Milliyetçiliği ile hesaplama zamanı gelmiştir. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanıdır” demişlerdir. Milliyetçilik, ortak bir aidiyettir. Herkesin üzerinde yaşadığı vatanını sevmesinde ne sakınca olabilir? Birlikte yaşadığı Milletini kucaklamasından nasıl gocunulabilir?..

Türk milleti: Laz’ı, Çerkez’i, Kürt, Türkmen, Avşar; Rum, Ermeni, Yahudi; Arap, Fars vatandaşları ile yaşadığı vatanında bir bütündür. Huzur, mutluluk ve büyük sevinçler içinde yaşamayı arzu etmektedir!..

Siyasetçi ikbal peşinde koşmaz! Siyasetçinin gayesi vatandaşlarına ve vatanına hizmettir. Bu sebeple: Şartsız, söz vermesiz, karşılıksız birleşme   “İttifak”   gerçekleşmelidir!..

Vatanperverlik bunu gerektirir.