7 Nisan 2015 Salı

GÜÇLÜ TÜRKİYE; Abdullah Çağrı ELGÜN

GÜÇLÜ TÜRKİYE
                                                      Abdullah Çağrı ELGÜN
Türkiye ne yapıp edip bu güçlü olmak zorundadır. Oturduğumuz coğrafya ve elimizde bulundurduğumuz  değerler, dünyanın en kıymetli  maddî ve manevî hazineleri  bu bölgede yer almaktadır.
Şöyle ki:
Bursa,  İstanbul, Gaziantep, Urfa,  Adıyaman, Hatay, şehirlerinde Peygamberlerimizden Hz. Davut, Hz. Eyyüb, Hz. İbrahim,  Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Nuh, Hz. İdris, Hz. Süleyman buralarda bulunmuş, yaşamış, ve bazıları da buralarda doğmuşlardır. Dinî kaynaklar, Hz. Nuh'un Gemisi'nin Cûdi Dağı'nda demirlediğini anlatmaktadırlar. Gökyüzünden çekilen uydu fotoğrafları da bunu doğrulamaktadır.
Hz.Musa'nın Cinler'e yaptırdığı mâbet İstanbul, Hz. Belkıs için yaptırdığı  Sırça(cam) Saray Bursa, Hz. Eyyüb'ün Kabri ve Hz. İbrahim'in doğduğu yer Urfa'da yeralmaktadır. Hz. Nuh Cûdi Dağı eteklerinde yaşamış; Hz.İbrahim Nemrut, Harran ve civarlarında hayat sürmüşlerdir.
Dinî bakımlardan kutsal olarak kabuledilen Fırat ve Dicle Nehirleri yine Türkiye'de yer almaktadır. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Bu yüzden Türkiye'ye "Cennet Ülke" dense yeridir.
Mercidabık Zaferi'nden sonra, 22 Ocak 1517'de Türk Ordusu, Memlüklüler'e karşı Kahire yakınlarındaki Ridaniye Savaşı'nı kazanınca, Yavuz Sultan Selim Han'ın kumandasındaki ordu,   Ridaniye'de kazandığı bu zaferle Memlüklüler'e son darbeyi de indirip, Mısır'ın fethini tamamlamıştı.
Yavuz Sultan Selim Han, Mısırla birlikte halifeliği de almıştı. Bundan sonra 407 yıl süreyle Halifelik Osmanlı Hanedanının elinde kaldı. Mısır'da İbrahim Paşa ıslahat yaptı. Padişah gayet kıymetli hediyelerle İstanbul'a döndü. Hediyeler arasında bulunan bir tahtı, Selânikli Mustafa Efendi şöyle anlatır:
"Seksenbin altından yapılmış, zümrüt bir tahttı ki kıymetli cevher ve sanatkârlarca işlenmiş, emsalsiz ustalar elinde kurulmuştur. Alelâde bir cevher olan zeberced ve firûze taşlarının, güvercin yumurtasından küçükleri  kullanılmamış idi. Rengarenk mücevherler arasında, yakutun sarı ve mavisi ile zümrütün en güzelleri seçilmiş idi. Yeter ki Padişah Efendimiz beğensin ve üzerine oturmayı kabul buyursun… Asıl kıymeti, ondan sonra anlaşılır."
Yavuz Sultan Selim Han Mısır'ı fethedip Osmanlı topraklarına katınca, Mekke'de bulunan Hicaz Emiri, Şerif Berakâtoğlu, Ebu Numeyr, Peygamber Efendimiz'e ait mübarek eşyaları, Yavuz Sultan Selim Han'a gönderdi. Böylelikle hilâfet işareti sayılan Mukaddes Emânetler, Osmanlılar'a devredildi. Bunlar topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet Dairesine konuldu. 
Bu Mukaddes Emanetler'in Bazıları şunlardı:
Hırka-ı Saadet             (Hırka)
Seyf i Nebevî               (Kılıç)
Nâme-ı Saadet            (Mektub)
Mühr-ü Saadet            (Mühür)
Dendan-ı Saadet          (Diş)
Lihye-ı Saadet (Sakal, yedi adet)
Nakş-ı Kadem- ı Şerif (Ayak izi, iki adet)         
Sancak-ı Şerif (Sancak)
Teyemmün Taşı
10.Musa Aleyhisselâm'ın Asâsı
11.Şuayıp Aleyhisselâm'ın Tenceresi
12.Nuh Aleyhisselâm'ın Tenceresi
13.İbrahim Aleyhisselâm'ın Tenceresi
14.Yusuf Aleyhisselâm'ın Gömleği
15. Yusuf Aleyhisselâm'ın Sarığı.
16.Davut Aleyhisselâm'ın Kılıcı.
17.Kabe'nin Altın Oluğu.
18.Hacer'ül Evsed Çerçevesi
19.Bab-ı Tevbe'nin Kapı Kanadı
20.Makam-ı İbrahim'in Gümüş Kapağı.
21.Kâbe Örtüsü
22.Mekke'nin Örtüsü
23.Kâbe'nin Anahtarı ve Kilidi.
24.Hazret-ı Osman'ın Kılıcı
25.Hazret-ı Ömer'in Kılıcı
26.Hazret-ı Osman'ın Kur'an-ı Kerimi.
27.Hazret-I Ali'nin Kur'an- ı Kerimi
Ayrıca çeşitli kimselere ait Kur'an-ı Kerim, cüz, ok, yay, kılıç, taç, hırka, sarık, tesbih ve bayrak gibi çok çeşitli mübarek ve kıymetli eşyalar vardı. Bu Mukaddes Emanetler, bugün Topkapı Sarayı'nda olup bütün halka açıktır.
Dinî ve millî bayramlarda Müslümanlar, bu Kutsal emanetleri görebilmek maksadıyla akın akın İstanbul'a gelirler. Yavuz Sultan Selim Han bu emanetleri alıp Osmanlı'nın ogünkü başkenti İstanbul'a getirmekle, İstanbul'u Dünya Müslümanları'nın da başkenti yapmıştır. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun Türkiye'nin sözü geçtiğinde ilk söylenen şehir İstanbul olmaktadır. Diğer şehirlerin hiçbiri,  hatta başkent Ankara bile, bu şehir kadar bilinip tanınmamıştır. Ankara denildiğinde susup kalan yabancılar, İstanbul denildiğinde hemen bilip tanıdıklarını itiraf etmektedirler.
İşte güç kuvvet ve ihtişam budur ki haklıya hakkını teslim ede. Türkiye ne yapıp yapıp  bu gücü kazanmak  zorundadır.
KAYNAKLAR:

4 Nisan 2015 Cumartesi

MHP kurucusu, Ülkücü gençliğin önderi; Başbuğ Alpaslan Türkeş aramızdan ayrılışının 18. yılı

BAŞBUĞ ALPASLAN TÜRKEŞ
ARAMIZDAN AYRILIŞININ 18. YILI…
Milliyetçi ve Ülkücü Hareket’in kurucusu Ülkücü gençliğin öncüsü ve önderi; Türk dünyasının lideri merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, vefatının 18. yılında anılıyor. İlk tören, MHP lideri Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin de katılacağı Ankara Beştepe’deki Anıtmezar’da yapılacak.
4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da vefat eden Ülkücülerin başbuğu olarak adlandırılan Alparslan Türkeş, ölümünün 18. Yılında çeşitli etkinliklerle anılıyor.
MHP kurucu genel başkanı Alparslan Türkeş’i vefatının 18. Yılında bugün çeşitli etkinliklerle anılacak.
İLK TÖREN KABRİ BAŞINDA
Alparslan Türkeş ilk olarak sabah saatlerinden itibaren kabri başında düzenlenecek programla anılacak. Programa Türkiye’nin dört bir yanından ülkücüler, milliyetçiler katılıyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin de katılacağı programın ardından, Bahçelievler 7. Caddede bulunan camide ailesi tarafından Mevlid-i Şerif okutulacak.
Bunun yanısıra Türkiye’nin dört bir yanında çeşitli programlarla Başbuğ Türkeş anılacak. Türk Ocakları Genel Merkezi de bu haftaki ocakbaşı sohbetini Başbuğ Türkeş anısına düzenleyecek. “Türk Siyasi Hayatında Başbuğ Alparslan Türkeş” başlıklı programa Ülkü ocakları eski genel başkanı Dr. İbrahim Doğan konuşmacı olarak katılacak. Program saat 14.00’te Türk Ocakları Genel Merkezi’nde olacak.
ALPARSLAN TÜRKEŞ KİMDİR?
Alparslan Türkeş 25 Kasım 1917, Lefkoşa doğumludur.  4 Nisan 1997 tarihinde ise Ankara'da vefat etmiştir.  Eski asker, Eski Başbakan yardımcısı ve siyasetçi. Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurucusu ve ilk genel başkanıdır.

İLK YILLARI
Alparslan Türkeş, 25 Kasım 1917 öğle vaktinde Koyunoğlu ailesinden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocuğu olarak, Lefkoşa'da Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı evinde dünyaya geldi. 3 Haziran 1933'te ailesiyle birlikte Lefkoşa'dan ayrılarak Limasol'dan kalkan İtalya bandıralı "Viyana" gemisiyle İstanbul'a geldi. 
ASKERİ KARİYERİ
1933'te Lefkoşa doğumlu İzmit milletvekili Hüseyin Sırrı Bellioğlu'nun tavsiyesiyle Kuleli Askeri Lisesine geçici olarak kaydoldu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçince asli kaydı gerçekleşti. 1936'da Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun olup 1938'de Harp Okulu'nu bitirdi. 1939'da piyade asteğmeni olarak atış okuluna girerek buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu (P.938-348). Refik Yurtsever'in ablasının kızı Muzaffer Hanım ile 5 Eylül 1939'da nişanlandı ve 14 Ocak 1940'ta evlendi. Bu sırada Gelibolu'daki 58. Piyade Alayı 5. Bölük Komutanlığı'na tayin edildi ve Balıkesir, Bandırma, Edincik, Erdek ve Marmara Adasında görev aldı. 1944'te üsteğmen rütbesindeyken Nihal Atsız'la birlikte "Irkçılık-Turancılık" davasından yargılandı ve 9 ay 10 gün Tophane Askeri Hapishanesinde kaldı. 1945 yılında Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edildi ve 1947'de beraat etti.
Orduya tekrar döndü. 1955'de Harp Akademisi'ni (94.sınıf, Sıra No. 39) bitirdi. Daha sonra ABD'ye gönderildi ve burada Amerikan Harp Akademisi'ni ve piyade okulunu bitirdi. 1955-1957 yılları arasında Washington'da NATO Daimi Komitesi'nde Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı. Aynı sırada uluslararası ekonomi eğitimi gördü. 1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı.
27 MAYIS DARBESİ
27 Mayıs 1960'dan kısa süre önce Elazığ'daki birliğinden Ankara'ya atandı ve Albay Talat Aydemir'in önerisiyle Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) alındı. Darbeyi planlayıp yürütecek olan 37 kişilik MBK içinde yer aldı. darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 günü radyodan okuduktan sonra adı sıkça duyulmaya başlandı. 27 Mayıs sonrası Başbakanlık müsteşarlığı yaptı. Bu dönemde sonradan AP Partisi Balıkesir Senatörü seçilecek Hikmet Aslanoğlu ve CKMP Genel Sekreteri olacak Fuat Uluç kendisinin yardımcılık görevini yerine getirdiler. Bu dönemde Milli Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılığı sonucu 13 Kasım 1960'da MBK Başkanı Org. Cemal Gürsel bir bildiri yayımlayarak MBK'nin çalışmalarının ülkenin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir duruma geldiğini, bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri ile MBK üyelerinin talepleri üzerine MBK'yi feshettiğini açıkladı. Yeni oluşturulan MBK'de ise Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu ve "14'ler" olarak adlandırılan ve ülkenin köklü yapısal sorunları çözülmeden kısa süre içinde yapılacak seçimlerle iktidarın sivillere bırakılmasını reddeden 14 subaya yer verilmiyordu. MBK üyesi Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun inisiyatifiyle gerçekleşen bu operasyonla söz konusu kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri'nden de emekli edilerek çeşitli görevlerle yurt dışına sürgüne gönderildiler. Alparslan Türkeş de bu operasyon sonucu Yeni Delhi büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan'a gönderildi. Sürgünde iken, MBK Başkanı Cemal Gürsel 'e, Yüksek Adalet Divanı 'nda yargılanan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin doğru olmayacağını vurgulayan ve Milli Yol dergisinde yayınlanan mektubu gönderdi.
25 ay kadar sonra, 23 Şubat 1963'te Gümülcine 'den yurda döndüğünde burada kalabalık bir "milliyetçi topluluk" tarafından karşılandı.
SİYASETE GİRİŞİ
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi dönemi
Gökhan Evliyaoğlu'nun Adalet Partisi'ne katılma yolundaki teklifini reddeden Türkeş, milliyetçi çevreleri bir araya getirmek için 2 Mayıs 1963'te Türkiye Huzur ve Yükselme Derneği'ni kurdu. Darbe hazırlığı yapan Talat Aydemir - Fethi Gürcan ikilisiyle temas kurdu. Ancak Talat Aydemir'le anlaşamadı. Bunun üzerine darbeyi hükümete haber verdi. Kendisi de darbe girişimi nedeniyle yargılandı, ancak darbeyi hükümete duyurduğu için beraat etti. Alparslan Türkeş, sürgünde olduğu dönemde 14'lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965'te, 14'lerden Dündar Taşer, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi - (CKMP)'ne girerek fiilen siyasi hayata atılmış oldu.
1965'te bu partinin başkanı oldu, uzun tartışmalardan sonra parti tüzüğünde 9 Işık Doktrini yer aldı. Türkeş, bu dönemde kendisini sevenler tarafından Başbuğ ilan edildi ve aynı yıl Ankara'dan milletvekili seçildi. 6-8 Şubat 1969'da Adana il kongresinde CKMP adı Milliyetçi Hareket Partisi ve terazi olan amblemi de üç hilâl olarak değiştirildi. 1966 yılında cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Cevdet Sunay karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti. 1969 ve 1973 yıllarında Adana milletvekili olarak parlamentoya seçildi. 1974'te ilk eşi Muzaffer Türkeş'i kaybetti. Bundan iki yıl sonra 1976'da Seval Türkeş'le evlendi.
1975 sonrası dönem 
ve 12 Eylül
1975'ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. Bu dönemde sağ ve sol çatışması arttı. Yetkililerin elinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin şiddetin esas kaynağı olduğuna dair kanıtlar vardı ve Cumhuriyet Savcısı kapsamlı bir soruşturma yapmak istiyordu. Ancak hükümet buna izin veremezdi. Çünkü bu rolün açığa çıkarılması koalisyonun dağılması anlamına geliyordu ve Demirel bunu düşünmek bile istemiyordu. 12 Eylül darbesi sırasında Milli Güvenlik Konseyi başkanı, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan Türkeş'in de teslim olmasını, aksi taktirde suçlu durumda olacağını belirten bir bildiri yayınladı.12 Eylül darbesinden sonra 9 Nisan 1985'e kadar 4,5 yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan Türkeş, bu davadan beraat etti.
12 Eylül sonrası dönem
1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi'ne girdi ve aynı yıl yapılan olağanüstü kongrede genel başkanlığa seçildi. 1991 genel seçimlerinde RP ve IDP ile seçim ittifakı yapan MÇP lideri Türkeş, Yozgat milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi. Bu sırada 1992'de 12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin eski adlarını alması hakkında Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan değişiklikle MÇP'nin ismi de 1993 yılında MHP olarak değiştirildi. 1995 genel seçimlerinde parlamento dışı kalan Türkeş, bu dönemde uzlaşmacı bir lider olarak ülke siyaseti üzerinde en etkili siyasetci oldu.[kaynak belirtilmeli] Türkeş, 9 Işık başta olmak üzere siyasi ve tarihi görüşlerini içeren kitaplar yazdı.
ESERLERİ
Milli Doktrin 9 Işık; Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları; İstanbul, 1999.
Dokuz Işık; 
Berikan Elektronik Basım Yayım;
9 Işık; Hamle Yayınevi; İstanbul
Dokuz Işık ve Türkiye;
Hamle Yayınevi; İstanbul
Ülkücülük; 
Hamle Yayınevi; İstanbul,
12 Eylül Adaleti (!) : 
Savunma; Hamle Yayınevi; 
İstanbul, 1994.
1944 Milliyetçilik Olayı; 
Hamle Yayınevi;
Modern Türkiye ; İstanbul.
Milliyetçilik Olayları; 
Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs ve Gerçekler; 
Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler; İstanbul, 1996.
Ahlakçılık; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Etik (Ahlak Felsefesi), Etik.; 
Bunalımdan Çıkış Yolu; Kamer Yayınları.
Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler, Anı-Günce-Mektup; İstanbul, 1994.
Bunalımdan Çıkış Yolu; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Dış Meselemiz; Berikan Elektronik Basım Yayım.
İlimcilik; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Kahramanlık Ruhu; İstanbul, 1996.
Temel Görüşler; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1994.
Türkiye'nin Meseleleri; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Yeni Ufuklara Doğru; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1995.
Gönül Seferberliğine; Kamer Yayınları; İst; 1994