İSLÂMDA YOK! Abdullah Çağrı ELGÜN
Osmanlı Hakanı 3. Selim |
Bunların
insanlıkla, dinle bir alâkası olmaz, olamaz! İslâm Dini: Akıl, mantık ve
ilim dinidir. Okuyan, sorgulayan, akleden, düşünen, anlaşılan bir dindir…
Aşağıda söylenen veya uygulananların İslâm Dini ve Kuran ile ilgisi ve alâkası
yoktur!...
Medyaya
yansımış haberlere göre Cübbeli Ahmet: "Tecavüz, için Erkek
çocuklarla olan ilişkiye BADEMLEME; kız çocukları ile yapılan ilişkiye
de BODOZLAMA denir..." diyor. Bunun İslâm’da yeri
vardır" diye fetva veriyor. Halktan gelen tepkiler üzerine sözlerini bir
video çekerek yalanlıyor iyi mi?..
Böyle
düşünen İslâmcılarca: Erkek ve kız çocukların tecavüze uğraması normal, mübah (Bir
kereden bir şey olmaz!... Karşı tarafın
rızası vardı) diyen aklı bozukların yönettiği bir toplumda:
6
yaşındaki bir kızla 80 yaşındakinin nikah yapılması dine uygun; normal; akranı
6 yaşında, 10-15-20 yaşındakiler ile beraber oturması, okuması, aynı yerde
bulunması dine uygun değil öyle mi?..
Hiçbir
dinde böyle bulanık, bozuk, kokuşmuş sapık bir anlayış yoktur! Kaldı ki İslâm’da
olsun… İslâm, son ve en mükemmel din olarak,
çağdaştır, moderndir. Bu ve benzeri ilkel, pagan dönemi alışkanlıklarını ve
batıl anlayışları reddeder!...
İslâm
Dini Kur'an'ın hiçbir yerinde böyle bir anlayışa raslanamaz. Gayrisi
uydurmadır. Uydurma fikirler, Emevî zihniyetinin sapık İslâm öncesi
geleneklerinden gelen vazgeçilememiş, balballara tapılan pagan dönemi
unutulmamış alışkanlıklarının devamından ibarettir…
Kılık
kıyafet düzenlemesi ilk defa Atatürk Döneminde getirildi zannedilir. Bu
yanlıştır.
Osmanlıda, 3. Ahmet, Giyinmeyi ilk kez yeniden düzenledi. (1703-1730) Sonrasında: Çarşaf, Peçe, Kalpak, Fes, Ceket, Pantolon, Kılık kıyafet Düzenleme Yasalarıyla, 3. Selim’i görüyoruz (1789- 1808). Halkını yenileştirmekle kalmaz, yeni kurduğu orduda, kılık kıyafet düzenlemesi, Devlet Memurlarına da “Tek Tip Elbise mecburiyeti” getirir. Padişah Abdülaziz bütün Avrupa’yı dolaşır. Bu yenileşmeleri daha ileri taşır.
Osmanlı Hakanı 2.Mahmut |
Sonrasında
2. Mahmut, (Nizam ı Cedit Askerlerinin, Devlet memurlarının ve Sarayda
Çalışanların, Fes giymesi pantolon ve ceket düzenlemesi, devlette çalışanlara: “Tek
Tip Elbise” mecburiyeti getirmesi, “İngiliz Otomobili” kullanması, cebir,
geometri, matematik, fizik, kimya derslerinin okullarda okutulması, Tıp,
Mühendishane, Maliye, İktisat okullarının açılması, onun "Gavur
Padişah" “olarak tarihe geçmesine sebep olmuştur. (1809-1839) Mithat
Paşa Padişah Abdülaziz’e “Mebuslar Meclisi, Milletvekilleri ve Meşrutiyet
Anayasasının da ilerisinde”, “Cumhuriyete geçme fikrini önerir…Bunun için
sürgün edilse de yerine geçecek kendisinden daha iyi Başbakan (Sadrazam)
bulunamadığı için tekrar göreve getirilir…
2.
Abdülhamit ile devam eden düzenlemelerde Kadınlarda Padişah
isteği, Şeyhülislam onayı ile "Çarşaf Giymek, Peçe Takmak " yasaklanmıştır…
Sarıcazâde Ragıp Paşa tarafından Cumhuriyetten yirmi iki yıl önce (22)
önce ilk kez “Tekirdağ Rakı, Şarap, Bira, Şampanya Fabrikası” kuruldu.
İlk birahane o dönemde İzmir’de açıldı… Abdülhamit de Sigara ve Rom içerdi… İlk
Genelevi açan da oydu…
Dindeki
hurafeler de 4. Murat ve sonrası padişahlar ile üzerine gidildi, Kölelik
ve Cariyelik Abdülaziz tarafından kaldırılmak istenmişse de Şeyhülislam: “Padişahım, Kuran’da yeri var!. Halk ne der?..”
diyerek kaldırılamamıştır. Atatürk Döneminde ise, Tekke ve Zaviyeler
kapatılmış, Erkek Köle ve Cariye Pazarı (1924) tamamen kapatılmıştır!..
Hurafeler yok edildi.
Atatürk
Kuran'ı, Mehmet Âkif'e Türkçeye çevirttirdi. Mehmet Âkif, onu nüsha nüsha,
Damadı Elmalılı Hamdi'ye gönderdi. Kullandığımız “Türkçe Kuran” odur...
Kuran'a göre ve İslâm'da olmayanların çoğu Emevî Dönemi Halifeleri ve Meshep Önderleri tarafından İslâm'a sonradan sokuşturulmuş olup, bunların İslâm Dini ile hiçbir alakası yoktur!..
Osmanlı Hakanı Abdülaziz |
KURAN'DA
BUNLAR YOK?
Denilmiştir
ki; "Türkler, Dinini, Kendi Diliyle Yaşayamayan Tek Millettir" Bu sebeple İslâmcılık, muhafazakarlık ve dindarlık çoğu dindarlar için
çok fazla düşünmeden, sorgulamadan her şeyi olduğu gibi kul eden, bir bakıma mitolojik bir yaşam biçimidir.
“Erkek Çocukların Sünnet Edilmesi” veya “Kızların Sünnet Edilmesi” İslâm’da yoktur! Bu dahi bir Yahudi
Geleneğidir. Bütün Yahudiler sünnetlidir. Aynı şekilde baş örtüsü, peçe ve çarşaf dahi yoktur!.. Bunlar da
Yahudilere aittir. Osmanlıda Padişahlık Döneminde de II.Abdülhamit bu
acaip kılık ve kıyafeti, insan onuruna kadın haklarına saygısızlık olduğu için yasaklanmış,
bir çok padişahlar da devlette çalışanlara “Tek Tip” giyinmeyi mecbur tutmuştur…
(III. Selim, II. Mahmut, Abdülaziz, II. Abdülhamit…vb.).
Emeviler, İslâm diye uydurduklarını Kuran
olarak okutup, küçük çocukları dahi HAFIZ ilan edip, bu unvan ile aldatıp,
beyinlerini yıkayıp manyaklaştırdılar. Halbuki İslâm, akla,
matığa, bilme dayalı, hoşgörü ile sorgulanan ve yorumlanabilip
anlaşılan, bir görüşe dayalıdır. Akıl baliğ olmayan çocuğa din aktarmak,
meczupa akıl vermek gibidir.
Allah ve Din ile korkutup, Cehenneme gönderenler insanları dinden
çıkarmışlar, dinden soğutmuşlardır. Kuran içindeki: "Hak, Adalet, Eşitlik,
Hürriyet” ile bağdaşmayan eklentileri üç yüz yıl sonra dine, Emevi Halife ve
önderleri sokmuşlardır… İslâm insanları din ile buluşturup müjdeleyen, sevdiren,
hoş gören bir dindir. Dinin hoşgörüsü ile kucaklaştırıp Allah’ı sevdirenler,
barışı, mutluluğu, huzuru, adaleti, eşitliği ön planda tutan görüş, uygular ve
davranışlar bütünüdür. Allah ile
aldatma, Cehennem ile korkutma yoktur!..
“Müjdeleyin nefret ettirmeyin!”, “Kolaylaştırın zorlaştırmayın!..”, “Yumuşak
davranın hiddet göstermeyin!”, İnsanlara gülen bir yüzle bakın; insanlara gülümsemek,
verilmiş bin sadakadır!..” diyor. Böyle bir din de şiddetten eser yoktur; çünkü:
“Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek, bir insanı kurtarmak da
bütün insanlığı kurtarmaktır!..” diyen bir dinimiz var!
Çocukları severken; erkek çocuksa: Paşam, Aslanım, yiğitim,…vb. övünç
vesilesi tanımlar; kullanılırken, eğer su kız ise: Prensesim, Sultanım, Gülüm,
Bir tanem…vb. tanım ve söylemler kullanılır. İnsanlara lakap takılmaz,
aşağılanmaz. Küçültülmez.
İslâm’da
akla, mantığa, bilime, adalete, barışa, kardeşliğe kadın ve erkek eşitliğine ve
birliktelikteki mutluluğa dayanmayan her söz yalandan ibarettir!..
Bugün
dayatılan bazı uygulamalar Arapların Pagan dönemi uygulamalarının
terkedilememesi sonucu, alışkanlıkların devamı uygulamalardır.
Arapça
dua etmek ve Arapça Namaz kılma, ezan okuma zorunluluğu yok. Hac’da şeytan
taşlama, hacer-ül esved taşına el yüz sürme yok! Kadercilik yok! Erkek-Kadın
sünnet olmak yok... Kabir hayatı, kabir azabı yok... Cuma Günü yok! İki kadının bir erkeğe denk gelebilecek
şahitliği yok! Kandil Günleri yok!.. Erkeğin kişisel üstünlüğü, kadının erkeğe
itaati, kadın veya erkek Kölelik ve Cariyelik yok! Haremlik-Selamlık yok! Kadının
sesi haramdır yok. Bir insandan Tevbe
almak vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak yok. Mezhepler yok! Bazı
ayetleri veya duaları belli sayıda okuyup üflemek ve bundan murad beklemek yok.
“Hülle”
yapıp karısını boşadıktan sonra biri ile evlendirip cinsel münasebete
girdiğinin gözetleyip, sonra boşandırıp üç ay sonra, tekrar evlenmesi yok!..
Tüm
Şefaat sadece Allah'a aittir. Şefaat ya Resullullah, ya Ali ya Geylani, ya Gavs
vs. yok. Mehdinin geleceği yok... Miraç yok. Recm cezası yok. Hac ayları 4
aydır, dileyen 2 günde dileyen daha fazla günde işini bitirir ve döner. 10
günlük hac süresi yok. Altın/İpek erkeğe haramdır, yok. Bir Şeyhe veya Tarikata
bağlanma yok. Kıyamet alametleri yok. Hayızlı/lohusa kadınlara ibadet yasağı
yok.
Kuran’ı
anlamadan sevap için okumak yok. Ölüye Kuran okumak, sevap transferi yapmak
yok. İnfakta/zekatta kırkta bir yok. Malın biriktikçe ihtiyacından fazlasını
imanın/samimiyetin/takvan oranında verirsin.
Sorgusuz,
sualsiz itaat, bağlanma, biat yalnız Allah’adır.Evliya (Allah dostu), keramet
sahibi yok. Mevlid yok. Salavat yok. Sünnet namaz zorunluluğu yok. Muska/Büyü/Nazar
yok. Kadının uğursuzluğu, cenazeden uzak tutulması, sadece erkeğin cenaze
namazı (duası) kılması yok. Cenaze namazı cenaze duasıdır. Kaza namazı yok. Kutsal
günler/Kandiller yok. Sadece Kadir gecesi özeldir. Sırat Köprüsü yok.
Kuranın
saydığı haram yiyecekler dışında kalan yiyecekler, kültürel, tercihler ve
alışkanlıklar ile ilgili meselelerdir. Kafaya göre haram koymak yok! Erkeğin
kadını dövme yetkisi yok! Çaprazlama el ve ayak kesmek, kadını veya erkeği
kırbaçlamak yok! Takva kıyafeti (sakal, cübbe, sarık vs.) yok. Dua ederken el
açmak, âmin demek zorunluluğu yok. Teravih namazı yok! Sağ el / Sağ ayak saçmalığı
yok. Hem askerde veya savaşta ölenin Şehit olması gibi bir şey yok. Boşanma
yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok.
Ölüye
telkin ve ıskat yok. Deve sidiği içmek, ellini yemeğin içine daldırarak, yemek ve
içmek yok! Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok.
Kuranın
tüm emir ve yasakları farzdır. Sadece 32 veya 52 farz yok. Kuranda 6236 ayet
var, 6666 ayet yok. Çocuk yaşta evlilik yok. Namus, namussuzlukta zinada, kadın
erkek farkı yok. 61 gün oruç tutma cezası yok. Din değiştirenin, Namaz
kılmayanın, içki içenin, zina yapanın öldürülmesi kırbaçlanması, diye bir şey
yok.
Türbede
dilek dilemek yok. Tasavvuf, Gavs, Kutup, Şeyh, Şıh, Seyyidlik, Veli, Eren,
Ermiş…vb. lerinin İslâm’da yeri yoktur! Kuran anlaşılması zor bir kitaptır,
yok. Resul ve Nebi var, Peygamber kelimesi ise kuranda yok. Kuran okumak için
abdest şartı yok. Sakala jilet vurmak haramdır diye bir şey yok. Cehennemde
yanıp çıkma yok. Sakalı şerif, nalı şerif, hırkayı şerif, Kabak, hurma, zemzem,
tesbih, seccade vs. kutsaldır diye bir şey yok. Sevap kazanmak için kertenkele,
kara köpek vs. hayvanları öldürmek, etini yemek, sidiğini içmek ve uğursuz
hayvan da yok!..
İslami bir isim koymadan ve sünnet olmadan Müslüman olamazsın diye bir şey yok. Hadisler için kesin peygamber sözüdür diye bir şey yok. Hadis, Fıkıh kitaplarında, kuran dışındaki uyulması gereken hükümler yoktur!.. "Kuran'da içki içmenin cezası yoktur, varsa göstersinler. Yine Namaz kılmamanın da cezası yoktur, Örtünmenin, vey örtünmemenin de cezası yoktur... 110 bin Caminin Hocasına, müftüsüne, Kuran Kursu hocasına, Diyanetine, ilahiyatçısına... vs. kim varsa hepsine sorun, nerede böyle bir ayet varsa göstersinler!... Bu saydıklarım için, az veya çok bir ceza varsa çıksınlar göstersinler. Söylediklerimin hiçbiri Kuran'da yoktur!... Gösteremezler çünkü yok, yok!... Yalan üzerine bir din inşa ettiniz, herkesi ona inandırmaya kalkıştınız...
Atatürk
Kuran'ı Türkçeye çevirtirince bütün bu üfürükçülere: "Püf!!.." dedi.
Bütün ışıkları söndü karanlığa gömüldüler... Ekmek tekneleri denizin dibine battı…
Bunun için Atatürk'e:
"Kafir, Dinsiz, Ayyaş..." dediler, kendi sıfatlarını itiraf
edip söylediler..
Kutsal
inançları dini, siyasî emellere alet etmek için, Cemaat, Cemiyet, Tarikat,
Tekke, Zaviye kurmak, benzeri oluşumlar dine aykırıdır. Atatürk Döneminde yasaklanmıştır.
Bugün de yasaklanmalıdır.
Bu tür uygulamalar, halkın güvenliğini bozar,
devletleri ve hükümetleri çalışamaz hale sokar, halk arasında düşmanlık,
bozgunculuk ve ikilik yaratır. Dini ve onun ayetlerini kullanarak, halkı kamplara
ayıran, toplum düzenini bozan, ahlâkı ve meşru yaşama haklarını tehlikeye soka
uygulama ve görüşler dine aykırıdır. Atatürk Döneminde kökü kazınmıştır; fakat
sonraki siyasî önderler, oy avcılığı için tekrar uygulamaya sokmuşlardır.
Tamamen kaldırılmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk Dönemi dahil, dini kendi çıkarları için kullanan yobazların hedefi olmuştur. Kurulduğu günden itibaren, dini siyasete alet eden, Türk, Türklük ve Cumhuriyet düşmanı çıkarcılar bugün de bu arzularını Atatürk'e ve Cumhuriyete açıktan düşmanlık ederek her fırsatta göstermektedirler. Dede Mirasımız Laiklik kitabında: Prof Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun "Selçuklu Tarihi Ders Kitabı 1972" kitabında Laikliğin bir Türk buluşu olduğundan çok geniş bir şekilde bahsetmektedir. 2014 Mete Akyol da makalesinde, Sultan Tuğrul Bey'in Hilafet ve Saltanat Yönetimini tamamen ayırdığını Fransızların ise Selçuklularıı bu Layık yönetimini örnek aldığını belgeleriyle anlatmış ve ispatlamıştır. Fransız yazar Volter dahi Tuğrul Bey'in Layıklık yönetimini ülkesine taşımıştır. Fransız devriminden (1789) tam kırk bir yıl önce (1748), laikliği getirerek, din ve devlet işlerini bir birinden ayıran Layık Yönetim tarzı ilk kez Sultan Alâaddin, sonra da Tuğrul Bey dönemlerinde Hilafet ve Saltanat birbirlerinden ayrı olarak uyglanmıştır!..
Türkiye'deki dinî dayatma ve uygulamalar, Tarikat, Cemaat, Şeyh ve Şıkların Din ve Devlet İşlerini birbirine karıştırması, bunları birbirlerine bağlama çabaları: İngiliz, Amerika, İsrail…vb. arka bahçeleri tarafından finanse ve kontrol edilmektedir. Türkiye'deki
bütün Tarikat, Tekke, Cemaat, Topluluk ve Dinci Partilerin yönlendiricileri, Patronları yabancı ajanlar, provakatörler ve Türk Halkını birbirlerine düşman etmek isteyen unsurlardır. Bu Tarikatların Finansının çoğu, bunlar tarafından karşılanır, bunlar yönlendirir, Tarikat ve mensupları bunların
kontrolündedirler.
Cumhuriyeti
için en büyük tehdit: Arap Milliyetçiliği, Arap kültürü, Arap ırkçılığı olup,
Allah ve din korkusu adı altında biat ettirilip, boyun eğdirilmiş cahil
topluluklar en tehlikeli olanlardır. Bu sebeple İslâm ülkeleri geri kalmış,
insanları açlık, sefalet ve hastalıkla boğuşmakta, refah ve çağdaş uygarlık
seviyesini yakalayamamaktadır; çünkü bağnazlığa, ceberut uygulama ve eylemlere,
hurafeye dayalı, sorgusuz sualsiz, düşünmeden, yorumlamadan, soru sormadan
boyun eğen, eğdirilen anlayışın, hakim olduğu toplumlar, çağa uyamaz, ayak
uyduramaz, ilerleme gösteremezler.
Dini
bunlar üzerine kurmadan, Emevi-Kapitalist Arap, Pağan Dönemi geleneklerini din
diye tanıtıp, İslâm, üzerine bina eder, bunları dinin kuralları diye yutturup
dayatırsan, işte o zaman, bu din insan hayatından çıkar. İnsanlar Deist,
Ateist, Şaman olurlar. Kapitalist
Narsist, Egolu Emevi Pagan Dönemlerinde Puta tapanların yaptığı uygulamaları
"Din" diye yutturmağa kalkarsanız, din kalmaz. Din de yıkılır,
insanların inançları da...
Asıl
yıkılması gereken bu Arap Emevi Pagan Dönemi uygulamalarını devam ettiren
zihniyetin uygulamalarıdır.
Her
şey yerli yerine oturmadığı takdirde, Allah'ın dini Peygamberin uygulamaları ortaya
çıkmayacak, İslâm inancını, bütün sadeliği ile benimsemiş inançlı insanlar, gerçek
Müslümanlar da dinden çıkacak...
KAYNAKLAR:
https://www.halkhaber.org/ilk-raki-bira-ve-sampanya-fabrikalari-ile-kerhane-2-abdulhamid-doneminde-acilmis/
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/abdulhamid-1404040/
İlahiyatçı-Prof.
Dr. GÜNER AKÇA.
İlahiyatçı yazar, İhsan Eliaçık,
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk,
Prof. Dr. Harun Güngör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder