Abdullah Çağrı ELGÜN
Ülke
içerisinde halka rağmen, halkın, seçimlerle iş başına getirdiği iktidara,
hükümete karşı yapılacak: (ekonomik, sivil, fiili, siber, ...vb.)
darbe (Kalkışma) İŞGAL girişimlerinin her türlüsüne karşıyım. Millet de malı,
kanı, canı ve bütün her şeyi ile bu işgale karşı çıkmıştır. İŞTE BU MİLLETİN
ADI, YÜCE TÜRK MİLLETİDİR. “VARLIĞIM ÜLKE ve TÜRK
MİLLETİNİN VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN”, NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE” ,“MUHTAÇ OLDUĞUN
KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.” demiştir.
ABD’den
özel ihtisas sahibi subaylarla gizli toplantı yaptığını itiraf eden Kilis’te
tutuklanıp acilen İstanbul’a intikal ettirilen Hatay Bölgesi Eski Komutanı,
yapılan sorgulamasında korkunç itiraflarda bulundu: İncirlik Hava Üssün’de on
iki haftadan beri ABD’lerinden gelen özel ihtisas sahibi subaylarla,
toplantılara katıldığını itiraf ederek, bu toplantıda alınan kararlar gereği:
İlk
yirmi dört saat içerisinde DAEŞ Türkiye’ye 1000 kişi sokacak,
Şİİ
Milislerinden 5.000 kişi Türkiye sınırlarından içeri alınacak,
Suriye
Muhaberatından, 1000 Ajan, Türkiye’ye sokulacak. Bunlarla İran’dan gelen kişi, Darbeci
subaylardan birisi ile beraber hareket edecekler. 50.000 Şİİ Milisleri silahlandırıp gereken para transferini
sağlayacak ve önce Ankara, İstanbul sonra
da silahlandırılmış Kürt milislerle birlikte,
bütün Türkiye tamamen İŞGAL edilecekti… Avrupa
yakası ise Türk işgalcilerine bırakılacaktı.
İşgal
Gecesi, İncirlik Üssü sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kesin
talimatı ile kapatılıyor ve elektrikleri kesiliyor, ÜST karartılıyor…
ABD:
Kendilerinin
bu Darbe ile ilişkilerinin bulunmadığını açıkça dile getiriyor.
Rus
Lider Putin: Türkiye’de seçilmiş hükümetin yanında
olduğunu, ısrarla vurguladı. Cumhurbaşkanına ve Türk halkına geçmiş olsun dileklerinde
bulunarak, iki lider Ağustos ayı içerisinde yüz yüze görüşmek için anlaştılar, 17 Temmuz 2016.
Fethullah
GÜLEN’den gelen bir açıklama: “Darbeyi uluslararası
bir kuruluş araştırsın…” ABD’nin teklifi
ile de benzeşiyor.
Rusya’ya
yakınlık, Avrasya tezi: İngiltere, ABD, İsrail ve Dost(!?) Almanya (Avrupa
Birliği)nın işine gelmemekte ve menfaatlerine hizmet etmemektedir… Amerika İŞİD
kadar PYD'nin de içinde bulunacağı ve Suriye kıyı şeridinde bağımsız bir Kürdistan Devletinin mutlak
kurulması konusundaki ısrarları devam ediyor.
12
Eylül 1980 Darbesi’ni
yaşamış: eşi, dostu, akrabası, komşusu, arkadaşı, kardeşi, yoldaşı, ülküdaşı hapislere atılmış, genç civan
gibi yiğit kardeşlerinin beti benzi soğuk, taş hücrelerde soldurulmuş bir
mağdur olarak, bu rezil dayanışma, alçakça düşünüş, dahili ve harici
bedhahların kalkışmasına, ülkenin İŞGALİNE, vatanını, milletini seven bir kişi olarak karşıyım. Her aklı
selim de karşı çıkmıştır, karşı çıkmalıdır. Bu darbeye taraftar olmak, yanında olmak
veya destek verebilmek için hiç şüphesiz ki insanın aklından zoru olması
gerekir.
Darbe, İŞGAL, elektriksizlik, darbe susuzluk, darbe istikrarsızlık,
darbe ekonominin çökmesi, ülkedeki yabancı ve yerli yatırımcıların ülkeyi terk
etmesi, darbe ülkenin en az yirmi-otuz yıl geriye girmesi demektir. Siyaset
yaparak seçimle, halkın hür ve müstakil iradesinin tecellisi, oyları ile iktidara gelmiş hükümeti;
cebren ve hile ile memleketin bütün millî kuruluşlarını ele geçirerek İŞGAL etmek isteyen, her
kim olursa olsun, nefret ve şiddetle kınıyor ve karşısında olduğumu açıkça beyan
ediyorum.
12 Eylül 1980 yılında yapılan darbede
ülkücüler tamamen haklı olmalarına rağmen, ne rütbeli ne rütbesiz hiçbir askere
el kaldırmamış, Türkiye’nin Millî Meclisi’ni bombalamamış, halkın üzerine silah
ve tanklarla yürümemiş, milletin vergileri ile alınmış uçak, jet, ve
helikopterlerini ele geçirmemiş, Genel Kurmay Başkanını esir almamıştır. Bu bir
Darbedir, Kalkışmadır, İŞGAL'dir... Bu ihanetin arkasından bir ay iki ay; ve
veya bir yıl iki yıl sonra da ne geleceği malum değildir!..
Darbecilerin, kim olursa olsunlar, kesin
olarak ve bir daha, böyle bir girişim yapamayacak hale getirileceklerinden asla şüphem
yoktur. Darbecilere, iyi bir ders verilmesi, kesin ve kati olarak, en şiddetli
cezaya çarptırılması, verilecek bu
cezanın gelecek yıllara da ibret olacak şekilde ağır bir darbe olması
gerekli ve elzemdir. Bunlar için öyle bir ceza olmalıdır ki her on, on beş yılda bir
darbe, ihtilâl veya ülkeyi işgale kalkışma denemelerine tevesül etme cesareti gösterilemesin… Bu
durum terör örgütleri için de aynı
şekilde gerekli ve de geçerlidir.
Tabii bu durum yetmez. İhtilâl, darbe
(kalkışma) İŞGAL, girişimine yardım yataklık ve destek vererek biz zatihi içinde yer alan CUMHURBAŞKANLIĞI, BAŞBAKANLIK, MİT, POLİS, ASKERÎ KURULUŞLAR,
DEVLETİN HER TÜRDEKİ BAKANLIĞI, KURUM ve KURULUŞLARINDAKİ ÜYELERİ TAMAMEN
TEMİZLENMELİDİR…
Kraldan çok kralcı olmak: “Kim Fetocu ise bulun!”, “Nerede olursa
yakalayın, linç edin.”, “Evlerini, iş yerlerini, fabrikalarını yağmalayın!..” sözleri
çapulculuk ve bir başka ihanetten başka bir şey değildir. Bu söylemin, böyle bir düşünüşün, aklı
selim, bir görüş, adalet ne insaniyet ne de demokrasi ile bir
alakası yoktur. Böyle bir eylemin, çağdaş medeniyet, hak ve hakkaniyet ve adaleti
gerçekleştirmek ile bir alakası olamaz. Hukuk ile de bağdaşamaz… Bizim konumuzda bahsi geçen kişiler: “Silahlı
Terör örgütü kurmak ve ona üye olmak ve devlete DARBE yaparak fiili olarak eylemlerde
bulunarak devleti İŞGAL etmek isteyenler ve bunların üyeleri” içindir. Aksi
bir durum infialdir. Milletin kendi eliyle, kendi çocuklarını infaz etmesi;
haksız, usulsüz ve hukuka aykırı olur ki bu durumun, hiç bir insanî, hukukî ve
de haklı tarafı yoktur ve asla kabul
edilemez…
DEVLET MEMURLARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİĞE GİDİLMELİDİR.
Bu işgal de göstermektedir ki ülke içinde bir
memnuniyetsizlik, küskünlük, kırılma ve ayırım söz konusudur... Devlet
Memurlarına ilerleme, terfi, makam atlamaları bir sisteme sokulmalı bir gün
önceki memur ile bir gün sonra işe girmiş, bir yıl fazla okumuş, farklı diplomalar
almış kişiler arasında mutlaka olumlu yönden bir fark, ücret değişikliği ve
adalet açısından hakkaniyet olmalıdır.
Memurların siyasî bir partiye üye olmasına izin verilmelidir. Bugün, kamu yararına çalışan derneklerde, sendikalarda başkan ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulunabilen (TÜRK SAĞLIKSEN, SAĞLIKSEN, TÜRKİYE KAMU-SEN, MEMUR-SEN TYB, İLESAM, MESAM, GESAM …vb.) başkan, başkan yardımcısı, yönetim kurulu üyelikleri ve normal üye olan ve bu görevleri fiili olarak, yürüten devlet memurları olduğuna göre aynı şekilde siyasî bir partiye de üye olması çok tabiidir, olacaktır. Zaten bu işin fiili olarak içinde ve taraftarı olan memurların siyasî partilere üye olmaları da hiç garip olmayacaktır, yadırganmayacaktır.
Memurların siyasî bir partiye üye olmasına izin verilmelidir. Bugün, kamu yararına çalışan derneklerde, sendikalarda başkan ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulunabilen (TÜRK SAĞLIKSEN, SAĞLIKSEN, TÜRKİYE KAMU-SEN, MEMUR-SEN TYB, İLESAM, MESAM, GESAM …vb.) başkan, başkan yardımcısı, yönetim kurulu üyelikleri ve normal üye olan ve bu görevleri fiili olarak, yürüten devlet memurları olduğuna göre aynı şekilde siyasî bir partiye de üye olması çok tabiidir, olacaktır. Zaten bu işin fiili olarak içinde ve taraftarı olan memurların siyasî partilere üye olmaları da hiç garip olmayacaktır, yadırganmayacaktır.
Bugünkü ittifak, MÜTABAKAT, BİRLİ;K ve BERABERLİK konusunda büyük Türk Milleti Kocatepe, Tınaztepe,
Dumlupınar, Sakarya, Çanakkale, Kurtuluş Savaşında imtihan verdiği gibi
bugünkü imtihanını da başarı ile gerçekleştirmiştir. İktidar sahipleri bundan
sonraki zamanda bu MUTABAKATI BİRLİK ve KARDEŞLİĞİ BOZACAK, iktidar hırsına
kapılacak, kaprislenecek "Bu işi sadece ben yaparım." Ben yaptım oldu.", "İktidarı bizim elimizde, biz ne dersek o olur." mantığını terk ederek muhalefetin görüş düşünüş ve eleştirilerini de dikkate alarak icraatını gerçekleştirmek mecburiyetindedir... Aksi bir duruma girerlerse, işte o zaman bir iç savaş, bizim
felaketimiz olacaktır...
Bugün adam kayırma, rüşvet, yolsuzluk,
hak etmeden büyük makamları işgal etme, imkanların üzerine çöreklenme hat
safhaya ulaşmıştı… Bundan sonra daha dikkatli olarak, adama göre iş değil, işe
göre adam aranıp bulunmalı ve ilerleme, makamlara atlama, terfi, maaş artışları
ve maaşların dengelerinde mutlaka hakkaniyet,
makul ve geçerli bir
sistem uygulanmaya okulmalıdır. Bu sistemde tahsil seviyesi
ve tahsil yılları, ilk, orta öğretim ve meslek yüksek okulları(ön lisans),
lisans(dört yıllık yüksek okul) Master(Uzmanlık), Doktora(İhtisas), Doçent, Profesör
ve Ordinaryüs Profesör yılları ile vasıflı, kalifiye vasıfsız elamanlar
arasında ve bu yılların geçişi esnasındaki başarıları, aktiviteler, makaleler,
yeni icat ve buluşlar çırak, kalfa, usta ilişkileri dikkate alınarak
belirlenmelidir. Bu makamları hiçbir şekilde hak etmemiş kişiler; adam kayırma,
iltimas ve yakın akraba olma, yolları ile işgal etmemelidirler... (Abdullah Çağrı ELGÜN, cagrielgun.blogspot.com.
“Bakanlara ve Bürokratlara Açık Mektup”…
Bugün bir bakıyorsunuz adam yirmi sekiz yaşında Daire Başkanı, otuz
yaşında Genel Müdür, otuz beş yaşında Emniyet Müdürü, Müsteşar Yardımcısı, Müsteşar,
Bakan Yardımcısı oluvermiş… Bu makamları dişi ile tırnağı ile tahsili,
becerisi, kabiliyeti ve zekasıyla kazıya kazıya tırmananların yanında,
diğerlerinin ne hükmü olabilir? Bu makamlar: zeka, tahsil, bilgi, beceri,
kabiliyet ve tecrübe ile elde edilir. Bunlar makam ve mevkiler ya uzun yılların birikimi, ya da olağanüstü, süper bir
zeka varlığı gerektirir. Aksi durum, tam
bir felakettir.
Eskiden beş yıl her hangi bir okulda öğretmenlik yapmayan kişi, öğretim görevlisi olmak için her hangi bir üniversiteye baş vuramazdı. Ahi teşkilatlarında ayakabı yaptığını iddia eden Ahilerin ustalarının yaptığı ayakkabılar, erbaplarınca kontrol edilip incelendikten sonra, hatalı yapılmış ustaların papuçları dama atılır ve ona bir daha ayakkabıcılık yaptırılmaz, meslekten men edilirlerdi... Bugün binlerce çakma profesör, jet doçent, jet profesörler vakıf üniversitelerinden veya özel üniversitelerden çıkıveriyorlar. Bunlara kim ne yapıyor?
Eskiden beş yıl her hangi bir okulda öğretmenlik yapmayan kişi, öğretim görevlisi olmak için her hangi bir üniversiteye baş vuramazdı. Ahi teşkilatlarında ayakabı yaptığını iddia eden Ahilerin ustalarının yaptığı ayakkabılar, erbaplarınca kontrol edilip incelendikten sonra, hatalı yapılmış ustaların papuçları dama atılır ve ona bir daha ayakkabıcılık yaptırılmaz, meslekten men edilirlerdi... Bugün binlerce çakma profesör, jet doçent, jet profesörler vakıf üniversitelerinden veya özel üniversitelerden çıkıveriyorlar. Bunlara kim ne yapıyor?
Bugün ülkemizi İŞGALE KALKIŞANLARIN Türk
Milletini tanımamaları, halk içindeki memnuniyetsizliği, bölünmüşlüğü, ayrı
duruşu, çıkar çevrelerinin, dahilî ve haricî güçlerin, şer odaklarının, tesbit
ederek, memnuniyetsizleri satınalmaları, kışkırtması ve bu memnuniyetsizliği, küskünlüğü,
ayırımı, husumeti, kırgınlığı, kindarlığı kendi lehlerine çevirebileceği, bu
unsurları kullanabileceğini zannından kaynaklanmaktadır. Öyle ise bu aksayan durumlar, olumsuzluklar,
derhal giderilmeli, hak ve hakkaniyet yerine oturtulmalıdır.
DİKKAT! DİKKAT! DİKKAT!..
Darbeler, ihtilâller, kalkışmalar, ülke İŞGALLERİ, halkların en memnun olduğu devirlerde, müreffeh bir hayat düzeninde,
insanların bir eli yağda diğer eli balda olduğu devirlerde elini kolunu sallaya
sallaya asla gelemez…
DARBE, İHTİLÂL,
KALKIŞMA, İSYAN ve İŞGALLERİ:
Memnuniyetsizlikler,
Adaletsizlikler,
Haksızlıklar,
Rüşvet
ve İltimas,
Adam
Kayırma,
Haksız
ve Usulsüz Olarak Makam Atlamalar,
Kişi
Haklarının Yenmesi,
Hakkın
Teslim Edilememesi,
Uzun Süre Hakların Alınamaması,
Adaletin
Tecelli Etmeyişi ve veya Geç Tecellisi,
Bitmeyen
Savaşlar, Terör Olayları,
Millet "And" Yeminini ortadan kaldırma, dağlara kazıdığı bayrağını ve ideal olarak benimsediği sözlerini dağlardan, yüksek tepelerden ve kayalardan kazıtma;
Halkın değerlerine, milliyetine, kimliğine, dinine, ırkına ağır gelen yakıştırma ve karalamalar, onları ayaklar altına alma, yok sayma;
Maddî ve manevî değerleri, kimliği ile alay etme, kimliğini ayaklar altına alma, küçültücü ifadeler kullanma, saygısızlık, bu değerleri yok sayma;
Bütün bir milletin değer verdiği kıymetleri, tarihî şahsiyetlerini, kahramanlarını, bayrağını, Millî Bayramlarını, İstiklâl Marşı'nı, ortadan kaldırmağa kalkışmak, alay etmek;
Çalışmayan ve işsiz olan vatandaşın iş ve sosyal güvenceden yoksun olarak, devletin müşfik kollarında olması gerekirken, alınmayarak, kendi haline, dilenciliğe terk edilmesi ve veya namerde muhtaç bir halde binlerce genç ve yaşlı vatandaşın varlığı;
Millet "And" Yeminini ortadan kaldırma, dağlara kazıdığı bayrağını ve ideal olarak benimsediği sözlerini dağlardan, yüksek tepelerden ve kayalardan kazıtma;
Halkın değerlerine, milliyetine, kimliğine, dinine, ırkına ağır gelen yakıştırma ve karalamalar, onları ayaklar altına alma, yok sayma;
Maddî ve manevî değerleri, kimliği ile alay etme, kimliğini ayaklar altına alma, küçültücü ifadeler kullanma, saygısızlık, bu değerleri yok sayma;
Bütün bir milletin değer verdiği kıymetleri, tarihî şahsiyetlerini, kahramanlarını, bayrağını, Millî Bayramlarını, İstiklâl Marşı'nı, ortadan kaldırmağa kalkışmak, alay etmek;
Çalışmayan ve işsiz olan vatandaşın iş ve sosyal güvenceden yoksun olarak, devletin müşfik kollarında olması gerekirken, alınmayarak, kendi haline, dilenciliğe terk edilmesi ve veya namerde muhtaç bir halde binlerce genç ve yaşlı vatandaşın varlığı;
Halkın can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi veya sağlanamaması,
Haksız
ve Usulsüz Olarak, Uzun Zaman Hapislerde Tutulması,
"Sözleşme, Taşeronluk" uygulamaları ile millet evlatlarını değersizleştirme ve aşağılama; gelecek kaygısına sevk ederek, onların psikiyatri hastası olmalarının yolunu açma;
"Sözleşme, Taşeronluk" uygulamaları ile millet evlatlarını değersizleştirme ve aşağılama; gelecek kaygısına sevk ederek, onların psikiyatri hastası olmalarının yolunu açma;
Kişi,
Kurum ve Kuruluşların Haberleşme Özgürlüklerinin Ellerinden Alınması;
Serbest
Düşünme ve Serbest Teşebbüs Özgürlüklerinin ellerinden alınması,
Din
ve Vicdan Özgürlüklerinin Yok Edilmesi Ellerinden Alınması,
Bunlar Fatiha'yı bilmezler diye(Peygambere gelen, Ama Adam Misâli) ülke insanlarının ayrıştırılamaya ve çeşitli itham ve aşağılamaya maruz bırakılması;
Bunlar Fatiha'yı bilmezler diye(Peygambere gelen, Ama Adam Misâli) ülke insanlarının ayrıştırılamaya ve çeşitli itham ve aşağılamaya maruz bırakılması;
Seyahat,
Serbest Dolaşım, Hür ve Müstakil Düşünme Özgürlüklerinin Ellerinden Alınması
veya Bunların Kısıtlanması;
Adalet
sistemin çökmüş ve davaların uzun ve neticelerin hiç alınamaması;
Kişilerin
rızalarının dışında görev yerlerinin değiştirilmesi, görevlerinden alınması,
takavüt edilmeden bankamatik memuriyetine mecbur edilmesi, haksız ve usülsüz
olarak emekliye sevk edilmesi,
Kişi
Haklarının Gaspı…vb. gibi olumsuz ortamlar, MEMNUNİYETSİZLİKLER, SEÇİLMİŞ; ve fakat HALKIN ARZUSU İSTİKAMETİNDE HAREKETİ TERK ETMİŞ İKTİDAR HÜKÜMETLERİ İHTİLÂLLERİ ÇAĞIRIR. İHTİLÂL ve DARBELERE ZEMİN
HAZIRLAR, İSYANLARI, KALKIŞMALARI BAŞLATIR... DARBELERE DAVETİYE ÇIKARTIR, YABANCILARIN DA TUZAĞINA DÜŞEN BU KESİMLER ve
MUTSUZ HALKI, İHTİLÂL ve ÜLKE İŞGALLERİNE SEVKE YÖNELTİR ve veya İŞGALLERİ BAŞLATIRLAR…
HİÇ BİR DÖNEMDE DARBELERİN, İŞGALLERİN, HALKIN MÜREFFEH, MUTLU ve HUZUR
VEREN BİR ORTAMINDA, ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA GELDİĞİ GÖRÜLMEMİŞTİR…
Bugün
bu felaketin sonuçları, sadece bir Kalkışmadır. Arkasından ne gelebileceğini kim bilebilir?.. Allah
korusun, iç savaş, çatışma da bu safhadan sonraki zamanlarda gerçekleşebilir
mi? Bu mümkündür; çünkü kendi menfaatlerini, milletin menfaatlerinden üstün
tutan çapulcularla; ancak kalkışmalar olur darbeler olur, ihtilâller olur;
fakat asla fetihler ve zaferler olmaz. Başarılar
kazanılamaz. Bunun için dikkatli olmak ve şimdiden en güçlü ve makul tedbirleri
almak şart ve elzemdir…
Suriyeliler bizim vatandaşımız olduğuna
göre, 500-600 km. Suriye sınırlarından içeri girip orada beş altı milyonluk bir
şehir kurulmalıdır. Ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimizi oraya yerleştirmeliyiz.
Burada her türlü eğitim, ticaret, vergileri...vb. kanunî hak ve özgürlükleri
bizim kontrolümüzde ve tarafımızdan sağlanmalı ve burada kendi topraklarında
yaşamaları hem bizim hem de kendi gelecekleri açısından da çok iyi olacaktır.
Başka devletlerin kötü amaçlı başka tasarruflarını
da önleyecektir.
Geçtiğimiz günlerde çeşitli manevralar
ve Bizans Oyunları ile MHP’deki “Kongre
Kararı” geri çekilmiştir. Temmuz için verilmiş sözler üzerine, Genel Merkez
tarafından bir çok biblolar donatılmış, “Kongre
Kararı” gereği de daha önceki seçimde yapılamayacak kadar büyük kampanyalara
girişilmiş olduğu görülüyordu. Şimdi ne oldu? Niçin verilen bu sözden dönüldü,
bu manevra ve Bizans oyunları niçin?.. Bu
koltuk mu bu kadar tatlı, yağlı, ballı? Yoksa bu “DAVA!”, “ÜLKÜ!” mü?!.. Bırakınız ülkücüler kendi aralarında yarışsın... Bundan neden ve niçin korkuyoruz?..
Sayın
Dr. Devlet BAHÇELİ, ülkenin askerler tarafından işgali
karşısında gösterdiği objektif, makül ve akla dayanan kararları, “MHP’lilerin Kongre İsteyen Kararlarında”
niçin göstermez? Anlamak mümkün değil!..
Kongre ne kadar ertelenirse ertelensin
bu seçimden, “Olağanüstü Kongre”den
kaçabilmek, mümkün değildir. Seçimler eninde sonunda yapılacak ve MHP’liler
(ÜLKÜCÜLER) kim gelirse gelsin, yeni başkanlarını seçecekler ve istikbale emin
adımlarla yürüyeceklerdir. Kongreyi ötelemek isteyen Sayın Dr. Devlet
BAHÇELİ’nin bunca deneyim ve tecrübesi kendisini nasıl yanıltabilir?..
MHP’nin kendi üyelerine karşı anlamsız,
gereksiz, beyhude siyaset oyunları ile “Deli
Dumrul Köprüsü” kurarak, Kongre Yapılmasına geçit vermemesi, ülkesini ve
dünyayı şekillendirecek olan ülkücülerin azim ve kararlılığını durdurmaya ve
boğmaya hiçbir kimsenin asla gücü yetmeyecektir.
DARBE (KALKIŞMA) DEĞİL BU BİR İŞGALDİR.
Bu askerî Kalkışmayı, Paralel Devlet
Yapısı olarak ilan edilen Fethullah GÜLEN’in organize ettiği anlaşılmaktadır. (https://www.youtube.com/watch?v=WgWD9xGtmiU)
“Ey
muhterem zat memleketine dön! Özledik seni. Vatana olan hasretin bitsin…”
Diye FETO’ya güller uzatan cumhurun başı idi. Şimdi özlenen, bu zat ı
muhterem(!?) insan, ülkemizi kana bulamak ve örgüt kurarak FETO KRALLIĞI mı
kurmak istiyor?
Bu alçakça girişimi Türkiye'yi İŞGALİ, Devletin
organları hali hazırdaki hazır kuvvetleri durduramıyor. Bizzat halk: “Bu yüce milletin adı Türk Milletidir.”
o gün istiklâl ve Cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşmüş; vazifeye atılmak
için içinde bulunduğu imkan ve şeriatını düşünmeden, kimileri elbiselerini dahi
giyememiş, kimileri terlikli, yaşları genel olarak elli ve daha az Allah’ın Aslanları, Tankların önüne yatarak,
üstüne çıkarak, jetlerin havadan attığı bombalarla parçalanmayı göze alarak,
vatanının uğrunda ölerek İŞGALİ durduruyor… Ne kadar tebrike şayandır ki korku nedir bilmiyor, tereddüt etmiyor…
Şayet bu darbe gerçekleşmiş olsaydı Cumhurbaşkanı, Başbakan,
Bakanlar Kurulu ve 550 Millet Vekili, Partilerin il Başkanları, ilçe
Başkanları, kimi Sivil Kuruluşların başkanları ve yöneticilerinin tamamı
tutuklanmış ve sorguları yapılıyor, kimileri İmralı'da kimileri de hücrelerde
belki de canlarından olacaktı… Ülkemiz, 20 Hatta 30 yıl karanlık bir dehlize
kapatılmış, geri bırakılmış, demokrasimiz askıya alınmış olacaktı. Allah bu
ülkeyi bu şerden korudu, insanlarımıza acıdı, dualarını kabul etti...
Geçmişte
1980 Eylül Darbesini yaşayan, acısını yüreklerinde hisseden ve yıllarca
hapishanelerde ve idam sehpalarında can vermiş ülkücüler ve yine bu asîl Türk
Milleti ve onun mensubu olmaktan öğünç ve kıvanç duyan bir ferdi olarak, her
türdeki darbeye işgale karşı olduğumuzu gösterdik… Bugün de "Darbe oldu" denildiğinde, saat 23.00’te Kızılay’a arkadaşlar grubu olarak akın ettik.
Sabahın erken saatlerine kadar, orada olunmuştur… Halka rağmen, halkın
hürriyetini gasbetmek isteyen İŞGALCİLERİN
tanklarını, helikopterlerini, jetlerini durdurmuş, bu yüce milletin evlatları, işgalcilerin helikopterleri bırakıp kaçmalarını sağlamıştır.
“VARLIĞIM, ÜLKE ve TÜRK MİLLETİNİN VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!”
Ülke
içerisinde halka rağmen, halkın, seçimlerle iş başına getirdiği iktidara,
hükümete karşı yapılacak her türdeki (ekonomik, sivil, fiili, siber, ...vb.)
darbe (Kalkışma) İŞGAL girişimlerinin her türlüsüne karşıyım. Millet de malı,
kanı, canı ve bütün her şeyi ile karşı çıkmıştır. İŞTE BU MİLLETİN ADI YÜCE
TÜRK MİLLETİDİR. “VARLIĞIM ÜLKE ve TÜRK MİLLETİNİN
VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN”, NE MUTLU TÜRK’ÜM
DİYENE!” ,“MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!”demiştir. Ankara, Cumartesi, 16
Temmuz 2016,
KAYNAKLAR:
1)Atatürk’ün
Gençliğe Hitabı, Nutuk
2)
Atatürk’ten Veciz Sözler.
3)https://www.google.com.tr/search?q=Ey+muhterem+zat+%C3%96zledik+Seni+Vatana+olan+hasretin+bitsin&ie=utf-8&oe=utf-8&gws_rd=cr&ei=Xg2RV6O3KIv2aM_JtrgI#q=Tayyip+Erdo%C4%9Fan:+G%C3%BClen%27i+T%C3%BCrkiye%27ye+davet+etti..+%C3%A9Ey+muhterem+zat%2C+%C3%96zledik+Seni+Vatana+olan+hasretin+bitsin+Tayyip+Erdo%C4%9Fan
4) https://www.youtube.com/watch?v=WgWD9xGtmiU
5)
https://www.youtube.com/watch?v=blFhCzAuM2M
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder