23 Aralık 2024 Pazartesi

I. DÜNYA HARBİ, KAFKAS CEPHESİ ve SARIKAMIŞ DESTANI; ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN

                             SUMMARY - ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN

With the First World War that started on July 28, 1914, the Turks (Ottoman Empire), ALLIANCE STATES: Germany, Austria, the Hungarian Empire, and Bulgaria were involved in the war.

After the Germans were defeated in the war, the Territories of the Alliance States began to be occupied by the Allied States. The Ottoman Empire also got its share from this.

The Russians raided on Azap and Kuruköprü (Köprüköy) on November 1, 1914 and started to move towards Erzurum.

The Russians wanted to carry the war to the Turkish lands with a limited operation rather than a general attack, and thus to prevent the Muslims of Turkistan and the Caucasus from resisting and helping their brothers and sisters, who are of one religion and race, the Ottoman Empire Turks ...

Opposing these states were the PARTICIPATION STATES: Russia, England, France, Italy, Serbia, Japan, Romania, Portugal, USA, Brazil and Greece.

The Ottoman Empire passed from 1877 to 1919: the Caucasus Front, the Suez Canal Front, the Hejaz, and for forty-two (42) years it was in a state of internal turmoil and mostly at war with the Russians on the outer front. defeated by the Ottoman Turkey of Germans Army was opening more than about eight fronts for Yemen Front, the Iraqi Front, Syria Front, Hijaz Front, the Palestinian Front, Çanakkale Front, Romania, including Macedonia, had entered the war on eight fronts ...

ÖZET:

28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı İmparatorluğu), İTTİFAK DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…

Almanlar‘ın savaşta yenilmeleri üzerine İttifak Devletlerin Toprakları Müttefik Devletleri tarafından işgal edilmeğe başlandı. Bundan Osmanlı İmparatorluğu da bundan nasibini aldı.

Ruslar, 1 Kasım 1914’te, Azap ve Kuruköprü’ye (Köprüköy) baskın yaptılar ve Erzurum istikametine doğru ilerlemeğe başladılar.

Ruslar, genel bir saldırıdan daha çok, sınırlı bir harekâtla, savaşı Türk topraklarına taşımak ve böylece Türkistan, Kafkasya Müslümanları’nın direnişe geçerek, dinleri ve ırkları bir olan kardeşleri, Osmanlı İmparatorluk Türkleri’ne yardım etmelerinin önüne geçmek istiyorlardı… 

Bu devletlerin karşılarında da İTİLAF DEVLETLERİ: Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, ABD, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…

Osmanlı İmparatorluğu1877’den 1919’kadar geçen : Kafkasya Cephesi, Süveyş Kanalı Cephesi, Hicaz ve kırk iki(42) yıldır iç karışıklıklar ve dış cephe’de daha çok da Ruslar ile savaş halindeydi. Almanlar’ın yenilmesiyle Osmanlı Türkiyesi Orduları için yaklaşık sekiz cephe daha açılıyordu: Yemen Cephesi, Irak Cephesi, Suriye Cephesi, Hicaz Cephesi, Filistin Cephesi, Çanakkale Cephesi, Romanya, Makedonya olmak üzere, sekiz cephede savaşa girmişti…

                                                             I. DÜNYA HARBİ,

KAFKAS CEPHESİ ve SARIKAMIŞ DESTANI

ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN

Ruslar, genel bir saldırıdan daha çok, sınırlı bir harekâtla, savaşı Türk topraklarına taşımak ve böylece Türkistan, Kafkasya Müslümanları’nın direnişe geçerek, dinleri ve ırkları bir olan kardeşleri, Osmanlı İmparatorluk Türkleri’ne yardım etmelerinin önüne geçmek istiyorlardı… Bu sebeple de:

28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı İmparatorluğu), İTTİFAK DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…

Bu devletlerin karşılarında da İTİLAF DEVLETLERİ: Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, ABD, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…


Osmanlı İmparatorluğu Aşağıdaki Cephelerde Savaşmak Zorunda kalmıştı:

1) Kafkasya Cephesi,

2) Süveyş Kanalı Cephesi,

3) Hicaz ve Yemen Cephesi,

4) Irak Cephesi,

5) Suriye ve Filistin Cephesi,

6) Çanakkale Cephesi olmak üzere, altı cephede savaşa girdi…

7) Romanya Cephesi,

8) Makedonya Cephesi

Ruslar, 1 Kasım 1914’te, Azap ve Kuruköprü’ye (Köprüköy) baskın yaptılar ve Erzurum istikametine doğru ilerlemeğe başladılar. 3. Kolordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, Rusları püskürtüp dağıtmıştır. Hasan İzzet Paşa, darmadağınık ettiği Rus Ordusunu takip ederek, tamamen imha etmesi beklenirken, her ne hikmetse, bunu yapmamış, Rus askerlerinin kaçıp gitmelerine izin vermiştir…

Devam eden muharebelerden bir sonuç alınamayınca Kasım ayı sonlarında, çarpışmalara son veriliyor. Kış aylarında hüküm süren aşırı soğuklar, yoğun kar ve tipi sebebiyle bir harekât icrasına ihtimal vermeyen Ruslar gözetleme faaliyetlerini bile sonlandırdılar…

Enver Paşa Genel Kurmay Başkan Vekilliğine getirilince, kendisinden otuz altı yıl (36) önce 1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, terk etmek zorunda kalınan vatan topraklarının geri almak ve Osmanlı Türk Devleti’nin nakız talihi yeniden başarılarla doldurmak ve Turan Rüyasını gerçekleştirmek istiyordu. 


Bosna-Hersek
 imtiyazlı vilayet haline geldi.

Doğu Rumeli imtiyazlı vilayet haline geldi.

Bulgaristan Prensliği kuruldu.

Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye kiralandı.

Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.

Teselya Sancağı Yunanistan'a (1881) bırakıldı.

Kars, Batum, Artvin ve Ardahan Sancakları Rusya'ya bırakıldı.

Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.

Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.

Van'ın doğusundaki Kotur yöresi İran'a verildi.

1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, Enver Paşa’dan otuz altı yıl (36) önce gerçekleşerek terk etmek zorunda kalınan vatan topraklarının bir kısmıydı…

Fransa'nın, Kongre döneminde yaptığı kulis çalışmaları sonucunda, Antlaşma maddelerinde olmadığı halde, üç yıl sonra Tunus Prensliği, Fransızlarca işgal edilmiş ve gerekçe olarak Berlin Antlaşması gösterilmişti. Berlin Antlaşması’ndan sonra İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlıları sıkıştırma ve baskı altına alma parçalama politikalarına devam ettiler…

1914 yılında, Genel Kurmay Başkan Vekilliğine getirilen Enver Paşa, Ruslar’ın almış oldukları vatan toprakları yetmemiş gibi 22 Aralık 1914’te Azap ve Kuruköprü’ye de baskın yapınca iyice kinlenmişti. Bu baskın orada bulunan Osmanlı Türk Karargâh Komutanı Hasan İzzet Paşa tarafından pükürtülerek, Rus Ordusu bozguna uğratılmış ve darmadağın olan Rus Ordusu dağa taşa ve dağlara yakın köylere dağılmışlardı…

Dağa taşa dağılarak perperişan bir vaziyetteki bu Rus Ordusu’nu takip ederek, tamamen imha etmesi gereken Hasan İzzet Paşa, her ne hikmetse bunu yapmamıştı…

Hasan İzzet Paşa’nın bu başarısından sonra, Enver Paşa kendisinden otuz altı yıl (36) önce elden çıkmış, Berlin Antlaşması ile Ruslar’a verilmiş olan, bu vatan toprakları: Sarıkamış, Kars, Batum, Ardahan, Artvin şehirlerini Rus Ordusu‘na yapılacak bir imha hareketi ile geri almak ve  vatan topraklarına yeniden katmak istemekteydi. Böylece esir bulunan, Türkistan Türkleri‘ni de kurtararak, müttefiklerimiz Almanlar ve Avusturya’nın sanayisinin ihtiyaçlarını karşılayacak: Azarbeycan, Bakü Petrollerine ulaşarak Türk Milletinin bir Ülküsü olan Turan‘ı  gerçekleştirecekti…

Enver Paşa Komutasındaki ordu birlikleri, Soğanlı Mevkii Sarıkamış Cephesi, Allahuekber Dağlarından aşarak Ruslar’ı beklemedikleri bir yerden, arkalarından vurarak, imha etmek için pilanlanmıştı…

Enver Paşa, Sarıkamış Harekâtının Pilanını Kurmaylarına sunar. Müttefikimiz Almanya, Avusturya ve Türk Kurmaylarınca da kabul edilen Harekâtın ilk iki günü, başarıyla geçen taarruz sonrasında, hava bozulmaya başlar…

22 Aralık 1914 sabahı başlayan ve 3-4 Ocak 1915’in son iki gününde (3-4 Ocak 1915) yapılan taarruz ile Rus Ordusu Enver Paşa’nın pilanı gereğince kuşatılarak, tam bir kıskaca alınmış ve imha edilmek üzeredir:

11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa, 2. Nizamiye Fırkasıyla birlikte, cepheden taarruz ederek Rus kuvvetlerini oyalarken,

10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey, İd (Narman), Oltu, Bardız (Gaziler) istikametini, pilanda olduğu gibi ele geçirerek ilerler; fakat sonrasında, mevcut pilanın dışına çıkarak Allahuekber Dağlarının kuzey yamaçlarına doğru geçerek, Sarıkamış’tan çok uzaklaşmış olması buluşma noktasına geç kalmasına sebep olur; fakat gecikme ve asker kayıplarına rağmen, sonunda belirlenen hedefe ulaşır…    

9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ise Pitgir-Çatak-Kötek yönünde ilerleyerek Kars istikametini kapatır… Aras vadisindeki Rus Birliklerini kuşatma altına alır ve Sarıkamış’ı kuşatmak üzere ordusuyla ilerler… Ali İhsan Latif Paşa, önünde bozulan ve dağılan Rus Ordusunu takip ederek imha etmesi beklenirken, bunu yapmaz ve hiç yapılmayacak bir hareket ile taarruzu durdurur…

Ali İhsan Latif Paşa, 3-4 kilometre kalmış hedef Sarıkamış’a devam ederse, buradaki Rus Birliklerinin neredeyse tamamı, 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa’nın 2. Nizamiye fırkasıyla birlikte, cepheden taarruz ederek Rus Kuvvetlerini oyalamakla görevli olan birliklerini karşılamak üzere gitmiş olduklarından, Rus Birliklerinin Sarıkamış Ana Deposu ve En Önemli Mühimmat Karargahı tamamen savunmasız kalmış, Sarıkamış ele geçirilecek ve Rus Ordusu iaşe, ikmal ve cephane gücünü tamamen kaybedecek ve savaş bu durumu ile zaferle bitecek ve böylece bütün Kafkasya Enver Paşa’nın hayalinde olduğu gibi Moskof boyunduruğundan kurtarılmış olacaktır…

Rus ordusunun can damarı ve ileri ikmal üssü olan Sarıkamış Kasabası, Türk taarruzunun da en önemli hedefiydi… Rus Birliklerinin Ana Karargahı, bütün levazımı, mühimmatı, cephanesi, ihtiyat eşyası ve hastahaneleri hep burada bulunmaktaydı… Ayrıca Sarıkamış, Kars istikametindeki ricat yollarının da kavşak noktasındaydı… Üstelik cephe hattının 50. km. gerisinde kaldığı için oradaki depoları korumak amacıyla bırakılmış birkaç bölük dışında, neredeyse tamamıyla savunmasız durumdaydı… Kolay bir hedef gibi görünen bu kasabanın ele geçirilmesiyle birlikte, Rus ordusu kapana kısılarak, yiyeceksiz ve cephanesiz kalması, tam anlamıyla gerçekleşmiş oluyordu…  Bütün bu anlatılanlarla Genel Kurmay Başkan Vekili Enver Paşa’nın pilanı müthiş bir başarıyla yürütülerek işliyor ve zafer gerçekleşiyordu…

Harekât başladığında askerin morali oldukça yüksekti. Kar yağışı ve yoğun sis görünmeden ilerlemeyi sağlıyordu. Enver Paşa askerin başında ve Ordu Karargâhı 25.000 kişilik mevcuduyla harekete geçen 9. Kolordu’yla birlikteydi. Kötek yolu kar yüzünden kapalı olduğundan Kolordu, harekâtın ikinci günü, istikametini değiştirerek, doğrudan Sarıkamış’a yöneldi…

30.000 kişilik mevcuduyla biraz daha soldan yürüyen 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey ise Rus General İstomin kumandasındaki 15.000 kişilik Oltu grubunu püskürterek, ilerlemeye devam ediyordu. Bu şekilde, Rus Birliklerinin arkalarına doğru savaşarak ve Rusları bulundukları yerlerden kazıyarak, hızla ilerleyen kuşatma kolları, çok sayıda esir, silâh, mühimmat ve bol miktarda erzak ele geçirdiOltu ve Bardız’da zapt edilen külliyetli erzak, Türk Ordusundaki yiyecek sıkıntısını bir hayli hafifletti.

Bu sırada ana cepheden saldırıya geçen 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa, 2. Nizamiye Fırkası’yla birlikte cepheden taarruz ederek, Aras vadisindeki asıl Rus kuvvetlerini baskı altına almaya başlamıştı.  Şaşkına dönen Rus Ordusu, bir kuşatma harekâtına mâruz kaldıklarını anlayamadıklarından, Sarıkamış’ı takviye etmek yerine, bütün güçleriyle kendisini oyalamakla görevlendirilerek oraya gelen 11. Kolordu’ya yüklenmişlerdi…

Bu sebeple 9. Kolordu’nun öncüleri, 25 Aralık 1914 akşamı Sarıkamış’a 4-5 km. mesafede bulunan ve Sarıkamış Kasabanın kilidi konumunda olan Bardız Geçidi’ne ulaştıklarında, 2000 kişilik Rus Müfrezesini, altı saat gibi kısa bir sürede Süngü hücumu ile geri attı…

Rus Müfrezesi makineli tüfeklerin namlularını sökerek Sarıkamış’a doğru çekildi. Onları takip eden 9. Kolordu öncüleri Sarıkamış’ın yanı başındaki Çerkezköy’e (Yukarı Sarıkamış) kadar ilerledi…

Korkuya kapılan Ruslar, istasyon civarındaki depoları yakarak Sarıkamış’ı boşaltmaya niyetlendi; ancak tam da bu kritik anda 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ise Pitgir-Çatak-Kötek yönünde ilerleyerek Kars istikametini kapatmış, Aras vadisindeki Rus Birliklerini kuşatma altına almış, ve Sarıkamış’ı kuşatmak üzere ordusuyla ilerlerken, önünde bozulan ve dağılan Rus Ordusunu takip ederek imha etmesi beklenirken, bunu yapmaz ve hiç yapılmayacak bir hareket ile taarruzu durdurma emrini verir…

 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa’nın ısrarı üzerine, taarruz durduruldu!..

Sarıkamış’taki durumun pek de farkına varamayan ve başından beri, gece taarruzuna karşı olan, Ali İhsan Latif Paşa, gece hücumuna alışık olmayan yorgun birlikleri, yağan kar, soğuk ve tipide gerideki birlikleri de beklemek üzere dinlendirmek istedi… İşte ne oldu ise o zaman ve o an oldu!..

İlk bakışta önemsiz gibi görünen Ali İhsan Latif Paşa’nın bu kararı, o zamana kadar Türkler lehine devam eden harekâtın seyrini, bir anda tersine çevirdi… 3-4 Ocak 1915’in son iki gününde başarılarla dolu taarruzun durdurulmasıyla, yeniden toparlanmak için vakit kazanan Ruslar, depoları yakarak Sarıkamış’taki Ana Karargâhlarını boşaltmaya hazırken Sarıkamış’taki Ana Karargâhlarında tutunmayı başardılar…

Aynı gün, devam etmekte olan kar yağışı, şiddetli tipi ve kar yağışının fırtınaya çevirmesiyle, sıcaklık gece ve ertesi gün, eksi otuzlara düştü…

Ruslar, Sarıkamış’ı takviye etme kararını 24 Aralık 1914 gecesi almışlardı. Tiflis’ten Kötek’teki Rus Karargâhına gelerek kumandayı devralan, Kafkas Ordusu Başkumandan Yardımcısı General Mişlayevski, kendisiyle birlikte gelen ve içinde bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in ısrarı sayesinde böyle bir hayatî adım atmıştı.

Ana cepheden sevkedilen destek kıtaları 25 Aralık 1914 akşamından itibaren Sarıkamış’a girdi ve 26 Aralık 1914 sabahı, kasabadaki Rus Kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne göre, iki kat artarak 4000’i aştı… Buna karşılık geceyi Sarıkamış civardaki ormanlarda geçiren 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ve komutasındaki yorgun Türk askerlerinin birçoğu, soğuk ve şiddetli kar fırtınası sebebiyle, sabaha ulaşmadan donarak Şehit oldular

Sarıkamış’a yapılan ilk taarruz, o geceyi, soğuklarda donmadan geçirerek, hayatta kalabilen askerlerle, 26 Aralık 1914 sabahı, bu olumsuz şartlar altında, yeniden başladı

Rus savunması iki sahra topunun şiddetli ateşiyle destekleniyordu. Bu iki top, o sırada tesadüfen Sarıkamış’ta bulunuyordu. Yine tesadüfen orada olan, bir topçu subayı tarafından kasaba meydanındaki kilisenin yanına yerleştirilmişti… Bu yüzden açılan ateş Sarıkamış’ta Rus topçusu bulunmadığından emin olan Türkler için kötü bir sürpriz oldu…

Öğleden sonraya kadar devam eden saldırılardan bir sonuç alınamayınca, gerilerde yürüyüş halinde olan birlikleri beklemek üzere, taarruzun burada da ertesi sabaha ertelenmesine karar verildi…

Bu defa Ruslar, yeni destek kıtalarıyla birlikte, ağır silâhlarını da kasabaya sokmayı başardılar…

10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey ve beraberindekiler, belirlenen gün ve saatte, hâlâ Sarıkamış önlerine gelememişti… Tümenlerinden birini Bardız üzerinden Sarıkamış’a doğru sevk eden 10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey, diğer iki tümeniyle, Oltu müfrezesini takip ederek Allahuekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru ilerledi. Harekât pilanının dışına çıkarak, Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşması, hâlâ başarı şansı bulunan harekâtın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar önemli bir hata oldu…

Kuşatma kolunun aşırı derecede uzaması, eksi otuz dereceye varan soğuk, kar fırtınası ve tipi, cebrî yürüyüşler yapmak zorunda kalan birliklerin birçoğunun, dağ yollarında donarak Şehit olması, birliklerin ağır zayiata uğramasına yol açtı.

26 Aralık 1914 ’te başlayan ve on dört saat süren Allahuekber tırmanışında yorgun düşen askerler, kucaklarında silâhlarıyla birlikte karlar üzerine düşüp, kimileri de ayakta Şehit oldular. Buna rağmen Sahra Toplarını dağdan aşırmayı başardılar…

Sarıkamış’a zamanında yetişemedikleri için başarı şansını büyük ölçüde yitirmiş olmalarına rağmen, bu birlikler, mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüler.

27 Aralık 1914’te Selim yakınlarında Ruslar’ın en büyük ikmal yolu, Sarıkamış-Kars Demiryolu’nu tahrip eden Türk Askerleri büyük bir korku ve paniğe sebep oldular.

Rus Ordusunun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski, ümitsizliğe kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp, Tiflis’e döndü…

Bütün Kafkasya’da büyük bir kargaşa baş gösterdi…

Enver Paşa da savaşı kazandığına emin görünüyorduBu sebeple, bir basın bildirisiyle Sarıkamış’a kadar ilerleyen ordunun şiddetli bir muharebenin ardından büyük başarı kazandığı açıklandı. Sarıkamış-Kars Demiryolu’nun Türk Ordusu tarafından tahrip edildiği, 2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç mitralyözle, bol miktarda erzak ve cephane ele geçirildiği bildirildi…

Bu haber, kamuoyunda büyük bir sevince yol açtı. Gazeteler: “Turan Yolunun açıldığını, Moskof’tan intikam alınacağını, Moskof zulmü altında yaşayan kan ve din kardeşlerinin kurtarılacağını, …” yazmaya başladı…

Bu arada Çoruh Vadisinden ilerleyen kuvvetlerin de Ardahan’ı ele geçirdikleri açıklanınca, coşku bir kat daha arttı.

28 Aralık 1914’te, 10. Kolordu’nun da (Hâfız Hakkı Paşa) Sarıkamış civarına ulaşmasıyla, Sarıkamış Kuşatma Harekâtı, sadece teorik olarak gerçekleşti; fakat mevsim tam olarak kışa dönüşmüştü. Cephede, kış şiddetini öyle artırmıştı ki 2000-3000 rakımlı yerlerde, eksi otuzu gösteren soğuk, artık savaşa asla izin vermiyordu. Askerler ve subayların büyük çoğunluğu savaşamadan, dağ yollarında kurulan çadırları kar fırtınası ve tipinin atması sonucu donarak şehit oluyorlardı…

Karadeniz’de Ruslar’ın batırdığı Türk gemisiyle ulaşması beklenen erzak, iaşe ve kışlık elbiseler de denizin dibini boylamıştı… Ordu levazım ve yiyecek açısından büyük sıkıntı içerisindeydi. Hatta bazı askerler çölden gelerek yazlık üniformalarla doğrudan savaşa katıldıklarından oldukça perişandılar… Soğuklar ise artarak devam ediyordu.

Aralıksız devam eden cebrî yürüyüşler, açlık, şiddetli soğuklar ve giderek artan donma vakaları yüzünden taarruz gücü iyice zayıfladı… Üzerlerindeki şaşkınlığı atarak, Sarıkamış Ana Karargâhında toparlanmaya başlayan Ruslar, harekâtın ilk günlerine oranla, artık çok daha iyi durumdaydı.

Ruslar’ın Sarıkamış’ta 15.000 savaşçıları, otuz dört adet topları ve birçok makineli tüfekleri vardı. Buna rağmen Türk taarruzu, inatla devam etti. Türk Birlikleri bir ara Sarıkamış sokaklarına kadar girerek süngü savaşıyla, Ruslar’a önemli kayıplar verdirildi. Rus Albay Kravçenko, bu sokak savaşları sırasında, Türk Birlikleri tarafından öldürüldü; fakat Ruslar’ın uzun menzilli sahra topları, ormanların içerisindeki diğer Türk Birliklerini yerlerinden kıpırdayamaz hale getirince, bunlar geri çekilmek zorunda kaldılar…

General Yudeniç, Türkler’in içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun farkına vardı. Türk taarruz gücünün, iyice kırılmasını bekledi. Nihayet Yudeniç, 1 Ocak 1915 tarihinde Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi Üçgeninde, Türk Birliklerine karşı, bir kuşatma harekâtı başlattı…

Savaşın kazanıldığından emin olan Enver Paşa, 9 ve 10. Kolorduları, “Sol Cenah Ordusu” adıyla birleştirip, generalliğe terfi ettirdiği Hâfız Hakkı Paşa’nın emrine verdikten sonra, Ruslar’ın ana kuvvetlerini ezemediği için Sarıkamış’a kuvvet kaydırmalarını önleyemeyen 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa’nın durumunu görmek üzere, 3 Ocak 1915’te Sarıkamış’tan ayrıldı…

2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç mitralyözle bol miktarda erzak ve cephane ele geçirilmiş, Sarıkamış’a girilmişti… Süngü süngüye yapılan sokak savaşlarında çok sayıda Rus askeri ve üst düzey bir albay da bu çarpışmalarda öldürüldü…

27 Aralık’ta Selim yakınlarında Sarıkamış-Kars Demiryolu tahrip edilerek büyük bir korku ve paniğe de sebep olundu. Bütün bu hadiseler olurken Rus Ordusu’nun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski ümitsizliğe kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp Tiflis’e döndü… Bütün Kafkasya’da büyük bir kargaşa baş gösterdi… Bundan sonraki Harekâtta Türk Ordusunun Kafkaslar’a kadar ilerleyeceği kesin gözüküyordu!..

Tiflis’ten Kötek’teki Rus Karargâhına gelerek kumandayı devralan, Kafkas Ordusu Başkumandan Yardımcısı General Mişlayevski, kendisiyle birlikte gelen ve içinde bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in ısrarıyla Sarıkamış Ana Karargahı’nı takviye etme kararını 24 Aralık 1914 gecesi almışlardı.  Böylece Ruslar hayatî bir adım atmışlardı.

Ana cepheden sevk edilen Rus Destek Kıtaları, 25 Aralık 1914 akşamından itibaren, Sarıkamış’a girdi. 26 Aralık 1914 sabahı kasabadaki Rus Kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne göre iki kat artarak 4000’i aştı…

Buna karşılık savaş kazanılmışken, Sarıkamış Kuşatma Taarruzu’nu ısrarla durdurarak, Rus Ordusunu tamamen imha etmek varken, o soğukta geceyi Sarıkamış civardaki ormanlarda geçiren 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ve komutasındaki yorgun Türk askerlerinin birçoğu, soğuk, şiddetli kar fırtınası ve tipi sebebiyle, sabaha ulaşmadan donarak Şehit oldular…

Teknoloji ve donanım yönünden Türkler’den çok çok üstün olan Rus Ordusu Ana Cephede Türkler’in 11.Kolordusuna bir miktar savaşçı bırakarak Sarıkamış Ana Karargâhına ulaşmışlardı… General Yudeniç, Türkler’in içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun farkına varınca Türk taarruz gücünün, iyice kırılmasını bekledi… Nihayet Yudeniç, 1 Ocak 1915 tarihinde, Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi Üçgeninde, bir kuşatma harekâtı başlattı…

Bunun üzerine Hâfız Hakkı Paşa, elde kalan kuvvetleri Rus kuşatmasından kurtarmak düşüncesiyle, 4 Ocak 1915’te Sol Cenah Ordusu’na ricat emri verdi… Bu emir üzerine, iki haftadan beri açlık ve şiddetli soğuklarla mücadele etmekte olan birlikler, dağ yollarını takip ederek Erzurum’a doğru çekilmeye başladı…

Ruslar da yorgun ve bitkin hava şartlarının çok soğuk olması sebebiyle, Erzurum’a doğru geriye çekilen Türk askerlerini takip konusunda fazla ısrarcı olamadılar. Ağır zayiata uğradıkları için geriye dönebilenlerin sayısı da çok azdı…

 Türk askerlerinin de bin bir zahmetle Allahuekber Dağlarından aşırarak götürdükleri toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda mühimmat Ruslar’ın eline geçti.


Enver Paşa her türlü tedbiri almıştı. Bir kaç gün sonra Karadeniz’de iaşe, elbiseler, kışlıklar ve bir asker için olması gereken herşeyin yüklü olduğu gemi 100 binden fazla yeni üniforma da dahil olmak üzere yola çkmıştır; lâkin orduda bulunan ajanlar, Karadeniz’den yola çıkan erzak ve tedarik yüklü gemimizin yerini Ruslar’a bildirmişlerdi…

Asker donanımı ve iaşe yüklü gemi Karadeniz’de Ruslar tarafından batırıldı… Böylece Türk Askeri için elzem olan erzak ve elbiselerin de gelme ümidi kalmadı…  

3-4 Ocak 1915 gecesi, havadaki soğuk birden bire, daha da şiddetlendi. Fırtına ile birlikte yağan kar, yolları tamamen tıkadığı gibi askerin bütün çadırlarını yıktı. Arkasından dondurucu soğuklar başlayınca, toplam 30 bine varan Osmanlı Türk askeri, donarak hayatını kaybetti…

5 Ocak 1915’te “Sarıkamış Kuşatması“, Sarıkamış alınamadan son buldu!..

Karların erimesiyle birlikte, Rus yetkililerin nezaretinde Müslüman köylülerden oluşturulan işçi grupları, vasıtasıyla topilanan Şehitler, İmamların gözetiminde icra edilen, dinî merasimin ardından, toplu mezarlara defnedildiler. Her bir mezarın başına oraya kaç kişi gömüldüğünü gösteren bir tabela asıldı.  

18.000 Şehit Sarıkamış, 5.000 Şehit Aras Vadisinde olmak üzere 23.000 Şehit’in defnedildiği tesbit edildi… 11.Ordunun Aras Vadisindeki Şehitleri ile birlikte, toplam Şehit sayısı 30.000’di…

Sarıkamış Kuşatma Harekâtı, aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi. Rus Birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti…

Sonuç olarak:

9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa, Aras vadisindeki Rus Birliklerini, kuşatma altına alıp Sarıkamış’ı kuşatmak üzere ordusuyla ilerlerken, önünde bozulan ve dağılan Rus Ordusunu takip ederek imha etmesi gerekirken, etmeyerek üstelik harekâtı durdurması,

10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey’in pilan dışına çıkarak Allahüekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru ilerleyerek Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşması, hâlâ başarı şansı bulunan harekâtın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar önemli bir hata oldu…

11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa’nın, Ruslar’ın ana kuvvetlerini belirlenen zamana kadar ezemediği için Sarıkamış’a kuvvet kaydırmalarını önleyemeyen durumunu görmek üzere, Enver Paşa’nın 3 Ocak 1915’te Sarıkamış’tan ayrılması, belki de kaderin bir cilvesi ve Türkler’e Turan Yolunu açacak olan savaşın kaderini değiştiren önemli etkenlerden oldu…

Sarıkamış Kuşatması İçin Hatıratlarda Söylenenler:

Allahuekber Dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.

Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey, “Sarıkamış” adlı kitabında, şöyle anlatıyor:

 “Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu… Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı!.. Bu suretle, şu lanetli buzullar içinde biz, belki on bin kişiden fazla insanı, bir günde karların altına bıraktık ve geçtik!..”

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç, Sarıkamış’ta gördüklerine, anılarında şöyle yer vermiş:

“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman… Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler; ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var!..  Sandıkları bir avuçlamışlar ki, kâinattan hırslarını almak istiyor gibiydiler. Öylesine kaskatı kesilmişler ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta!.. Başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…  Allahuekber Dağlarındaki son Türk Müfrezesini teslim alamadım… Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı…”

Allahuekber Dağları, 37 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış Kuşatma Harekâtı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi.

Kaynaklar: (http://kars.gov.tr/sehirkartlarisarikamissehitleri)

(https://www.aksam.com.tr/yasam/sarikamis-sehitleri-anma-sozleri-haberimizde-22-aralik-sarikamis-sehitleri-destani-nedir/haber-1031885)

(https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/)

1877-1878 (93 Harbi) dedikleri Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu ve Müttefiklerimiz Almanya, Avusturya arasında geçen ve sonrasında Azap ve Kuruköprü’ye saldıran Ruslar’ı püskürtmek için yapılan Sarıkamış Kuşatmasında, yüzlerce subay ve erimiz ayakta donarak Şehit olmuşlardır. Bu Sarıkamış Cephesi öylesine kuvvetlidir ki bütün okumuş, aydın, en bilgili genç insanlarımız, yedek subay olarak orada cephededirler. İşte Sarıkamış Cephesi'nde Şehit olan bu seçkin subay ve erler için, yakılan şu ağıt Kayseri Kuzugüdenli (Akkışla'dan) Hasan ÖZHAN tarafından okunmuştur:


KAFKAS CEPHESİ ve SARIKAMIŞ DESTANI 

1914-1915’te Kafkasya Cephesinde canla başla, savaş veren subay, er ve diğer bütün personel dahil; kağnılar ve yük hayvanlarıyla yapılan sevkiyat ile cephedeki ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için bütün gücünü harcayarak sırtlarında cepheye erzak ve cephane taşıyan kadın, kız ve erkek çocuklarla ihtiyar vatan evlatları, bu uğurda kan ve can veren Şehit ve Gazilerimize ithaf olunur…

 

Bin sekiz yüz yetmiş yedi.

Savaşanlar: Türk-Rus idi

Almanlar komutasında,

Cephe, Kafkas Cephesi’ydi.

 

İhanetin öncesiydi.

Zafer parlaktı, iyiydi.

Ruslar: Türk, Alman yenmese,

Düzen bozulmaz, iyiydi!..

 

Birdenbire huzur kaçtı.

Kafkas, Balkan ateş saçtı.

Sırp’la Yunan, Bulgar ve Rus,

Yaktı, yıktı; nifak saçtı!..

 

Bölge alev alev yandı.

Toprak, taze kana, kandı.

Tecavüzler, işkenceler,

Görünenler sıradandı…

 

Vatan Ana, evi barkı,

Taş değirmen, dönen çarkı,

Bırakıp gitmek çok zordu.

Bu acılar yürek burktu…

 

Muhacir oldu, göçenler.

Acı, gözyaşı içenler,

Toplu katliamlar, yıkım

Camiler’de kan içenler!..

 

Okullar, Camiler doldu.

Akan, oluk oluk kandı!

Kimin çarmıha gerdiler,

Kimi, alev alev yandı!..

 

İşkencenin çeşidi bin.

Savaş ölüm, Cin işi Cin!..

Birbirine girmiş halklar,

Sebebi ne ırk ne de din!..

 

Yunan: Kahpe, Sırp: Kan emen,

Bulgar: Sinsi, Rus’sa demen?

Çaresizlik içinde halk!..

Göç yolunda hali, duman!..

 

Ruslar: Türk, Alman’ı ezdi!

İşgal etti, halkın dizdi!

Kimi Letonya, kimi Kars

Sürgünde çok Alman, közdü!..

 

***

Almanlar da göç göç oldu.

Altı yüzü, Kars’a kondu.

Burada bir ilçe kurup,

Hanslar, Türkiyeli oldu!.. 

 

Balkan, Kafkas, Bosna-Hersek,

Roman, Bulgar’a ne desek?

Yunan, Sırbistan, Karadağ,

Göç göç oldu, niçin desek?..

 

Rus düşmanın, şakası yok!

İtilaf, ittifak pek çok!

Milletler birbirin kırdı!..

Barbarlıkta had, hesap yok!..

 

Katliamlar haddi aştı.

Halk, başın derdine düştü!

Sırp, Rus, Bulgar çeteleri,

Kan, göl oldu, dolup taştı!..

 

Yunanistan başka hâlet!

Batı Trakya’da lânet,

Halkın üstüne yağdı gör!..

Sonucu, tam bir felâket!..

 

Bulgaristan, tam bağımsız,

Edirne işgalde, öksüz...

Selanik, Yanya, Arnavut,

Boşaltılmış, kalmış Türksüz!..

 

Balkanlar çoktan karışık,

Rumeli, Trakya düşük,

Yeşilköy, Ruslarca işgal,

Bütün Osmanlı, karışık!..

 

***

Savaş tazminatı diye,

Batum verilmiş hediye,

Meğer, bu da yetmez imiş,

Kars, Ardahan, Artvin niye?..

 

Bosna-Hersek, imtiyazlı.

Doğu Rumeli, pek nazlı. 

Bulgaristan kurulurken.

Kıbrıs, İngiliz’e sözlü!..

 

Niş Sancağı Sırbistan'a.

Teselya, Yuanaistan’a.

Kotur’u, İran alırken,

Dobruca, kalmış Roman'a.

 

Gitmiş vatan toprakları,

Düşmüş çınar yaprakları.

Doksan Üç Harbi’nde Ruslar,

Kırmış Türk’ün, kanatları…

 

***

Bin Sekiz Yüz Yetmiş Yedi.

Batum’a “Tazminat!..” dedi.

Sarıkamış, Kars, Ardahan,

Artvin’i Berlin’le yedi…

 

Kafkas, Süveyş, Hicaz hemen,

Irak, Suriye, Filistin, Yemen,

Çanakkale Cepheleri,

Türk cephede, oynar seğmen…

 

Millet hep cepheye gitmiş,

Altı cephede, çok yitmiş.

Sarıkamış Cephesi’nde,

Rus, karargâh kurup yatmış.

           

***

 

Dokuz Yüz On Dört’te, Paşa,

Enver Paşa, Enver Paşa!

Almak ister geri, Rus’tan,

Türk, Allahuekber’ aşa!

 

Enver Paşa Enver Paşa!

Genel Kurmay Enver Paşa!

Doksan Üç Harbi‘nde olmuş.

Anlaşma Berlin’e şaşa!..

 

Otuzlu yaşın bunları,

Hazmedememiş bunları.

Kendisinden önce gitmiş,

Vatan toprağı, kumları… 

 

***

 

Otuz yedi yıl öce, bir dert.

Aralık, Dokuz Yüz On Dört.

Henüz paşalar bir çocuk,

Yirmi İki Aralık, sert!..

 

Rus Ordusu, Azap’taymış…

Kuruköprü’ye saldırmış,

Enver Paşa, genç bir Kurmay.

Rus’a kin ve azaptaymış…

 

Hasan İzzet Paşa orda.

Püskürtmüş Rus’u, çok zorda!

Kuruköprü, bir de Azap,

Mezar olmuş Rus’a orda…

 

Rus dağılmış dağa taşa,

Yalvarırmış, kurda kuşa:

“Ne olur, bana bir medet!“

Der, düşermiş yerde, yaşa…

 

Türkler: “Hucum!“ der, ileri!

Askerleri, pek çok çeri.

Ruslar bozulmuş kaçarken,

Dağlar, taşlar, zafer yeri…

 

Türk Karargâh Komutanı.

Kahraman Paşa’yı tanı!..

Darmadağın etmiş Rus’u.

Rus kaçıyor, düşmüş yanı!..

 

Kuruköprü’ye giriyor,

Düşmanı yere seriyor.

Durduruyor bu hucumu!

Ani bir emir veriyor.

 

Hasan İzzet, Hasan İzzet!

Düşmanı kovala izlet!

Emirle, durdurma hucum,

İmhâ et, düşmanı izlet!..

 

Hasan İzzet Paşa: “Dur!“ der.

İmha etmez, Rus’u: “Vur!“ der.

Sarıkamış Karargâh’ı,

Rus’un elinde kalır: “Hor!“ der.

 

Türk Ordusu durdurulur.

Rus Askerleri, kurtulur.

Bol yiyecek ve ganimet,

Kalır Türk’e, kandırılır…

 

Esirler, Subay ve Erden.

Top, Mitralyöz hepsi birden.

Türkler imha etmez; ama

Rus‘un hepsi geçmiş serden…

 

***

 

Türk’tür zaferi kazanan.

Bir hiçmiş Rus, var sanılan!

İmha olmaktan kurtulmuş,

Rus Ordusu‘dur dağılan…

 

Cephede vuruşan, Türk’tür!

Geri alınanlar yurttur.

Erzurum, Ardahan ve Kars,

Savaşanlar ne büyüktür!..

 

Gazeteler zafer yazmış.

Rus Ordusu: duman, tozmuş,

Rus General Mişlayevski,

Tiflis’e kaçarken, kızmış!..

 

Rus Halkı, hepten ayakta,

Kafkas Halkı, geri bekte…

Bütün Türkler ayaklanmış!

General Yudeniç ekte…

 

***

 

Yıl, Bin Dokuz Yüz On Dört!

Sarıkamış, Üç Ocak, Dört!..

Hasan İzzet, Latif Paşa,

“Dur!” emri, olmuş büyük dert!..

 

Hasan İzzet, tez alınır.

Yerine Latif verilir.

Akıbet, defterde yazar…

Sonuç değişmez, görülür!..

 

Bunca başarıdan sonra,

Görülecek ki hiç sorma!..

Hasan Paşa’nın yaptığın,

Latif tekrar eder sonra…

 

Askerim gider turayla.

Dağ, taşı aşar kurayla.

Soğuk, eksi otuzlarda.

Mehmetler düşer sırayla…

 

***

 

Bin Dokuz Yüz, Yıl On Dört’te,

Yirmi Altı Aralık’ta,

Allahuekber Dağı’na,

Çıkmışlar, on bir saatte!..

 

Kar ve tipide yatmışlar.

Mavzeri, kucaklamışlar.

Yorgunluk ve soğuk basmış,

Derin uykuya dalmışlar…

 

Ayaz, tipi ve karından,

Sahra Toplarını dağdan

Aşırmayı başarmışlar…

Allahuekber Dağı’ndan.

 

Kucaklarında silahlar.

Sarılıp yatıp donmuşlar. 

On bir saat yorgunluğu.

Karları yorgan sanmışlar!..

 

Kimilerin, uzvu yara.

Kimiler, saplanmış kara.

Ayakta Şehit olmuşlar;

Yirmi Altı Aralık’ta…

 

Sarıkamış’a geç kalmış.

Başarı şansı azalmış.

Mücadele ve azimle,

Kararlılıkları varmış.

 

Hafız Hakkı iyi coşmuş.

Dağın, kuzeyinden aşmış

Sarıkamış-Kars ve Selim,

Allahuekber’i aşmış…

 

Sarıkamış Demiryolu.

Rus Mühimmat, İkmal Kolu.

Patlatmışlar, bütün hattı.

Ruslar panik, korku dolu!..

 

Düşman, ikmal yolu çökmüş.

Ruslar’a bir korku düşmüş. 

Kapana kısıldık diyen,

Mişlayevski, dönüp kaçmış…

 

***

 

Bütün Kafkasya karıştı!

Esir Türk Yurtları coştu!

Gazeteler haber için,

Enver Paşa’ya koşuştu...

 

Paşa gazeteye söyler:

“Alındı Rus’tan mevziler!

Sarıkamış-Kars, Ardahan,

Esir Rus, cephane, top!..”, der…

 

Halk gösteri ve coşkuyla,

Esir Kafkasya aşkıyla.

Büyük sevince yol açtı.

Turan’a yürür coşkuyla… 

  

Turan hayali kuranlar,

Bu Ülkü’de dik duranlar,

Tam kazanmışlardır artık.

Sonra, ihanete uğrar!..

 

İhanet mi, yılgınlık mı?

Gizli hesap, dalgınlık mı?

Paşalar Ordu durdurur!..

Rus’a bu bir olgunluk mu?

 

Gazeteler manşet attı.

Sarsılmıştı, tüm Rus hattı.

Berlin’de kaybedileni,

Geri aldık, şafak vakti…

 

Zaferle şahlanan Enver,

Vatanın uğrunda perver.

Ana Cepheye koşuyor,

Sarıkamış’ta nice er!..

 

***

 

Enver ayrılır, sevinçle.

Vadi Aras, geçtik işte!

Karargâhta, Hakkı Paşa,

Orduyu çekmiş, o kışta!..

 

Ne olmuşsa, o an olmuş.

Bir emirle, ordu durmuş.

Rus’u imha etmek varken,

Ordu çekilmiş de durmuş!..

 

Herkes şaşmış, n’oldu acep?

Latif İzzet Paşa der: “Çek!”

Ordu çekilir geriye,

Yenilgiye olur sebep…

 

Ayaz var, kış; hem çok soğuk.

Üst baş açık, öğünse; yok!

O kışta, ormanda yatmak!..

Latif Paşa, aklı koğuk!..

 

Soğuk, askeri şişirir.

Geç kalan Hakkı, devşirir.

Çekilmiş Latif ormana,

Kar vurmuş, tipi devşirir… 

 

Hakkı der: “Geri durayım.

Kırdırmadan kurtarayım.

Erzurum’a tez varayım, 

Kalanları kurtarayım…”

 

Erlerin nefesi boğuk,

Kış şiddetli, hem de soğuk

Bütün erzaklar tükenmiş…

Yemeklerse, yok oğlu yok!

 

***

Rus, fırsatı hiç kaçırmaz!

Yığar askerleri, az az…

Cepheyi, donatır topla, 

Türk’ün talihini, “kör!”, yaz!..

 

Cephe haliyle sarsılmış.

Tipi, kar, daha bastırmış.

Rus Tiflis’ten takviyeyle.

Türk’ü kuşatıp kıstırmış…

 

Patlamış toplar, irkilmiş…

Hakkı, geriye çekilmiş.

Kar, soğuk gülle yağarken,

Dağ taşa, asker ekilmiş…

 

Gör ki yollarda Şehitler.

Karların üstünde bekler:

“Keşke bir Rus öldüreydim,

Savaşamadan öldüm!” der!..

 

Daha, birkaç saat içre.

Komutanlar, soğuk duşta.

Savaşın şekli değişmiş,

Rus’a, zafer vermiş kışta!..

 

 

***

 

Bin Dokuz Yüz On Dört ve Beş,

Hata mı ihanet mi deş!..

Aynı bakış, farklı zaman,

Hasan İzzet, Latif Paşa…

 

Ne düşündünüz, biz şaştık?!.

Aras, Sarıkamış aştık!

İmha ederken biz Rus’u,

“Geri çekil!” dendi, düştük!..

 

Kimimiz ormanda yattı.

Kimi, kar kütüğe battı.

Bu acıya dayanmayıp.

Subaylar kahrından gitti!..

 

Erzurum’a üç beş kaldık.

Çoğumuz yollarda, daldık!

Mavzerlere sarılarak, 

Yol kenarlarında kaldık!.. 

 

***

 

Şaştık biz bu: “Emre” şaştık!

Zorluklarla, dağı aştık!

Beyaz ölüm, tipi karda, 

Şehadet şerbetin içtik!..

 

Sarıkamış’a Türk girdi!

Sokakta, çokça Rus vurdu.

Yüzlerce er ve Rus Subay,

Esir almışlarken durdu!..

 

Aras Vadisi’nde Ordu.

Rus’u yok ederken durdu!..

Hasan İzzet, Latif Paşa…

Bu ahvâli neye yordu?..

 

Karargâh Komutan’, Paşa!

Dokuzuncu Ordu yaşa!

Sarıkamış’a girmişken,

Bu ısrarlı emre, şaşa!..

 

İhanet mi, tedbir mi bu?

Kar tipi ve buz gibi su!..

Rus, tamamen bozulmuşken,

Ordu niçin durduruldu?..

 

Dokuz, on, on bir ordu.

Paşalar, üç koldan sardı.

Latif, Hakkı, Abdülkerim,

Yürekli genç, Enver vardı!..

 

Ali İhsan Latif Paşa!

Zafer bizim, sen çok yaşa!

Savaşı niçin durdurdun?

Bu akıla herkes şaşa!..

 

***

 

Onuncu Kolordu, Hakkı Bey!

Narman, Oltu, Gaziler hey!..

Ele geçirip ilerler…

Sonra, pilanı bozar, ney?..

 

Hafız Hakkı, pilan bozmuş. 

Allahuekber’e dalmış.

Kuzey Yamacı aşarken,

Sarıkamış’a geç kalmış…

 

Hafız Hakkı çok dolaşır.

Kuzey Yamaca ulaşır. 

Allahuekber Dağı’ndan,

Buluşmaya, geç ulaşır…

 

Hafız Hakkı Bey, kaybı!..

Gecikmeler, asker aybı,

Sonunda varır hedefe…

Bir de Abdülkerim kaybı…

 

Ana Cephede bir ordu.

Bu, On birinci Kolordu.

Komutanı Abdülkerim.

Düşman oyalayıp, durdu.

 

Kuşatma, tamam böylece;

Rus’a yetişmiş o gece.

Tiflis’ten yardım uçarak,

Kuşatma başlatmış gece…

 

***

 

Rus, bütün kuvvetin, yığar!

Abdülkerim Paşa döğer.  

Paşa zamanı sarkıtır, 

Rus kurtulur, felek söğer!..

 

Ruslar taburu kaydırır.

Sarıkamış’a girdirir… 

Türk Askeri sıkışmıştır.

Soğuk yıkar, top öldürür… 

 

Kar ormanın içinde Türk!

Ne kışlık elbise ne kürk!..

Hangi akıla hizmetse?

Ormana girer, yatar Türk!..

 

Uykuya yatan askerim.

O sabaha, Allah Kerim.

Üçte ikisi, buz tutmuş!..

Yanar içim, kanar serim…

 

Sabah aç alavan, koçum,

Kalan askerlerle, hücum!..

Top mermisiyle ölmüşler.

Kalanlar çekip gelmişler!..

 

Enver Paşa ateş saçar!

Abdülkerim Rus’u biçer.

Üç Ocak, Dokuz Yüz On Beş.

Enver, Turan yolun açar …

 

***

İki Orduya Kurmay seçer.

Enver emir verip geçer!..

Hafız Hakkı da şaşınca,

Zafer yönü, Rus’a geçer…

 

Karla boğuşmuş, yatmışlar.

Mavzerin kucaklamışlar.

Urus'u bekler dururken,

Kış uykusuna, yatmışlar…

 

Yürüyüş kolu akarmış.

Etraf, metrelerce karmış.

Yol kenarına çömelmiş,

Onlarca asker donarmış.

 

Kar fırtınasında gittik.

Azrail’le o gün yattık.

Allahuekber Dağı’nda,

On bin Şehit’i bıraktık…

 

Buzulların içi soğuk.

Komutanın, sesi boğuk.

Can vatanım, Sarıkamış,

Felek şans, talihi koğuk!..

 

Karlı yolun, en kenarı.

Bir asker, kucaklar karı.

Belli, çıldırmış olmalı!

Ağlamakta, zarı zarı…

 

Ay karanlık, ak bir gece

Mermi sesi, ince ince.

Karartıyı hedef almış,

Makinalıyı serince…

 

Vardım baktım, bir deli er!

Sönmüş gözlerindeki fer!.. 

Parmak, tetikte basılı,

Ateş eder, üçer beşer…

 

Kar üstünde, çömelmiş er.

Titrer, feryat ederek, der:

“Savaşarak öleydim tek…

Tipi, fırtına, buzul yer…”

 

Allahuekber Dağları,

Aldın civan, mert sağları.

Otuz yedi bin, Şehit’in.

Bir metre kar, mezarları…

 

Kuruköprü, Aras, Azap,

Sarıkamış, Rus’a tuzak.

Latif İzzet Paşa vurmuş.

Ruslar kaçmış ara uzak…

 

Rus dağılmış dağa taşa.

Türk Askeri sen çok yaşa!

Rus Ordusun yok etseydin!

Niçin durdun, Latif Paşa?..

 

Ali İhsan Latif Paşa!

Üst Sarıkamış’ı, aşa.

Donan erleri görünce,

Dolmuş gözler, akıl şaşa!..

 

Ruslar per perişan neyler?

Esirler, oturmuş ağlar.

Toparlanıp gelsin diye,

Latif Rus’a, imkân sağlar…

 

Ali İhsan Latif Paşa!

Sana nasıl deyim yaşa?

Niçin kırmadın Urus’u?

Bu akıla herkes şaşa!..

 

Köy kasaba yayılmışlar.

Kar üstünde bayılmışlar.

Silah cephane bırakıp.

Can derdine koyulmuşlar.

 

Dedem koynunda yatıyor.

Bu kalp, onlarla atıyor.

Bu Cennet vatan uğruna,

Kanın toprağa katıyor…

 

Bir Kolordu Komutanı,

Bu paşayı iyi tanı!..

Ali İhsan Latif Paşa,

Nasıl bıraktın atanı?..

 

Düşmanı yok etmek varken.

Gündüz gidip, tan ağarken.

Ormanda gece geçirmiş.

Etraf don, buzulluk, karken.

 

Akşam tipiyi içirmiş.    

Yorgun askeri geçirmiş.

Sabaha uyanamamış.

Savaşı orda bitirmiş…

 

Kar fırtınası hem tipi.

Kesiyor çadırın ipi.

Eksi otuzlarda soğuk.

Donup kalanlar buz küpü!..

 

Rus’u can evinden vurmuş,

Soğuk, kar, tipi kudurmuş!.. 

Can havliyle kaçan Rus’u,

İmha etmemiş de durmuş!..

 

Ali İhsan Latif Paşa!

Himmet değil, bu iş nece?

Taarruzu durdurmuşsun!..

Nedir bu iş, herkes şaşa!..

 

Rus dağılmış dağa taşa.

Askerimiz düşmüş peşe.

Sarıkamış’a girince,

“Dur!” emrine, akıl şaşa!..

 

***

 

Yönü Erzurum, çekilir.

Yollara fidan dikilir.

Felek kahpe, soğuk azgın,

Mehmet yollarda dökülür…

 

İlk önde dokuz kahraman.

Tek diz yerde, aman aman!..

Mavzeri göğse yaslamış.

Eller tetikte, her zaman…

 

İkinci cephaneciler,

Kucaklarında sandıklar.

Bütün kuvvetleri ile.

Sıkı sıkı sarılmışlar…

 

Buzdan bir heykel, aşk atı.

Vatan kurtarmak maksatı…

Sarılmışlar sandıklara,

Donakalmışlar, kaskatı…

 

Sağ başta, Nihat duruyor!

Binbaşı Nihat duruyor.

Dimdik ayakta, baş açık.

Saçlar beyaz, kar bürüyor…

 

Allahuekber Dağları!

Türk Müfrezesi sağları!

Nişan almış, el tetikte,

Allah’la gönül bağları…

 

Binbaşı Nihat, bu ardan,

Saçları bembeyaz kardan.

Kalpağını rüzgar çalmış!..

Ayrılmış, anadan yârdan…

 

Tabancasında bir eli.

Kopmuş fırtına, kar seli.

Eliyle işaret ediyor,

Düşmanı gözlerken deli…

 

Bire Nihat! Behey Nihat!..

Rus’a eder mi hiç biyat?

Gözler keskin, bakışlar sert, 

Buzdan heykel olmuş Nihat!..

 

Binbaşı Nihat Ayakta! 

Sanırsın karda, kayakta.

Müfreze, uykuya yatmış

İlk taarruz, belli Mart’ta!..

 

***

 

Üçüncü Ordu pusuda,

Azap, Hoşap, Zanzak burda.

Köprüköy mezar oluyor.

Rus Ordusu’na orada.

 

Hasan İzzet Hasan İzzet!

Üçüncü Orduyu izlet!

Kafkasya’ya ulaşarak,

Turan neymiş, bize izlet.

 

Müslüman Kafkas, ayakta.

Türk Ordusu hep dayakta.

Ormanların arasından,

Bakü görünür uzakta… 

 

Koskoca Müfreze, donmuş!..

Gece gidip, sabah olmuş.

Açılmış Cennet Kapısı,

Peygamber yoldaşı olmuş…

           

Toprak ananın göksün deş!

Metrekareye yirmi beş,

Can vererek, vatan yapmış! 

Ondan, Al Bayrak, kandanmış…

 

Toprağı kazdıkça çıkan,

Deresi hep kanlı akan,

Metrede altı bin mermi,

Kazdıkça, önüne çıkan…

 

Yemek listeleri, tayin.

Felek Türk’e çok çok hayin!

Buğday Çorbası, Tam Ekmek,

Öğle, akşam; hiç yok öğün!..

 

Gemiler battı, gitmedi.

Erzaklar bitti, yetmedi.

Şekersiz üzüm hoşafı,

Sabahta, doyup yetmedi…

 

Ertesi gün, yemekler yok!

Bir sonrası akşamı tok!

Tam tamına, yarım ekmek!

İstikak: İstesen de yok!..

 

***

 

Yudeniç: Zorluğu gördü!

Türkler: Sıkışıktı, bildi!

Daha zora sokmak için,

Bir kuşatmaya yekindi…

 

Bardız, Sarıkamış meydan.

Eşek Geçidi üç meydan.

O kuşatmayı başlattı.

Hakkı Paşa: “Ricat!”, neden?.. 

 

 

***

 

 

Bir Ocak, Dokuz Yüz On Beş

Yudeniç Kuşatması‘na eş,

Hakkı Paşa: “Çekilin!“ der!

Gel bu derdi, kurcala, eş!.. 

 

Hava soğuk, kar, bembeyaz!

Katip, bu vakayı sen yaz!

Kalanı kurtarmak için,

Hakkı Paşa çekildi yaz!..

 

Kar, daha da azgın yağar.

Fırtına: Savurur, boğar.

Tipi: Tüm yolu kapatmış…

Erzurum’a daha çok var!..

 

***

 

Dört Ocak, Dokuz Yüz On Beş.

Deş be kardeş, yaramı deş!..

Hakkı Paşa: “Ricat!“ demiş.

Karnımız aç, sırtımız yaş!..

 

Hedef: Erzurum, çekildik!

Üç, beş; yollara ekildik.

Soğukta, aç ve çıplaktık,

Tipi savurdu, döküldük!..

 

Rus da yorgun ve bitkindi.

Kar, fırtınadan, bıkkındı.

Türk’ü takip etmek ister;

Fakat soğuk, çok etkindi…

 

Bir avuç Türk, geri dönmüş.

Gözlerinin feri sönmüş.

Top, tüfek ve birçok erzak,

Hepsi birden Rus’a kalmış…

 

Eksi otuzlarda soğuk.

Savaşa el vermez, koğuk.

Beş Ocak, Dokuz Yüz On Beş,

Sarıkamış ağlar, boğuk!..

 

Hedef alınamaz, durur!..

Soğuk, askerleri vurur.

Sarıkamış Kuşatması,

Sonlanır burada, durur…

 

***

 

Sonrası Kurtuluş Savaşı.

Enver, Atatürk yoldaşı.

Vatan için öleceğiz!

Yurtta sulh, barışı taşı!

 

Yunan, İngiliz, İtalyan,

Fransızlar, Ermeniyan.

Beş yıldır, işgal altında,

Kan kusmakta, anne vatan…

 

Yer yarıldı adam çıktı,

Bütün gözler ona baktı

Adı Mustafa Kemal’di!

Ardına Bozkurtlar taktı…

 

Bozkurt yasasını, bozdu!

Kasırga, fırtına tozdu!

Türk’ü boğmak isteyenin,

Fiyakasın, derhal bozdu!

 

Hattı müdafaa, yoktur!

Sathı, müdafaa vardır!

Ölen Şehit, kalan Gazi;

Bu satıh, bütün vatandır!..

 

Vatan, her karış toprağın,

Issız, sessiz, her bir dağın,

Terk eder mi sandın Türk’ü?

İçmeden kanım‘ toprağın…

***Kanım‘: Kanımı

 

Metrekarede, altı bin,

Mermi düşer, hepsi bin bin!..

İki yüz elli bin Şehit,

Toprakla karıştı, bin bin!..

 

Yirmi beş, metrekarede,

Can verdik, Kanlıdere’de

Su diye sebil eyledik,

Kan aktı, Çanakkale’de

 

Kaç gün, kan aktı dereler?..

Kanlı elbise, bereler.

Gelibolu, Çanakkale.

On üç, on dört yaş, bebeler…

 

Dünya durdukça duracak.

Hilâl, göklerde vuracak.

Verdikçe can, aktıkça kan,

Bu vatan bizde kalacak!..

 

KAYNAKLAR:

1) 1913 Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Kerim Mehmet KARADUMAN

2) 1925 Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Bayram Ali KARADUMAN

3) 1933 Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Hanım ELGÜN

4) “Parçalanan Türkmenler”, 2019, Ankara, Abdullah Çağrı ELGÜN

5)https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/

6)(http://kars.gov.tr/sehirkartlarisarikamissehitleri)

7)(https://www.aksam.com.tr/yasam/sarikamis-sehitleri-anma-sozleri-haberimizde-22-aralik-sarikamis-sehitleri-destani-nedir/haber-1031885)

8)(https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder