SUMMARY - ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN
With the First World War that started on July 28, 1914, the Turks (Ottoman Empire), ALLIANCE STATES: Germany, Austria, the Hungarian Empire, and Bulgaria were involved in the war.After the Germans were defeated in the war, the Territories
of the Alliance States began to be occupied by the Allied States. The Ottoman
Empire also got its share from this.
The Russians raided on Azap and Kuruköprü (Köprüköy)
on November 1, 1914 and started to move towards Erzurum.
The Russians wanted to carry the war to the Turkish
lands with a limited operation rather than a general attack, and thus to
prevent the Muslims of Turkistan and the Caucasus from resisting and helping
their brothers and sisters, who are of one religion and race, the Ottoman
Empire Turks ...
Opposing these states were the PARTICIPATION STATES:
Russia, England, France, Italy, Serbia, Japan, Romania, Portugal, USA, Brazil
and Greece.
The Ottoman Empire passed from 1877 to 1919: the Caucasus Front, the Suez Canal Front, the Hejaz, and for forty-two (42) years it was in a state of internal turmoil and mostly at war with the Russians on the outer front. defeated by the Ottoman Turkey of Germans Army was opening more than about eight fronts for Yemen Front, the Iraqi Front, Syria Front, Hijaz Front, the Palestinian Front, Çanakkale Front, Romania, including Macedonia, had entered the war on eight fronts ...
ÖZET:
28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci
Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı İmparatorluğu), İTTİFAK
DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan
tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…
Almanlar‘ın savaşta
yenilmeleri üzerine İttifak Devletlerin Toprakları Müttefik
Devletleri tarafından işgal edilmeğe başlandı. Bundan Osmanlı İmparatorluğu
da bundan nasibini aldı.
Ruslar, 1 Kasım
1914’te, Azap ve Kuruköprü’ye (Köprüköy) baskın
yaptılar ve Erzurum istikametine doğru ilerlemeğe başladılar.
Ruslar, genel bir saldırıdan daha çok,
sınırlı bir harekâtla, savaşı Türk topraklarına taşımak ve böylece Türkistan,
Kafkasya Müslümanları’nın direnişe geçerek, dinleri ve ırkları bir olan
kardeşleri, Osmanlı İmparatorluk Türkleri’ne yardım etmelerinin önüne
geçmek istiyorlardı…
Bu devletlerin karşılarında da
İTİLAF DEVLETLERİ: Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Sırbistan, Japonya,
Romanya, Portekiz, ABD, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…
Osmanlı İmparatorluğu1877’den
1919’kadar geçen : Kafkasya Cephesi, Süveyş Kanalı Cephesi, Hicaz ve kırk
iki(42) yıldır iç karışıklıklar ve dış cephe’de daha çok da Ruslar ile savaş
halindeydi. Almanlar’ın yenilmesiyle Osmanlı Türkiyesi Orduları için yaklaşık
sekiz cephe daha açılıyordu: Yemen Cephesi, Irak Cephesi, Suriye Cephesi,
Hicaz Cephesi, Filistin Cephesi, Çanakkale Cephesi, Romanya, Makedonya olmak
üzere, sekiz cephede savaşa girmişti…
KAFKAS CEPHESİ
ve SARIKAMIŞ DESTANI
ABDULLAH
ÇAĞRI ELGÜN
Ruslar, genel bir saldırıdan daha çok,
sınırlı bir harekâtla, savaşı Türk topraklarına taşımak ve böylece Türkistan,
Kafkasya Müslümanları’nın direnişe geçerek, dinleri ve ırkları bir olan
kardeşleri, Osmanlı İmparatorluk Türkleri’ne yardım etmelerinin önüne
geçmek istiyorlardı… Bu sebeple de:
28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci
Dünya Savaşı ile birlikte Türkler (Osmanlı İmparatorluğu), İTTİFAK
DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan
tarafında yer alarak savaşa dahil olmuştu…
Bu devletlerin karşılarında da İTİLAF DEVLETLERİ: Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Sırbistan, Japonya, Romanya, Portekiz, ABD, Brezilya ve Yunanistan yer alıyordu…
Osmanlı İmparatorluğu Aşağıdaki
Cephelerde Savaşmak Zorunda kalmıştı:
2) Süveyş Kanalı Cephesi,
3) Hicaz ve Yemen Cephesi,
4) Irak Cephesi,
5) Suriye ve Filistin Cephesi,
6) Çanakkale Cephesi olmak üzere,
altı cephede savaşa girdi…
7) Romanya Cephesi,
8) Makedonya Cephesi
Ruslar, 1 Kasım
1914’te, Azap ve Kuruköprü’ye (Köprüköy) baskın
yaptılar ve Erzurum istikametine doğru ilerlemeğe başladılar. 3.
Kolordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, Rusları püskürtüp dağıtmıştır. Hasan
İzzet Paşa, darmadağınık ettiği Rus Ordusunu takip ederek, tamamen imha etmesi beklenirken, her ne hikmetse, bunu
yapmamış, Rus askerlerinin kaçıp gitmelerine izin vermiştir…
Devam eden
muharebelerden bir sonuç alınamayınca Kasım ayı sonlarında, çarpışmalara
son veriliyor. Kış aylarında hüküm süren aşırı soğuklar, yoğun kar ve tipi
sebebiyle bir harekât icrasına ihtimal vermeyen Ruslar gözetleme
faaliyetlerini bile sonlandırdılar…
Enver Paşa Genel Kurmay Başkan Vekilliğine getirilince, kendisinden otuz altı yıl (36) önce 1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, terk etmek zorunda kalınan vatan topraklarının geri almak ve Osmanlı Türk Devleti’nin nakız talihi yeniden başarılarla doldurmak ve Turan Rüyasını gerçekleştirmek istiyordu.
“Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet
haline geldi.
Doğu Rumeli imtiyazlı vilayet haline geldi.
Bulgaristan Prensliği kuruldu.
Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye kiralandı.
Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
Teselya Sancağı Yunanistan'a (1881) bırakıldı.
Kars, Batum, Artvin ve Ardahan Sancakları Rusya'ya bırakıldı.
Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
Van'ın doğusundaki Kotur yöresi İran'a verildi.
1877-1878, (93) Harbi‘nde, gerçekleşmiş olan, “Berlin Antlaşması” gereğince, Enver Paşa’dan otuz
altı yıl (36) önce gerçekleşerek terk etmek zorunda kalınan vatan
topraklarının bir kısmıydı…
Fransa'nın, Kongre döneminde yaptığı kulis çalışmaları sonucunda, Antlaşma maddelerinde olmadığı halde, üç yıl sonra Tunus Prensliği, Fransızlarca işgal edilmiş ve gerekçe olarak Berlin Antlaşması gösterilmişti. Berlin Antlaşması’ndan sonra İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlıları sıkıştırma ve baskı altına alma parçalama politikalarına devam ettiler…
1914 yılında, Genel Kurmay Başkan Vekilliğine
getirilen Enver Paşa, Ruslar’ın almış oldukları vatan toprakları yetmemiş gibi 22
Aralık 1914’te Azap ve Kuruköprü’ye de
baskın yapınca iyice kinlenmişti. Bu baskın orada bulunan Osmanlı Türk
Karargâh Komutanı Hasan İzzet Paşa tarafından
pükürtülerek, Rus Ordusu bozguna uğratılmış ve darmadağın olan Rus
Ordusu dağa taşa ve dağlara yakın köylere dağılmışlardı…
Dağa taşa dağılarak perperişan bir vaziyetteki bu Rus Ordusu’nu
takip ederek, tamamen imha etmesi gereken Hasan İzzet Paşa, her ne
hikmetse bunu yapmamıştı…
Hasan İzzet Paşa’nın bu başarısından sonra, Enver Paşa kendisinden otuz altı yıl (36) önce elden çıkmış, Berlin Antlaşması ile Ruslar’a verilmiş olan, bu vatan toprakları: Sarıkamış, Kars, Batum, Ardahan, Artvin şehirlerini Rus Ordusu‘na yapılacak bir imha hareketi ile geri almak ve vatan topraklarına yeniden katmak istemekteydi. Böylece esir bulunan, Türkistan Türkleri‘ni de kurtararak, müttefiklerimiz Almanlar ve Avusturya’nın sanayisinin ihtiyaçlarını karşılayacak: Azarbeycan, Bakü Petrollerine ulaşarak Türk Milletinin bir Ülküsü olan Turan‘ı gerçekleştirecekti…
Enver Paşa
Komutasındaki ordu birlikleri, Soğanlı Mevkii Sarıkamış Cephesi, Allahuekber
Dağlarından aşarak Ruslar’ı beklemedikleri bir yerden, arkalarından vurarak,
imha etmek için pilanlanmıştı…
Enver Paşa, Sarıkamış Harekâtının Pilanını Kurmaylarına sunar.
Müttefikimiz Almanya, Avusturya ve Türk Kurmaylarınca da kabul edilen
Harekâtın ilk iki günü, başarıyla geçen taarruz sonrasında, hava
bozulmaya başlar…
22 Aralık 1914 sabahı başlayan ve 3-4 Ocak 1915’in son iki gününde (3-4 Ocak 1915) yapılan taarruz ile Rus Ordusu Enver Paşa’nın pilanı gereğince kuşatılarak, tam bir kıskaca alınmış ve imha edilmek üzeredir:
11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa, 2. Nizamiye Fırkasıyla
birlikte, cepheden taarruz ederek Rus kuvvetlerini oyalarken,
10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey, İd (Narman), Oltu, Bardız (Gaziler) istikametini, pilanda olduğu
gibi ele geçirerek ilerler; fakat sonrasında, mevcut pilanın dışına çıkarak
Allahuekber Dağlarının kuzey yamaçlarına doğru geçerek, Sarıkamış’tan çok
uzaklaşmış olması buluşma noktasına geç kalmasına sebep olur; fakat gecikme ve
asker kayıplarına rağmen, sonunda belirlenen hedefe ulaşır…
9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ise Pitgir-Çatak-Kötek yönünde
ilerleyerek Kars istikametini kapatır… Aras vadisindeki Rus
Birliklerini kuşatma altına alır ve Sarıkamış’ı kuşatmak üzere
ordusuyla ilerler… Ali İhsan Latif Paşa, önünde bozulan ve dağılan Rus
Ordusunu takip ederek imha etmesi beklenirken, bunu yapmaz ve hiç
yapılmayacak bir hareket ile taarruzu durdurur…
Ali İhsan Latif Paşa, 3-4 kilometre kalmış hedef Sarıkamış’a devam ederse, buradaki Rus Birliklerinin neredeyse tamamı, 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa’nın 2. Nizamiye fırkasıyla birlikte, cepheden taarruz ederek Rus Kuvvetlerini oyalamakla görevli olan birliklerini karşılamak üzere gitmiş olduklarından, Rus Birliklerinin Sarıkamış Ana Deposu ve En Önemli Mühimmat Karargahı tamamen savunmasız kalmış, Sarıkamış ele geçirilecek ve Rus Ordusu iaşe, ikmal ve cephane gücünü tamamen kaybedecek ve savaş bu durumu ile zaferle bitecek ve böylece bütün Kafkasya Enver Paşa’nın hayalinde olduğu gibi Moskof boyunduruğundan kurtarılmış olacaktır…
Rus ordusunun can damarı ve ileri ikmal üssü olan Sarıkamış Kasabası, Türk taarruzunun da en önemli hedefiydi… Rus Birliklerinin Ana Karargahı, bütün levazımı, mühimmatı, cephanesi, ihtiyat eşyası ve hastahaneleri hep burada bulunmaktaydı… Ayrıca Sarıkamış, Kars istikametindeki ricat yollarının da kavşak noktasındaydı… Üstelik cephe hattının 50. km. gerisinde kaldığı için oradaki depoları korumak amacıyla bırakılmış birkaç bölük dışında, neredeyse tamamıyla savunmasız durumdaydı… Kolay bir hedef gibi görünen bu kasabanın ele geçirilmesiyle birlikte, Rus ordusu kapana kısılarak, yiyeceksiz ve cephanesiz kalması, tam anlamıyla gerçekleşmiş oluyordu… Bütün bu anlatılanlarla Genel Kurmay Başkan Vekili Enver Paşa’nın pilanı müthiş bir başarıyla yürütülerek işliyor ve zafer gerçekleşiyordu…
Harekât
başladığında askerin morali oldukça yüksekti. Kar yağışı ve yoğun sis
görünmeden ilerlemeyi sağlıyordu. Enver Paşa askerin başında ve
Ordu Karargâhı 25.000 kişilik mevcuduyla harekete geçen 9. Kolordu’yla
birlikteydi. Kötek yolu kar yüzünden kapalı olduğundan Kolordu, harekâtın
ikinci günü, istikametini değiştirerek, doğrudan Sarıkamış’a yöneldi…
30.000 kişilik mevcuduyla biraz daha soldan yürüyen 10. Kolordu Komutanı Hafız
Hakkı Bey ise Rus General İstomin kumandasındaki 15.000 kişilik Oltu
grubunu püskürterek, ilerlemeye devam ediyordu. Bu şekilde, Rus Birliklerinin
arkalarına doğru savaşarak ve Rusları bulundukları yerlerden kazıyarak,
hızla ilerleyen kuşatma kolları, çok sayıda esir, silâh, mühimmat ve bol
miktarda erzak ele geçirdi… Oltu ve Bardız’da zapt edilen külliyetli
erzak, Türk Ordusundaki yiyecek sıkıntısını bir hayli hafifletti.
Bu sırada ana
cepheden saldırıya geçen 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa, 2. Nizamiye
Fırkası’yla birlikte cepheden taarruz ederek, Aras vadisindeki asıl Rus
kuvvetlerini baskı altına almaya başlamıştı. Şaşkına dönen Rus Ordusu, bir kuşatma
harekâtına mâruz kaldıklarını anlayamadıklarından, Sarıkamış’ı takviye etmek
yerine, bütün güçleriyle kendisini oyalamakla görevlendirilerek oraya gelen 11.
Kolordu’ya yüklenmişlerdi…
Bu sebeple 9.
Kolordu’nun öncüleri, 25 Aralık 1914 akşamı Sarıkamış’a 4-5
km. mesafede bulunan ve Sarıkamış Kasabanın kilidi konumunda olan Bardız Geçidi’ne ulaştıklarında, 2000 kişilik Rus
Müfrezesini, altı saat gibi kısa bir sürede Süngü
hücumu ile geri attı…
Rus Müfrezesi makineli tüfeklerin namlularını sökerek Sarıkamış’a doğru
çekildi. Onları takip eden 9. Kolordu öncüleri Sarıkamış’ın
yanı başındaki Çerkezköy’e (Yukarı Sarıkamış) kadar ilerledi…
Korkuya kapılan Ruslar, istasyon civarındaki depoları yakarak Sarıkamış’ı
boşaltmaya niyetlendi; ancak tam da bu kritik anda 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa
ise Pitgir-Çatak-Kötek yönünde ilerleyerek Kars istikametini
kapatmış, Aras vadisindeki Rus Birliklerini kuşatma altına almış,
ve Sarıkamış’ı kuşatmak üzere ordusuyla ilerlerken, önünde bozulan ve
dağılan Rus Ordusunu takip ederek imha etmesi beklenirken, bunu yapmaz
ve hiç yapılmayacak bir hareket ile taarruzu durdurma emrini verir…
9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa’nın ısrarı üzerine, taarruz durduruldu!..
Sarıkamış’taki durumun pek de farkına varamayan ve başından beri, gece taarruzuna karşı olan, Ali İhsan Latif Paşa, gece hücumuna alışık olmayan yorgun birlikleri, yağan kar, soğuk ve tipide gerideki birlikleri de beklemek üzere dinlendirmek istedi… İşte ne oldu ise o zaman ve o an oldu!..
İlk bakışta
önemsiz gibi görünen Ali İhsan Latif Paşa’nın bu kararı, o zamana kadar Türkler
lehine devam eden harekâtın seyrini, bir anda tersine çevirdi… 3-4 Ocak 1915’in son iki gününde başarılarla dolu taarruzun durdurulmasıyla, yeniden toparlanmak için
vakit kazanan Ruslar, depoları yakarak Sarıkamış’taki Ana Karargâhlarını
boşaltmaya hazırken Sarıkamış’taki Ana Karargâhlarında tutunmayı başardılar…
Aynı gün, devam etmekte olan kar yağışı, şiddetli tipi ve kar yağışının
fırtınaya çevirmesiyle, sıcaklık gece ve ertesi gün, eksi otuzlara düştü…
Ruslar, Sarıkamış’ı takviye etme kararını 24 Aralık
1914 gecesi almışlardı. Tiflis’ten Kötek’teki
Rus Karargâhına gelerek kumandayı devralan, Kafkas Ordusu Başkumandan
Yardımcısı General Mişlayevski, kendisiyle birlikte gelen ve içinde
bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in ısrarı
sayesinde böyle bir hayatî adım atmıştı.
Ana cepheden sevkedilen
destek kıtaları 25 Aralık 1914 akşamından itibaren Sarıkamış’a girdi ve 26
Aralık 1914 sabahı, kasabadaki Rus
Kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne göre, iki kat artarak 4000’i aştı…
Buna karşılık geceyi Sarıkamış civardaki ormanlarda geçiren 9.
Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa ve komutasındaki yorgun Türk
askerlerinin birçoğu, soğuk ve şiddetli kar fırtınası sebebiyle, sabaha
ulaşmadan donarak Şehit oldular…
Sarıkamış’a
yapılan ilk taarruz, o geceyi, soğuklarda donmadan geçirerek, hayatta kalabilen
askerlerle, 26 Aralık 1914 sabahı, bu olumsuz şartlar altında, yeniden başladı…
Rus savunması iki sahra topunun şiddetli ateşiyle destekleniyordu. Bu iki top,
o sırada tesadüfen Sarıkamış’ta bulunuyordu. Yine tesadüfen orada olan,
bir topçu subayı tarafından kasaba meydanındaki kilisenin yanına
yerleştirilmişti… Bu yüzden açılan ateş Sarıkamış’ta Rus topçusu
bulunmadığından emin olan Türkler için kötü bir sürpriz oldu…
Öğleden sonraya
kadar devam eden saldırılardan bir sonuç alınamayınca, gerilerde yürüyüş
halinde olan birlikleri beklemek üzere, taarruzun burada da ertesi sabaha
ertelenmesine karar verildi…
Bu defa Ruslar,
yeni destek kıtalarıyla birlikte, ağır silâhlarını da kasabaya sokmayı
başardılar…
10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey ve beraberindekiler, belirlenen gün ve saatte, hâlâ Sarıkamış önlerine
gelememişti… Tümenlerinden birini Bardız üzerinden Sarıkamış’a
doğru sevk eden 10. Kolordu Komutanı Hafız
Hakkı Bey, diğer iki tümeniyle, Oltu müfrezesini takip ederek Allahuekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru ilerledi.
Harekât pilanının dışına çıkarak, Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşması, hâlâ
başarı şansı bulunan harekâtın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar
önemli bir hata oldu…
Kuşatma kolunun aşırı derecede uzaması, eksi otuz dereceye varan soğuk, kar
fırtınası ve tipi, cebrî yürüyüşler yapmak zorunda kalan birliklerin
birçoğunun, dağ yollarında donarak Şehit olması, birliklerin ağır zayiata
uğramasına yol açtı.
26 Aralık 1914
’te başlayan ve on dört saat süren Allahuekber tırmanışında yorgun düşen
askerler, kucaklarında silâhlarıyla birlikte karlar üzerine düşüp, kimileri de
ayakta Şehit oldular. Buna rağmen Sahra
Toplarını dağdan aşırmayı başardılar…
Sarıkamış’a zamanında yetişemedikleri için başarı şansını büyük ölçüde yitirmiş
olmalarına rağmen, bu birlikler, mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüler.
27 Aralık 1914’te Selim yakınlarında Ruslar’ın en büyük ikmal yolu, Sarıkamış-Kars Demiryolu’nu tahrip eden Türk Askerleri büyük bir korku ve paniğe sebep oldular.
Rus Ordusunun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski, ümitsizliğe
kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp, Tiflis’e döndü…
Bütün Kafkasya’da büyük bir kargaşa baş gösterdi…
Enver Paşa da savaşı kazandığına emin görünüyordu… Bu sebeple, bir basın bildirisiyle Sarıkamış’a kadar ilerleyen
ordunun şiddetli bir muharebenin ardından büyük başarı kazandığı açıklandı. Sarıkamış-Kars
Demiryolu’nun Türk Ordusu tarafından tahrip edildiği, 2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç mitralyözle,
bol miktarda erzak ve cephane ele geçirildiği bildirildi…
Bu haber,
kamuoyunda büyük bir sevince yol açtı. Gazeteler: “Turan Yolunun açıldığını,
Moskof’tan intikam alınacağını, Moskof zulmü altında yaşayan kan ve din
kardeşlerinin kurtarılacağını, …” yazmaya başladı…
Bu arada Çoruh
Vadisinden ilerleyen kuvvetlerin de Ardahan’ı ele
geçirdikleri açıklanınca, coşku bir kat daha arttı.
28 Aralık
1914’te, 10. Kolordu’nun da (Hâfız Hakkı Paşa) Sarıkamış civarına ulaşmasıyla,
Sarıkamış Kuşatma Harekâtı, sadece teorik olarak gerçekleşti; fakat mevsim tam
olarak kışa dönüşmüştü. Cephede, kış şiddetini öyle artırmıştı ki 2000-3000
rakımlı yerlerde, eksi otuzu gösteren soğuk, artık savaşa asla izin vermiyordu.
Askerler ve subayların büyük çoğunluğu savaşamadan, dağ yollarında kurulan
çadırları kar fırtınası ve tipinin atması sonucu donarak şehit oluyorlardı…
Karadeniz’de
Ruslar’ın batırdığı Türk gemisiyle ulaşması beklenen erzak, iaşe ve kışlık
elbiseler de denizin dibini boylamıştı… Ordu levazım ve yiyecek açısından büyük
sıkıntı içerisindeydi. Hatta bazı askerler çölden gelerek yazlık üniformalarla
doğrudan savaşa katıldıklarından oldukça perişandılar… Soğuklar ise artarak
devam ediyordu.
Aralıksız devam
eden cebrî yürüyüşler, açlık, şiddetli soğuklar ve giderek artan donma vakaları
yüzünden taarruz gücü iyice zayıfladı… Üzerlerindeki şaşkınlığı atarak, Sarıkamış
Ana Karargâhında toparlanmaya başlayan Ruslar, harekâtın ilk
günlerine oranla, artık çok daha iyi durumdaydı.
Ruslar’ın Sarıkamış’ta 15.000 savaşçıları, otuz dört adet topları ve birçok makineli tüfekleri vardı. Buna rağmen Türk taarruzu, inatla devam etti. Türk Birlikleri bir ara Sarıkamış sokaklarına kadar girerek süngü savaşıyla, Ruslar’a önemli kayıplar verdirildi. Rus Albay Kravçenko, bu sokak savaşları sırasında, Türk Birlikleri tarafından öldürüldü; fakat Ruslar’ın uzun menzilli sahra topları, ormanların içerisindeki diğer Türk Birliklerini yerlerinden kıpırdayamaz hale getirince, bunlar geri çekilmek zorunda kaldılar…
General Yudeniç, Türkler’in içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun farkına vardı. Türk taarruz gücünün, iyice kırılmasını bekledi. Nihayet Yudeniç, 1 Ocak 1915 tarihinde Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi Üçgeninde, Türk Birliklerine karşı, bir kuşatma harekâtı başlattı…
Savaşın
kazanıldığından emin olan Enver Paşa, 9 ve 10.
Kolorduları, “Sol Cenah Ordusu” adıyla birleştirip, generalliğe
terfi ettirdiği Hâfız Hakkı Paşa’nın emrine verdikten sonra, Ruslar’ın ana kuvvetlerini ezemediği için Sarıkamış’a kuvvet
kaydırmalarını önleyemeyen 11. Kolordu Komutanı Abdülkerim Paşa’nın durumunu
görmek üzere, 3 Ocak 1915’te Sarıkamış’tan ayrıldı…
2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç mitralyözle bol miktarda erzak ve
cephane ele geçirilmiş, Sarıkamış’a girilmişti… Süngü süngüye yapılan sokak
savaşlarında çok sayıda Rus askeri ve üst düzey bir albay da bu çarpışmalarda
öldürüldü…
27 Aralık’ta
Selim yakınlarında Sarıkamış-Kars Demiryolu tahrip
edilerek büyük bir korku ve paniğe de sebep olundu. Bütün bu hadiseler olurken Rus
Ordusu’nun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski
ümitsizliğe kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp Tiflis’e
döndü… Bütün Kafkasya’da büyük bir kargaşa baş gösterdi… Bundan sonraki
Harekâtta Türk Ordusunun Kafkaslar’a kadar ilerleyeceği kesin
gözüküyordu!..
Tiflis’ten Kötek’teki Rus Karargâhına gelerek kumandayı devralan, Kafkas
Ordusu Başkumandan Yardımcısı General Mişlayevski, kendisiyle birlikte gelen ve
içinde bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in
ısrarıyla Sarıkamış Ana Karargahı’nı takviye etme kararını 24 Aralık 1914
gecesi almışlardı. Böylece Ruslar hayatî
bir adım atmışlardı.
Ana cepheden sevk
edilen Rus Destek Kıtaları, 25 Aralık 1914 akşamından itibaren, Sarıkamış’a
girdi. 26 Aralık 1914 sabahı kasabadaki Rus Kuvvetlerinin sayısı
bir önceki güne göre iki kat artarak 4000’i aştı…
Buna karşılık
savaş kazanılmışken, Sarıkamış Kuşatma Taarruzu’nu ısrarla durdurarak, Rus Ordusunu tamamen imha etmek varken, o soğukta geceyi
Sarıkamış civardaki ormanlarda geçiren 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa
ve komutasındaki yorgun Türk askerlerinin birçoğu, soğuk, şiddetli kar
fırtınası ve tipi sebebiyle, sabaha ulaşmadan donarak Şehit oldular…
Teknoloji ve
donanım yönünden Türkler’den çok çok üstün olan Rus Ordusu Ana Cephede
Türkler’in 11.Kolordusuna bir miktar savaşçı bırakarak Sarıkamış Ana
Karargâhına ulaşmışlardı… General Yudeniç, Türkler’in
içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun farkına varınca Türk taarruz
gücünün, iyice kırılmasını bekledi… Nihayet Yudeniç, 1 Ocak 1915
tarihinde, Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi Üçgeninde, bir
kuşatma harekâtı başlattı…
Bunun üzerine
Hâfız Hakkı Paşa, elde kalan kuvvetleri Rus kuşatmasından
kurtarmak düşüncesiyle, 4 Ocak 1915’te Sol Cenah Ordusu’na ricat emri verdi…
Bu emir üzerine, iki haftadan beri açlık ve şiddetli soğuklarla mücadele
etmekte olan birlikler, dağ yollarını takip ederek Erzurum’a doğru
çekilmeye başladı…
Ruslar da yorgun
ve bitkin hava şartlarının çok soğuk olması sebebiyle, Erzurum’a doğru geriye
çekilen Türk askerlerini takip konusunda fazla ısrarcı olamadılar. Ağır zayiata
uğradıkları için geriye dönebilenlerin sayısı da çok azdı…
Türk askerlerinin de bin bir zahmetle Allahuekber Dağlarından aşırarak götürdükleri toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda mühimmat Ruslar’ın eline geçti.
Enver Paşa her türlü
tedbiri almıştı. Bir kaç gün sonra Karadeniz’de iaşe, elbiseler, kışlıklar
ve bir asker için olması gereken herşeyin yüklü olduğu gemi 100 binden fazla
yeni üniforma da dahil olmak üzere yola çkmıştır; lâkin orduda bulunan ajanlar,
Karadeniz’den yola çıkan erzak ve tedarik yüklü gemimizin yerini Ruslar’a
bildirmişlerdi…
Asker donanımı ve iaşe yüklü gemi
Karadeniz’de Ruslar tarafından batırıldı… Böylece Türk Askeri
için elzem olan erzak ve elbiselerin de gelme ümidi kalmadı…
3-4 Ocak 1915 gecesi,
havadaki soğuk birden bire, daha da şiddetlendi. Fırtına ile birlikte yağan
kar, yolları tamamen tıkadığı gibi askerin bütün çadırlarını yıktı. Arkasından
dondurucu soğuklar başlayınca, toplam 30 bine varan Osmanlı Türk askeri,
donarak hayatını kaybetti…
5 Ocak 1915’te “Sarıkamış
Kuşatması“, Sarıkamış alınamadan son buldu!..
Karların erimesiyle
birlikte, Rus yetkililerin nezaretinde Müslüman köylülerden
oluşturulan işçi grupları, vasıtasıyla topilanan Şehitler, İmamların
gözetiminde icra edilen, dinî merasimin ardından, toplu mezarlara
defnedildiler. Her bir mezarın başına oraya kaç kişi gömüldüğünü gösteren bir
tabela asıldı.
18.000
Şehit Sarıkamış, 5.000 Şehit Aras Vadisinde olmak üzere 23.000 Şehit’in defnedildiği tesbit
edildi… 11.Ordunun Aras Vadisindeki Şehitleri ile birlikte, toplam
Şehit sayısı 30.000’di…
Sarıkamış Kuşatma Harekâtı, aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi. Rus Birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti…
Sonuç olarak:
9. Kolordu
Komutanı Ali İhsan Latif Paşa, Aras vadisindeki Rus
Birliklerini, kuşatma altına alıp Sarıkamış’ı kuşatmak üzere
ordusuyla ilerlerken, önünde bozulan ve
dağılan Rus Ordusunu takip ederek imha etmesi gerekirken, etmeyerek
üstelik harekâtı durdurması,
10. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı Bey’in
pilan dışına çıkarak Allahüekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru
ilerleyerek Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşması, hâlâ başarı şansı bulunan
harekâtın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar önemli bir hata oldu…
Sarıkamış Kuşatması İçin Hatıratlarda Söylenenler:
Allahuekber
Dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı
geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin
büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.
Sarıkamış’ta dondurucu
soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey, “Sarıkamış”
adlı kitabında, şöyle anlatıyor:
“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu… Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı!.. Bu suretle, şu lanetli buzullar içinde biz, belki on bin kişiden fazla insanı, bir günde karların altına bıraktık ve geçtik!..”
Rus
Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç, Sarıkamış’ta gördüklerine,
anılarında şöyle yer vermiş:
“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman… Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler; ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var!.. Sandıkları bir avuçlamışlar ki, kâinattan hırslarını almak istiyor gibiydiler. Öylesine kaskatı kesilmişler ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta!.. Başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda… Allahuekber Dağlarındaki son Türk Müfrezesini teslim alamadım… Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı…”
Allahuekber
Dağları, 37 bin şehit verilerek
aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış Kuşatma Harekâtı aşırı soğuk ve
açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi.
Kaynaklar: (http://kars.gov.tr/sehirkartlarisarikamissehitleri)
(https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/)
1877-1878 (93 Harbi) dedikleri Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu ve Müttefiklerimiz Almanya, Avusturya arasında geçen ve sonrasında Azap ve Kuruköprü’ye saldıran Ruslar’ı püskürtmek için yapılan Sarıkamış Kuşatmasında, yüzlerce subay ve erimiz ayakta donarak Şehit olmuşlardır. Bu Sarıkamış Cephesi öylesine kuvvetlidir ki bütün okumuş, aydın, en bilgili genç insanlarımız, yedek subay olarak orada cephededirler. İşte Sarıkamış Cephesi'nde Şehit olan bu seçkin subay ve erler için, yakılan şu ağıt Kayseri Kuzugüdenli (Akkışla'dan) Hasan ÖZHAN tarafından okunmuştur:
KAFKAS CEPHESİ ve SARIKAMIŞ DESTANI
1914-1915’te Kafkasya Cephesinde canla başla, savaş veren subay, er ve diğer
bütün personel dahil; kağnılar ve yük hayvanlarıyla yapılan sevkiyat ile cephedeki ordunun
ihtiyaçlarını karşılamak için bütün gücünü harcayarak sırtlarında cepheye erzak
ve cephane taşıyan kadın, kız ve erkek çocuklarla ihtiyar vatan evlatları, bu
uğurda kan ve can veren Şehit ve Gazilerimize ithaf
olunur…
Bin sekiz yüz yetmiş yedi.
Savaşanlar: Türk-Rus
idi
Almanlar komutasında,
Cephe, Kafkas Cephesi’ydi.
İhanetin öncesiydi.
Zafer parlaktı, iyiydi.
Ruslar: Türk, Alman yenmese,
Düzen
bozulmaz, iyiydi!..
Birdenbire
huzur kaçtı.
Kafkas, Balkan ateş saçtı.
Sırp’la Yunan,
Bulgar ve Rus,
Yaktı,
yıktı; nifak saçtı!..
Bölge alev
alev yandı.
Toprak, taze
kana, kandı.
Tecavüzler,
işkenceler,
Görünenler
sıradandı…
Vatan Ana,
evi barkı,
Taş değirmen,
dönen çarkı,
Bırakıp
gitmek çok zordu.
Bu acılar
yürek burktu…
Muhacir oldu,
göçenler.
Acı, gözyaşı
içenler,
Toplu
katliamlar, yıkım
Camiler’de kan
içenler!..
Okullar, Camiler
doldu.
Akan, oluk
oluk kandı!
Kimin çarmıha
gerdiler,
Kimi, alev
alev yandı!..
İşkencenin çeşidi
bin.
Savaş ölüm,
Cin işi Cin!..
Birbirine
girmiş halklar,
Sebebi ne
ırk ne de din!..
Yunan: Kahpe, Sırp:
Kan emen,
Bulgar: Sinsi, Rus’sa
demen?
Çaresizlik
içinde halk!..
Göç yolunda hali,
duman!..
Ruslar: Türk, Alman’ı ezdi!
İşgal etti, halkın
dizdi!
Kimi Letonya,
kimi Kars
Sürgünde çok
Alman, közdü!..
***
Almanlar da göç göç
oldu.
Altı yüzü, Kars’a kondu.
Burada bir
ilçe kurup,
Hanslar, Türkiyeli
oldu!..
Balkan, Kafkas, Bosna-Hersek,
Roman, Bulgar’a ne desek?
Yunan, Sırbistan, Karadağ,
Göç göç oldu,
niçin desek?..
Rus düşmanın,
şakası yok!
İtilaf, ittifak
pek çok!
Milletler
birbirin kırdı!..
Barbarlıkta
had, hesap yok!..
Katliamlar
haddi aştı.
Halk, başın derdine
düştü!
Sırp, Rus, Bulgar çeteleri,
Kan, göl
oldu, dolup taştı!..
Yunanistan başka
hâlet!
Batı Trakya’da lânet,
Halkın
üstüne yağdı gör!..
Sonucu, tam
bir felâket!..
Bulgaristan, tam
bağımsız,
Edirne işgalde, öksüz...
Selanik, Yanya, Arnavut,
Boşaltılmış,
kalmış Türksüz!..
Balkanlar çoktan
karışık,
Rumeli, Trakya düşük,
Yeşilköy, Ruslarca işgal,
Bütün Osmanlı,
karışık!..
***
Savaş
tazminatı diye,
Batum verilmiş
hediye,
Meğer, bu da
yetmez imiş,
Kars, Ardahan, Artvin niye?..
Bosna-Hersek, imtiyazlı.
Doğu Rumeli, pek nazlı.
Bulgaristan kurulurken.
Kıbrıs, İngiliz’e sözlü!..
Niş Sancağı Sırbistan'a.
Teselya, Yuanaistan’a.
Kotur’u, İran alırken,
Dobruca, kalmış Roman'a.
Gitmiş vatan
toprakları,
Düşmüş çınar
yaprakları.
Doksan Üç Harbi’nde Ruslar,
Kırmış Türk’ün,
kanatları…
***
Bin Sekiz Yüz Yetmiş Yedi.
Batum’a “Tazminat!..”
dedi.
Sarıkamış, Kars, Ardahan,
Artvin’i Berlin’le
yedi…
Kafkas, Süveyş, Hicaz hemen,
Irak, Suriye, Filistin, Yemen,
Çanakkale Cepheleri,
Türk cephede,
oynar seğmen…
Millet hep
cepheye gitmiş,
Altı
cephede, çok yitmiş.
Sarıkamış Cephesi’nde,
Rus, karargâh
kurup yatmış.
***
Dokuz Yüz On Dört’te, Paşa,
Enver Paşa, Enver Paşa!
Almak ister
geri, Rus’tan,
Türk, Allahuekber’ aşa!
Enver Paşa
Enver Paşa!
Genel Kurmay
Enver Paşa!
Doksan Üç Harbi‘nde olmuş.
Anlaşma Berlin’e şaşa!..
Otuzlu
yaşın bunları,
Hazmedememiş
bunları.
Kendisinden
önce gitmiş,
Vatan
toprağı, kumları…
***
Otuz
yedi yıl öce, bir dert.
Aralık, Dokuz
Yüz On Dört.
Henüz
paşalar bir çocuk,
Yirmi İki
Aralık, sert!..
Rus Ordusu,
Azap’taymış…
Kuruköprü’ye saldırmış,
Enver Paşa,
genç bir Kurmay.
Rus’a kin ve azaptaymış…
Hasan İzzet
Paşa orda.
Püskürtmüş
Rus’u, çok zorda!
Kuruköprü, bir de Azap,
Mezar
olmuş Rus’a orda…
Rus dağılmış dağa taşa,
Yalvarırmış,
kurda kuşa:
“Ne
olur, bana bir medet!“
Der,
düşermiş yerde, yaşa…
Türkler: “Hucum!“ der, ileri!
Askerleri,
pek çok çeri.
Ruslar bozulmuş kaçarken,
Dağlar,
taşlar, zafer yeri…
Türk Karargâh
Komutanı.
Kahraman
Paşa’yı tanı!..
Darmadağın
etmiş Rus’u.
Rus kaçıyor, düşmüş yanı!..
Kuruköprü’ye giriyor,
Düşmanı
yere seriyor.
Durduruyor
bu hucumu!
Ani bir
emir veriyor.
Hasan İzzet,
Hasan İzzet!
Düşmanı
kovala izlet!
Emirle,
durdurma hucum,
İmhâ et,
düşmanı izlet!..
Hasan İzzet
Paşa: “Dur!“ der.
İmha
etmez, Rus’u: “Vur!“ der.
Sarıkamış
Karargâh’ı,
Rus’un elinde kalır: “Hor!“ der.
Türk Ordusu durdurulur.
Rus Askerleri, kurtulur.
Bol
yiyecek ve ganimet,
Kalır Türk’e, kandırılır…
Esirler,
Subay ve Erden.
Top, Mitralyöz hepsi birden.
Türkler imha etmez; ama
Rus‘un hepsi geçmiş serden…
***
Türk’tür zaferi kazanan.
Bir
hiçmiş Rus, var sanılan!
İmha
olmaktan kurtulmuş,
Rus Ordusu‘dur dağılan…
Cephede
vuruşan, Türk’tür!
Geri
alınanlar yurttur.
Erzurum,
Ardahan ve Kars,
Savaşanlar
ne büyüktür!..
Gazeteler
zafer yazmış.
Rus Ordusu: duman, tozmuş,
Rus General Mişlayevski,
Tiflis’e kaçarken, kızmış!..
Rus Halkı, hepten ayakta,
Kafkas Halkı, geri bekte…
Bütün Türkler ayaklanmış!
General Yudeniç
ekte…
***
Yıl, Bin Dokuz
Yüz On Dört!
Sarıkamış, Üç
Ocak, Dört!..
Hasan İzzet, Latif Paşa,
“Dur!” emri,
olmuş büyük dert!..
Hasan İzzet, tez alınır.
Yerine Latif
verilir.
Akıbet,
defterde yazar…
Sonuç
değişmez, görülür!..
Bunca başarıdan
sonra,
Görülecek ki hiç
sorma!..
Hasan Paşa’nın yaptığın,
Latif tekrar eder sonra…
Askerim gider
turayla.
Dağ, taşı aşar
kurayla.
Soğuk, eksi
otuzlarda.
Mehmetler düşer
sırayla…
***
Bin Dokuz Yüz,
Yıl On Dört’te,
Yirmi Altı
Aralık’ta,
Allahuekber
Dağı’na,
Çıkmışlar, on
bir saatte!..
Kar ve tipide
yatmışlar.
Mavzeri,
kucaklamışlar.
Yorgunluk ve
soğuk basmış,
Derin uykuya dalmışlar…
Ayaz, tipi ve karından,
Sahra Toplarını dağdan
Aşırmayı
başarmışlar…
Allahuekber Dağı’ndan.
Kucaklarında
silahlar.
Sarılıp yatıp
donmuşlar.
On bir saat yorgunluğu.
Karları yorgan sanmışlar!..
Kimilerin, uzvu
yara.
Kimiler,
saplanmış kara.
Ayakta Şehit
olmuşlar;
Yirmi Altı
Aralık’ta…
Sarıkamış’a geç kalmış.
Başarı şansı
azalmış.
Mücadele ve
azimle,
Kararlılıkları
varmış.
Hafız Hakkı iyi coşmuş.
Dağın, kuzeyinden
aşmış
Sarıkamış-Kars ve
Selim,
Allahuekber’i
aşmış…
Sarıkamış
Demiryolu.
Rus Mühimmat,
İkmal Kolu.
Patlatmışlar,
bütün hattı.
Ruslar panik, korku dolu!..
Düşman, ikmal
yolu çökmüş.
Ruslar’a bir korku düşmüş.
Kapana kısıldık
diyen,
Mişlayevski, dönüp kaçmış…
***
Bütün Kafkasya
karıştı!
Esir Türk
Yurtları coştu!
Gazeteler haber
için,
Enver Paşa’ya koşuştu...
Paşa gazeteye
söyler:
“Alındı Rus’tan mevziler!
Sarıkamış-Kars,
Ardahan,
Esir Rus, cephane,
top!..”, der…
Halk gösteri ve
coşkuyla,
Esir Kafkasya aşkıyla.
Büyük sevince yol
açtı.
Turan’a yürür coşkuyla…
Turan hayali kuranlar,
Bu Ülkü’de
dik duranlar,
Tam
kazanmışlardır artık.
Sonra, ihanete
uğrar!..
İhanet mi,
yılgınlık mı?
Gizli hesap,
dalgınlık mı?
Paşalar Ordu
durdurur!..
Rus’a bu bir olgunluk mu?
Gazeteler manşet
attı.
Sarsılmıştı, tüm Rus
hattı.
Berlin’de kaybedileni,
Geri aldık, şafak
vakti…
Zaferle şahlanan
Enver,
Vatanın uğrunda
perver.
Ana Cepheye
koşuyor,
Sarıkamış’ta nice er!..
***
Enver ayrılır, sevinçle.
Vadi Aras, geçtik işte!
Karargâhta, Hakkı
Paşa,
Orduyu çekmiş, o
kışta!..
Ne olmuşsa, o an
olmuş.
Bir emirle, ordu
durmuş.
Rus’u imha etmek varken,
Ordu çekilmiş de
durmuş!..
Herkes şaşmış,
n’oldu acep?
Latif İzzet Paşa
der: “Çek!”
Ordu çekilir
geriye,
Yenilgiye olur
sebep…
Ayaz var, kış; hem
çok soğuk.
Üst baş açık,
öğünse; yok!
O kışta, ormanda
yatmak!..
Latif Paşa, aklı koğuk!..
Soğuk, askeri
şişirir.
Geç kalan Hakkı,
devşirir.
Çekilmiş Latif
ormana,
Kar vurmuş, tipi
devşirir…
Hakkı der: “Geri durayım.
Kırdırmadan
kurtarayım.
Erzurum’a tez varayım,
Kalanları
kurtarayım…”
Erlerin nefesi boğuk,
Kış şiddetli, hem
de soğuk
Bütün erzaklar
tükenmiş…
Yemeklerse, yok
oğlu yok!
***
Rus, fırsatı hiç
kaçırmaz!
Yığar askerleri,
az az…
Cepheyi, donatır
topla,
Türk’ün talihini, “kör!”, yaz!..
Cephe haliyle
sarsılmış.
Tipi, kar, daha
bastırmış.
Rus Tiflis’ten takviyeyle.
Türk’ü kuşatıp kıstırmış…
Patlamış toplar,
irkilmiş…
Hakkı, geriye çekilmiş.
Kar, soğuk gülle
yağarken,
Dağ taşa, asker
ekilmiş…
Gör ki yollarda
Şehitler.
Karların üstünde
bekler:
“Keşke bir Rus
öldüreydim,
Savaşamadan
öldüm!” der!..
Daha, birkaç saat
içre.
Komutanlar, soğuk
duşta.
Savaşın şekli
değişmiş,
Rus’a, zafer vermiş kışta!..
***
Bin Dokuz Yüz On Dört ve Beş,
Hata mı
ihanet mi deş!..
Aynı bakış,
farklı zaman,
Ne düşündünüz, biz şaştık?!.
Aras, Sarıkamış aştık!
İmha ederken biz Rus’u,
“Geri çekil!” dendi, düştük!..
Kimimiz ormanda yattı.
Kimi, kar kütüğe battı.
Bu acıya dayanmayıp.
Subaylar kahrından gitti!..
Erzurum’a üç beş kaldık.
Çoğumuz yollarda, daldık!
Mavzerlere sarılarak,
Yol kenarlarında kaldık!..
***
Şaştık biz bu: “Emre” şaştık!
Zorluklarla, dağı aştık!
Beyaz ölüm, tipi karda,
Şehadet şerbetin içtik!..
Sarıkamış’a Türk girdi!
Sokakta,
çokça Rus vurdu.
Yüzlerce er
ve Rus Subay,
Esir almışlarken
durdu!..
Aras Vadisi’nde Ordu.
Rus’u yok
ederken durdu!..
Hasan İzzet, Latif Paşa…
Bu ahvâli
neye yordu?..
Karargâh Komutan’, Paşa!
Dokuzuncu Ordu yaşa!
Sarıkamış’a
girmişken,
Bu ısrarlı
emre, şaşa!..
İhanet mi,
tedbir mi bu?
Kar tipi ve
buz gibi su!..
Rus, tamamen
bozulmuşken,
Ordu niçin
durduruldu?..
Dokuz, on, on bir ordu.
Paşalar, üç koldan
sardı.
Latif, Hakkı, Abdülkerim,
Yürekli
genç, Enver vardı!..
Ali İhsan Latif Paşa!
Zafer bizim,
sen çok yaşa!
Savaşı niçin
durdurdun?
Bu akıla
herkes şaşa!..
***
Onuncu Kolordu, Hakkı Bey!
Narman, Oltu, Gaziler hey!..
Ele geçirip ilerler…
Sonra, pilanı bozar, ney?..
Hafız Hakkı, pilan
bozmuş.
Allahuekber’e dalmış.
Kuzey Yamacı aşarken,
Sarıkamış’a geç
kalmış…
Hafız Hakkı çok dolaşır.
Kuzey Yamaca ulaşır.
Allahuekber Dağı’ndan,
Buluşmaya,
geç ulaşır…
Hafız Hakkı Bey, kaybı!..
Gecikmeler,
asker aybı,
Sonunda
varır hedefe…
Bir de Abdülkerim
kaybı…
Ana Cephede
bir ordu.
Bu, On
birinci Kolordu.
Komutanı Abdülkerim.
Düşman
oyalayıp, durdu.
Kuşatma,
tamam böylece;
Rus’a yetişmiş
o gece.
Tiflis’ten yardım uçarak,
Kuşatma
başlatmış gece…
***
Rus, bütün
kuvvetin, yığar!
Abdülkerim Paşa döğer.
Paşa zamanı
sarkıtır,
Rus kurtulur,
felek söğer!..
Ruslar taburu
kaydırır.
Sarıkamış’a
girdirir…
Türk Askeri
sıkışmıştır.
Soğuk yıkar,
top öldürür…
Kar ormanın
içinde Türk!
Ne kışlık
elbise ne kürk!..
Hangi akıla
hizmetse?
Ormana girer,
yatar Türk!..
Uykuya yatan
askerim.
O sabaha, Allah
Kerim.
Üçte ikisi, buz tutmuş!..
Yanar içim,
kanar serim…
Sabah aç
alavan, koçum,
Kalan
askerlerle, hücum!..
Top mermisiyle
ölmüşler.
Kalanlar
çekip gelmişler!..
Enver Paşa ateş saçar!
Abdülkerim Rus’u biçer.
Üç Ocak, Dokuz Yüz On Beş.
Enver, Turan yolun açar …
***
İki Orduya
Kurmay seçer.
Enver emir verip
geçer!..
Hafız Hakkı da şaşınca,
Zafer yönü,
Rus’a geçer…
Karla
boğuşmuş, yatmışlar.
Mavzerin
kucaklamışlar.
Urus'u bekler
dururken,
Kış
uykusuna, yatmışlar…
Yürüyüş kolu
akarmış.
Etraf,
metrelerce karmış.
Yol kenarına
çömelmiş,
Onlarca
asker donarmış.
Kar fırtınasında
gittik.
Azrail’le o gün
yattık.
Allahuekber Dağı’nda,
On bin Şehit’i bıraktık…
Buzulların
içi soğuk.
Komutanın,
sesi boğuk.
Can vatanım,
Sarıkamış,
Felek şans,
talihi koğuk!..
Karlı yolun, en kenarı.
Bir asker, kucaklar karı.
Belli, çıldırmış olmalı!
Ağlamakta, zarı zarı…
Ay karanlık, ak bir gece
Mermi sesi, ince ince.
Karartıyı hedef almış,
Makinalıyı serince…
Vardım baktım, bir deli er!
Sönmüş gözlerindeki fer!..
Parmak, tetikte basılı,
Ateş eder, üçer beşer…
Kar üstünde,
çömelmiş er.
Titrer,
feryat ederek, der:
“Savaşarak öleydim tek…
Tipi, fırtına, buzul yer…”
Allahuekber
Dağları,
Aldın civan, mert
sağları.
Otuz
yedi bin, Şehit’in.
Bir metre kar, mezarları…
Kuruköprü, Aras, Azap,
Sarıkamış, Rus’a tuzak.
Latif İzzet Paşa vurmuş.
Ruslar kaçmış ara
uzak…
Rus dağılmış
dağa taşa.
Türk Askeri sen çok
yaşa!
Rus Ordusun yok
etseydin!
Niçin
durdun, Latif Paşa?..
Ali İhsan Latif Paşa!
Üst Sarıkamış’ı,
aşa.
Donan erleri
görünce,
Dolmuş
gözler, akıl şaşa!..
Ruslar per perişan
neyler?
Esirler, oturmuş
ağlar.
Toparlanıp
gelsin diye,
Latif Rus’a, imkân
sağlar…
Sana nasıl
deyim yaşa?
Niçin
kırmadın Urus’u?
Bu akıla
herkes şaşa!..
Köy kasaba
yayılmışlar.
Kar üstünde bayılmışlar.
Silah
cephane bırakıp.
Can derdine
koyulmuşlar.
Dedem
koynunda yatıyor.
Bu kalp,
onlarla atıyor.
Bu Cennet
vatan uğruna,
Kanın toprağa
katıyor…
Bir Kolordu Komutanı,
Bu paşayı
iyi tanı!..
Ali İhsan Latif Paşa,
Nasıl
bıraktın atanı?..
Düşmanı yok
etmek varken.
Gündüz gidip,
tan ağarken.
Ormanda gece
geçirmiş.
Etraf don, buzulluk,
karken.
Akşam tipiyi
içirmiş.
Yorgun askeri
geçirmiş.
Sabaha
uyanamamış.
Savaşı orda
bitirmiş…
Kar
fırtınası hem tipi.
Kesiyor
çadırın ipi.
Eksi
otuzlarda soğuk.
Donup
kalanlar buz küpü!..
Rus’u can
evinden vurmuş,
Soğuk, kar,
tipi kudurmuş!..
Can havliyle
kaçan Rus’u,
İmha etmemiş
de durmuş!..
Ali İhsan Latif Paşa!
Himmet
değil, bu iş nece?
Taarruzu durdurmuşsun!..
Nedir bu iş,
herkes şaşa!..
Rus dağılmış
dağa taşa.
Askerimiz
düşmüş peşe.
Sarıkamış’a girince,
“Dur!”
emrine, akıl şaşa!..
***
Yönü Erzurum, çekilir.
Yollara fidan dikilir.
Felek kahpe, soğuk azgın,
Mehmet yollarda dökülür…
İlk önde dokuz kahraman.
Tek diz yerde, aman aman!..
Mavzeri göğse yaslamış.
Eller tetikte, her zaman…
İkinci cephaneciler,
Kucaklarında sandıklar.
Bütün kuvvetleri ile.
Sıkı sıkı sarılmışlar…
Buzdan bir heykel, aşk atı.
Vatan kurtarmak maksatı…
Sarılmışlar sandıklara,
Donakalmışlar, kaskatı…
Sağ başta, Nihat duruyor!
Binbaşı Nihat duruyor.
Dimdik ayakta, baş açık.
Saçlar beyaz, kar bürüyor…
Allahuekber
Dağları!
Türk
Müfrezesi sağları!
Nişan almış, el tetikte,
Allah’la gönül bağları…
Binbaşı Nihat, bu ardan,
Saçları bembeyaz kardan.
Kalpağını rüzgar çalmış!..
Ayrılmış, anadan yârdan…
Tabancasında bir
eli.
Kopmuş fırtına,
kar seli.
Eliyle işaret
ediyor,
Düşmanı gözlerken
deli…
Bire Nihat! Behey Nihat!..
Rus’a eder mi hiç
biyat?
Gözler keskin, bakışlar
sert,
Buzdan heykel olmuş Nihat!..
Binbaşı Nihat
Ayakta!
Sanırsın karda,
kayakta.
Müfreze, uykuya
yatmış
İlk taarruz,
belli Mart’ta!..
***
Üçüncü Ordu pusuda,
Azap, Hoşap, Zanzak burda.
Köprüköy mezar oluyor.
Rus Ordusu’na orada.
Hasan İzzet Hasan
İzzet!
Üçüncü Orduyu izlet!
Kafkasya’ya ulaşarak,
Turan neymiş, bize izlet.
Müslüman Kafkas, ayakta.
Türk Ordusu hep
dayakta.
Ormanların
arasından,
Bakü görünür uzakta…
Koskoca Müfreze, donmuş!..
Gece gidip, sabah olmuş.
Açılmış Cennet Kapısı,
Peygamber yoldaşı olmuş…
Toprak
ananın göksün deş!
Metrekareye
yirmi beş,
Can
vererek, vatan yapmış!
Ondan, Al Bayrak, kandanmış…
Toprağı kazdıkça çıkan,
Deresi hep
kanlı akan,
Metrede altı
bin mermi,
Kazdıkça,
önüne çıkan…
Yemek
listeleri, tayin.
Felek Türk’e çok çok hayin!
Buğday Çorbası, Tam Ekmek,
Öğle, akşam; hiç yok öğün!..
Gemiler battı, gitmedi.
Erzaklar bitti, yetmedi.
Şekersiz üzüm hoşafı,
Sabahta, doyup yetmedi…
Ertesi gün, yemekler yok!
Bir sonrası akşamı tok!
Tam tamına, yarım ekmek!
İstikak: İstesen de yok!..
***
Yudeniç: Zorluğu gördü!
Türkler: Sıkışıktı, bildi!
Daha zora sokmak
için,
Bir kuşatmaya
yekindi…
Bardız, Sarıkamış meydan.
Eşek Geçidi üç meydan.
O kuşatmayı
başlattı.
Hakkı Paşa: “Ricat!”, neden?..
***
Bir Ocak, Dokuz Yüz On Beş
Yudeniç Kuşatması‘na eş,
Hakkı Paşa: “Çekilin!“
der!
Gel bu derdi, kurcala, eş!..
Hava soğuk, kar, bembeyaz!
Katip, bu vakayı sen yaz!
Kalanı kurtarmak için,
Hakkı Paşa çekildi yaz!..
Kar, daha da azgın yağar.
Fırtına: Savurur, boğar.
Tipi: Tüm yolu kapatmış…
Erzurum’a daha çok
var!..
***
Dört Ocak, Dokuz Yüz On Beş.
Deş be kardeş, yaramı deş!..
Hakkı Paşa: “Ricat!“
demiş.
Karnımız aç, sırtımız yaş!..
Hedef: Erzurum, çekildik!
Üç, beş; yollara ekildik.
Soğukta, aç ve çıplaktık,
Tipi savurdu, döküldük!..
Rus da yorgun ve
bitkindi.
Kar, fırtınadan, bıkkındı.
Türk’ü takip etmek
ister;
Fakat soğuk, çok etkindi…
Bir avuç Türk,
geri dönmüş.
Gözlerinin feri
sönmüş.
Top, tüfek ve birçok
erzak,
Hepsi birden
Rus’a kalmış…
Eksi otuzlarda
soğuk.
Savaşa el vermez,
koğuk.
Beş Ocak, Dokuz
Yüz On Beş,
Sarıkamış ağlar, boğuk!..
Hedef alınamaz, durur!..
Soğuk, askerleri
vurur.
Sarıkamış Kuşatması,
Sonlanır burada,
durur…
***
Sonrası Kurtuluş Savaşı.
Enver, Atatürk yoldaşı.
Vatan için öleceğiz!
Yurtta sulh, barışı taşı!
Yunan, İngiliz, İtalyan,
Fransızlar, Ermeniyan.
Beş yıldır, işgal altında,
Kan kusmakta, anne vatan…
Yer yarıldı adam çıktı,
Bütün gözler ona baktı
Adı Mustafa Kemal’di!
Ardına Bozkurtlar taktı…
Bozkurt yasasını, bozdu!
Kasırga, fırtına tozdu!
Türk’ü boğmak
isteyenin,
Fiyakasın, derhal bozdu!
Hattı müdafaa, yoktur!
Sathı, müdafaa vardır!
Ölen Şehit, kalan Gazi;
Bu satıh, bütün vatandır!..
Vatan, her karış toprağın,
Issız, sessiz, her bir dağın,
Terk eder mi sandın Türk’ü?
İçmeden kanım‘ toprağın…
***Kanım‘: Kanımı
Metrekarede, altı bin,
Mermi düşer, hepsi bin bin!..
İki yüz elli bin Şehit,
Toprakla karıştı, bin bin!..
Yirmi beş, metrekarede,
Can verdik, Kanlıdere’de
Su diye sebil eyledik,
Kan aktı, Çanakkale’de
Kaç gün, kan aktı dereler?..
Kanlı elbise, bereler.
Gelibolu, Çanakkale.
On üç, on dört yaş, bebeler…
Dünya durdukça duracak.
Hilâl, göklerde vuracak.
Verdikçe can, aktıkça kan,
Bu vatan bizde kalacak!..
KAYNAKLAR:
1) 1913
Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Kerim Mehmet KARADUMAN
2) 1925
Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Bayram Ali KARADUMAN
3) 1933
Kuzugüdenli (Akkışla) doğumlu Hanım ELGÜN
4)
“Parçalanan Türkmenler”, 2019, Ankara, Abdullah Çağrı ELGÜN
5)https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/
6)(http://kars.gov.tr/sehirkartlarisarikamissehitleri)
8)(https://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/i-dunya-savasinda-canakkale-savaslari/)