5 Haziran 2016 Pazar

DÜNYA LİDERLİĞİ ve AYAKLARIMIZA TAKILANLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

DÜNYA LİDERLİĞİ ve AYAKLARIMIZA TAKILANLAR:  Abdullah Çağrı ELGÜN
      
GÜNDEMDE ÖNE ÇIKANLAR
Devlet nerede diye feryat edenlere, soranlar… Kumpas kuruluyor, savcı ve yargıç yolu açılıyor diye bangır bangır bağıranlar… Ülkenin en yetkilileri en yetkililerine, ağza alınmayacak sözler, hatta hakaretler yağdırıyor!..  Muhalefet partilerinin bölünüp parçalanması senaryoları, ufak partilerin isimlerinin ve esamelerinin silinip, ortadan kaldırılması senaryoları… Paralel yapının  "İnlerine girilerek" hanelerinin başlarına yıkılarak dünyanın onlar için dar edilmesi... Bu senaryolar başlığında, ezici bir çoğunlukla, yeniden tek başına iktidara sahip olmak isteği, taraftarları kendinden geçiriyor…
Ülkenin bir tarafında yangın var, yürekler paramparça olup analar kan ağlayıp kan kusarken, diğer tarafta ötekileşmiş halk ve taraftarlar: "Seni başkan yaptıracağız. Sonra da bunların hepsi buralardan çekip gidecekler?!." Heyecanlı sözleri, çığlıkları yükselirken bu başkanlık: “Partili Başkanlık mı olacak, Partisiz  Başkan mı olacak?” Derken yeni başbakan sayın Binali YILDIRIM ile  “Partili Başkanlık?!..” başkanlığa henüz geçmeden resmiyet kazandı.
Taraftarların ve basındaki propaganda sözlerin başında söylenen en olumlu söz “İlk defa halkın seçtiği Cumhurbaşkanı”… Peki bu doğru mu?!. Kenan EVREN’i kim seçti? Halk seçmedi mi?  Bunlar da istese kesin olarak başkan olamazlar mıydı? Bunların önünde bir engel mi vardı? Niçin Başkan olmadılar? Büyük heyecanla ve dolu dizgin “Başkanlık” a doğru gidiyoruz.  Hayırlı olsun! “BAŞKANLIK” İSTİYORUZ!...
Ülke Cumhurbaşkanını, “Başkan” yaparlarsa, kan  akmayacak, ülke Cumhurbaşkanını “Partili Cumhurbaşkanı”  yaparsa, gözyaşı bitecek. Millet mesut ve refah içinde yaşamaya başlayacak. Kargaşa ve memleketimizdeki savaş bitecek. İnsanlımız ayrışmayacak, ülkemizde devri saadet başlayacak, ne mutlu! Hepimiz Cumhurbaşkanının “Başkan” olmasını istiyoruz!.. Eğer böyle olmakla BARIŞ olacaksa, bu her kim olursa olsun getiriniz... Partili Başkan, Partisiz Başkan, Bağımsız veya Bağımlı, Tek Adam veya Diktatör her kim olursa olsun, Başkanı seçelim. Şu çığırtkanlıklar çığlıklar bitsin. Kan dursun. Göz yaşları akmasın. On bir milyonu işsiz ülkemiz insanı, ve dahi Mülteciler mutluluğa kavuşsun. Suriyeli, Iraklı, Libyalı, Mısırlı,..vb. Müslüman kardeşlerimiz de ev bark iş ve güvence bulsun. Milletimiz ve dünya savaşsız huzur ve refaha ersin. Yetti artık! “Başkanlık” istiyoruz!...
"Partili Cumhurbaşkanı", "Partili Başkan" olunca bu kaos bitecek mi?.. Asla! Bir de bu coğrafya çok çetin!.. Çok doğru. Daha önce çetin değil miydi?.. Şimdi mi aklımıza geldi? 24 milyon kilometre kara büyüklüğündeki topraklardan çekile çekile 780 bin kilometre kareye kadar gelmişiz… Bizi bu hale hangi nasıl bir düşünce getirdi? Biz daha ne kadar çekileceğiz? Bu kargaşa bu göz yaşı bu kan neden?..Daha ne kadar vurulacağız ?.. Bizim ilk meselemiz Başkanlık(!) Öyleyse: “Başkanlık” istiyoruz!...
Helikopterimiz  Rus yapısı bir füze ile PKK’lılar tarafından düşürülüyor?  PKK’nın elinde bu silahtan atmış tane olduğu söyleniyor. Hep vuruluyoruz. Çözüm Başkanlık(!) Öyleyse:  “Başkanlık” istiyoruz!...
Bütün bunların sorumlusu, halk mı muhalefet mi yoksa on beş yıldır büyük bir yetki ile halk desteğini arkalarına almış ve her seçimde tek başına iktidarı ellerine geçirmiş, bizi şuan idare edenler değil midir?...  Bunlar sessini yükseltip bangır bangır bağırırken: “Seni başkan yaptıracağız!..”,  “Seni başkan yaptıracağız!..” madem bu kadar isteniyor ve taraftar var, biz de diyoruz herkes duysun ve bilsin ki: “Başkanlık” istiyoruz!.. Seni başkan yaptıracağız(!..)
PKK, PYD ve ÖZGÜR KÜRDİSTAN

Güneydoğu’da halka kamyonlar üzerinden herkesin gözü önünde kaleşnikof silahlar dağıtılıyor. Polis ve güvenlik güçleri, bunlara müdahale etmek istiyor; fakat yetkililer bu müdahaleyi durduruyor.
PKK şehirde Trafik kontrolü yapıyor
Vergi topluyor.
Yerel yönetimler ilan ediyor,
Şehir ve sokak isimlerini ve yol levhalarını değiştiriyor?
Eş başkanlıklar kuruyor.
Teröristler: yol kesiyor, kimlik soruyor, devletin askerini, öğretmenini, polis ve doktorunu dağa kaldırım mahkeme kurup yargılayabiliyor; ve sonucunda infaz ediyor...
Devlet, halkın kesinlikle karşı olduğu bu teröristlere, halka rağmen, müdahale etmeme, bu olan bitenleri üç yıl boyunca seyretme kararı alıyor!.. Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir sorumluluk ve nasıl bir politika ki teröristler şimartılıyor,  böylece bir hak ve statü kazanıyor?.. Sonra da orada ikamet eden vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlayamadığı için bulundukları bölgelerden taşınması için tebliğ çıkarıyor, ve bu memurları izinli sayıyor?!..
Valilere, komutanlara, kaymakamlıklara bunun ile ilgili kararlar, emirler gönderiyor... Bunların bulundukları belde, köy, ilçe ve şehirlerde organize olmalarına, hendek kazmalarına, yolları kazıyıp mayın döşedikten sonra, belediye eliyle kazılan yolların asfaltlanmalarını seyrediyor?!. Sessiz kalıyor, göz yumuyor.  Bu durumdan şikayetçi olan yöre esnafının ve halkının sözlerine kulak tıkıyor…  İdareci ve memurları ya görevden alıyor veya bunları Teröristler ile Güvenlik güçleri arasında "kendi başlarının çaresine bakmak üzere" üç yıl boyunca terk ediyor.
Üç yılın sonunda da birden bire gazaba gelip: “Teröristlere kan kusturacağız. Silahlar gömülünceye kadar operasyonlar devam edecek.” deniyor... Bunlar silahları evelere sokarken kamyonlar üzerinde dağıtırken neredeydiniz?..  
Ülke kaynakları yatırımlara harcanacak iken teröristlerin yıkıp yaktığı ve tahrip ettiği yollar, okullar, Camiler ve resmî binaların onarılması veya yeni baştan yapımı, şehirler ve onların tazminatlarına aktarılırken bu tahribatlar yapılırken seyreden, ettiren ve müdahale ettirmemek için emir çıkaran  sorumlular, sadece şikayetçi olmak ve verilen emirleri yerine getirdiklerini, hata yaptıklarını yanıldıklarını söylemekle yetiniyorlar!..  Peki yanıldınız ANLADIK(!) Bir gün iki gün üç gün üç ay!.. Üç yıl boyunca yanılmak bin doksan beş(1.095 gün) baka durmak, seyretmek, yanılmak!.. Gaflet, dalalet değil ise tam bir ihanettir. 
Bu yetkililerden bu harap ve heba olan bu yapıların, şehirlerin parası yedi sülalesinden tanzim edilmeli dökülen kanın bedeli alınmalıdir…
“ PKKPYD ve sol terör örgütleri, 20 Mart'ta Türkiye'yi kan gölüne çevirecek büyük bir kalkışmaya hazırlanıyor. Plana göre, DHKP-C ve MLKP 11 Mart'ta sansasyonel eylemler yapacak. 20 Mart'ta ise Kandil'in talimatıyla 11 bin PKK'lı Yüksekova'yı kurtarılmış bölge ilan edecek. Suriye'den gelecek sekiz bin PYD'li ise Türkiye'deki güvenlik noktalarına saldıracak.
2015 yılı Ocak ayı içerisinde Kandil'de toplanan KCK Yürütme Konseyi'nde, kalkışmanın Hakkari Yüksekova'da başlamasına karar verildi. Örgüt daha sonra Bingöl, Muş, Ağrı, Van, Ardahan, Kars, Erzurum Kırsalı ve İstanbul Gazi Mahallesinde büyük çaplı ayaklanma başlatarak kurtarılmış bölgeler modelini uygulamaya koyacak. PKK tarafından öncelikle Hakkari Yüksekova'ya ilk örgüt bayrağının dikilmesi ardından Muş-Varto, Ağrı-Diyadin, Bingöl-Karlıova ve Erzurum-Tekman ilçelerinin ele geçirilmesi planlanıyor. Türkiye'de büyük şehirleri kan gölüne çevirmek isteyen sol terör örgütlere silah ve cephane desteği Suriye istihbarat birimi El Muhaberat tarafından temin edildi. Aralık ayından buyana Kesep hattından önemli oranda silah ve cephane sevkiyatı gerçekleştirildi. (http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/03/09/20-mart-talimati)

Terörden olumsuz etkilenen 21 ilde bu yılın 10 ayında 11 bin 354 esnaf kapısına kilit vurdu, kapanan şirket sayısı 1.549'a ulaştı.” Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elağzı, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hahkâri, Kars, Kilis, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van olmak üzere TESK ve TOBB'da kayıtlı çok daha fazla sayıdaki iş yerinin kapandığı ise su götürmez bir gerçektir.

(http://www.dogrulukpayi.com/beyanat/567ba8e230946?gclid=CP_lrJLVjs0CFYHVcgod3iUILg)


Bu ilerleyen sürede Barzani: "Özgür Kürdistan için, Kasım ayı içinde oylama yapacağız." ABD: PYD bizim sağ kolumuzdur, onun desteğinde Suriye'de operasyonlara devam edeceğiz. Rusya: "Esat bizim dostumuzdur, onun yanında olacağız..." derken iki arada bir derede poitikasız bir politika ile karşı karşıya bulunuyoruz.
İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ DURUM ve GÜZELLİKLER
Hükümet bütün bu kötü diye bildiğimiz kusurları nasıl örtüyor?  Müthiş yaptıkları iyi işler ve etkin ve geniş propagandalarla halka ulaşarak…
Yollar, boğazda yapılan dev köprüler, otobanlar, geniş tüneller, devasa hava alanları…
Millî otomobil fabrikası, Askeri Tank, Askeri Helikopter,  Mevziyi doksan derecelik açı ile görebilen silahlar…
İç bölgelerde bulunan dev şehirler, Marketler, devvasa formlar, AVMler, park ve bahççeler, millî ve manevî değerlere verilen önem ve kutlamalar, tiyatrolar, büyük şehirlerin belediyelerince düzenlenen etkinlikler (Kutlu Doğum Haftası, 29 Mayıs İstanbul’un Fetih Yıl Dönümü Kutlamaları),  halk oyunları, tiyatrolar. Halk ve belediye fırınları... Belediye koroları ve tiyatro toplulukları, kurslar, sanata ve sanatçıya açılan kapılar ve kısaca sosyal etkinlikler ile halkın nabzını diri ve canlı tutma. Muhtarlara kadar inerek, halkın istek ve arzularını belirleme ve kendi arzu ve istekleri ile halkın arzularını birleştirme  proje ve eylemleri. …
GERÇEKLEŞMEYEN  HAK ve HAKKANİYET 
Muhalefet iktidara soruyor. İktidar soru soranlar hakkında soruşturma açıyor. Açıklama yapanları hapse atıyor. Türkiye’de on bir milyonun üzerinde işsiz var. Zenginlerle fakirler arasındaki uçurum iyice açılmış. Zengin gittikçe zenginleşirken fakir de iyice fakirleşiyor. İşçi ve Memur maaşlarında bir türlü denge kurulamadı?  
Bölgemizde PKK terörü gençlerimizi şehit etmeğe, halkımızın can mal ve güvenliğini tehdit etmeğe devam ediyor. Doğuda bir savaş var. Komşularımız ile irtibatımız kopmuş, sınırlarımızda durmadan akın akın mülteci geliyor. Savaşın olduğu bölgelerde çığlıklar hat safhada, “Bizi kurtarın!” çığlıkları gazetelerin manşetlerine konu oluyor. Ülke insanları gergin. Başbakan altı ayını doldurmadan yerine yenileri tayin ediliyor.
Bu coğrafya çok çetin! Bu coğrafya nedametli! Bu coğrafya stratejik… Çok doğru. Yedi bin yıl önce de  yedi yüz yıl önce de bu topraklarda bizler vardık… Bu topraklarda biz hâlâ varız…  Bugün 93. Yılını dolduran Cumhuriyet mutluluğu yakalayamıyor, halkı gerginliklerden gerginliklere yol alırken, hükümetlerin zenginleştirdiği bir avuç mutlu azınlık haricinde, ülke insanları bir birine düşman gibi bakar olmuşsa huzur bulamıyorsa, kesinle söylenebilir ki bu iyi yönetim eksikliğindendir. Osmanlıyı yönetenler bu coğrafyada yedi yüzyıldan fazla kaldılar. Biz torunlar hâlâ buradayız. İlelebet ve kıyamete kadar da burada kalacağız; fakat iyi yönetim şart…
OPERASYONLAR ve TÜRKİYE
İŞİD’e karşı düzenlenen Rakka Operasyonu İŞİD’in kalbi denilebilecek bu bölgeyi İŞİD’den tahliye amacıyla yapılıyor. Suriye’nin en büyük beşinci kenti olan Rakka Suriye Kürtleri PYD’nin desteği ile gerçekleştirilmek isteniyor. ABD’nin havadan ve karadan özel birlikleri ile desteklediği bu operasyon sonrası boşalan bu yere kim oturacak?  Kürtler mi? Eğer öyle olursa buna Araplar razı olacaklar mı?.. Eğer öyle olursa Kürt koridoru ile kapatılmış olan bu bölgelerin Türkiye’nin Müslüman Arap dünyasına açılması engellenerek Türkiye sınırlarına hapsedilmek isteniyor demektir.
ABD ve Rusya Suriye konusunda birlikte hareket ediyorlar. İŞİD’in sahiplendiği Rakka’nın kolay temizleneceği anlaşılıyor…
Türkiye NATO üzerinden bu hareketi bastırmak isteyebilir. Rusya’dan gelen destekle PKK’nın Türk helikopterini düşürdüğü şüpheleri artırmaktadır. ABD Rusya’nın bu yaptıklarına göz yumuyorsa birlikte yapılan önemli antlaşmalar var demektir. ABD Pasifik’te vurulduğu için  ÇİN’i kontrol etmek ve kendi kıtasında hapsetmek istemektedir. Bu sebeple Rusya’nın şimdilik yaptıklarına ses çıkarmamakla Türkiye’nin de kendi sınırlarına hapsedilmesi istenmektedir.
Obama’nın Japonya ziyareti Çin’e karşı Japonya’yı güçlendirme stratejisine bağlanabilir. ABD Orta doğuyu kontrol edebilirse Çin’i bağlayabilir. Bunun için Çin  de Basra- Bağdat(ABD) ittifakına önem vermektedir.
İŞİD 40-45 km gelip yerleşmiş şehirlerimize bomba yağdırıyor; her gün birkaç vatandaşımız ve bölge zarar görüyor; ve fakat mevcut hükümet buna ses çıkarmıyor?.. Neden Rusya ile gerilimi tırmandırtmayalım. Rusya ne der? Diye düşünüyor olmalı?.. Bu arada ABD İŞİD’i resmen destekleyip Fırat’ın batısını da tamamen eline geçirmek istiyor. Arap dünyası ile ilişkilerimiz tamamen kesilecek hale gelirken hükümetin politikalarındaki belirsizlik sürüyor…
Kürt tanımı, Suriye’yi de katarak tanımlamaktadır. Kısaca Suriye içindeki PYD nin desteklendiği Kürtler… İngiltere’nin organizatörlüğünde ABD, Rusya, Almanya, Fransa ve İsrail grubunun gizliden ve açıktan Türkiye’yi kendi çadırına hapsedilerek hem Arap Dünyası ile hem de Türk Dünyası ile bağlantıların tamamen koparılması politikaları yürürlüğe sokulmuş durumda…  
KURULTAY DEVLET BAHÇELİ ve MUHALİFLER

MHP’de, Sn Devlet Bahçeli’nin koltuğa yapışarak gitmemek için bu kadar direnmesi akla bir çok şüpheleri de beraberinde getiriyor.
Aradan geçen on yedi seçim ve Dr. Sn. Bahçeli'nin göreve başlayışının yaklaşık 20. yılı!?.  Ey sayın Başkan! Sayın Bahçeli! Kongre için alınan bu karar, niçin bu kadar gecikti? Niçin bu kadar kalabalıkların sesine kulak tıkıyor ve  ülküdaşlarını saf dışı edebilmek için disiplin olayları ve ihraç işlemlerine başvurmaktasın? Bırakın herkes yarışsın… Bırakın herkes bu partide var olduğunun bilincine varsın… Niçin yarışmamak için bu kadar direnip, şimdi kongre tarihi belirlemektesiniz? Bu kadar direnmek niye?..
Geçirdiğin hangi seçimde, partini tek başına iktidar yaptın? Yaklaşık 80 milyon insanın vebali omuzlarında ağır bir yüktür... Bunu nasıl kaldıracaksınız?..
Size buradan defalarca yazılan yazıları hiç mi okumuyorsunuz?.. Bizzat gönderdiğimiz makalelere de mi bakmak lüzumu hissetmiyorsunuz? Hep gerilerde, hep tökezlemekte hep iktidar dışı kalmak, size utanç vermiyor mu? Yoksa MHP'yi iktidar dışı bırakmak  için mi orada kalma ihtirasınız?.. 
Sayın Meral Paralelci, Sn. Ümit ÖZDAĞ asi, Sn. Sinan OĞAN disiplinsiz, Sn. Koray AYDIN bozguncu... Diğer adaylar da hain olmalı… Size muhalif olan, hemen herkesin bir kusuru var… Peki bu güne kadar size oy verenler kimler? Onların da aklından zoru olmalı?.. Kesin olarak onlara da bir isim bulacaksınızdır.
Lütfen bir iyilik yapın da bu seçimde aday olmayınız. Bu parti kendi kaderini kendisi seçsin. Dünya liderliğine soyunurken ayaklarımıza takılanları ortadan kaldıralım...Saygı ve selamlar... (5 Haziran 2016,  Pazar)  
KAYNAKLAR
1) http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/03/09/20-mart-talimati
2)http://www.dogrulukpayi.com/beyanat/567ba8e230946?gclid=CP_lrJLVjs0CFYHVcgod3iUILg

               4) https://www.google.com.tr/search?q=Devlet+Bah%C3%A7eli+K%C3%BCrs%C3%BCde+sesleniyor%3F&espv=2&biw=1242&bih=606&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwj2-rqcvJDNAhXH7RQKHSq-DV4Q_AUIBygC
                5) http://www.dunyabulteni.net/haber/306119/halk-tarafindan-secilen-ilk-cumhurbaskani-kenan-evrenmis

1

4 Nisan 2016 Pazartesi

BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ (1917 - 1997 Abdullah Çağrı ELGÜN

 BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ (1917-1997)
Abdullah Çağrı ELGÜN
Başbuğ Alpaslan TÜRKEŞ, 1860 Kayseri'nin, Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından, Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince, Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilir.
İlk Yılları
Alparslan Türkeş, 25 Kasım 1917 öğle vaktinde Koyunoğlu ailesinden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocuğu olarak, Lefkoşa'da Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı evinde dünyaya geliyor.
3 Haziran 1933'te ailesiyle birlikte Lefkoşa'dan ayrılarak Limasol'dan kalkan İtalyan Bandıralı   "Viyana" gemisiyle İstanbul'a geliyor.
Askeri Kariyerinin Başlaması
1933'te Lefkoşa doğumlu İzmit Milletvekili Hüseyin Sırrı Bellioğlu’nun tavsiyesiyle  Kuleli Askeri Lisesi’ne  geçici olarak kaydoldu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçince asli kaydı gerçekleşti.
1936, Kuleli Askeri Lisesi, 1938’de de Harp Okulunu bitirdi.   1939'da piyade asteğmeni  ve atış okulu sonrasında teğmen rütbesiyle mezun oldu (P.938-348).[3] 
Refik Yurtsever'in ablasının kızı Muzaffer Hanım ile 5 Eylül 1939'da nişanlandı ve 14 Ocak 1940'ta evlendi. Bu sırada Gelibolu'daki 58. Piyade Alayı 5. Bölük Komutanlığı'na tayin edildi ve BalıkesirBandırma, Edincik, Erdek veMarmara Adasında görev aldı.
1944'te üsteğmen rütbesindeyken Nihal ATSIZ ve Nejdet SANÇAR 'la birlikte "Irkçılık-Turancılık" davasından yargılandı ve 9 ay 10 gün Tophane Askeri Hapishanesinde kaldı. 1945 yılında Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edildi ve 1947'de "Irkçılık-Turancılık" davasından beraat etti.
Alpaslan TÜRKEŞ konuyla ilgili olarak bir konuşmasında: "Irkçılık-Turancılık" davasından beraat edince  "3 Mayıs Günü” heyecanla sokağa fırlayan gençler o günkü iktidarın politikası gereği kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı." demiştir.[5]
Davanın sonuçlanmasının ardından orduya tekrar döndü. 1955'de Harp Akademisi'ni (94.sınıf, Sıra No. 39) bitirdi. Daha sonra ABD'ye gönderildi ve burada Amerikan Harp Akademisi'ni ve piyade okulunu bitirdi.
1955-1957 yılları arasında Washington'da NATO Daimi Komitesi'nde Türk Genelkurmayı Temsil Heyeti’nde görev yaptı. Aynı sırada Uluslararası Ekonomi eğitimi gördü. 1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO Şube Müdürü olarak atandı.
27 Mayıs Darbesi
27 Mayıs 1960'dan kısa süre önce Elazığ'daki birliğinden Ankara'ya atandı ve Albay Talat Aydemir'in önerisiyle Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) alındı. Darbeyi planlayıp yürütecek olan 37 kişilik MBK(Millî Birlik Komitesi) içinde yer aldı. 
Darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 günü radyodan okuduktan sonra, adı sıkça duyulmaya başlandı. 27 Mayıs sonrası Başbakanlık Müsteşarlığı yaptı. Bu dönemde sonradan Adalet Partisi(AP) Balıkesir Senatörü seçilecek Hikmet Aslanoğlu ve Cumhuriyet Köylü Millet Partisi) CKMP Genel Sekreteri olacak Fuat Uluç, Alpaslan Türkeş’in yardımcılık görevini yerine getirdi. Bu dönemde Milli Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılığı sonucu 13 Kasım 1960'da MBK Başkanı Org. Cemal Gürsel bir bildiri yayımlayarak MBK'nin çalışmalarının ülkenin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir duruma geldiğini, bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri ile Millî Birlik Komitesi(MBK) Üyelerinin talepleri üzerine, MBK'yi feshettiğini açıkladı. Yeni oluşturulan MBK'de ise Alparslan TÜRKEŞ'in de içinde bulunduğu ve "14'ler" olarak adlandırılan ve ülkenin, köklü yapısal sorunları çözülmeden, kısa süre içinde yapılacak seçimlerle, iktidarın sivillere bırakılmasını reddeden 14 subaya yer verilmiyordu. Millî Birlik Komitesi(MBK) üyesi Korgeneral Cemal MADANOĞLU'nun inisiyatifiyle gerçekleşen bu operasyonla, söz konusu kişiler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden de emekli edilerek, çeşitli görevlerle yurt dışına sürgüne gönderildiler.
 Alparslan TÜRKEŞ de bu operasyon sonucu Yeni Delhi Büyükelçilik Müşaviri olarak, Hindistan'a gönderildi. Alpaslan TÜRKEŞ , Büyük Elçilik Müşaviri olarak sürgünde iken, Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel 'e, Yüksek Adalet Divanı'nda yargılanan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin hiçbir şekilde doğru olmayacağını açıklayan ve "Millî Yol"dergisinde yayınlanan, mektubunu gönderdi.
25 ay kadar sonra, 23 Şubat 1963'te Gümülcine'den yurda döndüğünde, burada kalabalık bir "Milliyetçi Topluluk" tarafından karşılandı.
Siyasi Hayata Girişi
 (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Dönemi)
Gökhan Evliyaoğlu'nun  Adalet Partisi'ne katılma yolundaki teklifini reddeden TÜRKEŞ , milliyetçi çevreleri bir araya getirmek için 2 Mayıs 1963'te Türkiye Huzur ve Yükselme Derneği'ni kurdu. Darbe hazırlığı yapan Talat Aydemir - Fethi Gürcan ikilisiyle temas kurdu. Ancak Talat Aydemir'le anlaşamadı. Bunun üzerine darbeyi hükümete haber verdi. Kendisi de darbe girişimi nedeniyle yargılandı, ancak darbeyi hükümete duyurduğu için beraat etti. Alparslan TÜRKEŞ , sürgünde olduğu dönemde 14'lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965'te, 14'lerden DÜNDAR TAŞERAhmet ErMuzaffer ÖZDAĞRıfat BAYKALMustafa KAPLAN gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi - (CKMP)'ne girerek fiilen siyasi hayata atılmış oldu.
1965'te bu partinin, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi - (CKMP) başkanı oldu. Uzun tartışmalardan sonra, parti tüzüğünde  9 Işık Doktrini yer aldı. TÜRKEŞ , bu dönemde kendisini sevenler tarafından Başbuğ ilan edildi. Aynı yıl Ankara'dan milletvekili seçildi. 6-8 Şubat 1969'da Adana'da yapılan olağanüstü kongrede CKMP adı Milliyetçi Hareket Partisi ve Terazi olan amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirildi. BAŞBUĞ Alpaslan TÜRKEŞ , 1966 yılında cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Cevdet SUNAY karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti.
1969 ve 1973 yıllarında Adana Milletvekili olarak parlamentoya seçildi. 1974'te ilk eşi Muzaffer TÜRKEŞ 'i kaybetti. Bundan iki yıl sonra 1976'da Seval TÜRKEŞ'le evlendi.
1975 Sonrası Dönem ve 12 Eylül
1975'ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükümetlerinde, Başbakan Yardımcılığı görevinde bulundu. Bu dönemde, Sağ ve Sol Çatışmaları arttı. Yetkililerin elinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin, şiddetin esas kaynağı olduğuna dair kanıtlar vardı.
Cumhuriyet Savcısı, kapsamlı bir soruşturma yapmak istiyordu; ancak mevcut hükümet, buna izin veremiyordu; çünkü bu rolün açığa çıkarılması, koalisyonun dağılması anlamına geliyordu. Demirel bunu düşünmek bile istemiyordu. 
12 Eylül darbesi sırasında Milli Güvenlik Konseyi Başkanı, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan TÜRKEŞ'in de teslim olmasını, aksi takdirde suçlu durumda olacağını belirten bir bildiri yayınladı.[5]  12 Eylül Darbesi’nden sonra 9 Nisan 1985'e kadar 4,5 yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan TÜRKEŞ, bu davadan da beraat etti.[6]
12 Eylül Sonrası Dönemi
1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi'ne girdi ve aynı yıl, yapılan olağanüstü kongrede Genel Başkanlığa seçildi.1991 genel seçimlerinde Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile seçim ittifakı yapan MÇP lideri Türkeş, Yozgat Milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi. Bu sırada 1992'de 12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin, eski adlarını alması hakkında Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan değişiklikle MÇP'nin ismi de 1993 yılında MHP olarak değiştirildi.  1995 genel seçimlerinde  parlamento dışı kalan TÜRKEŞ, bu dönemde uzlaşmacı bir lider olarak, ülke siyaseti üzerinde en etkili siyasetçi oldu. TÜRKEŞ, 9 IŞIK, başta olmak üzere, siyasî ve tarihî  görüşlerini içeren kitaplar yazdı.
Ailesi ve Ölümü
İlk evliliğini, 1940 yılında, Muzaffer Hanım ile yaptı. Muzaffer Hanım 1974 yılında ölünce, arkasında (5)beş çocuk bıraktı.
Ayzıt,
Umay,
Selcen, XXIII. Dönem Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş ile evlidir.
Sevenbige (Çağrı), Çağrı Saraç Türkeş
 XIII.XXIV. ve XXIV. Dönem Ankara Millet Vekili ve  63. Türkiye Hükûmeti Başbakan Yardımcısı Türkeş'in
ikinci evliliğini, 1976 yılında, Seval Hanım ile yaptı. Bu evlilikten de:
Ayyüce,
Ahmet Kutalmış,  XXIV. Dönem AKP’den İstanbul Milletvekili idi.

Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşama veda etti. Kabri, Ankara Beştepe'de bulunmaktadır.
Sağlık Kontrolünden Dönmüştü.
Ölümünden bir hafta önce Almanya'da sağlık kontrolünden geçen Alparslan Türkeş, 3 Nisan Perşembe günü saat 23.00'te yurda döndü. 4 Nisan cuma sabahı karayolu ile Amasya'ya giden Alparslan Türkeş. burada Milliyetçi Hareket Partisi'nin il kongresine katıldı. Daha sonra Ankara'ya dönen Türkeş. akşam yakın dostu işadamı Burhanettin Kaya'nın kızı Burçak Kaya'nın Hilton Oteli'ndeki nişan törenine katıldı. Türkeş’e Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı da eşlik etti. Nişanda oğlu Tuğrul Türkeş ve Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ile ayni masayı paylaşan Türkeş, Burçak Kaya ve Özcan Haçıoğlu'nun yüzüklerini taktı. Yüzüklerini bağlandığı kurdeleyi bir süre kesmeyen Türkeş nişanlılara. "Şimdi bu kurdeleyi kesmeyeyim de hiç ayrılmayasınız" diye şaka yaptı.
Evine Dönerken Rahatsızlandı
Türkeş, nisan töreninden evine dönerken saat 22.30 sıralarında aniden rahatsızlandı. Yanında bulunanlara " Arabanın camını acın, daraldım" diyen Türkeş'in bu sırada yüzü sarardı ve nefesi sıkıştı. Bunun üzerine evinin yakınındaki Çankaya Hastanesi'ne götürülen Türkeş'e buruda kalbi güçlendirici iğneler yapıldı, masaj ve sok tedavi uygulandı. Ancak bu müdahalelerin sonuç vermeyince Türkes, Bayindir Tıp Merkezi'ne götürüldü. Bu sırada yanında doktorlar ve oğlu Tuğrul Türkes bulundu
Çabalar Sonuç Vermedi
23.15'te Bayındır Tıp Merkezi'ne ulaştırılan Türkeş'in kalbine, acil serviste masaj yapılırken, sok tedavi uygulandı. Bayındır Tıp Merkezi Acil Servis Nöbetçi Doktoru Sertaç Yıldırım, "Geldiğinde kalbi tamamen durmuştu, masaj ve şok tedavi uygulandı. Bir ara kalp yeniden çalışır gibi oldu. Sonuç alamayınca yoğun tedavi merkezine kaldırdık. Ama sonuç alamadık, diye konuştu.
Ölüm Haberi Üzüntü Yarattı
Türkeş'in ölümüyle ilgili haberlerin duyulması adeta şok etkisi yaptı. Yüzlerce kişi Bayındır Tip Merkezi'nin çevresinii doldururken, gazete ve televizyonlarin telefonları kilitlendi. Hastane önünde bekleyen kalabaklikla birlikte tüm Türkiye, Türkeşin sağlik durumuyla ilgili net bir bilgiye sahıp deyildi,Türkeşin sağlik durumuyla ilgili resmi açıklamanın gecenin geç saatlerine kadar yapılmaması, hastane önünde meraklı ve üzüntülü anlar yaşanmasına neden oldu... Hastaneye akın olmasi nedenıyle Tuğrul Türkeş, ülkücüleri sakinleştirmeye çalişti. Ancak Başbuğ'un sağlığından endişe tüm yüzlerde gözleniyordu
Geniş güvenlik önlemleri
Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu sırada polis geniş güvenlık önlemleri alarak, hastane içine giren partilileri dışarı çıkardı. Çevik Kuvvet hastane çevresini ablukaya aldı. Başbuğ'un dava arkadaşları istiklal Marşıni söyleyip. tekbir getirirken. "Başbuğ Türkeş" şeklinde sloganlar attı. Hastane bahçesinde herkes birbirini bilgilendirmeye çalışırken, parti yöneticileri de kalabalığın dağilmasi için buyük gayret gösterdi.
Resmi Açıklama
4.5 saat sonra Saat 22.45 te hayatini kaybeden Türkeş'in ölümüyle ilgili resmi açıklama yaklaşik 4.5 saat sonra yapıldı. Türk dünyasının büyük lideri esir Türk Cumhuriyetlerinin yıllarca umudu olan Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefati Ülkü Ocaklari Genel Başkanı Azmı Karamahmutoğlu saat 03.10'da gazetecilere ve çevrede bekleyen ülkücülere Türkeş'in ölüm haberini açıklayan oldu. Sözlerine "kolay değıl" diyerek başlayan Azmı Karamahmutoğlu çevreden "Açıklayın" sesleri yükselince, ağlarak "Zamani değildi Türk milletinin başı sağolsun" şeklinde konuştu
Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Bu acı haber Alparslan Türkeş in yıllarca büyük emek verdiği evlatları üzerinde büyük acı yarattı... Bunun uzerine hastane önünde bekleyen kalabalık "Başbuğlar ölmez ", "Ya Allah Bismillah. Allahuekber" dıye sloganlar atmaya başladi Bazıları gözyaşlarini tutamazken. bazilari kendilerini yerlere attı. Bu arada MHP Başkanlık Divanı üyeleri de haberi alır almaz Bayındır Tıp Merkezı'ne geldi Öte yandan hastaneye gelenler arasında çok sayıda politikacı da vardı. Hastaneye ilk gelenler; DYP'li Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu ile Osman Bölükbası oldu. Ardından Anavatan Partisi istanbul milletvekili Bülent Akarcalı. Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, milletvekilleri Ayvaz Gökdemir , Zeki Ertugay. Refah Partili Bakanlar Gürcan Dağdas. Recai Kutan. İsmail Kahraman ve RP'lı milletvekili Metin Işık, Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne atanan Kemal Çelik ile Ankara Büyukşehır Belediye Başkani Melih Gökçek hastaneye geldi.
Tarihî Bir Şahsiyet
Doğru Yol Partisi Genel Başkanı. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, MHP Genel Başkanı Alparslan Tüıkeş'ın ölüm haberini alır almaz, istanbul'daki programını yarıda keserek, saat 02.15'te Ankara ya gitti. Ankara'ya hareketinden önce Atatürk Hava Limanında bır açıklama yapan Tansu Çiller. "TÜRKES tarihi bir şahsiyettir. Daha durum netleşmemiştir. Ancak hemen gidip görmek istedik. Çok üzgünüz Meclis'le bulunduğumuz süre içinde oldukça uyumlu çalışmalarımı olmuştur. Gerçekten de büyük üzüntü duyduk." diye konuştu. Çiiler'e DYP İstanbul İl Başkanı Celal Adan da eşlik etti.
Türk Siyasetinin Ona İhtiyacı
MHP Lideri Türkeş'in ölüm haberi siyasi çevreleri de derinden etkiledi. Onun ölümünün ardından görüş ve düşüncelerini dile getiren siyasetçilerin hemen hemen hepsi. Türk siyasetinin kendisine daha ihtiyacı olduğunu dile getirdiler. Siyasetçiler söyle dediler:
Sanayi Bakanı Yalım Erez: "Allah rahmet eylesin."
Sağlık bakani Yıldırım Aktuna: "Türk siyasetine uzun yıllar hizmet etmiş bir politikacıydı."
Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan: "Bir fikrin simgesiydi. Karizmatik bir liderdi 1960 sonrasına yön vermiş bir liderdi. Bugünlerde ölmemeliydi."
Devlet Bakanı Nevzat Ercan: "Türk milliyetçiliği açısından çok önemli bir şahsiyetti."
DYP Milletvekili Mehmet Ağar: "Allah rahmet eylesin. Türk siyasetinin en kritik döneminde kaybettik. Siyasetin kendisine daha ihtiyacı olduğu bir dönemde kaybettik. Çok üzüldüm."
DYP Milletvekili Köksal Toptan "Gerçekten üzgünüm. Türk milliyetçiliği iyi yetişmiş önderini kaybetti. Türk siyasetine olduça lazım olacağı bir dönemdi."
Devlet Bakanı Salim Ensarioğlu. DYP Genel Başkan Yardımcısı Rıza Akçalı ve DYP Genel Sekreteri Nurhan Tekinel de Türkeş'in ailesi ve yakınları ile MHP camiasına başsağlığı dileğinde bulundu.
Son Yolculuk
Alparslan Türkeş için 8 Nisan Salı günü düzenlenen cenaze törenine 4-4,5 milyon kişilik katılım oldu. Alparslan Türkes'i son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen MHP'liler, gerek yurtiçinden gerekse yurtdışından Ankara'ya akın ettiler.Türkes'in cenazesine katılmak için gelenlerin yoğunluğu ve nisan ayı olmasına rağmen ani olarak bastıran kar yağışı nedeniyle 8 Nisan günü sabaha karsı Eskişehir, Samsun Konya ve İstanbul yolları tıkandı. Tören için başkente yaklaşık 9 bin araç geldi.
Üç Ayrı Yerde Yapılan Tören
Türkeş için üç ayrı cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni için ilk toplanma Türkes'in naaşnın bulunduğu Bayındır tıp Merkezi önünde oldu. MHP yetkilileri ve binlerce partili, Türkes'in naaşını almak bildirilen saatten çok önce Bayındır Tıp Merkezi'nde toplanmaya başladı. Ankara dışından gelen araçlar, 8 Nisan sabahı saat 03.00'den itibaren Bayındır Tıp merkezi önünde ve çevresinde toplandılar.Bayındır Tıp Merkezi'nin Eskişehir yolu üzerinde bulunmasından dolayı, kente bu istikametten gelen yollar saat 05.15'te tamamen trafiğe kapandı. Türkes'in oğlu Tuğrul Türkeş, saat 07.30'da hastaneye gelerek, babasının başucunda bir süre dua okudu. Türkes'in Türk bayrağına sarılı naası. saat 8.30'da Bayındır Tıp Merkezi morgundan alındı. Naaş. kırmızı-beyaz karanfillerle Türk bayrağı motifi seklinde süslenmiş bir cenaze arabasına kondu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenecek törene götürülmek üzere yola çıkarıldı.
Törende Yoğun İzdiham
Saat 08.45'te yola çıkan Türkes'in cenaze arabası, yoğun izdiham nedeniyle, 100 metre ilerideki Eskişehir yoluna ancak 35 dakika sonra saat 09.20'da çıkabildi. Bu sırada cenaze kortejine Devlet Bakanı Bekir Aksoy ile DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar da katıldılar. Cenaze kortejinin önünde bir partili tarafından taşınan Türkes'in posteri yer aldı. Bu arada taşınan pankartlarda, "Ruhun şad olsun Türk'ün gerçek Başbuğ'u", "Türkeş gibi lider yüzyılda zor çıkar.". "Başbuğlar ölmez, yüreklerde yaşar.", "Mekanın cennet olsun Bilge Başbuğ", "Yüce Başbuğ, ülkün ile yaşayacaksın", "Türk eşsiz, Türk emsalsiz. Türk ne yapar Türkeş'siz", "Türk-İslam aleminin başı sağolsun" yazıları dikkat çekti. Sık sık "Başbuğ Türkeş" sloganı atıldı.
Yoğun izdiham nedeniyle doğabilecek sağlık sorunlarının giderilebilmesi amacıyla cenaze kortejinin önünde Sağlık Bakanlığı ve Kızılay'a ait 5 ambulans hazır bulundu. Ülkü Ocaklarına ait bir araç da kortejin en önünde polis araçlarıyla birlikte yürüyüş yolunun önünün açılmasına çalıştı. Cenaze korteji İnönü Bulvarı boyunca yolun her iki tarafındaki MHP'li gençlerin oluşturduğu güvenlik çemberi arasında ilerlerken. Bursa İl Başkanlığı'na ait bir araçtan da sürekli olarak, "provakasyonlara karsı dikkatli olunması" yönünde uyarı anonsları yapıldı.
Kortej, tekbir sesleri ve gözyaşları arasında ilerledi
Tuğrul Türkeş, Devlet Bakanı Bekir Aksoy ve DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar ile bazı partililer, cenaze aracının arkasında. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu ve diğer yöneticiler ise aracın önünde yürüdüler. Tekbir sesleri ve gözyaşları arasında ilerleyen cenaze korteji; Bayındır Tıp Merkezi ile Meclis arasındaki yaklaşık 4 kilometre mesafeyi, 3 saatte alabildi.
İlk Tören Meclis'te
Alparslan Türkeş için ilk tören Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlendi. Buradaki törene, Türkeş'in eşi Seval Türkeş, büyük oğlu ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, ile diğer çocukları katıldı. Meclis'teki törene Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller de katıldı. Tansu Çiller Türkeş'in ailesine başsağlığı diledikten sonra, bir süre Türkeş'in yakınları arasında durdu. Daha sonra da Bakanlar Kurlu için ayrılan yere geçti. Meclis'teki törene ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal. DSP Lideri Bülent Ecevit ve diğer partilerin yetkilileri de katıldı. Törende Türkeş'in özgeçmişinin okunmasının ardından bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Cenaze MHP Genel Merkezi'ne Doğru Yola Çıkarıldı
Türkeş'in cenazesini taşıyan araç Meclis'teki tören sonrasında saat 11.15'te Çankaya kapısından çıkış yaparak, kortejin önüne alındı ve MHP Genel Merkezi'ne yöneldi. Türkeş'in naaşı cenaze arabasına konduktan sonra Tansu Çiller, Türkeş'in ailesine Çankaya kapısına kadar eşlik etti. Meclis'ten parti merkezine doğru yürüyüş sırasında kortejdekiler tarafından tekbir getirildi, "Başbuğ ölmedi kalbimizde yaşıyor" sloganları atıldı. Cenazenin MHP Genel Merkezi'ne getirilmesinden önce görevliler tarafından vatandaşlara, Türkeş kokartları ve üzerinde "Başbuğ Ölmez" yazılı Türkeş posterleri dağıtıldı. Bu sırada genel merkez önünde siyasi içerikli sloganlar atan gençler, parti yöneticilerinin uyarılarıyla susturuldu.
İkinci Tören Genel Merkez'de
Kortej saat 11.45 sıralarında MHP Genel Merkezi'nin önüne ulaştı. Cenaze burada yolun her iki tarafında toplanan partililerce tekbir sesleriyle karşılandı. Binaların pencerelerinden ve yolda bekleyenler tarafından cenazenin üzerine karanfiller atıldı. Cenazenin gelişi sırasında "Başbuğ ölmedi, kalbimizde yaşıyor" sloganları atılarak, tekbir ve salavat getirildi. Parti genel merkezi pencerelerinden de cenazeyi taşıyan araç üzerine spreylerle gül suları sıkıldı.
Bizi affet Başbuğ!..
Genel Merkez önündeki törende bir konuşma yapan MHP Genel Sekreteri Koray Aydın, herkesin anasını, babasını, yakınını kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek, bugün acıların en büyüğünü tattıklarını, "Başbuğlarını kaybettiklerini" söyledi. Türkeş'in kendilerine verdiği ülkücü kimliğin hakkını ödeyeceklerini bildiren Koray Aydın, "Başbuğum, bugün genel merkez önünde ebedi istira-hatgahınıza uğurlamak için toplandık. Seni başbakan olarak uğurlayamadık. Bizi affet. Sana söz veriyoruz. Hepimiz birlik ve dayanışla içinde olacağız, türk milleti ve türk dünyasının başı sağolsun," şeklinde konuştu. Cenaze töreni sırasında kalabalıkta ve parti genel merkezinde çok sayıda kişinin gözyaşlarını tutamayarak ağladıkları görüldü. Koray Aydın'ın konuşmasının ardından Alparslan Türkeş'in ruhu için Kur'an-ı Kerim okunarak dua edildi.
Türkeş'in cenazesi, saat 12.00'de Kocatepe Camii'ne götürülmek üzere Genel Merkez önünden hareket etti. Parti genel merkezindeki cenaze törenini İstanbul eski Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu bina içinden izledi. Bu arada Türkeş'in kızları Selcen ve Sevenbige'de Parti Genel Merkezi'ndeki törende hazır bulundular.
Son Tören Kocatepe'de
Cenaze namazının kılınacağı Kocatepe Camii, saat 11.00'den itibaren törene katılmak için gelenlerle dolmaya başladı. Cami avlusunda bekleyenler Türk bayrağı ve MHP bayrağı taşıdılar. Camiide sürekli olarak Kur'an okundu ve dışarıya da hoparlörle yayın yapıldı. Cenaze töreni dolayısıyla cami çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Tören için camiye gelenler, üstleri aranarak içeri alındı ve ambulanslar hazır bekletildi. Cami avlusunda birikenlerin musalla taşı çevresine yaklaşmasına izin verilmedi. Önlem alan polis, protokol için katafalk çevresinde boş bir alan kalmasını sağladı. Partili görevliler de polisin bu yöndeki çabalarına destek verdiler.
Cami Avlusu Hınca Hınç DoluyduMHP Genel Merkezi ndeki törenin ardından saat 12.00'de Kocatepe Caınii'ne yönelen kortej, yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşün ardından camiye ulaştı. Cenaze burada yaşanan izdiham nedeniyle bir süre protokol kapısı önünde bekletildi. Daha sonra cenaze aracından alınan Türkeş'in naaşı. eller üzerinde Kocatepe Camii'ne taşındı ve musalla taşına konuldu. Caminin ana kapısı protokol girişleri için saat 11.30'dan itibaren kapatıldı. Dini tören için çok sayıda bakan, milletvekili, bürokrat ve sivil toplum örgütü yöneticisinin camiye geldiği görüldü. Cami avlusuna sığmayan vatandaşlar, çevre alan ve sokakları da doldurdular.
Başbuğun Son Yolculuğuna Yoğun Katılım
MHP Genel Başkanı Türkeş'in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Basşbakan Necmettin Erbakan ve diğer ricaliyenin camiye gelişleri sırasında çevredeki kalabalık nedeniyle sıkışıklıklar yaşandı. Cumhurbaşkanı, başbakan ve diğer protokol mensupları ana kapıdan itibaren oluşturulan polis kordonu arasında tören alanına alındılar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, saat 12.55'le Başbakan Necmettin Erbakan, saat 12.50, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller saat 12.58'de Kocatepe Camii'ne geldiler. Süleyman Demirel, Türkes'in eşi Seval Türkeş, oğlu Tuğrul Türkeş ve diğer çocuklarına başsağlığı diledi.
Necmettin Erbakan da Tuğrul Türkeş'e taziyelerini ilettikten sonra camiye girerek, öğle namazını kıldı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ise, camiye geldikten sonra doğruca Türkeş ailesinin bulunduğu yere gitti. Çiller, Seval Türkeş'e taziyelerini bildirdi. Alparslan Türkeş'in naaşınının öğle namazından sonra yoğun kar yağışı nedeniyle biı süre için konulduğu katafalktan alınarak, musalla taşına yerleştirilmesi sırasında çok büyük bir izdiham yaşandı.
Cenaze namazını kıldıracak olan Mehmet Nuri Yılmaz, musalla taşının yer aldığı bölüme geçebilmek için büyük çaba sarfetti. Diyanet İşleri Başkanı'nın ardından Cumhurbaşkanı Demirel ile diğer protokol da büyük güçlükle musalla taşının bulunduğu bölgeye ulaşabildiler. İzdiham nedeniyle cenaze namazı için güçlükle saf tutulabildi. Saf tutulmasında düzenin sağlanmasının ardından cenaze namazı, musalla taşının önünde yüksekçe bir yere çıkan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı.
Tuğrul Türkeş'in Veda Konuşması
Tuğrul Türkeş cenaze namazının ardından babasının naaşı önünde yaptığı konuşmada, Alparslan Türkeş'in Türk neslinin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından, bilge liderlerden biri olduğunu ifade etti. "Kabrin Atatürk'ün kabri karşısında. Kabrinde rahat uyu" dedi. Tuğrul Türkeş şunları dile getirdi:
"Sevgili babacığım, yetiştirdiğin bir evlat olarak, 'Başbuğ, Başbuğ, Başbuğ' diyerek, senin için en anlamlı tarifi yapıyorum. Türk-İslam ülküsünün kurucusu, öncüsüydün, Türk dünyasının kara sevdasıy'dın. Senin izinde yürüyeceğiz.
Son nefesini görev başındayken verdin. Evine bile gidemeden son nefesini verdin. Binlerce, yüzbinlerce insan, bozkurtlar senin bayrağım almış, senin gibi ayakta olmaya talip oldular. Fatih Sultan Mehmetler, Kanuni Sultan Süleymanlar gibi hakka yürüdün. Kabrin Atatürk'ün kabrinin karşısında. Ruhun şad olsun, kabrinde rahat uyu." Namaz sırasında avluda bekleyen ve Çiller'in koluna giren Seval Türkeş'in ağladığı, Çiller'in de gözlerinin dolduğu görüldü. Türkeş'in cenazesi daha sonra polisler tarafından eller üzerinde taşınarak, tekbir sesleri arasında saat 14.00'de cenaze arabasına konuldu. Cenaze karanfil yağmuru arasında toprağa verilmek üzere, Atatürk orman Çiftliği Emek kavşağına doğru yola çıkarıldı. Cenaze namazı sırasında avluya giremeyen kalabalık bir grubun antmezar yerine doğru yürüyüşe geçtiği görüldü.
Ebedî İstirahatgaha Doğru Yolculuk
Türkeş'in naaşı polis kordonu eşliğinde Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı-Kızılay-Gazi Mustafa Kemal Bulvarı güzergahım takip ederek, Atatürk Orman Çiftliği-Emek kavşağındaki mezar yerine götürüldü. Yoğun kar yağışı altında yürüyen kortejdekiler, yaklaşık 7 kilometrelik mesafe boyunca tekbir getirerek, "Başbuğ Türkeş" şeklinde slogan attılar. Bu sırada bir araçtan sürekli olarak Kur'an-ı Kerim okundu. Türkeş'in eşi Seval Türkeş de cenaze kortejine otomobilinden eşlik etti. Bulvar boyunca bazı binalara Türk bayrağı asıldığı görüldü. Bulvar üzerinde MHP Çankaya İlçe Başkanlığı binasından Türkeş'in cenazesini taşıyan aracın üzerine karanfiller atıldı.
Kortejin yürüyüşü devam ederken, anıt mezar yerinde de son hazırlıklar yapıldı. Beştepe'deki mezarlığa aileden ilk olarak Tuğrul Türkeş'in eşi ve çocukları geldiler. Sonra devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek ile Bekir Aksoy anıt mezar alanına ulaştı. Kortej saat 15.45'te anıt mezar alanına geldi. Aynı anda Başbakan Yardımcısı Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, eski politikacılardan Osman Bölükbası da Türkeş'in kabrine geldiler. Ayrıca Kırım-Tatar Milli Meclisi başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'da  cenazeye teşrif etti.
Cenaze bulunduğu araçtan partililerce alınarak, mezar yerine taşındı. Cenazenin anıt mezar alanının girişinden kabre getirilmesi 20 dakika sürdü. Defin için Türkeş'in naaşını tabuttan küçük oğlu ve damadı çıkardılar. Tuğrul Türkeş naaşı mezara indirilirken kabre girerek, babasının cenazesini kendisi yerleştirdi. Türkeş'in eşi ve diğer çocukları da defin sırasında mezarın başında bulundular.
Ölüm Tarihi Yazılmadı
Türkeş'in naaşı saat 16.03'te defnedildi. Granit
mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken, ölüm tarihi boş bırakıldı. Türkiye'nin tüm illeri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırım, Balkanlar ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu. Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in bir süre önce Türkistan'a gittiğinde, Ahmet-Yesevi'nin türbesinden "lazım olur" diye bir çuval toprak getirdiği ve bu toprağın da Türkeş'e nasip olduğu dile getirildi. Buradaki törene Türkeş'in ailesi, Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Devlet Bakanları Namık Kemal Zeybek ve Bekir Aksoy, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, Osman Bölükbası ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Yoğun Güvenlik Önlemi
Görülmemiş bir kalabalığın katıldığı Alparslan Türkeş'in cenaze töreninde güvenliğin sağlanması için 12 bin polis görev yaptı. Bunun yanı sıra MHP Genel Merkezi ve Ülkü Ocakları Derneği, cenazede düzenin sağlanması için 20 bin ülkücü genci görevlendirdi. Kortejin geçeceği yerlerde 3 ayrı bomba ekibi seyyar olarak görev yaparken, 3 helikopter de havadan kontrolü sağladı. Türkeş'in cenazesi Bayındır Tıp Merkezi'nden taşınırken, 4 kilometrelik bir kortej oluştu. Meclis önünde bekleyen büyük bir grup da buradaki törenden sonra korteje katıldı. MHP Genel Merkezi önünde bekleyen grupların da eklenmesiyle, cenazenin Kocatepe Camii'ne götürülüşü sırasında kortej bir kaç kilometre daha uzadı. Kortejin geçişi sırasında Türkeş'in naaşı etrafında 5 ayrı polis kordonu oluşturuldu. Türkeş'in cenaze törenini 8 televizyon kanalı canlı yayın yaparak izleyicilerine yansıttı.
KKTC'de Gıyabi Cenaze Namazı
MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 10 Nisan Perşembe günü gıyabi cenaze namazı kılındı. Gıyabi cenaze namazı Türkeş'in doğduğu evin yakınında bulunan Selimiye Camii'ndeki öğle namazının ardından kılındı. Ayrıca Londra'da Türk-İslam Ocağı tarafından da gıyabi cenaze namazı kılındığı öğrenildi.
Kosova'da Mevlit
Türkeş için Kosova'nın başkenti Priştin'de de bir tören düzenlendi. Kosova Türk Demokratik Birliği (KTDB) tarafından düzenlenen törene çok sayıda kişi katıldı. Törende bir konuşma yapan KTDB Genel başkanı Erhan Köroğlu, Türkeş'in "Turan" ülküsünün Kosova Türkleri tarafından ebediyete kadar sürdürüleceğini belirtti. Kosova Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Orhan Sait de, "Türk dünyasının en büyük çınarını kaybettiğini" ifade etti.Törenin ardından Prişüne Merkez Camii'nde Türkeş için mevlit okutuldu
Ayrıca Selanik, Kırcaali, Üsküp gibi Türklerin çoğunlukta olduğu Balkan illerinde lokmalar döküldü.
ESERLERİ
Milli Doktrin 9 Işık; Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları; İstanbul, 1999.
Dokuz Işık; Berikan Elektronik Basım Yayım;
9 Işık; Hamle Yayınevi; İstanbul
Dokuz Işık ve Türkiye;Hamle Yayınevi; İstanbul
Ülkücülük; Hamle Yayınevi; İstanbul,
12 Eylül Adaleti (!) : Savunma; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1994.
1944 Milliyetçilik Olayı; Hamle Yayınevi;
Modern Türkiye ; İstanbul.
Milliyetçilik Olayları; Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs ve Gerçekler; Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler; İstanbul, 1996.
Ahlakçılık; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Etik (Ahlak Felsefesi), Etik.; Bunalımdan Çıkış Yolu; Kamer Yayınları.
Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler, Anı-Günce-Mektup; İstanbul, 1994.
Bunalımdan Çıkış Yolu; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Dış Meselemiz; Berikan Elektronik Basım Yayım.
İlimcilik; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Kahramanlık Ruhu; İstanbul, 1996.
Temel Görüşler; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1994.
Türkiye'nin Meseleleri; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Yeni Ufuklara Doğru; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1995.
Gönül Seferberliğine; Kamer Yayınları; İst; 1994
KAYNAKÇA
Hulûsi Turgut, Şahinlerin Dansı, ABC, İstanbul, 1995, s.3-14.
Arslan Tekin, Son Başbuğ, Elips Kitap, Ankara, Haziran 2005, s.77-80.
Kenan Evren (Top.938-50) ile sınıf arkadaşıdır. Fakat tanışıklığı yoktu. Turgut, a.e.g, s.23.
Feroz Ahmad, Modern Türkiye'nin Oluşumu, Kaynak Yayınları, Mart 2006, s.199
Arslan Tekin, Son Başbuğ , Elips Kitap, Ankara, Haziran 2005, s.77-80.
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/medya/siteler/mhp/internet_siteleri.html