GÜÇLÜ
TÜRKİYE
Abdullah Çağrı ELGÜN
Türkiye
ne yapıp edip bu güçlü olmak zorundadır. Oturduğumuz coğrafya ve elimizde
bulundurduğumuz değerler, dünyanın en
kıymetli maddî ve manevî hazineleri bu bölgede yer almaktadır.
Şöyle ki:
Şöyle ki:
Bursa, İstanbul, Gaziantep, Urfa, Adıyaman, Hatay, şehirlerinde
Peygamberlerimizden Hz. Davut, Hz. Eyyüb, Hz. İbrahim, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Nuh, Hz. İdris, Hz.
Süleyman buralarda bulunmuş, yaşamış, ve bazıları da buralarda doğmuşlardır.
Dinî kaynaklar, Hz. Nuh'un Gemisi'nin Cûdi Dağı'nda demirlediğini
anlatmaktadırlar. Gökyüzünden çekilen uydu fotoğrafları da bunu doğrulamaktadır.
Hz.Musa'nın
Cinler'e yaptırdığı mâbet İstanbul, Hz. Belkıs için yaptırdığı Sırça(cam) Saray Bursa, Hz. Eyyüb'ün Kabri ve
Hz. İbrahim'in doğduğu yer Urfa'da yeralmaktadır. Hz. Nuh Cûdi Dağı eteklerinde
yaşamış; Hz.İbrahim Nemrut, Harran ve civarlarında hayat sürmüşlerdir.
Dinî
bakımlardan kutsal olarak kabuledilen Fırat ve Dicle Nehirleri yine Türkiye'de
yer almaktadır. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Bu yüzden
Türkiye'ye "Cennet Ülke" dense yeridir.
Mercidabık
Zaferi'nden sonra, 22 Ocak 1517'de Türk Ordusu, Memlüklüler'e karşı Kahire
yakınlarındaki Ridaniye Savaşı'nı kazanınca, Yavuz Sultan Selim Han'ın
kumandasındaki ordu, Ridaniye'de
kazandığı bu zaferle Memlüklüler'e son darbeyi de indirip, Mısır'ın fethini
tamamlamıştı.
Yavuz
Sultan Selim Han, Mısırla birlikte halifeliği de almıştı. Bundan sonra 407 yıl
süreyle Halifelik Osmanlı Hanedanının elinde kaldı. Mısır'da İbrahim Paşa
ıslahat yaptı. Padişah gayet kıymetli hediyelerle İstanbul'a döndü. Hediyeler
arasında bulunan bir tahtı, Selânikli Mustafa Efendi şöyle anlatır:
"Seksenbin
altından yapılmış, zümrüt bir tahttı ki kıymetli cevher ve sanatkârlarca
işlenmiş, emsalsiz ustalar elinde kurulmuştur. Alelâde bir cevher olan zeberced
ve firûze taşlarının, güvercin yumurtasından küçükleri kullanılmamış idi. Rengarenk mücevherler
arasında, yakutun sarı ve mavisi ile zümrütün en güzelleri seçilmiş idi. Yeter
ki Padişah Efendimiz beğensin ve üzerine oturmayı kabul buyursun… Asıl kıymeti,
ondan sonra anlaşılır."
Yavuz
Sultan Selim Han Mısır'ı fethedip Osmanlı topraklarına katınca, Mekke'de
bulunan Hicaz Emiri, Şerif Berakâtoğlu, Ebu Numeyr, Peygamber Efendimiz'e ait
mübarek eşyaları, Yavuz Sultan Selim Han'a gönderdi. Böylelikle hilâfet işareti
sayılan Mukaddes Emânetler, Osmanlılar'a devredildi. Bunlar topkapı
Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet Dairesine konuldu.
Bu Mukaddes Emanetler'in Bazıları
şunlardı:
Hırka-ı
Saadet (Hırka)
Seyf
i Nebevî (Kılıç)
Nâme-ı
Saadet (Mektub)
Mühr-ü
Saadet (Mühür)
Dendan-ı
Saadet (Diş)
Lihye-ı
Saadet (Sakal, yedi adet)
Nakş-ı
Kadem- ı Şerif (Ayak izi, iki adet)
Sancak-ı
Şerif (Sancak)
Teyemmün
Taşı
10.Musa
Aleyhisselâm'ın Asâsı
11.Şuayıp
Aleyhisselâm'ın Tenceresi
12.Nuh
Aleyhisselâm'ın Tenceresi
13.İbrahim
Aleyhisselâm'ın Tenceresi
14.Yusuf
Aleyhisselâm'ın Gömleği
15.
Yusuf Aleyhisselâm'ın Sarığı.
16.Davut
Aleyhisselâm'ın Kılıcı.
17.Kabe'nin
Altın Oluğu.
18.Hacer'ül
Evsed Çerçevesi
19.Bab-ı
Tevbe'nin Kapı Kanadı
20.Makam-ı
İbrahim'in Gümüş Kapağı.
21.Kâbe
Örtüsü
22.Mekke'nin
Örtüsü
23.Kâbe'nin
Anahtarı ve Kilidi.
24.Hazret-ı
Osman'ın Kılıcı
25.Hazret-ı
Ömer'in Kılıcı
26.Hazret-ı
Osman'ın Kur'an-ı Kerimi.
27.Hazret-I
Ali'nin Kur'an- ı Kerimi
Ayrıca
çeşitli kimselere ait Kur'an-ı Kerim, cüz, ok, yay, kılıç, taç, hırka, sarık,
tesbih ve bayrak gibi çok çeşitli mübarek ve kıymetli eşyalar vardı. Bu Mukaddes
Emanetler, bugün Topkapı Sarayı'nda olup bütün halka açıktır.
Dinî
ve millî bayramlarda Müslümanlar, bu Kutsal emanetleri görebilmek maksadıyla
akın akın İstanbul'a gelirler. Yavuz Sultan Selim Han bu emanetleri alıp
Osmanlı'nın ogünkü başkenti İstanbul'a getirmekle, İstanbul'u Dünya
Müslümanları'nın da başkenti yapmıştır. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun Türkiye'nin
sözü geçtiğinde ilk söylenen şehir İstanbul olmaktadır. Diğer şehirlerin
hiçbiri, hatta başkent Ankara bile, bu
şehir kadar bilinip tanınmamıştır. Ankara denildiğinde susup kalan yabancılar,
İstanbul denildiğinde hemen bilip tanıdıklarını itiraf etmektedirler.
İşte
güç kuvvet ve ihtişam budur ki haklıya hakkını teslim ede. Türkiye ne yapıp
yapıp bu gücü kazanmak zorundadır.
KAYNAKLAR:
(Prof. Sven Lagerbring, “İsveç
İmparatorluğu Tarihi IV Cilt, 1764”, “Türklerle Akrabalık, 1769”)
“İsveççenin Türkçe ile
Benzerlikleri” İsveçlilerin Türk Ataları, Prof Seven LAGERBRİNG, Hazırlayan:
Abdullah GÜRGÜN, Kaynak Yayınları, Zaman Gazetesi, Pazar Eki,13 Nisan 2008,
Pazar)