NEVŞEHİR ÜZERİNDEKİ KARA
BULUTLAR
Abdullah Çağrı ELGÜN
cagrielgun@hotmail.com
Bazı gazetelerde
yayınlanan Ürgüp’teki köylerin boşaltılma çabaları boş, anlamsız, dayanaksız;
ve tamamen asılsız bir sav olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şöyle ki: Şirin bir yöremiz ve Dünyanın Yedi
Harikasından Birini barındıran yöremiz ÜRGÜP ve çevresindeki insanları
telaşlandırmak, endişelendirmek ve korkutarak sahip oldukları mallarını
mülklerini orada doğup orada büyüdükleri; ve atalarının mezarının bulunduğu bu müstesna
mekanları büyük bir aymazlık ile ucuza kapatmak, toptan veya parça parça
sattırarak bölgenin en turistik, en stratejik, en kıymetli, en çok Turist Çeken
ve İç Anadolu’nun en çalışkan ve en aydın insanlarının yaşadığı bölgeyi terk
etmeye mecbur bıraktırmak kurnazlığından başka bir şey değildir.
Bu şahsi görüşüm olmak ile beraber bunca zamanki deney ve
tecrübelerim de bana öyle diyor ki bu boşaltılan köyleri yabancılar çok ucuz
paralarla kapatıp burasını Ankara’nın ilçesi ALTINDAĞ, HAMAMÖNÜ gibi
restorasyona tabii tuttup sonra Dünyanın Yedi Harikalarından birini barındıran
bölge halkını, TÜRK’ü söküp attıktan sonra buraların verimli topraklarının ve
Bacasız Sanayiinin(Turizm Cenneti) üzerine çörekleneceklerdir.
Tabii bunları yaparken “Şen olasın Ürgüp, dumanın tütmez. Asmalı
Konak, Temenni Tepesi, Kabpadokya(İhlara Vadisi), Mustafapaşa’nın Tarihi
Konakları, Uçhisar, Ortahisar, Zelve, Avanos, Göreme, Damsa Çayı, …vb kasaba ve
tarihi güzellikleri ve adını Türk Sanat Tarihine kazımış türkülerini, yazarını
ve bestekarlarını, yabancıların vazgeçemediği boğma rakısını, şaraplarını, üzüm
pekmezi, sirkesi, pestilini de unutmak unutturmak olmayacak mı?..
Ürgüp
Neresidir?
Nevşehir'in 20 km. doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip
olmuştur. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios -Selçuklular dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.
Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim, antik adı
Tomissos olan Damsa Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı etekleridir. Daha geç
dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma dönemine ait kaya
mezarlardır.
Bizans döneminde de önemli bir dini merkez olan
Ürgüp, köy, kaya kiliselerin ve manastırların Piskoposluk merkeziydi.
1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan
Ürgüp, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın kadılık makamını
doğduğu kent olan Nevşehir'e (Muşkara) taşıması nedeniyle ilk kez ikinci planda
kalır. Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında yazdığı Kamus-ül Alam adlı tarih ve
coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp'te yetmiş
Camii, beş Kilise ve on bir kütüphane olduğunu belirtilmektedir.
Ürgüp'ün tarihten bu yana şarapçılığı meşhurdur. Bölgede tekel şarap fabrikası dahil sekiz şarap fabrikası vardır. Dolayısı ile
terk edilmesi pahalı bir yerdir Ürgüp…
Ayrıca bu köylere Almanlar, Fransızlar ve Ruslar gelerek bu
yıkıntı evleri çok az paralar karşılığında satın alıp burada yaşamaya hayatlarının
kalan kısımlarını burada geçirmeye başlamışlardır. Kısaca bu yabancılar, bu kadar
saf veya akılsız mıdırlar ki buralardan ev satın alıp, restore ettirdikleri
evlere gelerek yerleşiyorlar?..
Bu yabancılar, ülkelerindeki tatlı hayatı bırakıp güya bu
hastalık saçan(!..) bu yaşanılamaz
yerlere neden gelip yerleşirler ve nedendir ki yıllardır buralarda yaşarlar ve
halen sürekli bir şekilde gelip yerleşmeye devam ederler?..
Bu mesnetsiz fikirler ve bu düşüncelerle dolu insanların,
yıllardır bu yöre insanlarına yaptığı bu kötülüğü kimse ortadan kaldıramamış ve
kaldırmak için çaba harcamamış gözükmektedir.
Bu köylerin boşaltılmaya çalışılması çabaları yabancı kişilerin
çıkarlarına hizmet etmekte, yine yabancıların oralardan çok ucuz paralarla
satın aldıkları evleri restore ettirerek küçük şatolar haline getirdiklerini
herkes görmekte, bilmekte ve buna rağmen seyrederek hâlâ inatla bu yerlerin
boşaltılması için büyük gayretler peşine düşenlere de kimse ses
çıkartmamaktadır. Acaba bu yanlış uygulamaya sebep gösterilen hastalık
önlenemez bir illet midir?.. Bu konuda sudan bahaneler üretmenin kimseye yararı
dokunmayacağı bilinmelidir.
Bir dönem “EŞEKLİ KÜTÜPHANE” isimli kitabımı yazabilmek için üç yıl
boyunca o yöredeki on beş, yirmi köye gidip araştırma yaptım yaklaşık bu
araştırmalarımı da üç yıl içinde tamamladım. Demek ki üç yıl boyunca bu köyler
arasında gidip gele gele oradaki evlerde otellerde ve meskûn yerlerde ekibimle
kala kala mekik dokudum. Bu yöreyi iyi bilirim. Bir çok da dost edindim.
Mustafa GÜZELGÖZ, Rasim PEHLİVANOĞLU, Şükrü TAŞKIN, Rahmetli Bekir Koca’nın
oğulları, yakınları, Eczacı İsa DURU… vb. isimlerini burada saymadığım yüzlerce
kişi ve bugün oradaki bir çok dostlar Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. Birçokları
da halen sağ olarak hayattadırlar.
Haber Türk ve Milliyet Haber sitelerinde “05 Ocak 2015 Pazartesi
Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı”na ait bazı sonuçlarla ilgili haberler
yayınlanana haberlerin toplumu yanıltıcı ve toplumu ümitsizliğe sevk edici
sonuçlar doğuracağı endişesini haklı olarak taşımaktayım.
Memlekette içinde tam doğruluğu tespit edilmeden yayınlanabilen bu
tür spekülatif haberler, yöre halkının psikolojilerini bozmak, onları
ümitsizliğe, güvensizliğe; ve gereksiz gelecek endişelerine sevk ederek algı
yanılgısı ile MECBURÎ GÖÇE ZORLAMAK görevine hizmet etmekten başka bir işe
yaramaz.
Bana kalırsa buralarda uzun yıllar araştırma yapmış bir kişi
olarak ne köyler boşaltılmalı ne de gereksiz olarak yolların asfaltlanması
anlamsızdır. Lüzumu yoktur. Her şey olduğu gibi tabii haliyle kalmalıdır.
Bu yörede spekülasyonlar yeterli hatta fazladan olarak
yapılmıştır. Bunların da önüne geçilmesi ve bilgi belge ve ilme dayanmayan anlamsız
ve boş haberleri yayınlamanın da önüne geçilmelidir.
Burada çalışmalarını gerçekleştiren konusunda uzmanlaşmış
kişilerin görüşleri doğrultusunda işlemler yapılmalıdır. Bir kısmında, yıllar önce benim de gezdiğim
ve bizzat gözlemlediğim “ kitabım sayesinde” ve Ürgüp’teki bu güzel, çalışkan insanların
ve köylerin taşınmaları onlar için ölümdür. Bu tarz fikir ve fikirler de
tamamen yanlıştır. Millî servetin heba
edilmesinden başka bir şey olamaz.
Ayrıca bu amaca hizmet etmenin iki art niyeti olabilir:
1)Bu yerlerden rant elde etmek isteniyordur;
2)Buraları boşaltarak yabancılara peşkeş çekmek; ve buradaki
verimli topraklara konmak, burada yaşayan çalışkan, üretici, yöre insanlarına
ihanet!.. Başka bir anlamı olamaz.
Bugün belki döküntü durumda bulunan 300-350 köy ve bu köylerde
yıkılmaya yüz tutmuş iki bine yakın ev restorasyon yapılabilir. Buradaki
yıkıntılar, dört beş milyon gibi küçük harcamalarla kullanılabilir hale
getirilebilecektir. Buradaki yıkıntılar, tozlaşan asbes taşlar da hem turizm
hem de yörede yaşayan çalışkan köylülerimiz için bir kurtuluş ve başarı
madalyonu olacaktır.
Nevşehir üzerinde dolaşan karabulutları dağıtmak, her sorumlu
vatandaşın görevidir. Yetkililerin ise daha fazla görevidir… Bu konuda ülkenin
uzman dernekleri, “İlgili Bakanlıklar, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu” “Türkiye Mezotelyoma Çalışma Grubu” “Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği”,
“Türk Toraks Derneği” “Türk Kanser
Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği”, “Tıbbî
Onkoloji Derneği”, “Türk
Akciğer Kanseri Derneği”, “Türk Göğüs Cerrahisi Derneği”, “Türk Kanser
Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği”, “Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği”, “Türkiye Kanserle Savaş Vakfı” “Türk Kanser Araştırma ve Savaş Vakfı” “Kanser Araştırma Vakfı
Kanserli Çocuklara Umut
Vakfı” “Kemik İliği Transplantasyon ve
Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı”…vb. Kurum, Kuruluş Dernek ve Vakıfların ilgililerinin yan yana
geleceği bir komisyon ve onların seçeceği
“İLİM HEYETİ” bu konuya yıllarını harcamış uzmanlar, bu problemi
çözecektir…
Aksi hal ise buralardaki binlerce evin boşaltılması, binlerce
insanın taşınması, binlerce ata mezarlarının terk edilmesi, yüzlerce Camii,
yüzlerce kütüphane ve yüzlerce tarihî dokunun kaderine terki ile atalarımızın
bizlere bıraktıkları kutsal emanet ve miraslarını heba etmekten ve
yağmalatmaktan başka bir şey olmayacaktır.
KAYNAKLAR:
http://www.yenimakale.com/hangi-sehrin-neyi-meshur.html
NOT: Bu güzel yöre için iki şiir de benden:
GÜZEL
ATLAR DİYARI
Araratas, Tuvana, Katpatuka, Hattuşil,
Kızılırmak’tan gelir, yağlı toprak özü,
mil,
Urgüp ve Avanos’ta, çanak, çömlek
pişer, kil,
Yedikat şehir altı; güler, oynar; çalar
zil,
Harİkalar
dİyarI, perİlerİn mekÂnI,
Senİn adIn
Muşkara, ŞEHİRLERİN HakanI.
Leon, Fravun, Neron; zalimdi, dünya
gördü,
Üçü de zûlmedici, halkını yurttan
sürdü,
İkonalar gizlendi, Kıptier zulüm gördü,
Türk‘ün
hoşgörüsünde, halklar huzura erdi.
Göllü dağIn,
melendİz, ERCİYES, HASAN
DAĞI,
AltmIş mİlyon
YIL önce, OLDU MİYONSEN
ÇAĞI.
Bir inancın uğrunda, kayalara ev yaptı,
Paşabağlı Keşişler, inzivada ün yaptı,
Hiristiyan olsa da, tek bir Allah’a
taptı,
Dört kitaba inandı, Müslümanlığı kaptı,
ALADAĞLAR’IN KIZI, HER YERDE, AVAZIN
VAR,
KAPADOKYA YILDIZI, NAĞME YÜKLÜ SAZIN
VAR.
Leon yasaklasa da, İkonalar yitmedi,
Keşişler kaya evde, İnzivalar bitmedi,
Oyma taş Kiliseler, Hıristiyan yetmedi,
Gülşehir,
Paşabağı, Burgut’a us yetmedi,
nevşehİr,
türkİye‘nİn, KULE EVLER dİyarI.
Ihlara
vadİsİnİn, yoktur benzer, ayarI.
Katpatuka, Pers adı; Burgut, Başhisar
adı,
Tabal Kırallığının, Tuvana idi adı,
Pontus, Galat, Makedon, Roma, Bizans
yaşadı.
Ne onlardan bir nişan ne de kaldı bir
yadı .
TARİH
KİTAPLARINDA, ARAPSUN’DUR, GÜLŞEHİR .
ŞEHİRLER PADİŞAHI, MUŞKARA’DIR,
NEVŞEHİR.
Türkiye’m,
Türk güzeli, çok muamman, gizin var?
Nevşehir, Ürgüp, Göreme; söylenmemiş
sözün var.
Kapadokya,
Ihlara; içinde çok sızın var.
Turistler cennetisin, Peribacan, özün
var.
TUVANA, GÖLLÜDAĞI, DAMSA HALKIN DURAĞI,
FİRİK, SÜMER, YATAĞI; MED, PERSLER’İN
UĞRAĞI.
Eşekli Kütüphâne’n, Karain, üzüm
dolsun.
Paşabağı, Evenes, Zelve, Uçhisar,
olsun.
Kuşgözlem,
Melegübü, kurşlar cenneti olsun.
Dillere
destan adın, Tuvana ünle dolsun.
PERİ BACALAR KIZI, HER IRKTAN NEFESİN
VAR,
NEVŞEHİR’İN YILDIZI, YÜREKLERDE SESİN
VAR.
Arap, Emevi, Selçuk, Hittler’den
diyarsın.
Her zihinde sen varsın, gönüllerde bir
yârsın.
Ihlara Vadisi‘nde, yeni açmış baharsın.
Selvi
boylu, yağız Türk, kaç gönülü
yakarsın?
DALGALANAN BAYRAĞIN, YILDIZI ve de AYI,
GÜZEL ATLAR DİYARI, NEVŞEHİR’İN TOR
TAYI.
Şiir şölenlerinde, şairlerin yarışır,
Düğün, toyun ses verir; sesler, sese
karışır,
Minarelerde ezan; Haham, Papaz
çağrışır,
Hoşgörü ortamında, ırklar, ırkla
yarışır.
NEVŞEHİR’İN GENÇ KIZI, ŞEN ÜRGÜP’ÜN ŞEN
YÂRİ,
TÜRKİYE’MİN GELİNİ, HARİKALAR DİYARİ
…
Ankara, 19 Mayıs
2009, ÜRGÜP, Nevşehİr
Çanak, çömlek ocağı, killerin nehri,
Peri pacaları, yer altı şehri,
Düşlerin ülkesi, hayâller şehri,
İnsanı hünerlı; Ürgüp, Nevşehir,
Vadileri sırlı; Ürgüp, Nevşehir.
Minareler gibi, Peri bacası,
Derin Kuyu derler, ünlü locası,
Gülşehir, Avanos, gülün goncası,
Akasya gülleri boldur Nevşehir,
Çanak çömlekleri doldur Nevşehir.
Bir çok tümülüste, Hakan Mezarı,
Kaya KiIisesi, Çeş’te mezarı,
Toplamış şenliğe, şair, yazarı,
Düğün dernek eder, çoşar Nevşehir,
Hiç kabına sığmaz, taşar Nevşehir.
Paşabağı; Keşiş, inziva yeri,
Yiğitlikte yoktur eşi, benzeri,
İşçimen, tacirdir, geçmişten beri,
Esnafı, tüccarı ünlü,
Nevşehir,
Misafir, turitsti günlü, Nevşehir.
Ihlara Vadisi, Asmalı Konak,
Tepede, zirvede; yapılmış sunak,
Gomeda Vadisı, Damsa’sı, durak,
Filimler diyarı; Ürgüp, Nevşehir,
Ataların yadı; Ürgüp, Nevşehir.
Sarnıç, Taşkın, Dinler, Aküzüm Otel,
Refik Başaran’ın
Sazı’ndaki tel,
Misafir cenneti, Şen Ürgüp’e gel
Saza, söze, çümbüş olan Nevşehir,
Tarihlere ibret olan Nevşehir
Çanak çömlek, şarap, pestil,
kermesi
Kara üzüm, bağ yaprağı, sarması
Halıyı, kilimi, yere sermesi,
Şaraplık üzümü, ünlü Nevşehir,
Bağ ile bahçesi, güllü Nevşehir.
“Şen olasın Ürgüp Dumanın tütmez”,
Tarhananın tadı, ağzından gitmez,
Evinde misafir, turisti bitmez,
Turistler cenneti, olan Nevşehir,
Yedikat şehirle, dolan Nevşehir.
Ovmaç, taka, boğmaç, köftor, erişte,
Alınteri döker, koşar her işte ,
Hitit, Firik, Asur, bir de Kaniş’te,
Nice tapun durur; Ürgüp, Nevşehir,
Yer tutmuş oturur; Ürgüp, Nevşehir,
Kamelya, akasya, leylâk, fesleğen,
Sıcak şarapları, testi ve leğen,
Sabah güneşidir, yüzüne değen,
Tatili bir başka, olan Nevşehir,
Gönüllerde bır iz kalan Nevşehir.
Topuzdağ’dan güzel, yüzüne bakıp,
Balonları gibi, göklerde akıp,
Efsane aşklara, meşale yakıp ,
Beyaz atlar gibi, koşan Nevşehir,
Dağ dağ gönülleri, aşan Nevşehir.
Her mevsim açınca, gonca gülü hoş,
Gül dalında şakır bülbülleri hoş,
Güzel,
beyaz atlar, çılgın ve sarhoş,
Beyaz ellerinden tutsam Nevşehir,
Bir gece koynunda, yatsam Nevşehir,
Avladağ Tepesi, ruhları yaksın,
Erciyes, ak karı, eriyip aksın,
Bu vatan ateşi, hep beni yaksın,
Beyaz atlar gibi koşan Nevşehir,
Namı, ülkemizden, aşan Nevşehir.
19 Mayıs 2009 ANKARA
Abdullah Çağrı ELGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder