VATANPERVERLİK BUNU GEREKTİRİR.
(Millet
İttifakı’na)
Abdullah
Çağrı ELGÜN
Ülkenin kötü gidişatına dur deyip çare olmak isteyenler, yanlış yaklaşımlarıyla kötü olanı, daha da kötü hale getirmesinler… Altı partinin bir araya gelmesi “Çok Doğru” gibi gözüküyor olsa bile yanlıştır. Şöyleki:
AKP:
ülkeyi otuz altı (36) etnik gruba bölerken, buna ses çıkarmayan ve onu her
şart ve durumda destekleyen, kendi ilkelerini çiğneyip, hiçe saymış MHP de:
“İllet, Zillet, Şer İttifakı”…vb. gibi ayrıştırıcı, bölen, parçalayan ve ötekileştiren “dil”den vazgeçmediler. Vazgeçmiyorlar…
Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem" amacıyla ortak metin oluşturmak için
toplantı yapan
Millet İttifakı:
Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP),
İYİ Parti,
Saadet Partisi ve bu ittifaka dışarıdan katılan Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi de yanlış içerisindeler… Altı (6) partinin ciddi farklılıkları olabilir; fakat Millet İttifakını geçmiş seçimde bir araya getiren vatan, millet sevdası, altı parti ve diğer katılmamış ve toplantıya çağırılmamışları da bir araya getirmelidir. Türkiye’de İçişleri Bakanlığı verilerine göre: Doksan dokuz (99) parti bulunmaktadır. Parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin toplam sayısı on üçtür (13) . Bu partiler AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, HDP, Memleket Partisi, TİP, DP, BBP, DEVA, DBP, SP, YP ve Zafer Partileridir. Bunun dışında seçime katılma şartlarını yerine getiren on bir (11) parti daha mevcuttur. Bu partilerin dışında ittifak kurmuş MHP, AKP’de seçim kazanılıp icraata başladıktan sonra görüşülecek partiler arasında olmalıdır!..
Çağrıya
katılan bütün partilere fırsat verilmeli, seçim sistemi de derhal değiştirilip
seçim baraj kaldırılmalıdır. Çoğulcu demokraside herkesin söz söyleme ve fikir
beyan etme hakkı bulunmaktadır!.. Bir milletvekili çıkarsalar bile Mecliste,
söz söyleme hakkı olacaktır!..
Buna
rağmen tereddüt ediliyorsa hiçbir partiye resmî bir davet gönderilmez!
Basında, tarih ve saat verilerek davet duyurulur. Mevcut bütün partilere
çağrı yapılır ve toplantıya katılması rica edilir. Böylece resmî bir davete
gerek kalmaz!.. İki veya üç toplantıda bu “İttifak” kenetlenmiş olur.
“Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistemi” samimi olarak düşünülüyorsa, bu mutlak yapılmalıdır!
Bütün partilerin katılımıyla, gönüllerinin ve fikirlerinin alınması yerinde
olacaktır. Mademki ayrıştırıcı değilsiniz. Birlik ve beraberlikten çoğulcu
demokrasiden bahsediyorsunuz, o zaman, mevcut bütün partileri katılımıyla,
halkın güveni tazelenmiş ve tam bir itimat telkin etmiş olunacaktır!..
Burada
bir dönem seksen (80) Milletvekili, şu anda Mecliste de elli altı (56)
Milletvekili bulunan HDP’nin olmaması da ayrı bir açmazdır!.. Siz
siyasî bir teşekkülü, teşkilatı, partiyi, kanunsuz ve terörist olarak mı görüyorsunuz?
Öyleyse bu anlayış, cahilâne bir anlayıştır…
Hem
de Türkiye Büyük Millet Meclisinde aktif görevdeki bir partiyi?..
Öyle
olsaydı, devletin savcıları hakimleri, ne güne duruyor?..
Niçin
hâlâ Mecliste ve kürsüde HDP gürül gürül konuşuyor?..
Hiç
mi kendi kendinize sorgulamıyorsunuz?..
Böyle
olmadığına göre ve Mecliste azımsanmayacak bir vekil sayısına sahip olan HDP,
Türkiye’de bir parti olduğuna göre, biraz içinize sindirseniz daha
iyi olur. Problem varsa problemler, problemden kaçarak değil problemin
içine içine girilerek çözülecektir!..
Özellikle,
Camhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve HDP, bütün partileri
kucaklayacak: AKP gibi: “AKP Kadroları diye söze başlamayıp, milleti
otuz altı (36) etnik gruba”; MHP gibi: “İİllet, Zillet, Şer İttifakı”;
HDP gibi: “Kürt, Açılım, Saçılımı”…vb. ayrılıkçı söz söylemeyecek!..
Bizleri
bu yurtta birleştirip bütünleştiren ve bunca zaman bir zincirin halkaları gibi
kopmaz bağlarla birbirine bağlayan ve bize bir Kurtuluş Savaşı
kazandıran bu milletin, pek çok ortak noktası var!.. İşte bu ortak noktalarımız ile kucaklayarak “İTTİFAK”
oluşturulacaktır. Mutabakat, sözleşme ve şart konulmayacak…
Şartsız,
söz vermesiz, karşılıksız birleşme gerçekleşecek!..
Vatanperverlik bunu gerektirir.
Burada
en önemli görev, “Millet İttifakı”nın AKP iktidarının vurgun, yağma, talan,
vatan ve milleti sömürü düzen ve iktidarına son vermek gibi büyük bir hizmeti
olacaktır!..
Bunun
yanında belki de en önemli görevi: Irk, dil, din, mezhep, ideoloji, cinsiyet,
sınıf ve hayat tarzı gözetmeden kucaklayıp birleştirecekler…
AKP’nin
sürekli söylediği bölücü, ayrıştırıcı: “AKP Kadroları, Cumhur İttifakı,
siyaset ahlâkı yönünden düşük, makam, unvan ve konum itibarı ile bağdaşmayan
seviyeyi düşürücü basında, yayınlarda yer almış söz ve eylemleri ile ülkeyi otuz
altı (36) etnik guruba bölüp deprem ve fay hattı yaratan politikalar dönemini
bitirmiş olacaktır!..
Bu
sayfa bir daha açılmamak üzere kapanacak, Türk milleti, gördüğü bu kötü rüyadan
uyandırılacaktır!.. Bundan sonra da ilimde, fende teknolojide İslâm toplumlarının
gelişmesini engelleyen: Felsefeye, akıl, mantık, vicdan ve bilime aykırı, uygulamalardan
tamamen uzaklaşılacaktır. Çağdaş bilim ve teknoloji eğitimin ve her derecedeki
bilim adamının ilkesi olacaktır!
Hz. Peygamber’in ölümünden bir asır sonra ortaya çıkmış, dört âlim: Ebu Hanife, Ahmet Bin Hambel, Malik Bin Enes, Muhammed bin İdris Eş Şafi î ortaya çıkarak dinde ayrı ayrı uygulamalar ortaya attılar… Bazı Halifeler ise bu dört âlimden birini kabul etmeleri için halkı zorladılar. İmam Gazalî bunu özellikle yaygınlaştırdı: “Tabiyet ve biat kültürünü dillendirdi!” İspanya’dan ses veren İbn Rüşt bu söylem ve inanışlara karşı olsa da sesini yükseltmiş olmasına rağmen: “Felsefe, Akıl, mantık, bilim; Kuran’a aykırı değildir! İnsan, şüpheleri karşısında, düşünür, akleder, soru sorar, yorumlar, ondan mânâlar çıkarır, sorgular!..”, diyordu duyuramadı… “Bu dört âlimden başka hiç kimse Kuran’da, ve Sünnette İçtihad edemez!.. Yani yorum yapamaz! Anlam çıkaramaz! Ahkâm kesemez!..” denilerek Müslümanların ve İslâm ülkelerinin ilim, sanat, keşif yollarının ve kapısının kapatılmasına sebep oldular. O tarihten bu yana ilimin, Hak ve Batılın birbirleri ile savaşı devam etmektedir!..
İşte bu sebepledir ki bugün ve dünün siyasetçileri: Menders: On (10) Yıl, Demirel: Otuz (30) yıl, Özal: on beş (15) yıl, Milliyetçi Çephe: Beş (5) yıl, Erdoğan: Yirmi (20) yıl olmak üzere tamı tamına bizi seksen (80) yıldır “bu anlayış” idare etmektedir... Bu anlayıştan kurtulmak ve Atatürk Cumhuriyeti anlayışını fiiliyata dönüştürmek zamanı gelmiştir.
Gerilim
ve çatışma değil, uyum ve uzlaşma kültürü üzerinden ülkenin geleceğini
düzenlemek istisnasız, ilk önce bütün aydınların, ilim adamlarının, siyasîlerin
ve siyasî parti temsilcilerinin ve en son da bu vatan toprakları üzerinde
yaşayan halkın, en önde gelen, birinci görevi olmalıdır!
Varılacak
bu “Ortak Akıl” ile AKP’nin bugüne kadar vaad ettiği; fakat bir türlü
gerçekleştiremediği: “Hasan Sabah Kalesi’nin Cennet’i” yıkılarak, gerçek
“Cennet Türkiye”ye kavuşmak mümkün olacaktır!..
Bütün bu ileri görüşlülüğü hayata
geçirecek birikim, donanım ve tecrübeye sahip, vatana ve millete sevdalı, adanmış
kadroların, ülkemizde fazlasıyla mevcut olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ülkemize
sevdalı bu adanmışlar, uzlaşma kültürünü inşa etmekte başarısız olmayacaktır!..
Siyasî, ekonomik ve sosyal alanda gerçek anlamda bir şahlanma dönemine geçilecektir!..
Barışarak,
uzlaşarak, ortak akıl, mantık, vicdan ve gayeye emin adımlarla yeniden ulaşmak için
girişilecek çabanın, hayali değil, gerçek anlamda, yeniden dirilişin fiili
olarak şahlanışı yaşanacaktır! Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını doldurduğu
2023 yılını, millet olarak: Dil, din, ırk, cinsiyet ayırımı yapmadan büyük sevinçler,
mutluluklar ve müjdelerle kutlayabiliriz…
Her
bir fert, bu aziz vatana borcu olduğunu unutmamalıdır!..
Bu
vatana borcun var!..
Geleceğimiz
için gelecek nesillerimiz, evlatlarımız ve torunlarımız için bu dilek ve
temennileri gerçek kılmak, her vatan severin boynunun borcudur!..
Avrupa Birliği Temel Şart ve Esaslarını
Getirmek demek: Avrupa’ya teslim olmak demektir! Geçmişte
Osmanlı Türkiyesi bunu yaptı! (Kapitilasyonlar, Islâhat üstüne Islâhatlar.)
Üç
(300) yıl boyunca direndi; fakat çöküşü durduramadı.
Koskoca İmparatorluk sonunda çöktü. Atatürk ve arkadaşları gibi birkaç
vatansever çıkmamış olsaydı, bugün Türkiye’de de olamayacaktık!..
Avrupa
Birliğinin koyduğu Mutabakatta birleşmek demek: II. Abdülhamit Han’ın
yaptıklarının aynısını yapmak demektir!..
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Elini verip kolunu ve bacağını alamamak
demektir!
Avrupa birliği normlarında birleşmek demek:
Esareti peşinen kabul etmek demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Gelecekte, Türkiye’nin olmaması
demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Öcalan’a umut hakkı demektir!
Avrupa birliği normlarında birleşmek
demek: Kıbrıs’ta Maraş’ın Kapatılması
demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Libya’dan Çekilmek demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Mavi Vatanını unut demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Terör Operasyonlarını bitirin demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Akdeniz’de Sondajı Bırakın demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Adaları Yunanistan’a teslim etmek
demektir!
Avrupa
birliği normlarında birleşmek demek: Ayasofya’yı tekraren müze yapın
demektir!
Geçmişte
HDP, şimdi sn. Recep Tayyip ERDOĞAN, sn. Ahmet Davutoğlu, sn. Ali
Babacan: “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum”; “Türk Milliyetçiliği
ile hesaplama zamanı gelmiştir. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma
zamanıdır” demişlerdir. Milliyetçilik, ortak bir aidiyettir. Herkesin üzerinde
yaşadığı vatanını sevmesinde ne sakınca olabilir? Birlikte yaşadığı Milletini
kucaklamasından nasıl gocunulabilir?..
Türk
milleti: Laz’ı, Çerkez’i, Kürt, Türkmen, Avşar; Rum, Ermeni, Yahudi; Arap, Fars
vatandaşları ile yaşadığı vatanında bir bütündür. Huzur, mutluluk ve büyük
sevinçler içinde yaşamayı arzu etmektedir!..
Siyasetçi
ikbal peşinde koşmaz! Siyasetçinin gayesi vatandaşlarına ve vatanına hizmettir.
Bu sebeple: Şartsız, söz vermesiz, karşılıksız birleşme “İttifak”
gerçekleşmelidir!..
Vatanperverlik
bunu gerektirir.