11 Kasım 2015 Çarşamba

10 KASIM (2015) ATATÜRK’Ü ANARKEN; Abdullah Çağrı ELGÜN

10 KASIM ATATÜRK’Ü ANARKEN
Abdullah Çağrı ELGÜN
Devlet adamı, asker, korkusuz bir kahraman, inkılapçı bir deha, zamana damgasını vurmuş, kendi milletini milletlerin en üstün seviyesine çıkarmış, dahi bir insan. Türk’ün atası, Atatürk!..  Kurduğu Türkiye Cumhuriyetini şimdi görse, herhalde yeniden bir Kurtuluş Savaşı başlatırdı…
Atatürk 1938’de öldüğünde kendi kendine karar veren bir ülke, kendi kendine işleyen bir demokrasi, kendi kendine karar veren bir hukuk ve adalet sistemi ve hiçbir hükumet döneminde çağın gerilerinde kalmayacak bir eğitim sitemi bırakmıştı…  
Batılıları şaşırtan ve Asya’ya parmak ısırtan, sanayisi Türk, ekonomisi Türk, çarşısı Türk, Pazarı Türk, kısaca her şeyiyle kendi, her şeyiyle kendine yeten Türk bir ülke bıraktı. Bugün bu ülkenin sokaklarında, caddelerinde gavurca levhalar, dizilerinde Kilise ve Haç’lar ve Hıristiyan Misyonerlerinin propagandaları ile tuzaklar kurulmuş izlenesi dizilerimiz;  teknolojisiyle konuşmamaya, sessizliğe esir edilmiş halkımız, ailelerimiz;  arabalarımız,  çamaşır makinelerimiz, buzdolabı, televizyonlar, bilgisayarlarımız, cep telefonları, kullandığımız saatlere kadar her şeyi ile kendi kendine yabancılaşmış bir Türkiye’de yaşıyoruz… Giydiğimiz elbiselerden, evde kullandığımız mobilyalardan, içtiğimiz su bardaklarından, kolumuzda, vücudumuzdaki her türlü döğmelerle, burnumuz, kulağımız, göbeğimiz ve mahrem, avret yerimiz dahil döğmeler, küpeler ve kolyelerle, her şeyimize kadar yerli olmaktan, millî olmaktan, bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırıldık.
Sekiz yüz çeşit lâle yetiştiren, Antalya, Burdur, ve Isparta’da  beş yüz çeşitten fazla renkli güllerle çevresini donatan, ve durmadan yeni yeni şeyler üretme peşinde koşan bu millet, Cami’lerindeki gül suyu, evindeki(Almanya’nın Köln şehrinin Latince adı  “kolonia” dan ismini alan) kolonya ve parfümleri bile Fransa ve Hollanda’dan ithal eder hale geldi.
Hereke İpek; Feshane Yün, İplik; Bakırköy Bez; Beykoz Deri Fabrikası Osmanlı’dan kalan son kırıntılardı. Atatürk bunun üzerine, 1 Ekim 1925 Bursa’da Merinos; İzmir’de Kağıt; Eskişehir, Kayseri, Tokat/Turhal Şeker; Kayseri Sümer Bez Fabrikaları ve Karabük Demir Çelik Fabrikaları olmak üzere 1923-1938 arasında Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde tam tamına kırk üç fabrikayı kurmuştu…
Bu fabrikaların tamamına yakını, devlet işletmesi olup 1923-1925 arasında 36’dan 111’e; 1925-1933 yılları arasında da toplam fabrika sayısı 1087’e ulaşmıştır.
Türkiye’deki bütün bu fabrikalar ve sanayi kuruluşlarındaki kapasite 1929-1938 arasında yüzde yüz elli iki (% 152) artış göstermiştir. Kömürde yüzde yüz(% 100); Kromda (% 600); diğer madenlerde (% 200); olurken, demir üretimi sıfırdan 180 bin tona çıkartılmıştır. Şeker üretimi 200 misli artarak beş küsür tondan, 95 bin 192 tona çıkartılmıştı.
Tekstil sanayimiz, ülkenin tekstil ihtiyacının yüzde seksenini (%80) karşılayacak duruma gelmiş; pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3.777 tona, yün üretimi 400 tondan 763 tona, ipek üretimi 2 tondan, 31 tona çıkarılmıştı.
Türkiye bu dönemde bakır bileşkelerini ithal etmekten kurtularak, bu cevherleri ihraç etmeğe başlamıştır. Krom’da sıfırdan 600 ton gibi olağanüstü bir artış sağlayan Türkiye; dünya krom üreticisi ve ihracatçıları arasında Güney Rodezya’dan sonra ikinci sırayı almıştır… Fabrikalarını kuran, Madenlerini işleyen, satan ve kâr elde eden Türkiye, emperyalist büyük güçleri rahatsız etmeye başlamıştır. Daha ilk beş yıllık plan, sonlanmadan Türkiye’deki fabrika sayısının 1087’ye ulaşması ülkenin ve insanlarımızın yüzünü güldürmüştür.
Atatürk’ün bütün bu fabrikaları, Cumhuriyet Döneminin 1980’li yıllarda “Özelleştirme” adı ile Turgut ÖZAL ile başlayan ve 2001’de Recep Tayyip ERDOĞAN Hükümeti ile devam eden dört dönemlik iktidarında, haraç mezat, özel şahıs ve sektöre satılmış ve çoğu kapatılmıştır. 
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana: Atatürk, Menderes, Özal, Demirel, Erdoğan” derken ülke bir güzel ivme kazanmışken, ilkelerden saparak ayrı bulvarların sisli ve bulanık yollarında doğrular bulunamıyor mu?..
 (http://www.guncelmeydan.com/pano/ataturk-un-fabrikalari-sinan-meydan-t36239.html)
Atatürk: Topunu, tüfeğini Kırıkkale Silah Fabrikasında, uçağını İstanbul Beşiktaş Demirağ Uçak Fabrikası; “Hürkuş”unu, 28 Ocak 1925’te Kayseri Hava İkmal ve Bakım Fabrikasında; ilk otomobilini “Devrim” adı ile Eskişehir Demir Yoları Fabrikasında;  daha sonra 1966 yılında “Anadol” adlı yerli otomobilini piyasaya çıkarak seri üretime geçilmişti…
Bize bu yurdu emanet olarak bırakanlar: 
Ekonomisi çökmüş, dış siyaseti ipoteklenmiş, hazinesi, bankaları yabancı güçlerin kontrolüne girmiş, kardeşin kardeşi öldürdüğü, halkının,
birbirlerine sorgulayarak baktığı, çatışmaya hazır, iç savaşın eşiğinde, komşuları ile problemli içte ve dışta itibarı yara almış, ABD ve Rus uçaklarının sınırlarımızın, kah içini kah dışını kalbur gibi delik deşik yaptığı, savaş uçakları ile ihlal ettiği, Süleyman Şah’ın kemiklerinin kabrinden kaçırıldığı bir mahcubiyetle, anafor, girdabın içinde, akıntıdan akıntıya sürüklenerek çaresiz çırpınışlarla yaşamaya çalışan bir ülke bırakmadı....
İçte ve dışta tam anlamıyla itibarlı; yok olmuş bir imparatorluktan, Kocatepe, Dumlupınar, Sakarya, Çanakkale, İnönü, Kurtuluş Savaşlarından alınlarının akı ve büyük zaferle çıkmış, bir Türkiye bıraktılar. Bu Türkiye ki genç, onurlu, ektiğini ve ürettiğini, iç ve dış pazarlarda gururla satabilen, ekonomisi Kapitülasyonlardan ve Duyunu Umumiye Borçlarından kurtarılmış, kendi gücüyle ayaklarının üstünde durabilen Türkiye’dir.
Bugün, aynı gurur ve hastalıksız, ayakta olduğumuzu söylemek mümkün mü?..
Sanayisi gelişmiş, ekonomisi gelişmiş, refah düzeyi gelişmiş, savaş güçleri gelişmiş devletler karşısında, şeref ve şanla, göğsümüzü gere gere dimdik ve ayakta durabiliyor muyuz? Yoksa bu güçlerin verdikleri, vereceğiz diye oyaladıkları üç kuruş için, iki büklüm; Avrupa Birliği’ne gireceğiz umuduyla el pençe, boynu bükük, büyük güçler ve Avrupa Birliği diye dayattıklarımızın kapılarında mıyız?  
İşte Atatürk’ü andığımız bu günlerde geldiğimiz ilerleme…
Atatürk’ü minnet ve rahmetle anıyoruz…
Atatürk’ü şiddetle arzuluyoruz…
TÜRK AİLE YAPISI ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDEDİR
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), 2014 yılı “Evlenme ve Boşanma” istatistiklerini yayınladı. İstatistiklere göre: 2014 yılındaki boşanmaların yüzde 39,6'sı evliliğin ilk 5 yılı, yüzde 21,8'i ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti.
Mehmet Âkif’in: “Bir talak oldu mu dünyada semâlar titrer.” Dediği boşanmaların ve kadın cinayetlerinin sayısı yıllık değil, aylık değil, günlük, saatlik onları bulmuştur… Kadına yönelik şiddet ve cinayetler artmağa devam ediyor. 2015 yılının sadece Türkiye’de ilk 10 ayında 264 kadının öldürüldüğü belirtildi.
Türkiye’deki icra dosyalarının sayısının 2014 yılında Adalet Bakanlığı verilerine göre 2003 yılında 9 milyon 305 bin 453 iken, 2013 sonu itibari ile 21. Milyon, 2014 yılında ise  23 milyonu aştığını gazete haberlerinden okuyoruz.
Türk, ülkesi ve insanıyla, verdiği söz ve borcuna en sadık, bir karakter abidesi iken bugün, kredi kartları ile borç batağına düşürülmüş, insafsız bankalar elinde faiz lobisi kıskacında (20 milyon aile icralık durumda) ve veya mahkeme, banka, ATM kapıları ve  kuyruğundadır…
Karakolu, Mahkeme kapılarında bulunmayı değil, görünmeyi bir ar, arlanma, haya, ayıp sayan bu milletin onurlu evlatları; buraları görmemeyi, icralık olmamayı ayıp sayar arsızlığına düşürülmüştür… Açlık, işsizlik hat safhada… Sabahları ucuz ekmek alabilmek için, belediye fırınlarındaki kuyrukları izdihamı görmek lazımdır. İnsan bu manzaralar karşısında sanki üçüncü, dördüncü dünya savaşı mı veriyoruz diyesi gelmiyor mu?..
İşte Atatürk’ü andığımız bu günlerde geldiğimiz ilerleme…
Atatürk’ü minnet ve rahmetle anıyoruz…
Atatürk’ü şiddetle arzuluyoruz…
TÜRK DEVLET
ADAMLARININ
BUGÜNE İKAZI!..  
Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği Kurtuluş Savaşı ile darbe yiyen emparyalizm, bugün yeniden harekete geçmiştir. Koloni devletler ve ham madde ihtiyacı için petrol için, altın için, uranyum, bor, toryum için toprak peşine düşmüşlerdir.
Dün emperyalizm Üçüncü Dünya Savaşı’nı göze alamamıştı, çünkü Türkiye gibi çetin cevizlerle, yürekli aslanlarla karşılaşabilirdi... Bugünkü savaşın adı ise Küreselleşmedir. Emperyalist ülkeler kendi oturdukları yurtlarında, topraklarda değil; ama koloni olarak baktıkları veya kullandıkları, sömürge devletlerin topraklarında savaş çıkarmakta ve bu bölgeleri yeniden paylaşabilmek için de GLOBALLEŞME veya KÜRESELLEŞME diye sunulan çikolataları, bizlere yutturmaktadırlar. 
Yapılan fiiliyat ve icraatlarda görülmektedir ki küreselleşme açlık, sefalet ve yoksulluk içinde ölmektir. Küreselleşme bugünden de ortaya çıktığı gibi büyük güçlerin ağalığı, efendiliği, az gelişmiş ülkelerin hamallığı, hatta köleliğidir…
10 Kasım büyük lider Atatürk’ü andığımız ve 2015 li yılları gerilerde bırakmak üzere olduğumuz bu günlerde, her şeyden çok daha dikkatli olmak ve davranmak ve daha çok çalışmak zorundayız. Bu söz bana atalarım: Vezir Tonyukuk, Kültiğin Kağan ve Bilge Kağanlar döneminden yapılan ikazları hatırlatıyor… Tabii hepiniz bu sözleri çok kez duymuşsunuzdur. Orhun Nehri yatağında dikilen  Abidelerde Bilge Kağan Türk Milletine şöyle seslenmektedir:
“Tanrı gibi gökte olmuş, Türk Bilge Kağanı… Bu zamana oturdum. Sözümü tamamıyla işit! Bilhassa küçük kardeş yeğenim!.. Oğlum, bütün soyum, milletim! Güneydeki Şadpıt Beyleri!, Kuzeydeki Tarkat Buyruk beyleri! Dokuz Oğuz, Otuz Tatar Beyleri, milleti ! Bu sözümü iyice işit!... Adam akıllı dinle!..
Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki milletler hep bana tabiidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk Kağanı Ötüken Ormanında oturursa ilde sıkıntı yoktur.
Türk Beyleri, Milleti İşitin!..
Türk milletini toplayıp il tutacağını buraya kazıdım. Yanılıp öleceğini yine buraya kazıdım. Her ne sözüm varsa buraya kazıdım. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk Milletti, Beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız?!.” (Prof.Dr. Muharrem ERGİN, “Orhun Abideleri” 1991 İst.)
Bu kadar büyük badireler ve tecrübeler atlatmış, yedi bin yıldır varlığını barış, huzur ve sükûnet; başkalarına mutluluk vermek üzere kurmuş bu millet, dikkatli olmak zorundadır. Böyle perişan duruma düşemez…
İşte Atatürk’ü andığımız bu günlerde geldiğimiz ilerleme…
Atatürk’ü minnet ve rahmetle anıyoruz…
Atatürk’ü şiddetle arzuluyoruz…
        
GÜÇLÜ DEVLETLERİN DURUMU
Araştırmacılar, Amerika’daki sosyal çöküntünün hat safhada olduğunu belirtiyorlar. Bu ülkede  on yedi (17) yaşından sonraki hamilelik oranının yüzde seksen(%80) olduğu belirtiliyor. Sosyal devlet ölüyor. Dünyayı sömürme faaliyetleri ve kâr transferleri söz konusu. Hammaddeye ihtiyaç var. Amerika’da çiftçiler ürettiklerini satamıyorlar. Amerika: “Amerika çıkarlarına uygun düşmeyen her ülkeye müdahale ederiz diyor.”
Türkiye’ye de: “On metreküp zeytin yağından fazlasını ihraç edemezsiniz!..” diyorlar. Bunun için “imtiyaz” anlaşması imzalamışız. Türkiye ile anlaşmaları var. Bunların hepsi belgelerle sabit. Yeterinden fazla ürettiğimizde, dünya pazarlarından hiç birine satamıyorsunuz. Diyelim sattınız… Amerika’da zeytin yağları elde kaldı.Bedelini dolar kuru üzerinde Amerika’ya ödemek zorundasınız. Açık gözlerin anlaşmalarına bakınız. Verdiğimiz tavizlere…
Tarihin sayfalarını çevirelim 1910’da Selânik nasıldı?..
1941’de anılarını yazan bir yazar diyor ki: “Selânik’i kaybetmek hiçbir Türk’ün aklından geçmezdi.” Selânik yüzde doksan dokuzunun Türk olduğu, Türk milletinin en canlı, en işlek, en mutaassıp bir şehriydi…
Bugün Selânik neresi, kim biliyor?
Biz hangi acıları yaşamadık?  
Ülkede borçlar borçlar borçlar… 20 milyon aile icralık durumda… Borç sarmalı ve batağındayız. Türkiye’nin bu borçlarını ödemesi mümkün müdür? 
Fişher ve Rus Çarı, Osmanlı için: “Hasta Adam.” Borçlarını ödeyemez demişti. Hatta İstanbul’da, Çukurova’da borçların tahsili için  işçilerimizi tarlalarda kendileri için çalıştırmışlardı…. Borçlarını sonuna kadar alarak gittiler.
Üç yüz ton çay üretimine karşılık, dört yüz ton çay ithal ediyoruz. Bize tohumluk çay, tohumluk tütün veriyorlar. Kendi çayınızı ekmeyin, kendi tütününüzü ekmeyin diyorlar; çünkü dünyanın en mükemmel çayı, dünyanın en iyi içimli tütünü bizim ülkemizde üretiliyor. Kendi verdikleri çay ve tütünler bir defa ekildikten sonra başka ürün vermiyor. Bu çay ve tütün tohumları kısır. Öyle kasıtla üretmişler. Hep bize muhtaç olsunlar diye… Hâla ders almayacak mıyız?
Kısaca bize tohum veren ve en kaliteli çay, tütün, haşhaş ve pamuk olarak dünyaya sattığımız bu ürünleri yetiştirmeyin,. Bizim çayımıza, bizim tütünümüze mecbur olun… Üretmeyin de….Devamlı bizden alın, bize bağımlı kalın diyorlar…
 10 Kasımda geldiğimiz nokta.
Atatürk’ü minnetle ve rahmetle anıyoruz.
Atatürk’ü şiddetle arzuluyoruz
ÇIKARACAĞIMIZ DERSLER
Amerika Afganistan’a çıkartma yaptı. Yanında filosuyla jandarması İngiltere de var. Bütün dünya devletlerine çağrıda bulunuyor; ve diyor ki: “ Ya bizim yanımızdasınız, ya da karşımızda!..”  Bunun üzerine Fransa, Afganistan’a asker göndermekle kalmayıp, denizcilerini de savaşa soktuğunu açıkladı. Almanya iki bin altı yüz askeriyle, İspanya, İtalya binin üzerinde asker yollayarak katılıyor. Rusya, Çeçenistan’da yaptığı soykırım yetmiyormuş gibi bu defa da dünya kamu oyuna aldırmadan  Gürcistan’ın iç bölgelerine kadar yerlere girip, işgal ile  bombalamağa devam ediyor. Afganistan için çok sayıda asker gönderme kararı veriyor. Çıkaracağımız dersler yok mu?
Gürcistan’ın Devlet Başkanı Şvartnaze, Türkiye’den Gürcistan sınırlarını korumak için asker istiyor. Türkiye ise bunu Birleşmiş milletlerin kararına bırakıyor. Afganistan ise sembolik olarak doksan kişi gönderiyor. Kıbrıs problemi devam ediyor. Kırım yeniden Rusya’ya dahil edildi. Hazar’dan sonra Karadeniz de sanki Rus gölü oldu. Ruslar bütün dünyanın gözleri önünde Suriye’ye vuruyor, Türkiye’nin sınırlarını bir çok defa ihlal etmekten çekinmeyip gücünü mü gösteriyor, sabrımızı mı deniyor?..
New Yoork Times baş yazarı William Safire, 1994’te vefat eden Amerika başkanlarından Nixon’un görüşünü, yani: “Türkiye’nin Kuzey Irak’a girerek, ilhak etmesini teklif ediyor.”du.  Bu görüşü, Irak’ın Kuveyt’e girdiği sırada, Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’da dile getirmiş, hatta zamanın Başbakanına bu konuda talimat da vermişti. Meclisten karar çıkartılmasını istemişti… Üç yıldır ataletle uyutulmuş, durgun kafalı, uyuşuk beyinlerden böyle bir ataklık, atılganlık ve cesaret beklemek mümkün değildi?!. Özal çok kırıldı, kızdı!.. Bir şey olmadı… İbretlik dersler yok mu?
Bugün Irak’ta, Faransa’da, yasak parlemontosu bulunan bir “Kürt Devleti” var.  36. Paralelde ABD tarafından kurulmuş bu:  “Kürt Devleti’nin tanınmasını bir savaş sebebi sayarız.”, “Kıbrıs’ta bir bedel ödememiz gerekiyorsa bu ağır bedeli öderiz.” Dediğimiz için şimdilik durdurabildiğimiz Kıbrıs’ın kaybı, Kürt Devleti’nin varlığı…
 Susan Amerika, Afganistan’da işini bitirdikten sonra ne diyecek? Irak’ın teröre bulaşmış olduğu bahanesiyle vurulursa, ülkemiz mülteci akınına uğrayacak, savaş ülkemize de sıçrayacak mı?.. Demişken bugün Mısır, Libya, Suriye’de aynı akibete uğradı. Amerika Devlet Başkanı: “Türkiye’nin tavrı Amerika’nın stratejisini yönlendirecektir.” Derken neyi kastediyordu?.. “Tecrübe yenilen kazıkların bileşkesidir!” Tekrar tecrübeye ne gerek?
Ekonomik güçlükler içinde bunalan Türkiye o zaman bunu kaldırabilir miydi? Kurulmuş bulunana Kürt Devleti, Birleşmiş Milletler tarafından tanınabilir mi? Türkiye neler yapabilir? İngilizler tarafından seksen yıl önce kurulan Irak,  Amerika tarafından elli yıl önce kurulan İsrail’in yanında, Filistin Devleti gerçekleşiyor mu?.. Irak’ı ve İsrail’i kuranlar, Filistin ve Irak’ta, Türkiye ve Suriye de dahil olmak üzere topraklarını bölüp bir Kürt devletini de kuracaklar mı?..
10 Kasımda geldiğimiz nokta.
Atatürk’ü minnetle ve rahmetle anıyoruz.
Atatürk’ü şiddetle arzuluyoruz…
GEÇMİŞ GELECEĞİMİZİ AYDINLATIYOR
 Ülkemizin içinde bulunduğunu düşünürseniz: 6 Haziran 2001’de gazetelerde çıkan bir haber: “Van’da Otel Krizi!..” diyordu. Van’da bir otel satın alan ve adını da Ermenice: “Zafer!” anlamına gelen: “Vartan!..” koyan Amerikalı iş adamının, işletme belgesinin elinden alınmasının ardından, otel adı, bir bez parçasıyla kapatılıyordu. Geçmişten hiç ders almıyoruz.

İstanbul’un tam göbeği Boğaz’a nazır Küçük Armutluda TAYAD ve DHKP-C adlı örgütler kamp kuruyor ve F Tipi ceza evlerine karşı olduklarını öne sürerek, burasını “Kurtarılmış Bölge”  ilan ediyorlar; ve ölüm orucuna başlıyorlardı.  Kurtuluş Savaşını başarmış olan Devlet, buraya giremiyor… imajı verilmeğe çalışılıyordu… Aradan geçen zamanda Yirmi bir vilayet (21) PKK sayesinde 1 Kasım seçim öncesinde ve iktidarın umursamaz tavrı ve “Çözüm Süreci” mutabakatı ve müdahalesiz, operasyonsuzlukla geçen sürede Özerklik ilan ettirmişti. Şimdi bu girilemeyen bölgelerdeki PKK inlerine girip silah bırakılmasına, silahların gömülmesine kadar mücadele edileceğinden bahsediliyor… Geçmiş geleceğimizi aydınlatıyor… “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?!. M.Âkif” Geçmişe hiç bakmıyor, geçmişten ders çıkarmıyoruz… Müslüman din kardeşlerimiz, komşular, Kıbrıs ve diğer Türk Cumhuriyetleri için, dün durum nasıldı, şimdi nasıldır, tekrar tekrar bakmak, görmek ve gereğini yapmak gerekmeyecek mi ?!..
Bütün bu gelişmeler bizi, ülkemizi; açlıkla, işsizlikle, parasızlıkla pençeleşen, Türk halkını, Türk gençlerini yıldırmayacaktır. Biz yine tatlı rüyalarla yatıp, uzak hayaller görmeye devam etmeliyiz… Bu rüya ve hayallerdir ki ülkeleri ataletten kurtarıp, diri ve canlı ve heyecanlı kılıyor.
Şimdi Türkiye o tatlı inatlara, hayallere ve rüyalara koşuyor. Yakındır ki Türkiye, bir doğum eşiğindedir. İyi niyet ve umutla önümüze bakarak diyelim ki: Bütün bu kargaşaya, bulanık hava ve çamurlu sulara rağmen, bölgenin ve dünyanın kalbi diye bilinen ülkemiz, Avrasya’nın belki de  dünyanın lideri olarak çıkmak üzeredir.  Hem de bunca felaket ve acıya rağmen.
Büyük Atatürk’ün ölümünün 77. Yıl dönümünde 10 Kasımda, bu mübarek ve ulvî  “doğumu” kutluyorum…
Ne mutlu bugünü görecek Türk insanlarına!...
Ne mutlu sizlere!...
Ne mutlu Türk’üm diyene!...
KAYNAKLAR
http://www.milliyet.com.tr/kadin-cinayetleri/
http://www.bugun.com.tr/ekonomi/turkiyede-icralik-dosya-sayisinda-3-1232257.html
https://www.cihan.com.tr/tr/turkiyede-bosanma-orani-artti-evlenme-azaldi-1727656.htm
http://www.gazetevatan.com/evlenme-ve-bosanma-istatistikleri-aciklandi-765536-gundem/
http://www.guncelmeydan.com/pano/ataturk-un-fabrikalari-sinan-meydan-t36239.html
http://sirinnar.net/site/gaziantepte-icralik-dosya-sayisi-2015-yilinin-ilk-7-ayinda-105-bine-ulasti
Ankara, Salı, 10 Kasım 2015   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder