KUŞATMA
Abdullah Çağrı
ELGÜN
Türkiye, kendisini yalnızlaştıran, içeride ve dışarıda
menfaat şebekelerinin bir ahtapot gibi sarmalayarak gözlerini iç ve dış dünyaya
kapattığı uzun uykudan, birden bire uyanıverdi… Bugün Türkiye’nin kalkanı olan
bütün mevzileri ele geçirmek için saldırıldığı bu dönemde, çağdaş politikaları devreye sokup, etrafındaki “KUŞATMAYI”
bir huruç hareketiyle,
Ülkeyi yalnızlığa
götüren geçmişte yaptığı iki ileri bir geri adımlarla ülkeyi yaz boz tahtasına
çeviren, acemi politikacıların ve buna bağlı bürokratların yanlış stratejilerinden,
yandaş ve partizan taraftarlar ve taraftarların liderlerine bağlı olarak gelişen
körü körüne itaat, inanışlık ve diretmelerdir. Halkın, bütününün değil; fakat partili Başbakan, partili Cumhurbaşkanı
ve nihayet partili, “tarafsızlığı kesin olarak her daim tartışmalı olabilecek”
Başkan, Başkanlık isteği ve hırsıdır. Bu durum, otoriter, “Ata Erkil”
hegomanyacı tam yetkili; ama gelecekte her daim tartışılır ve zıtlaşma unsuru yapacak,
bir mesele haline getirme beyhude gayretlerdir. Yanlışa yanlışla yaklaşmak,
hata üstüne hata yapmak, iki ileri bir geri adımlarla yürümek Müslüman işi
değildir. “Müslüman aynı yanlışı iki defa yapmaz!..”
Ülkeyi yönetenlerin on
dört yıllık iktidarında birçok “İYİ” dediğimiz
şeyleri başarırken(Baş örtüsü kıskacında ezilmiş ve mağdur edilmiş bir kesime,
hakkını teslim etme, ordudan inançları sebebi ile atılmış kişilere itibarını ve
haklarını iade etme, paradan sıfırları atma, İMF’ye borç ödeme, Oto yol, Köprü,
Hava Meydanı, Tünel, Park, AVM, devasa projelerle, yeni yaşam ve dinlenme
alanları üretme) … Bir yandan da ucube TOKİ binaları ve insanların dört duvara
hapsedilerek genetik ve psikolojik yapılarının bozulması, ülke vatandaşlarının
bir kısmına (bal kaymak) sahiplenilirken
bir başka uzvun parçalarının hem mağdur edilmesi(Polis Akademileri, Polis
Okulları, Sağlık Eğitim Enstitüleri kapatılarak, buralarda görev yapan
mensuplarının, ailelerinin ve onların yakınlarının, on yıldır hem maddî hem de
manevî mağduriyetlerine sebep vermiş olduklarını görme ve bunları düzeltme
zahmetine katlanmamaktadırlar…
Devlete ait ve fakat en
verimli olarak çalışan bir çok kurumu da satarak onların özel teşebbüse devri,
ülke içinde hoşnutsuzluk yaratmıştır. (Türkiye Elektrik Kurumu, PTT, Türk
Telekom, Enerji Santralleri, Bor, Uranyum …ve bir çok maden yatakları.)
Hemen her Bakanlıktaki
personellerin tamamına yakın bürokratlarını (Araştırmacı,
Müşavir, Uzman kadrolarla iş ve görev vermeyerek geriye çekmiş, bakanlıklardaki
diğerlerine de iş vermeyerek geri planda, etkili; fakat yetkisiz bürokrat,
durumuna düşürmüş, emniyette kurunun yanında yaş da yakılarak tamamen emekli
etmiş, bunlar ve bunlara bağlı aile eş dost ve çevresini de manevî işkenceye
maruz bırakmıştır.) tamamen dışlamıştır. Bu durum, iktidarın son beş yılında
izlediği en yanlış yol ve yöntemler ile evlatlarını kucaklayan, birleştiren
değil, bölen, ayrıştıran ve de iteleyen politikalarla içteki dengeleri bozmuştur
… Bunlara bağlı aileler, yakın dost, akrabalar ve arkadaş gruplarının ve dahi halkın,
yüzde elliden fazlasının GÜVENİNİ KAYBETMİŞTİR…
İçerideki bu dengeleri yerine oturtmadan (iç huzur kurulmadan) dışarıda güven
bulmak mümkün olmayacaktır…
Suruç Katliamı ile
başlayıp Ankara, Hatay, İstanbul ve benzeri yerlerde, on yedi kez patlatılan Araç
ve Canlı Bombalar, ülke turizmini, ekonomisini kalbinden vurmuş, huzurlu
halkını kaygılı, korkulu, güvensiz ve gelecek endişesine sevk etmiştir.
Elli altı(56) ülke ile
kaldırılan vizeden sonra: Rusya, İsrail, Mısır, Libya, Suriye’ye yürünen köprüler dinamitlenmiş,
dostluk bağları kopmuş, ABD, İngiltere,
Almanya ve Fransa ile de görünen ve görünmeyen anlaşmazlıklar, dış ve
içteki şer odaklarını birleştirmiştir. Sınırlarımız bitişiğinde kurulmak
istenen Bağımsız Kürdistan Projeleri
ile çizilen haritalar, Türkiye’nin
kendi sınırları içine hapsedilmek istenmesi, Büyük Orta Doğu Projesi(BOP) ve Bunun Eş Başkanlığını Türkiye’nin üstlenmesi ve bu konu, bangır bangır
seslendirilirken, ülke ve komşular için devletçe izlenen yanlış politikalar dibe
vurmuş, ülkeyi yönetenler halk içindeki güveni yitirmişlerdir…
Buna bağlı olarak turizm
ve ihracattaki: “ %34,7'lik düşüşün tam 12,1 puanının ya da 1/3'ünü hafif aşkın
bölümünün, Rusya kaynaklı olduğunu tespit ediyoruz. Rus ziyaretçi sayısında Mayıs ayı içinde yıllık %91,8 oranında bir
azalma yaşamıştır. Bu durum, tepetaklak
yuvarlandıkça, süratini artıran ve neredeyse, sıfırı tüketecek bir görüntüdür.
*Öte yandan, bu dönemde Rusya'yı, 5,2 yüzde puanlık olumsuz katkıyla Almanya, onu da sırasıyla 2,4
ve 2,1 eksi puanlarla İngiltere ve
Hollanda'nın izlediğini görüyoruz. Yine de bir yandan, güvenlik garantisi
gibi bir şartın da gevelendiğine şahit oluyoruz ki, bu da bizi, temel
meselemize geri döndürüyor.”
”(http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/islamda-din-adami-yoktur-2-2030116)”
İngilizler tek kurşun sıkmadan, bizim
Akdeniz kıyılarımız olan Fas, Tunus,
Cezayir, Libya, Mısır, Suriye, Lübnan, İsrail, Cebel-i Tarık, Yunanistan,
İtalya, Slovenya, Malta, Bosna Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk ve
hatta Kıbrıs Adasına Hindistan Ticaret Yollarını güvende tutmak maksadı ile
bizim müsaademiz ve iznimiz ile asker çıkarmışlardı.(https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/274042-akdenize-kiyisi-olan-ulkeler-hangileridir.html)
Savaş sonrasında da asla çıkıp
gitmeyerek Osmanlı Türk İmparatorluğunu param parça etmişlerdi. Şimdi de aynı
senaryoyu Türkiye’ye dayatıyorlar. Ülkeyi Cehenneme çevirerek dışarıdaki ve içerdeki
taşeronları ile terörü kullanıp, Türkiye’yi durdurma peşindedirler… Bizim, şimdi yeni müttefikler bulmak yeni
dostlar edinmek ve kendimize düşman ettiklerimiz ile barışmak gibi bir
mecburiyetimiz vardır. Hem insanlar için hem de devletler için ebedî
düşmanlıklar olmadığı gibi ebedî dostluklar da yoktur. Yeri geldiğinde en
samimi arkadaşlarımızı bir çırpıda terk etmek, en azılı düşmanlarımızla da dost
olmak kıvraklığını ve zekasını göstermek zorundayız. Önce iç barış sonra
dış barış, aksi halde yalnızlaşarak düşmanların Türkiye için hazırlanmış olduğu kafese zincirlenip kalabiliriz…
Bu Projeyi çizenlerin maksadı
Türkiye’yi parça parça, lime lime lime, küçük küçük bölmekti. Şimdilik
başaramadılar… Bu projeye önünü görmeden balıklamasına atlayanlar, projeyi
yapanların maksadını görerek ve bilerek mi bu projenin sorumluluklarını üzerine
almışlardı?!. Eş Başkanlığını üstlenmişlerdi?.. Coğrafyamızın
küçücük devletçikler, delik deşik edilmiş yapılar, binalar, mahalleler;
dinamitlenmiş, bombalarla patlatılmış köprüler, santraller… Mayın
döşenmiş arazi ve yollar, kurulacak küçük devletçikler arasında, yıllar yılı sürüp
gidecek çatışma, kin nefret ve koparılmış kol ve bacaklarla hiç bitmeyen savaşlar…
Kan, göz yaşı, açlık, sefalet ve hastalıkla boğuşmak zorunda kalacağımızı hiç
fark edemediler mi?..
FİLİSTİN ve ISRAİL MESELESİ
yaşanan sürgünler, işgal edilen topraklar, betondan sur çekilerek ayrıştırılan Kudüs ve gözyaşı döken Müslümanlar…(“KUDÜS İLK KIBLE”, Bütün dinlerin en kutsal mabedi ve toprakları, Abdullah Çağrı ELGÜN”)Üç din tarafından da kutsal topraklar olarak bilinen, Kudüs'ün problemi Yahudiler, Müslümanlar ve de Hıristiyanlar’ın ORTAK MESELESİDİR. Bu kutsal mekanlar, İsrail tarafından işgal altındadır. Bu problem Hıristiyanların Araplar’ın ve dahi Müslümanların başını öne eğdirtmiş boyunlarını büktürmüştür… Hep birlikte ve tez elden halledilmesi elzem ve bir mecburiyettir. Bunu da yine Türkiye halledecektir; çünkü Türkiyesiz Ortadoğu’da hiçbir plan ve proje yürütülmesi mümkün değildir…
ÜLKEMİZDEKİ TERÖR ÖRGÜTLERİ ve DEVLETLER
El Kaide, IŞİD veya DAEŞ,
DHKP-C, PKK ya da YPG…vb. terör örgütlerini mütemadiyen Türkiye'ye karşı saldırtan
İngiltere, ABD, Almanya, İsrail, Fransa
ve Rusya işbirliği ve ona bağlı olarak çalışan istihbarat servisleridir. Bu
devletlerin birlikte hareketleri, koalisyonları gizli ve açıktan, ülke içinde
yakalanan teröristlerin ellerindeki silahlardan, teröristlerin uyruğu ve
nerelerde yetiştirildiklerinden, sorgulamalar esnasındaki ifadelerden, yakalandıklarında
üzerlerinde çıkan belgelerlerden anlaşılmaktadır…
Bu devletlerin ve kullandıkları maşalar ve taşeronları, Türkiye’nin en zayıf
olduğu anlarda, birden bire ortaya çıkmakta ve birden bire bir araya toplanıp
güç birliği yapmaktadırlar…
Son terör olayında;
Atatürk Hava Alanı’na canlı bomba olarak üzerimizde patlayan örgüt maşaları: İŞİD, DAEŞ ise bunun planlayanları da İngiltere,
ABD/CIA, gerilerinde de İsrail, Rusya ve Almanya vardır…
İstanbul, Atatürk Havaalanı'ndaki terör saldırısını
gerçekleştiren DAEŞ elbiseli üç canlı bombadan birisinin Dağıstan asıllı, Rusya
vatandaşı olduğu belirlendi. Diğerleri ise Kırgız ve Özbek vatandaşı… Duruma bakın ki bütün bunlar kardeş ülkelerden kandırılıp, satın
alınan kiralık katiller… Bu kisveye bürünmeleri İŞİD mensubu gibi olması, falan
filan ülke vatandaşı olması, bir aldatmaca olup, arkadaki asıl sahiplerini
gizleyebilmek içindir.
Amerika, IŞİD bayrağını
sallayan terör örgütünü, Ankara'nın Suriye ve Irak politikasını değiştirebilmek
maksatlı kullanıyor!
Türkiye’nin Ortadoğu’nun bütün topraklarında
yaşayan (sadece Mısır’da 1,5 milyon Türk insanı yaşıyor.) millettaşlarımız,
ırkdaşımız, dindaşımız ve kardeşlerimiz var… İngiltere, ABD, Rusya, İsrail,
Almanya, Fransa’nın burada kimi ve ne işi var? Ne kaybetti ne arıyor?!..
SEVİNDİRİCİ GÖSTERİLER
Dünyada vicdanı olan
her kim varsa, terörü lanetliyor. Orada hayatını kaybedenler gibi bu terörün
bir gün gelip kendilerinin veya yakınlarının hayatlarını da buradakiler gibi alıp
götürebileceğini görüyor ve biliyor. Bunun için de tepkisini ortaya koyarak,
Türkiye’nin yanında olduğunu gösteren nümayişler, eylemler ve gösteriler
yapıyorlar; çünkü bu yapılanlara başka
dinden başka ülkeden de olsa gönülleri, vicdanları el vermiyor!..
Komşu ve bazı dış
ülkeler de İstanbul, Atatürk Havalimanı'ndaki saldırıda hayatını kaybedenler
için Türkiye'ye yanındayım, seninleyim,
diyen gösteriler yapıyorlar.
Devlet başkanlarından
taziye mesajları geliyor, terörü lanetliyorlar…
Berlin'in “Brandenburg
Kapısı” Türk bayrağı renklerinde ışıklandırılıyor.
Almanya, Amsterdam'daki
Kraliyet Sarayı'ndan Türk bayrağı yansıtılıyor.
Fransa’nın
Parlementerleri, bir dakikalık saygı duruşunda bulunuyorlar. Eyfel Kulesi kırmızı
beyaz renklerle donatılıyor. Gürcistan, Avusturalya, Mexico City’de dikkat
çeken yerlere, Türk bayrakları asılıyor. Demek ki onlarda bir gün sıranın
kendilerine gelebileceğini gördü!.
Bugün Türkiye’nin kalkanı olan bütün mevzileri ele geçirmek
için saldırıldığı bu dönemde, çağdaş
politikaları devreye sokup, etrafındaki “KUŞATMAYI” bir huruç hareketiyle,
yarmak, İsrail ve Rusya’dan sonra, Mısır hatta Suriye (Eset)
ile de anlaşma yoluna giderek, içine
itildiği atalet ve anafordan, bir huruç hareketiyle kurtulmak isteyerek, geleceğine
koşuyor…
KAYNAK:
1)http://odatv.com/operasyonlarin-amaci-dolmabahceyi-pkkya-kabul-ettirmek-1401161200.html”
2)http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/islamda-din-adami-yoktur-2-2030116
3)http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/ingilizlerin-iki-asirlik-oyunlarinin-merkezinde-neden-turkiye-var-2030124
4)http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/ingilizlerin-iki-asirlik-oyunlarinin-merkezinde-neden-turkiye-var-2030124)
5)https://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/274042-akdenize-kiyisi-olan-ulkeler-hangileridir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder