DAVA İÇİN AND İÇTİK
Abdullah Çağrı ELGÜN
Teröristler, Ağrı’da
Suveren Karakolu ve Şırnak’ta Polis Karakolu’na Roketatarlar ve “Likit” yüklü tankerlerle saldırıyor, kaçarken
de boş durmuyor; bomba yüklü araçları karakola sürüyorlar. Yollarda Otuz adet
iş makinesi yakılıyor.
Mardin, Hakkari, Van, Batman,
Diyarbakır’da sokaklar dehşet saçarken,“Mardin, Batman, Diyarbakır’da açılmış
petrol kuyuları” dökülen betonlarla kapatılıyor. Petrolün, benzinin
ucuzlaması istenmiyor mu? Terör dolayısı ile Keban Barajından daha büyük, yirmi
baraj inşaatı süikast girişimleri ile karşı karşıya olup, güvenlikleri risk
altındadır…
Çözüm Süreci Koordinasyon Toplantısı
Çözüm Süreci Koordinasyon Toplantısı
“PKK 2013’ten sonra gücüne
güç kattı.” diye bizzat, “Çözüm Süreci Koordinasyon Toplantısı”na katılan
Beşir ATALAY, başbakan sayın DAVUTOĞLU, ve Başbakan Yardımcısı ARINÇ haykırıyor.
“Silahlar
susturulmadı.” diyorlar. Başbakan Yardımcısı ARINÇ: “Biz Güvenlik
Güçlerine müdahale etmeme emri verdik.” diyor.
Elinde silahı ile
maskeli teröristleri, ilgililer görmemezlikten
geldi.Yetkilileri umursanmayan teröristler, askerimizi, polisimizi,
doktorumuzu, öğretmenimizi kurşunlamaya başladılar. Buraya kadar gelinen
noktada, terör için tedbiri elden bırakanlar, “Çözüm Süreci” politikaları ile
teröriste “Terörist
Diyemeyenler”in hepsi, bugün gelinecek noktayı hesap dahi
etmemişlerdi…
Şehit ailelerinin acısı
ve infialinden dolayı, şehit yakınlarının suçlanması anlamsız oluyor. Ne de
olsa acı içindedirler; ve büyük şuur kaybı yaşıyorlar… Hakaretten
tutuklanmaları insafa sığmaz… Bu tür olaylar için milletten “Özür Dilemek”
gerekirken tutuklanmaları akla mantığa sığmaz… “Biz sizlerin evlatlarınızı koruyamadık,
onu yaşatamadık, bizi affedin…” demeleri beklenilen yetkililer:
ağlayanlara, bağırıp çağıranlara “Ölülerinize ağlamayın!.. Bağırıp çağırmayın, konuşmayın!
Hatta sessiz kalmanız, susmanız, çok daha hayırlıdır.” demek ve şehit
yakınlarının hapsedilmesi, haklarında
soruşturma açılması, hangi insafla bağdaşır?..
İmralı, Olso, Dolmabahçe, Kandil
Mevcut hükümet on dört
yıldır, tek başına iktidardadır... Terör ve anarşi dindi mi? İmralı, Olso,
Dolmabahçe, Kandil’de terörist
veya uzantılarıyla, Devlet Yöneticilerinin bunca görüşmelere rağmen, elle tutulup gözle görülen bir çözümüm
olmadığı apaçık ortadadır.
İŞİT’e gönderildiği
iddia edilen silahların yakalanması üzerine, bu tırlar ile ilgili konuşan sayın
Başbakan ve sayın Erdoğan’ sorulduğunda: “İnsanî yardım yapılıyor.” denilmişti. İnsanî
yardım olmadıklarını “Cumhuriyet ve Bugün Gazeteleri” dün ortaya
çıkardı. O zaman kim yalan söylüyor?..
Bir Bakan: “10 Ağustos’ta
başkan seçilebilseydi, bu terör olmazdı.” diyor. Her şey bir bakıma “başkanlığın gerçekleşmemesine” bağlamağa
çalışılıyor. Bu terörün hortlaması ve birden bire ortaya çıkması, AKP’nin tek
başına iktidara gelememesine bağlanıyor. Buna kim veya kimler inanacak? AKP
zaten on dört yıldır iktidarda ve devleti tek başına o yönetiyor. Bir kusur var
ise bu işi yıllardır düzeltememiş, kusurlu yapmış olduğu en yetkili ağızlarca
da yanılgıları ortaya konulan yetki sahipleri olmalıdır.
7 Haziran sonrası bir tuhaf olaylar sarmalında boğuluyoruz.
Ne kazanan muhalefet ne de kaybeden iktidar, ihtiraslarından vazgeçmek, ödün
vermek istemiyor. Bu arada terör vatan evlatlarını vurdukça vururken, her
türdeki yağmayı, etrafa korku salmayı, yol kesmeyi, vergi toplamayıbarajları
kundaklamayı, iş makinelerini yakmayı, sürdürüyor.
İktidarda olanlar ise “Beğenmedim!
Olmadı! 420 Vekil İstiyorum. 400 Vekil istiyorum!. Tek başına iktidar istiyorum.” , “Tek Yol Seçim!”
denilerek, “seçim” işaret ediliyor; ve bütün senaryolar oynanarak nihayet, seçime gidiyor.
Birbirleri ile yan yana gelemeyen CHP,
MHP, HDP ne yapıyor?.. Seçim sonrası ne
olacak?.. Seçimde kaybeden veya kazanan partiler mi devlet, millet mi olacağı
belli olacak?
SAVAŞIN GETİRDİĞİ GÖÇLER
Suriye’de Irak’ta
yaşananlar, yeni göç yolları oluşturdu. Üç ay süren yolculuk sonrası göçmenler,
Avrupa’ya bin bir meşakkat içinde ulaşıyorlar. Bunlar, Sırbistan’da on beş gün
bekliyorlar. Oradan da Avrupa’nın bir çok yerlerine geçiyorlar.
Bu göçmenlerden Türkiye’de
iki milyon
sığınmacı var. Avrupa’da 100 bin.
Iraktan 3.6 milyon, Suriye’den 7.3 milyon sığınmacı
yerlerinden ayrılmış olduğu haberler arasında yer alıyor…
YÜZDE ATMIŞLIK BLOK
CHP Başkanının ikide
bir dillendirdiği yüzde atmışlık blok, gerçekte var olduğunu, kendisi
karşısında AKP’nin yetersiz kaldığını ortaya koydu. Zaten olay ve durumlarını önceden sezen AKP, bugünkü hali ve veya koalisyon ile bir
yol alamayacağını gördüğünden, asla koalisyona yanaşmadı… İlle de “Tek başına
iktidar” dedi.. Eğer bunlardan biri ile koalisyona girmiş
olsaydı başına nelerin gelebileceğini biliyordu…
CHP, MHP, HDP nin “Geçici Hükümet”in
Yemin Töreninde ortaya koyduğu iradeyi başlangıçta gösterebilselerdi AKP Meclis
Başkanı’nı alamayacak, Geçici Hükümeti kendi başkanlığında kuramayacak, MHP’den
TÜRKEŞ’i transfer edemeyecek, HDP vekillerine bakanlık kısmet olmayacak; veya
bekli de bu güne gelinmeyecekti. Belki de iktidar bütün bunlara rağmen yine de iktidar
insiyatifini elden bırakmayacak bugünkü gibi veya daha değişik kaoslarla karşı
karşıya kalacaktık.
AKP’nin neden seçim istediğini, Geçici Hükümet’in “Yemin
Töreninde” ortaya çıkan
olaylar gösterdi… Bu durumların sorumluları kim?... HDP li vekilleri Meclise
taşıyan önce CHP, sonra da yani bugün de HDP’yi Meclise taşıyan AKP’dir. Dağdan
inin siyaset yapın, Meclise girin denildi… Adamlar girdiler… Ne oldu?!.. Koca
bir “HİÇ!..” HDP siyaset yapmak istemiyor... Bunları TBMM’e taşıyanlar
bilmeliler ki: “Hiçbir vakit yılanla kucak kucağa uyunmaz…”
Şimdi AKP tek başına
iktidar için hâlâ “İTTİFAK” arayışını sürdürerek çeşitli partileri yanına
toplamağa çalışıyor. Niçin? Halka inanmıyor, ona güvenmiyor. İlle de beni TEK
BAŞIMA İKTİDAR YAP!..YAPACAKSIN!.. “400 Millet vekili ile getireceksin!” deyip
dayatıyor… Olacak mı seçim olursa, iki ay sonra göreceğiz.
Dört yüz’ü verin bu iş
huzur içinde çözülsün.
AKP tek başına gelseydi
kaos olmazdı.
Terör örgütlerinin
yaptığı faaliyetlere güvenlik güçlerimize müdahale etmeme kararı verdik.
Terör örgütü iş
makinalarını yakıyor, fabrikaları kundaklıyor, okulları camileri içindekilerle
birlikte yakıyor. Yol kesiyor, Kamyonları, Yolcu otobüstlerini boşaltıp ateşe
veriyor, vergi topluyor, özerklik ilan ediyor, asker topluyor…
Şimdi dahil, on dört
yıldır iktidar olanlar nerede? Ne yapıyorlar?
Şehit babası:
“Konuşacak çok şeyler var; fakat beyler rahatsız oluyorlar.” diyor.
Şehit yakınları
tutuklanıyor, hakkında soruşturma açılıyor.
Millet şehit
cenazelerinde ağlamağa korkar oldu.
Çocuğu ölmüş, şehit
olmuş ailelere: “Ne mutlu bu ailelere!” deniliyor.
TEK başına iktidar,
bugün de etkisiz ve yetkisiz bakanlar ile ülkeyi yönetiyor.
Şimdi gücü elinde
bulunduranlar, hasımlarının hepsine: “Vatan haini bölücüler, Teröristler,
Paralelciler, Provakatörler, Terör Örgütü,” gibi damgalar yapıştırıyor… Tam yetkili
kim? İktidar kimin elinde?.. Bu insanlar niçin ölüyor? Siz ona
bakın; ve bu ölümleri durdurun; çünkü : “Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı
kurtarmaktır. Bir insanı öldürmekse bütün insanları öldürmek gibidir…”
MHP’nin DURUMU
Bu ideali taşıyanlar
arasında sadece yarış vardır ve en iyi olan en önde olacaktır. Çekişme, kavga,
kıskançlık bu davanın adamları içinde barınamaz... Asla yer bulamaz… En iyiler
ve en başarılılar asındaki yarış da her zaman, bir seviye ve izan içerisindeki
anlayışla, sonsuz sevgi, sonsuz sabır ve sonsuz hoşgörü ile yürütülür. “Kol kırılır
yen içinde” prensibi ile devam edip sonsuza kadar gider.
ÇİLEKEŞ HAYATLAR VE ŞÖHRETİN ESİRİ OLANLAR!...
ÇİLEKEŞ HAYATLAR VE ŞÖHRETİN ESİRİ OLANLAR!...
Çilekeş, hayatlarını bu ideale sebil etmiş, hiçbir makam, mevki,
şan ve şöhretin esiri olmadan, emek harcamış kadroları, görmemezden gelip
dışlayarak; kadrosuna dışarıdan yabancı
eleman alması, doğru olabilir mi?..
Yıllar
yılı bu ocakta pişmiş, yetişmiş, bu ideale gönül vererek bu yolda saçlarını
ağartmış, çalışmış, didinmiş, bu uğurda hayatını harman etmiş ülkü erleri,
ekonomist, iktisatçı, eğitimci, siyasetçi, inşaatçı, doktor, emniyetçi, subay
…vb. gibi başarılı, başarılarına başarı katmış, toplumun önüne çıkmış, bütün bir toplum tarafından iş ve
icraatları kabul görmüş dava adamı, ülkü adamları ALP ERENLER var iken,
yerlerine hiç bir kıyım, zorluk ve bu uğurda hapislerde yatarak işkenceye maruz
kalmamış, dava ile yakından uzaktan ilgisi olmamış MİRAS
KONDULARA bal çanağından bir parmak bal taddırılması aşamasında yer verilmesi,
davaya, bu davanın çilekeş mensuplarının haklarının gaspına, emek ve meşakkatli
yıllarına ihanet olmaz mı?..
Dışarıdan yapılan eklemeler,
bu davanın babadan oğla, oğuldan toruna, torundan yeni kuşaklara akıp giden
Kızılelma Davasını omuzlayanlarına, kurşun sıkmaktan daha ağır bir zulüm,
“Dostun bir tek gülü öldürür beni”, “Yiğidi kılıç kesmez, bir kötü söz
öldürür.” misâli gibi işkence ve dahi itibarsız
ölümdür…
Dava
adamlarının davaya zararları, parti disipline aykırı hareketleri, “Ben”liklerinin
ön plana çıkması, şahsi menfaatler gibi durumlarda gerekenin yapılması yerinde
elzem ve hepsinden önemlisi bir mecburiyettir. Eğer bunlar olmazsa, ÜLKÜLER
doğrultusunda yol alınması mümkün olmaz;
f a k a t: “Biz partili değil, dava
arkadaşıyız!.. Dava alınmaz,
satılmaz!..” “Kaç paraya satıldın?..”
diyen,
diyenler, her kim olursa olsun, “Söyledikleri ile
uyguladıkları farklı, olursa “Dava Adamı” olmak vasfından
uzaklaşmış; ve davanın gereklerini yerine getirmemiş olması hesabiyle, söz ve
eylemlerinin, hiç değeri olmaz, “YOK!..” demektir.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz;
Şahsın görülür rütbe-i aklı eserinde…”
sözü ile sabittir…
sözü ile sabittir…
Aynı meslekte
çevresinde, şehrinde, ülkesinde hatta dünyaca, yaptıkları hizmetler, eserleri,
bilgi, deney ve tecrübeleri değer bulmuş, kabul görmüş ülkücülerden binlercesi varken; her seferinde dışarıdan,
başka partilerden, gel git yapmış bukalemunlardan, sansarlardan, tilkilerden,
para babalarından, bu partinin kadrolarına aktarma yapmak “Dava Arkadaşlığı”
ile ÜLKÜCÜLÜK
ile nasıl bağdaşır?!.. Ülkücü, yetişmiş,
Alperen çilekeşlerin emek ve haklarının gaspı, olmayacak mı?..
Bütün bunlara rağmen
MHP li ÜLKÜCÜLER, yılmadan, yorulmadan, küsmeden, gönül kırıklığı olmadan,
davalarından asla taviz vermeden, bu bayrağı nesillerden nesillere taşıyarak koşmaya,
koşturmaya kararlıdır; ve bu davanın başarısı için AND içmişlerdir…