VATAN AŞKIM
Abdullah Çağrı ELGÜN
Bir gün gelir, vatan toprağı tehlike içerisinde kalırsa, onu korumak uğrunda
canım feda olsun. Vatan Aşkım beni kendime getirecektir.
Ogün, rengini kanımdan alan Albayrağın altında toplanacağız.
Tanrım beni Türk yarattığı ve içimize Müslümanlık denen Hak dinini attığı ve
ruhumuzu İbrahim’in, İsmail’in, ishak’ın, Zekeriya, Yahya, Davut, Harun, Musa,
Yusuf, Yakup, İsa(Mesih) ve Muhammed’in dininden bir nur, kendi nefsinden bir
Ruh kattığı için Allah’a şükürler olsun.
Muhammed, Huneyn’de, Uhut’ta, Hendek’te ne yaptı ise vatanımın bütün fertleri,
aynı aşkla Malazgirt, Mohaç, Çaldıran, Kosova, Niğbolu, Kocatepe, Tınaztepe,
Dumlupınar, Sakarya ve Çanakkale’de aynı iman aynı ruh ve aynı vatan aşkı ile
savaştı.
Bir gün, vatanın bana ihtiyacı olursa, bu can vatanıma feda
olsun. Hiç çekinmeden ve asla korku duymadan, tereddüt göstermeden, vatan,
millet, bayrak, Kur’an, ve Tanrı önünde and içerim ki vücudumun bütün azaları
ve bütün vücudum vatana kurbandır.
Türk milleti; ordu millet, bu bayrağın altında toplanın. Ne
mutlu ki mensubu olmaktan şeref ve gurur duyduğumuz bir edebiyatımız,
tarihimiz, coğrafyamız ve övünülecek bir geçmişimizle, yiğitlerin harman olduğu
bir memleketteyiz. Ne mutlu ki serdengeçti kahramanlarımız ve bunların altın
başaklar gibi boy verdiği bir ülke toprağımız var. İftihar ederiz...
Bu asil ve necip milletin bir geleneğidir ki evlenecek kızlar, kocalarına;
askere giden delikanlılar, vatana; kesilecek koçlar Allah’a kurban olsun diye,
kınalanır, süslenirler. İşte bu kınalanıp, süslenen yavrular, hiçbir tereddüt
ve korku duymadan canını feda etmeye ahdederler. Ben de aynı toprağın hamuru,
aynı nehrin suyu, aynı yağmur ve karın taneleri ve aynı geleneğin sahibi bu
ülkenin evladıyım. Bu ülkenin ebedî geleceği için kurban olmaya hazırım. Ne
mutlu bu ülkü ile yaşayan vatan sevdalılarına.
Atam Bumin ve İstemi
Kağanlar, milleti ve devleti akılları ve bilgeliklerinden süzülüp gelen
hikmetle yönetmişler. Bilge Kağan ve Kültiğin Kağanlar ve Vezirleri Tonyukuk da
aynı akıl ve bilgelikleriyle ülkeyi bir ve bütün hale getirmişler. Getirerek
ülke topraklarında aç milleti tok, bakımsız milleti bakımlı, çıplak milleti
giyimli hale sokmuşlar. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüşler.
“ Ölecek milleti dirilttim. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti zengin
kıldım. Az milleti çok ettim. Başka kağanlı başka ülkeliden üstün kıldım.
Türk Oğuz Beyleri, Milleti İşitin!..
Üstte gök batmasa, altta yer delinmese, ey Türk senin ilini
ve töreni kim bozabilir?!.İleri gün doğusuna, güneyde gün ortasına doğru;
Batı’da gün batısına; Kuzey’de gece ortasına doğru, içindeki milletler hep bana
tabidir. Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… Ölesiye bitesiye
çalıştım.
Türk Milleti, bu sözümde yalan var mı?!.
Bu zamana oturan Türk Beyleri, milleti olarak mı
yanılacaksınız? ” diyen Bilge Kağan;
“…Demir mızraklar bir orman,
Avlakta yürüsün kulan,
Daha deniz daha ırmak
Güneş tuğ olsun, gökyüzü çadır
…
Düşmanlarımı ağlattım,
Dostlarımı güldürdüm,
Tanrı’ya borcumu ödedim.” diyen Oğuz Kağan;
Bir milyonu geçkin mısradan oluşan destanın kahramanı:
“Ben Bahadır Manas!
Karlı dağlarda yatıp mal buldum.
Kanıkey mesut yaşasın diye.
Fakirlerim mesut yaşasın diye.
Kayalardan sürü aldım,
Kırk corum(asker) da mesut olsun diye.” söyleyen Manas;
“Biz ki Turan mülkünün ve Türkistan’ın emiriyiz!.. Biz ki
Türkoğlu Türk’üz! Biz ki milletlerin en eskisi ve en büyüğü olan Türk’ün
başbuğuyuz. Gökyüzü üzerimize çökse, biz onu kılıçlarımızın ucunda, mavi bir
atlastan çadır gibi tutarız.” diyen Timur Han;
Peygamberimiz Miraç`tan dönüşte yanındaki meleğe: Aşağıdaki
beyaz atlı süvariler kim?" diye soruyor. Melek de: "El etrak`ül
cindullah" yani Alah`ın süvarileri olan Türklerdir!" diyor. “Türk
dilini öğreniniz; çünkü onlar için, uzun sürecek egemenlik vardır.”
“Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız.” diyen âlemlerin Perygamberi
Hz. Muhammet(sav);
“Osmanlıya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez. Zira ilâhi
kelimetullah iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır. Selçukluların
varisi olduğumuz gibi Roma’nın da varisiyiz.” diyen Orhan Gazi;
“Oğul, insanlar vardır şafak vakti doğar, akşam ezanında ölürler!.. Dünya senin
gözlerinin gördüğü kadar büyük değildir… Bütün fethedilmiş gizemler,
bilinmeyenler, görülmeyenler; ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına
çıkacaktır. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme…
Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.” diyen Şeyh Edebâli;
“Dünya bir Türk’e dar.” diyen Yavuz;
“Cihanda Türk edebiyatının bayrağını dalgalandırmak suretiyle, Türkleri tek bir
millet haline soktum. Hiç ordum olmadığı halde, Çin sınırına ve Tebriz’e kadar
bütün Türk illerini, sadece Divan’ımı göndermek suretiyle fethettim.” diyen Ali
Şir Nevâî;
“Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türkler’in burçlarından doğdurmuş.
Onlara Türk adını kendisi vermiş. Onları yeryüzünün hakanı kılmış ve cihan
halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış.” diyen Kaşgarlı Mahmut;
“Tas kırılır, Tunç erir, ama Türklük ebedîdir!
“Gafil hangi üç asır hangi on asır;
Tuna, ezelden beri Türk diyarıdır,
Asya’nın ortasında OĞUZ OĞULLARI,
Avrupa’nın Alplerinde OĞUZ OĞULLARI,
Doğudan çıkan biz, Batı’da yine biz,
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz…”
“… Ben her şeyden önce Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım tamdır.
Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine
inanıyorum. Onu görüyorum !..
Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliği ile açacaktır.
Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar
açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek…” diyen Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK gibi
ufkumuz hep Batı'dır.
Değişik zamanlarda ceddimin topraklarının yüzölçümü 44 milyon kilometre kare
idi.
Dünyanın bilinen topraklarının 3/3’ünün 2.80 nine; nüfusunun
2.90 hükmediyorlardı.
Atalarımızın bütün asırlar boyunca sarsılmayan azmi, bitmeyen sevdası, ülküsü
ve inancı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi; İlahî kelimetullahı yeryüzünde hakim
kılmak; ebedî hükümranlık, ölümsüz devletin sahibi olduğuna inanmasıdır.
Yeryüzünün halifesi, büyük ve ölümsüz devlet sahibi, karaların Sultanı,
Denizlerin Hakanı, Yedi iklim ve küre-i arzın ve diğer toprakların da sahibi
olan Müslüman Türk… Bu rüya hep görülüp durur. Bununla yatılır bununla
kalkılır, zihinler bununla dolup, gönüller bununla heyecanlanır. Müslüman
Türk’ün heyecanı diri ve canlı kalır…
Allah’ın yeryüzündeki halifesi Müslüman Türk olarak kabul
görmek; yeryüzünde Allah’ın
emrettiği ilâhî adaleti tesis etmek, bizim Allah inancımız
ve Allah’a olan borcumuzdur..
Elliden fazla devletin varisi olduğumuz gibi; beş kıtada kurduğumuz ve büyük
saadet ve şereflerle yönettiğimiz yerküresinde, sadece Osmanlı Hanlığı 23
milyon kilometre kare, Cengiz Hanlığı(Timuçin) 44 milyon kilometre kare olan,
dört Atabeylik, otuz iki Beylik, on yedi Hanlık, elli üç Devlet, on altı
İmparatorluğun ve on üç Cumhuriyet kuran ceddimizin de varisiyiz.
“Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde, muaffakiyetler
vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin hiç birinde
milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle
yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az
zamanda bir kere daha tanıyacaktır. 10.Yıl Nutku M.K.Atatürk”
Bizde cepheye, her yaştaki kadın ve erkek dönmeye değil ölmeye gider. Bu sebeple
yiğitlerin harman olduğu bu mukaddes toprağın bir metre karesinde, yirmi dört,
yirmi beş kişi can verip kanlarını sebil etmiş, kefensiz şehit olarak
yatmaktadır. Bunun içindir ki:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
Toprak eğer uğruda ölen varsa vatandır!..”
Mithat Cemal KUNTAY
Bunun içindir ki:
“Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.” Diyen şairin
sözü gibi bu coğrafya bizlere vatan;
veya, ancak mezar olur.
Bizim inancımıza göre savaşlarda ölenler Şehit kalanlar Gazi olur. Hiç bir Türk
görülmez ki cepheye gitmek için heyecan duymasın ve içinde orada şehit olmak
arzusu taşımasın.
Milletimizin her bir ferdi kadın erkek top yekün bir ordudur. Şarapnelden
yılmaz, gülleden korkmaz. Korkanlar karılarının yanlarına ihtiyarların
yanlarına dönmek aşağılanmasının ezikliğinde yaşayamazlar. Hiçbir delikanlı analarının
dizlerinin dibinde oturma onursuzluğuna katlanamaz. İhtiyarların yanına dönmek
bedbahtlığında yaşamaz. Böyle gururu incinmiş olarak yaşamaktansa, şerefle
ölmeyi yeğler.
Yiğitlerim!
Kahraman Tomris, Savle, Yirik Fatma, Kara Fatma, Nezahat Onbaşı, Adile Onbaşı,
Halime Çavuş, Şerife Bacı, Nene Hatun, Hafız Selman, Makbule Hanım, Tayyar
Rahmiye, Kılavuz Hatice, Emir Ayşe Çanakkale’nin Keskin Nişancı Genç kızları,
Kastamonu, Kayseri Lisesinin son sınıflarını bırakarak Çanakkale`ye koşarak
şehit olan korkusuz evlatlar... Vatan için uğraşa var mısınız?
Göğsümüz parça parça olmadıkça vatanın bir karış toprağına
ayak bastırmayacağız. Göğsümüzün kafesi şarapnallerle kalbur gibi delik deşik
olmadıkça düşman bir adım ileri geçemeyecek.
Ölümlerden
korkmayan Müslüman Türk!.
Sıcağa, soğuğa, kara, ayaza, hastalığa, açlığa, susuzluğa
direnmeğe var mısınız?
Korkmamaya, yılmamaya, atılmaya vatan için ölmeye var
mısınız?
Karaya, denize, havaya, göğe Allah’a and olsun ki
dönmeyeceğiz. Var mısınız?
Öyleyse beni takip ediniz...
Büyük Türk Milletin Aslanları!
Şehit olup kefensiz yatmağa, bu vatan toprağını yastık
yapmağa var mısınız? Geriye dönüp
bakmamaya, düşenlere ağlamamaya, vurulup Şehit olmaya,
yaralanıp Gazi olmaya hazır
mısınız?
Öyleyse arkamdan gelin…
Bizler vatanı savunmaya gidiyoruz. Allah da bizi koruyup savunacaktır. Allah
inananlar ve kendine güvenenlerle beraberdir. Nereye gideceğimizi biliyoruz.
Unutmayın şehitlik, en yüksek rütbedir. Size vaad edilen Cennet’in kucağında ve
Tuğba’nın gülleri arasında olacaksınız... “Onlara ölü demeyiniz; çünkü onlar
diridirler” âyeti gereğince sizler diri
kalacaksınız.
Milletimizin cesur kahramanları!
Annemizin kucağına gideceğiz. Annemiz bizim en kutsal
varlığımızdır. Vatanımız da öyle
değil mi?.. İşte Anne vatanın savunması için, ölmeye hazır
mıyız?.. Sizler, bu anne vatanı
savunmasız bırakırsanız vatan yaşayamaz, vatan yaşayamazsa
vatanda hiçbir insan yaşamaz.
Sizler, yürekleri korku nedir bilmeyen yiğitler!
Vatana and olsun, Allah’a ve Kur’an’a yemin olsun ki toprağımızın
bir karışına düşman ayağı
bastırmayacağız. Vatan aşkı için ölmeye hazır mısınız?
Arkamdan ayrılmamaya Vatan,
Bayrak, Kur’an ve Allah adına yemin eder misiniz?``
YEMİN OLSUN!..
YEMİN OLSUN!..
KAYNAKLAR:
1) “Mhakemet’ül Lügateyn”, Şimdiki dile çeviren(İshak Rafet IŞITMAN), Ankara
1941
2) “Dede Korkut Kitabı”,Muharrem Ergin Devlet Yayınları,MEB İstanbul 1971
3) “Salur Kazan Destanı”, N. Yıldırım GENÇOSMANOĞLU, Ötüken Yayınları, İstanbul 1976
3) “Salur Kazan Destanı”, N. Yıldırım GENÇOSMANOĞLU, Ötüken Yayınları, İstanbul 1976
4) "Türk Dili”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 2001, (Genişletilmiş İkinci
Baskı) Laçin Yayın Dağıtım);
5)“Mehmet Âkif”, Abdullah Çağrı ELGÜN, (İstanbul 1992,
Kültür Basın Yayın Birliği);
6)"Türk Dili”,
Abdullah Çağrı ELGÜN, (Kayseri 1999, Geçit Yayınları
7)Nutuk M.Kemal Atatürk cilt 1,11. Ankara
VATAN AŞKIM
Bu canım toprağa fedadır benim
Kanımla, toprağı kar; vatan aşkım
Bir huzur içinde, yüce gönlümü
Diyardan diyara, sür, vatan aşkım
Toprak et bedenim, savur dağlara
Karışsın toprağa, can; vatan aşkım
Küllerimden, sınır yapın dağlara
Serhadlerde gözcü, kal; vatan
aşkım
Vatan toprağına serilsin beden
Toprakla belensin, ten; vatan
aşkım
Tanklar arkasına gerilsin beden
Vatan sevdasına, doy; vatan aşkım
Zincir kelepçede sürünsün beden
Akan kanlarımla dol; vatan aşkım
Başım toprağında, çarmıkta beden
Taştan yastıklara, doy; vatan aşkım
Tüm vatan sathında duyulsun ünün
Gönüllere bir aşk, sal; vatan aşkım
Bir efsane olsun yaşanan günün
Geleceğe destan, kal; vatan aşkım
Kanım, damla damla akıp, uğrunda
Yüreklerde bir iz, kal; vatan aşkım
Bilesin ki Çağrı senin uğrunda
Ölmeyip sürünse, az; vatan aşkım
Abdullah Çağrı ELGÜN