Abdullah
Çağrı ELGÜN
Türk
kahramanlığı, imanı, inancı, azmi ve vatan sevgisi… Türk insanının toprakla
hamurlanıp, pişip, kavrularak çelikleştiği; medeniyetle insan gücünün düello
ettiği bir mekan…
Türkler,
yalnız başına savaştıkları halde, karşısında Haçlılar’ın birleşerek amansız bir
güç oluşturdukları savaş Çanakkale!..
Daha önce de böyle olmadı mı?..
Kanije:
Macaristan’da Drava Nehri’ne akan bir su kenarında kurulmuş Kanije Kalesi’ne hücum edenlerin
başında(1601): Avusturyalılar başta
olmak üzere, Roma, İspanya, Fransız,
Macaristan, Malta ve Papalık kuvvetlerinden
birleşmiş yüz bin (100.000) kişilik bir ordu (Arşidük II. Ferdinand) komutasında,
dokuz bin (9.000) kişilik ihtiyar
kurt, Tiryaki Hasan Paşa’nın komuta
ettiği kaleye saldırıyorlar. Tabii sonuç belli…Türkler Arşidük II. Ferdinand’ın komuta ettiği orduyu
darma dağın ederek dağıtıyor…
Kanije Kalesi |
Preveze’de (28
Eylül 1538): İspanya, Portekiz, Venedik
ve Papa Donanmaları’ndan kurulu elli iki parça (52) kadırga, ile Andredorya, yetmiş parça(70) kadırga ile Venedik Generali, otuz parça(30)
kadırga ile Papa Komutanı, ve on parça(10) kadırga ile Rodos
Hakimi ve sair gönüllü hurda
gemilerle, altı yüzden (600) fazla yelkenli ile tufan gibi sökün etmişlerdi…
Türk
donanması ise sadece ve sadece yüz(100)
parça çektiri gemidir… Bütün bu gemilere rağmen savaş öğle vaktine yakın başlamış ve ikindi vakti namazına kadar sürmüştür…Yanan
ve denizin dibine gömülen kadırgalar arasınd,a Andredorya kurtuluşu kaçmakta
bulmuştur.
Türk
ordularını ille de mağlup etmek isteyen Avrupa,
bu düşüncesinden bir saniye bile olsa vazgeçmemiştir; lâkin bunu yapamadığı
için Evliye Çelebi’nin: “Evliya’nın
Sadaka Vermek İstedikleri” adlı
yazısında belirttiği gibi, Türk ve Müslüman elbiseleri giydirilmiş
robotlar yapıp, çalıştırarak bu komplekslerinden kurtulup kendilerini tatmin
etme yoluna gitmişlerdir.
Plevne’de,
19 Temmuz 1877-10 Aralık1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rus İmparatorluk Ordusunun kuşattığı
Plevne(Bulgaristan), kentinin Müslüman Türk Ordusu tarafından savunulmasıdır.
Slistre’de,
28 Haziran 1854 Topçu Mustafa Ferit Paşa Komutasında on bin (10.000) civarında
bir kuvvet vardır. Kırk bin (40.000), kişilik Rus Ordusu’nu, 28 Temmuz 1828’de
perişan etmiştir. Bu savaşta Türkler’den üç bin (3.000) şehit verilmiş; Ruslar’dan
on beş bin (15.000) asker öldürülmüştür. Çaldıran, Mohaç, Niğbolu, Kosova,
Varna; Kocatepe, Tınaztepe, Dumlupınar,Sakarya, Büyük Taarruz; Afyonkarahisar,…vb.
zaferlerimiz anlatılmakla bitmez… Çinliler’in meşhur bir sözü vardır: “Bir
Tümenin karşısına bir kişi çıkıp da meydan okuyor ve sizinle savaşıyorsa, hiç
süphesiz ki o Türk’tür!..." der.
Silitre Kalesi |
“Hasta Adam”
ilan edilen Müslüman Türk devletin, emperyalist Avrupa’ya hadlerini bildirdiği
gündür. Dünyanın hemen her yerinden en güçlü insanlarından toplanan ordularla
ülkeye saldırıyorlar. Bu dönemin manevî kahramanı Âkif manzarayı şöyle
sergiler:
“Eski dünya, yeni dünya, bütün
akvam ı beşer;
Kaynıyor:kum gibi tufan gibi,
mahşer mi mahşer!...
Yedi iklimi cihanın duruyor
karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun
Kana’da.
Çehreler başka, lisanlar, deriler,
rengarenk.
Sade bir hadise var ortada:
Vahşetler denk!..”
Manzara
korkunçtur! Seddülbahir, Arıburnu, ve
Kumkale adeta kan gölü haline dönmüştür. Mehmetçik’te açlık, sefalet ve
hastalığa rağmen korku yoktur. İnsanlar kenetlenmiş, kendi dertlerini
unutmuşlardır. Birbirlerine:
Hanümanlar sönüyor, zelzele yalnız
bana mı?
Ortalık can çekişirken açamam ben
yaramı” diye seslenmektedirler. İki yüz elli bin(250.000)
münevver insanımızın, coşkun bir sel gibi taşıp gittiği Çanakkale Muharebeleri’nde, ham hayalin peşinde koşan Avrupalılar emellerine
erişememişlerdir. Bundan sonra da erişmeleri mümkün olmayacaktır.
Konuyu
Âkif’in şiiriyle noktalamak isterken aziz şehitlerimizi bir defa daha rahmet
minnet ve saygıyla yad ediyor ve aziz hatıraları önünde bir kez daha
eğiliyoruz.
“ Ey bu topraklar için toprağa
düşmüş asker!..
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı
değer…
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
tevhidi.
Bedr’in aslanları; ancak bu kadar
şanlı idi!..”