DEĞİŞEN
ERDOĞAN ve YANILAN BAHÇELİ!..
Abdullah Çağrı
ELGÜN
İngiltere,
Amerika, İsrail ve bunların kandırılmış uşakları (Barzani, PKK, PYD, DAEŞ) Ortadoğu’nun en güçlü devleti Türkiye’yi,
içeriden ve dışarıdan kuşatma ve boğazını sıkarak teslim alma planını
gerçekleştirmek istemektedirler. Suriye ve Irak’ın kuzeyinden Türkiye’yi
kuşatma, çemberi daraltılarak devam ediyor.
Ortadoğu’nun
eş başkanlığını üstlenen Erdoğan’a göre: “Diyarbakır
bir üst olacak, doğunun yıldızı
parlayacak, Ortadoğu’da, geçmişte Osmanlının sahip olduğu topraklar, bu sayede
Türkiye’ye dahil olacak (Yeni Türkiye) olacaktı.” Bu eş başkanlık pohpohlanarak muhterem, ülke ülke
gezdiriliyor, fondan kendisine aktarılan sekiz yüz milyar dolar(800.000.000$)
para ile oto yolar, köprüler, tüneller yaptırılıyor, yandaş iş adamları ve mütaitlerin
cepleri dolarlarla dolduruluyordu...
Eş
Başkanlık ile donatılarak, ağzına bir parmak bal sürülen Cumhurbaşkanı GÜL, başbakan ERDOĞAN, mevcut kadroları lağvedip ve de boşaltarak, FETO
elemanlarını devletin en kritik ve en üst makamlarına yüksek maaşlarla getirip değerlendiriyorlardı…
Bu ikili ve ekibi, doğudaki Kürtler için de: “ Açılım ”, “ Çözüm Süreci ” üretiyor, “Kandil”, “Helsinki”, “Dolmabahçe Sarayı”, “İmralı”
gibi yerlerde de teröristlerin önde gelen ele başları ve siyasî
temsilcileri ile “Mütabakatlar” yapıyorlardı.
Bu
çerçevede otuz dört(34) PKK’lı terörist, TCK’nunun 221.Maddesi ile düzenlenen “Etkin Pişmanlık” hükümlerinden
yararlanmak için, DTP'nin kadın milletvekilleri: Sabahat TUNCEL, Pervin
BULDAN, Gültan KIŞANAK, Fatma KURTULAN, Sevahir BAYINDIR, ile Bağımsız
Milletvekili Ufus URAS, sanatçı eşi Zeynep TANBAY ve Barış Meclisi
üyeleri ile 45 Avukatın da katıldığı, kalabalık bir grup, devletin özel
güçlerinin korumasında, Habur Sınır Kapısında bayraklar, filamalar ve kortej
eşliğinde muhteşem bir karşılama ile sınırdan
içeri giriyorlardı…
Yıllar
öncesinde Türkiye’yi görmeyi hayal bile edemeyen teröristler için on sekiz yıl
önceki “ Dokunulamaz!.. ” denilerek korkulan Türkiye neredeydi, şimdiki Türkiye
nerede?..
(PKK’nin illegal başı: Abdullah ÖCALAN ve BARZANİ,…
ile bizzat Türk Hükümeti, görüşmeler yapmıştı. Bütün bunlar sebebiyle Erdoğan,
bizzat tek yetkili olarak, , kargayı besleyip, karnını doyurduktan sonra, verdikleri
bu tavizlerle sırtını sevazlarken, Türkiye’nin gözlerini oyduruyorlardı!..
Teröristler
ve bunları destekleyen siyasî uzantıları, bizzat iktidardan aldıkları bu güç ve
tavizlerle terörü, şehir ve ilçelere taşıyıp daha da şiddetlendirerek (Diyarbakır,
Silopi, Şırnak, Ankara, İstanbul) toplu katliamlara giriştiler. Siyasal
terör örgütünün resmî ve gayri resmi
elemanları, ülkede “Bağımsız bir Kürdistan” kurmak için hemem her
şeyi hazır hale getirmişlerdi. Eyaletler, bağımsız güvenlik teşkilatı, vergi
memurları, belediyeler ve bunların eş başkanları ve burada “Bağımsız Kürdistan” için
çalışan elemanlar…
2015 yılına gelindiğinde,
bunlar ve partileri, meşru olarak siyasî faaliyetlerine devam eden, yıların
milliyetçi partisi MHP’den daha fazla oy alarak TBMM’sine seksen ‘80’
miilletvekili yolluyordu…
Hükümet edenlerin, ayrılıkçı
Kürtler ve onun taşeron örgütlerine sağladığı: “Bakanlık Koltukları ve kadrolar”,
“Açılım”, “Mutabakat”, “Akil Adamlar Heyeti” FETO, …vb. arkalarının sıvazlanması,
bu illegal örgüt ve onun siyasal temsilcileri ve elemanlarına gösterilen tavizkar
tutum, ülke içinde, terörün hortlamasına
yardım edecekti… Böylece bu örgüt ve elemanları bölgelerde yaşayan halkı canından
bezdirip, göçe, evini barkını, şehir ve ilçesini terke zorlayıp, şiddet, cebir
ve zorbalıkla doğu bölgemizde bir “Kürdistan Devleti Kurma” hayali taşıyanlara
yardım edecekti…
Gül ve Erdoğan, ABD’nin kendilerine sunulan
planın gerisini, FETO ile
kandırıldığında; PKK, YPG, İŞİD … ve
Açılım Süreci” ile aldatıldığında anlamış; fakat iş işten çoktan geçmişti…
Erdoğan aldatılmamıştı!..
Bizzat kendi adamları ve iktidara taşıdıkları, ince eleyip sık dokuyarak; ve
gerçek milliyetçi vatanseverleri de görevlerinden, makam ve mevklerinden
alarak; belkide hayal bile edemedikleri makam ve mevkilere getirdiği, ekmek
verdiği: “Ne istediler de vermedik?..”lerince
aldatımış,
aldanmış, kandırılmıştı!.. Yetmedi! Bizzat özene bezene, kılı kırk
yararak seçtiği ve adına ‘Akil İnsanlar’
adını verdiği, devletin parası ile bölge
bölge dolaştırdığı kişiler dahi bu konuda Erdoğan’ı uyarmamışlardı. İkaz
etmemişler; doğru bulduklarını, gördüklerini, dinlediklerini, gerçekleri
söylememişler, iktidara yaranmak için, delik kayığa su taşıyan raporlarıyla bu
aldatılmaya eşlik etmişlerdi. O bunun farkına vardığında “Allah beni affetsin!..” diyordu.
Orduda
yapılan: “Sarıkız, Balyoz, Ergenekon,
…vb.” Kozmik Oda operasyonlarıyla ordunun omurgasını kırılmış, Türk ordusu
dağıtılmış, devletin en uç noktalarındaki bürokratları kızağa çekilmiş, Müşavir, Araştırmacı kadrolarına
itilerek, bankamatik memurluğuna mecbur edilerek devletin hafızası yok
edilmişti. Bu da yetmeyerek, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa da bir
operasyon yapılmış, Bakanlıklardaki İşleyiş Sistemi (Tüccar ve Müşteri
İlişkileri Şeklinde) değiştirilmişti.
15 Temmuz 2015 Darbesi’nin gerçekleştirilmesi ile devlet
giderek zayıfladı. FETO sanığı olarak görevden alınan Asker, Polis, Öğretmen,
Öğretim Görevlisi, Sağlık ve Diğer Kamu Çalışanlarının sayıları bir milyonu (1.000.000)
buluyordu.
Sadece 2018’in ilk
ayında tutuklananların sayısı elli bin (50.000) civarındaydı. Türkiye
Cumhuriyeti hafızası felç oldu. Kozmik Oda ele geçirildi ve devlete ait gizli
bilgiler deşifre olarak dış istihbaratlar, teröristler ve rakip devletlerin eline
geçti.
Hükümet
ederek ve ‘Her Türdeki Tam Yetki’
ile donatılmış, hak ve hukuk tanımayan: “Efendim
elimizde arama yetkisi yok!” diyen polise: “Emrediyorum! Kapıyı kırın ve içeri girin!.. Ben savcıdan yarın karar
çıkarttırırım!..” diyebilecek kadar, adalet tanımaz, yetkililer, düştükleri
hataların günahını karşıdakilere yükleyerek, zeytin yağı misâli su yüzüne çıkmayı
da başarmışlardır…
On sekiz yıl önceki “Dokunulamaz!..” denilerek korkulan Türkiye
neredeydi, şimdiki Türkiye nerede?..
FETO(Ne istediler de vermedik?), PKK(Açılım Süreci), PYD(Irak’ta Süleyman Şah Türbesini
taşımalarına gözcülük ettirme), İŞİD(Yaralıların
getirtilip, bizzat devlet hastanelerinde ameliyata alınıp tedavi ettirme), YPD
ve PYD’ye(Topraklarımızdan geçiş İzni)
ile yapılan bütün yanlışları, yandaş
medya vasıtasıyla kapatmayı başardılar.
Bugün:
“Teröristlerle yan yana duranlar
teröristtir!..” diyorlar… Geçmişe gidip basına yansıyan TV kameralarını,
videoları, gazete manşetlerine bir göz atınca:
Kimlerin ülkede 56
kez bayrak indiren teröristi durdurmak isteyen Mehmetçiğe, emir vererek yapılacak
operasyonu durdurduğu;
Dağlara süs ve
askerlerimize güven vermek için kazılan Türk bayraklarını kazıttıklarını;
“Ne mutlu Türk’üm
diyene!” Yazılarını sildirdikleri,
Atatürk
Posterlerini okullardan ve resmî dairelerden kaldırttıklarını,
Okul bahçesinde ve
şehir merkezlerinde bulunan Atatürk heykellerinin üstüne yağlı boya veya kireç
döktükleri;
Şehir
stadyumlarından Atatürk adını sildirdikleri;
Türk bayrağının
rengini ve şeklini tartışmaya açarak kaldırmak istedikleri;
İstiklâl Marşı
söylenirken, ayağa kalkmayarak Türk vatanına ve milletine saygısızlık
ettikleri;
Resmî açılışların
çoğunda İstiklâl Marşı söylemediklerini;
“Andımız” ı
kaldırttıklarını;
İstiklâl Marşı’nı
kaldırmak istediklerini;
Ordu komutanlarına
operasyon yaptırtmayarak, tereöristlerle yan yana durarak kameralara ve
fotoğraf objektiflerine poz verdiklerini, eğer kör değillerse göreceklerdir…
Bizim en büyük
reformumuz Cumhuriyet devleti ile halkı yüzleştirdik diyen yüzsüzleri;
Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin adına cephe aldıkları ve değiştirmeye kalktıklarını,
akıldan yoksun değillerse göreceklerdir;
Kimlerin, teröristlerle
yanak yanağa öpüştükleri, el ele sıkışıp tutuştukları;
Diz dize şarkılar söyleyip
coştukları;
Kimlerin, kardeş
bayrağını kaldırıp, teröristlerin bayrağını
astıklarını;
Habur Kapıları’nda
kimlerin nasıl karşılandığı;
Dolmabahçe,
Kandil, Helsinki, İmralı …vb. kimlerle el sıkışıldığı,
Diyarbakır’da
kimlerle, Kürtçe şarkılar eşliğinde oyunlara durulduğu, eşlik edildiği,
“Türk diye bir ırk
yoktur!”
“AKP sayesinde
Türk olmaktan kurtulduk!..”
FETO için Türkçe
Olimpiyatlarında nağmeler dizip: “Beraber Yürüdük Bu Yollarda türküsü
eşliğinde, Şu vatan toprakları hasreti içerisinde olanlar”rı aramızda görmek
istiyoruz. Bu sıla hasreti bitmelidir. Bitsin istiyoruz. Bitsin bu hasret
diyelim!.. Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum!”
“Muhterem Hoca
Efendi on iki (12) seneden beri Türkiye’nin dışında. Haksız bir şekilde ülkesinden
hicrete mecbur edildi. On iki senedir hakkında yapılmadık iftira kalmadı. Medyası,
siyasileri, bir takım çıkar odakları, bir takım Türkiye’nin karışmasında fayda
ve menfaat umanlar, Hoca Efendi’yi hep kötülediler. Hep yanışıolduğunu söylediler.
Hep bağlantılarını araştırdılar. O da on iki senedir hüzünlü gurbeti tercih
eti.
Arkadaşlar bu kişi
hakkında onlarca beraat kararı var!.. Gelebilir. Aramızda olabilir. Hayatının
bundan sonraki dönemini Türkiye de geçirebilir; ama bakın o ne yapıyor. O şunu
yapıyor: Benim Türkiye’ye girmeme bir engel yok!.. Beraat kararları var. Olaki
birileri benim gelmemle Türkiye’yi karıştırmak isteyebilir. Türkiye’ye zarar
vermek isteyebilir. İşte ben müsbet hareket
ediyorum.Türkiye’nin karışmasındansa İnsanların yanlışa sapmasından da
insanların birbirlerini kötülemesindense çok sevdiğim vatanımdan uzakta kalmayı
tercih ediyorum ve müsbet hareketi ihdas ediyorum Türkiye’nin birlik ve
bütünlüğünü istiyorum.” Diyor…
Hoca Efendi yarın
uçağa binip Türkiye’ye geldiğinde hakkında bin bir türlü iftira yapanlar olacak…”
diye alkışlarla Türkiye’ye seslenenlerin de kimler olduğunu unutmamıştır…
Terörist başı APO’yu
İmralı’da Doktorlar kontrolünde, Padişahlar gibi yaşatığı konusunda,
hafızalarımız tazeleyecektir!..
DÜN,
hafızalarımız tazeliğini korurken maceradan maceraya sürüklenen ülkenin on
yedi(18) yılda tek elden idare ile bu hale getirenler, bugün “Demokrasi Kahramanı” gibi karşımıza
geçmişler, aklımızla dalga geçiyorlar…
On
yedi yıl önceki Türkiye ile şimdiki Yeni Türkiye’de neler değiştiğini ve
nelerin değişebileceğini görmemek için kör olmak mı gerekiyor?..
On sekiz
yıl önceki “Dokunulamaz!..” denilerek korkulan Türkiye neredeydi, şimdiki
Türkiye nerede?..
Bilindiği
gibi Dr.Devlet
BAHÇELİ’nin çizgisinde bir değişiklik yok! Söylediği aynı, düşünüş
ve fikirleri aynı; fakat karşısında yüzde yüz değişmiş bir Erdoğan var!..
Şöyle
ki:
Tayyip
ERDOĞAN:
PKK ile mücadele etmiyor ona “Çözüm
Süreci” üretiyor ve “Açılım”
yapıyordu.
Devlet
BAHÇELİ: Buna şiddetle
karşıydı. Bugün de karşı. Duruşunda değişklik yok!
Tayyip ERDOĞAN: “Kandil”, “Helsinki”, “Dolmabahçe Sarayı”, “İmralı” gibi yerlerde
teröristlerin önde gelen ele başları ve siyasî temsilcileri ile görüşüyor, “Mütabakatlar” yapıyordu.
Devlet
BAHÇELİ: Buna şiddetle
karşıydı. Bugün de karşı. Duruşunda değişklik yok!
Tayyip ERDOĞAN: Terör örgütlerine
yapılması gerek yaklaşık beş yüze(500) yakın operasyonu durduruyor; ve terör
örgütlerinin ilçe ve şehirlerde yeniden örgütlenmesine ve yerleşerek buralarda alan
işgal etmesine karşı, alınmak istenen tedbir ve operasyonları engelliyordu…
Devlet BAHÇELİ: “Ülkede tek terörist kalmayıncaya kadar operasyonlar
devam etmeli, teröristlerin kökü kazınmalı!..” diyordu…
Bugün
gelinen noktada Devlet BAHÇELİ’de tek bir değişiklik yok; fakat Tayyip ERDOĞAN,
eski düşüncesinden üç yüz atmış derece dönüş yapmıştır…
Erdoğan,
bu görüşünde sabit kalır, sözlerinin arkasında sürekli durur mu, yoksa 2019 seçimlerine
yatırım mı yapıyor?..
Geçmiş
geleceğimize ışık tutmaktadır!..
“Tarihi ‘TEKERRÜR!’ diye tarif ediyorlar;
Hiç
ibret alınsaydı tarih, tekerrür ömü ederdi?..” M.A.Ersoy
On
sekiz(18) yılda, yaklaşık elli yedi/57) devlet ve komşularımızla kurulan iyi
niyet ve bunun akabinde gelişen vize uygulamalarının kaldırılması, Irak,
Suriye, Mısır, Libya, Rusya…vb. devlet başkanları ile geliştirilen süper
gelişmeler ve sonra tamamen tersine dönen ve yaz boz tahtasına dönerek bozulan
ilişkiler ve kötü giden dış siyaset…
Devlet
BAHÇELİ’nin çizgisine gelerek Devlet BAHÇELİ’yi arkasına alan ERDOĞAN yine
büyük oyun peşinde midir? Geçmişe bakarak söyleyebiliriz ki bu defa yanılma
sırası Devlet BAHÇELİ’dir…
Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın
Cumhurbaşkanlığını meşrulaştıran BAHÇELİ, 2019 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı Devlet Sistemi’nin
arkasında olacağını beyan ediyor… Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığını
kayıtsız şartsız destekleyeceğini ilânen duyuruyor.
Devlet
BAHÇELİ’nin on sekiz yıl boyunca etrafımızda ve Türkiye’de yaşanılan ve halka yaşatılanları,
Erdoğan için basına yasıyan kendi sözlerini ve Erdoğan’ın ağza alınmayacak
derecede yenmez, yutulmaz BAHÇELİ ve ÜLKÜLER için sarfettiği sözleri her iki
taraf da unutmuş mudur ki?!..
Devlet
BAHÇELİ’nin, Erdoğan’ın ülkeyi getirdiği bugünkü durumu, ülkenin talanını, kamu
arazileri, kamu kurumları, ülkenin omurgasını kırıp Türkiye’yi dışarıda ve
içeride kenndi zengin ettiği patronlara diz çöker hale getirdiğini; ve yaşanan maddî
ve manevî değerler çöküşünü, yalan, dolan ve emeksiz zengin olma kolaycılığı
zihniyetini, bugünkü Türkiye’deki kayıp ve kazançları görmesini arzu ederiz…
Şimdi
bunların hepsi yeni, sinsi ve tilkice bir kılıflanmış kamuflaş örtüsü “Milî ve Yerli Murabakat” örtüsünün
altına gizlenebilirler mi?.. Halk
bunlara yine kanar mı?..
Peygamberimiz: “Dağın yerinden oynadığını
duyarsanız inanın; fakat bir kişinin huyunun değiştiğini duyarsanız inanmayın; çünkü o yine fıtratındaki şeye döner!..” demiş.
KAYNAKLAR:
1. https://youtu.be/_97ux26E
2. http://cahilfilozof.com/son-dakika.tum-dünya-sokta-dunya-bu-video-yu-konuşuyor-silinmeden-izle-paylaş
3. http://google.com.trq=Mübarek+özledik+seni+feto+
4. Mübarek
özledik seni Feto videoları
5. Mehmet-yıldız-feto-video-yükle-video
6. https://www.youtube.com/watch?v=FCG7PXZDwHo
7. https://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk
8.
://www.youtube.com/watch?v=OlhevGf-jZk
9. https://sorularlaislamiyet.com/dagin-yerinden-oynadigini-duyarsaniz-inanin-fakat-bir-kisinin-huyunun-degistigini-duyarsaniz
10.https://www.google.com.tr/search?safe=off&dcr=0&source=hp&ei=FJNZWpWjK5DHwQKB-Jr4DQ&btnG=Ara&q=Peygamberimiz%3A+%E2%80%9C%C5%9Eu+da%C4%9Fa+de%C4%9Fi%C5%9Fti+derseniz+inan%C4%B1r%C4%B1m+da+huylu+huyundan+vaz+ge%C3%A7ti+derseniz+inanmam%21..%E2%80%9D+