Şair ve Düşünür, Mehmet Âkif ERSOY |
KORKMA!
Abdullah Çağrı ELGÜN
“Korkma!
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz,
Bu
yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz…
Mehmet
Âkif ERSOY”
“…
Bırak
beni haykırayım, susarsam sen matem et,
Unutma
ki şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri
toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Zaman
ona kan damlayan dişlerini gösterir.
Şair Mehmet Emin YURDAKUL |
Bu
zavallı sürü için, ne merhamet ne hukuk;
Yalnız
bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk
Mehmet Emin YURDAKUL”
Ülkemizdeki yetkililerin ağzında
pelesenk olmuş bir teşkilat var. Bu teşkilat: AKP teşkilatı, AKP teşkilatı AKP teşkilatı ve yine AKP kadroları, AKP
kadroları, AKP kadroları!?.
Niçin?..
Türkiye
Cumhuriyeti değil!
Türk
Halkı değil!
Türk
Milleti değil ?!.. AKP?.. (Yani nihayet bir parti…)
Benim bildiğim bu ülkede, 130 civarında
parti ve teşkilat ve bunların mensupları var…
Sizce,
millet böyle mi kucaklanıyor?!.
Türk ve Türk Milleti, düşmanlığı ile beyinleri
ipotek altına alınmış işbirlikçiler, vatanın bütün kaynaklarını ele geçirmişler
ve halen sülük gibi emmeğe devam ediyorlar… Gaflet, dalalet ve ihanet devam
ediyor… İlkokul mezunu bir Cemaat
Reisine biat ediyor…
Doğruyu
söylemekten, gerçeği haykırmaktan korkanlar, bukalemun gibi her iktidarda renk
ve fikir değiştiren, tokmak kimin elinde ise onun davuluna yaklaşan, iki hatta üç,
dört karakterli insan müsveddelerini oluşturan bu menfaat ortamında bukalemunların
sayısı attıkça artmaktadır.
Irak,
Suriye Libya Yemen İslamiyet ile yönetilen dini İslâm
olanların birbirleriyle savaşı büyük güçlerin petrol, gaz, zengin madenleri ve
su kaynaklarını ele geçirme, gerginlik, çatışma ve savaşı körükleme taktikleri
de son hızla devam ediyor. İngiltere,
Amerika, Almanya, Fransa, Rusya ve hatta Çin de arenada yer almak için yola çıkmıştır.
Medyanın tarafgirliği ve algı yönetimi
ile beyin yıkama taktiği, her vakitte olay ve durumların saptırılmasından vaz
geçilmiyor. Gerçeğin bir türlü ortaya çıkarılamaması, insanların karınlarını
doyurma çabası, ekmeğini elde edebilmek için iktidarlara yaklaşma, ve iktidarların
nimetlerinden pay alma arzusu, insanları da kimliksizleştiriyor, bukalemunlaştırıyor…
Ülkenin aklı başında birkaç aydınından
başka, gerçeği haykıran, seslendiren yok!.. Aydın afyonlanmış, aydın
nemelazımcı, aydın da: “Bana dokunmayan
yılan bin yaşasın!..” diyerek gerçeğin değil; fakat kim güçlü ise onun
yanında olmakta, gemisini yürütmekte, onun davulunu çalmakta ve ona biat etme,
gerçeğe aykırı olarak gaflet ve dalalet içinde olmağa devam ediyor…
Beyni
uyuşturulmuş, zihni bulanmış, aklı karıştırılmış bir halk
ortaya çıkmış ki kendi kendi ile cebelleşmekte, kendi inançlarına ve doğrularına,
yine kendisi ters düşmektedir. Mevlâna’nın dediği gibi: “İnandığı
gibi değil; fakat yaşadığı gibi inanmağa” alışmakta ve alıştırılmaktadır.
Bu nasıl bir halk ki kendi adına, kimliğine hakaret eden: “Ben Türk’üm!” dersen o da Kürdüm,
Arap’ım, Fars’ım”der! diyerek bu necip milleti kendi kimliğinden ırkından
ürküten, korkutan, sevdiği saygı duyduğu, ideal şahsiyet olarak ona unvan ve
paye verdiği, tüm kutsal değerleri hiçleştiren, bir oyun var ortada. Daha dün İstiklâl Marşı’na gerek olmadığını
söyleyerek bestesini ve sözlerini tartışmaya açan, İstiklâl Marşı’mızı kaldırmağa çalışan, ay yıldızlı bayrağını
değiştirmeye kalkışan, Türklüğü ayaklar altına alan, Milliyetçiliği “Yok!” sayan Millî kahramanımız Atatürk’ün heykellerinin meydanlarda
olmasından rahatsızlık duyan, kimi yerlerde kaldırtan, okul ve üniversitelerdeki
Atatürk heykellerinin kırılmasına sinsi sinsi gülen bir zihniyet… İlkokul
mezunu bir Cemaat Reisine biat ediyor…
Bu zihniyet, en az (69) atmış dokuz kez,
ülkenin bayrağının indirilmesi cesaretini bu densizlere veren, ülkenin güvenlik
güçlerini iş yapamaz duruma düşüren, Türk bayrağını bulunduğu gönderden indirenleri,
millete sövenleri, Mecliste İstiklâl Marşı söylenirken ayağa kalkmayanları,
ülkeyi bölerek “Kürdistan” kurmak
isteyenleri çıkardığı Kanun Hükmündeki Kararname ile Habur Sınır Kapısı'nda affederek “Çözüm Süresi” ile sokağa salanlardır… Yine bunlar: Teröristlerin sokaklarda,
örgütlenmelerine, silahlanmalarına yollara mayın döşemelerine, ülkeyi kana
bulayarak “Canlı Bomba” ihraç
edilmesine, Devlet kesesinden beslenen Meclistekilerin terörist cenazelerine
katılmalarına, ülke içinde polis gücü kurmalarına, mahkemeler kurarak halkı ve
Türkiye Cumhuriyeti Savcılarını Yargılamalarına, yol kesen, kimlik soran,
camileri, okulları içindekilerle birlikte yakan…ve benzerlerini yapanları
affeden, bunlara “Çözüm Üreten” aklı
karışıklardır.
Bugüne gelinceye kadar, aynı hataları
devam ettiren, 2004-2005 Yılında Millî Güvenlik Kurulunun
Cematlerle İlgili Karar”ını, “Bu
karar, bizim için yok hükmündedir!” diyerek Fethullah
GÜLEN ile sarmaş dolaş olup halkı bunların yaptıkları hizmetin doğruluğuna
inandırıp, sevdirip, bizzat Türkçe Olimpiyatlarına ve okullarına para akıtıp,
üniversite ve banka kurmalarına teşvik edip destek verdikten sonra, darbeye
kadarki devrede gaflet içinde: “Ne
istediler de vermedik?” diyerek son noktayı koyup “Yanıldık! Aldatıldık!” gibi pişkinliklerine devam eden, bu aklı
karışmışları alkışlanmakta ve her defasında da galip ilan eden, yine aklı
karışık bir topluluk ile karşı karşıyayız.
Ülkeye
yön verecek, ülkenin önünü, ufkunu açacak, aydın pısırık, aydın çekingen, aydın
korkak, aydın sinmiş, aydın içe kapanmıştır. Asker çekingen, polis, öğretmen,
akademisyenlerin beyinleri uyuşturulmuş ve ruhları gasp ve hegemonya
altındadır. Bu Bu şartlarda Türkiye’nin durumu çıkmazda geleceği endişe
vericidir…
Halkın
sağlam ve sağlıklı düşünen insanları ya sözleşme
ile veya taşeronluk sistemi ile
güvenden ve sağlıklı düşünceden yoksun bırakılmıştır. Ezik, güvensiz, pısırık, ürkek ve korkak bir nesil, gelecek endişesi ile
baş başa kalmıştır. İşsizlik ve ekonomik dar boğazda, kredi kartı borçları
ve banka kredileri ile eli kolu bağlanmış, psikolojisi bozulmuştur… Esnaf,
fabrikatör ve ticaret erbabı işini kaybetme, iflas ve yarın ne olacak
endişesine düşmüştür…
Üretici, ürettiklerini satamazken,
tüketici neyi nasıl ve ne ile alacağım kaygı, endişe ve çıkmazı içerisinde bunalımdadır…
Bu
kadar olumsuzlukların yanında sevindirici bir şey vardır ki: Yüz yıldır sınırları
içine hapsolmuş Türk, artık rotasını değiştirmiştir. Bunca zaman teröristin
gelmesini sınırlarda içeride bekleyen Türkiye, sınır ötesindeki tapusu bizim
olan topraklardadır. Hiçbir bahane, zorlama, sebep onu geriye döndürmemelidir.
Türkiye’nin üçte ikisi kadar bile olmayan İngiliz türlü tuzaklarla, bizi kıtalar
ötesinden gelerek bu topraklardan uzaklaştırmıştır.
Şimdi
dönüş vaktidir. Evin içinde kalmak bize huzur yerine rahatsızlık verecektir.
Biz artık Lozan’da belirlenen sınırların ötesinde at koşturmak ve BUZKAŞİ oynamak
zorundayız. Bizim için geriye dönüş ölümdür, hatta ölümden daha beterdir!..
Bir tarafta terör diğer tarafta savaş… Komşulardan
gelen göç dalgası, ilticacı ve mülteciler, ülkemiz ve halkının bir başka derdidir. Buna rağmen, asıl gündem ve problemler rafa
kaldırılıp tali ve beyhude gündemlerle: “Başkanlığı”
tartışmaktadır. Hemen herkes üstüne aldığı vebal ve sorumluluktan kaçarak: “kandırıldık, aldatıldık” diyor.
Biz de diyoruz ki: Dış ve iç düşmanlar,
ülkemizi lime lime bölmek isteyen PKK,
PYD, İŞİD, FETÖ…vb. gibi örgüt ve oluşumlar, topunu süngüsünü toplasın gelsin:
“Korkma!
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz,
Bu
yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz…
M.Âkif ERSOY”
Dönersem
kahbeyim, millet yolunda bir azimetten.
Anılsın
mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler,
Ki
edna âlâdır, vezaretten, sadaretten…
Namık Kemal”
Ankara, Pazar, 23 Ekim 2016
KAYNAKLAR:
1)
http://www.antoloji.com/hurriyet-kasidesi-siiri/
2)
http://www.siirleri.org/siir/2586/Korkma!.html
3)
http://www.siir.gen.tr/siir/m/mehmet_emin_yurdakul/birak_beni_haykirayim.htm
6)
http://blog.milliyet.com.tr/habur-da-kurulan-gecici-mahkeme-salonundan-turk-bayragi-ve-ataturk-portresi-niye-kaldirildi-/Blog/?BlogNo=241248