18 Ocak 2017 Çarşamba

KAPAN, Abdullah Çağrı ELGÜN

KAPAN
Abdullah Çağrı ELGÜN
KAÇINILMAZ  KARŞILAŞMA

ABD uzun bir zamandır “Uzaydan, Havadan, Denizden, Karadan, Siber, İnevizyon, Holigram Beyinler”le iş başındadır. Düşünce Frekanslarına Yolladığı Düşünce Reblikleri ile Algı Operasyonları ve ülkelerin psikolojilerini bozup geçmişte Sağcı Solcu, Dinci Laık; olarak çatıştırırken bugün de Kürt-Türk, Müslüman-Hıristiyan, Şii-Sunnî algısı yaratarak insanların akıllarını bulandırmakta zihinleri karıştırmaktadır. Yaşanmış bir Soğuk Savaş Döneminden sonra, Psikolojik Savaşla, Zihinleri Kontrol Eden, hatta insanları birbirleri ile çatıştıran, asabî, gergin, kavgaya yatkın, insanlar oluşturarak, çatışmaya sokan Beta Dalgaları gönderip, Siber Savaş dönemine geçiş yapmıştır...
Ülkemizdeki vatandaşların bir kısmı ABD’ne o kadar inanmışlardır ki “BOP Başkanlığı Suriye’ye giriş, Emevi Camii’nde Cuma Namazı Kılma Arzuları, Ortadoğu ülkelerin yönetimini ele alma…” aslında bütün bunlar, ABD’nin gizli “Büyük İsrail Projesi” Sion Dağı, Kenan Diyarı; Dicle ve Fırat Havzası’nın İsrail’de başlayıp İsrail’de bitmesi ve akıtılmasının uygulamaya sokulması Projesinden başka bir şey değildir…
Durum böyle iken bölgenin uzmanı olan ünlü profesörün eylem planı ile harekete geçilerek: “Esed’i devireceğiz.! Esed’i ortadan kaldıracağız!.. Suriye’yi Esed’ten kurtaracağız!..” yanılgısı ile başlayan macerada Esed gittikten sonra bu boşluğu kimin dolduracağı düşüncesine  bir türlü  cevap bulunamamıştı… 
Halbuki bu boşluk Türkiye tarafından doldurtturulamazdı. En güçlü çıkar odakları yaptıkları yüz yıllık projenin altmışıncı yılında projenin hatasız yolunda gittiğini görüyorlar, uygulamadaki  zaman zaman meydana gelen ve gelebilecek hataları anında düzeltmek için çıkar güç odakları ile yan yana geliyorlardı… Bölge için en güçlünün buraya yerleşmesi ile “Üçüncü Dünya Savaşı” kaçınılmaz olacak, sonra buralarda Neron, Kazıklı Voyvodo, Frenkeştayn,..vb. veya  El Kaide, El Nasure, İŞİD buralarda cirit atacak… Sonra gelişen olaylarla Türkiye devreye girecek ve tabiatı gereği, tapuları kendisine ait olan topraklara ve eski tebasına, Müslüman kardeşlerine sahiplenecek ve “kaçınılmaz karşılaşma” mecburen ve tarihin kendisine yüklediği bir görev olarak gerçekleşecek…

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI
İsrail’in bu bölgelerde çok ciddî hedeflerinin olduğunu unutanlar, İsrail’i küçücük bir DEVLETÇİK olarak görüyor; fakat onun ABD’deki büyük bağını ve büyük projeleri “Sion, Ararat(Ağrı ) Dağı, Kenan Diyarı ve Büyük İsrail” projelerini unutuyorlar. İsrail hedeflediği gibi Suriye’den Golon Tepeleri’ni almış olarak doğu bölgesinde ilerlemeğe devam ediyor. İsrail, bu genişlemenin meşrulaştırılabilmesi için çeşitli çatışmalara ihtiyaçları vardı. Bunlar da Şiî-Sunnî gibi Meshep kavgalarıydı. Böylece bölgede insanlar arasında nefret, şiddeti ve terörü körüklemek, sonra da buralara müdahale etme hakkı elde etmekti. Bu planın gerçek hedefi Irak’tı. Irak’ta Saddam kandırılmaya müsaitti. Önce Meshepler kışkırtıldı. Şiiler, Sunnîler ve Araplar ve Kürtler birbirine düşürüldü. Kürtler’e katliamlar yapıldı. Soğuk bir kış günü karlı dağlardan yollara düşen Kürtler ‘in bir kısmı Türkiye’ye sığındılar. Bir kısmı yollarda bir kısmı da Irak’ta öldüler.
Saddam iyi bir oyuncaktı… Bu defa Saddam’a Kuvey’e girmesi öğütlendi. Saddam Kuveyt’e girerek Kuveyt’i ele geçirdi. Bir müddet sonra da Kuveyt’i kurtarma bahanesiyele Irak’a giren ABD Büyük İsrail Projesi’nin ikinci ayağını kurmuş oldu. Böylece ABD, Irak’ı işgal ederek bütün hazinesi, altınları ve maden yataklarıyla, tarihî eserlerine el koymuş, Kuveyt ile de 100 yıllık, petrol anlaşması imzalamıştı. ABD, Irak’ı bitirdi ve tamamen soydu…
Geçmişte İran ile Irak’ı tam (11)on bir yıl savaştıran İngiltere ve ABD, İran’ı zayıflatarak, Meshep kavgaları ile bölüp, karıştırmak ve İran’a istediğini yaptırmak için Humeyni’yi destekledi, Humeyni’yi Paris’te barındırdı…  Batı yanlısı ve modern bir Cumhuriyet yanlısı olarak kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan Muhammet Rıza Şah Pehlevi ülkeden kaçarak Mısır’a sığınmak zorunda kaldı. Gıyabında idam cezasına çarptırıldı; fakat siyasî sığınmacı olarak Mısır’da öldü. 
Sonraki zamanlarda, İran Cumhuriyetinde Şeriat isteklilerinin arzuları bitmedi. Ne oldu ise işte o zamanlar oldu. İran halkı tankların üzerine çıkarak, toplara ve silahlara direndiler. Binlerce insan katloldu. Her taraf, kan ve gözyaşıyla doldu… “Alah’u Ekber!” nidaları arasında ve kanın sebil gibi aktığı, yığınlarca insanın tankların altında ezildiği, kanlı bir devrimi gerçekleştirerek İran'da Şeriat Cumhuriyeti kuruldu…
Bugün İran’da başı açık kadın, kız göremezsiniz. İran’da yaşayan kadınlar es kaza sağını solunu açsa, biraz makyaj yapsa rejimin polisleri hemen onu durduruyor, ihtar ediliyor, makyajını sildiriyor, açık yerleri kapattırıyor. Gerekirse ifadesini alıyor. Hatta Şeriatın kanunlarına göre cezalandırılıyor.
Yabancı ülkelere pasaport alarak çıkmış aileler içindeki kadınlar, yabancı ülkelerden dönüşlerinde sıkı sıkıya kontrolden geçiriliyor. İran’a girdiklerinde  kolları, bacakları, boyun bölgeleri bayan polislerce kontrol ediliyor.
Eğer şüphe edilirse soyunduruluyor. Orada bir plajda, denizde güneş yanıkları almış mı almamış mı, sağını solunu açmış mı, açmamış mı, teninin renginde değişme, siyahlaşma var mı yok mu kontrol ediliyor… İran Demokratik Cumhuriyet'ten Şeriat düzenine geçirildikten sonra bugün de Ortadoğu'da sınırlar yeniden çiziliyor. Türkiye'de Cumhuriyet rejimi üzerinde oyunlar ve tezgahlar dönüyor. ABD’nin güdümünde ve AB desteğinde İsrail’in “Büyük İsrail Projesi” istikametinde gerçekleşmekte olan Orta doğudaki bu hadiseler sonunda, “Üçüncü Dünya Savaşı” na doğru mu gidiliyor?

KAPAN
Sn.Turgut ÖZAL döneminde Başkanlık olsaydı, sn. Süleyman DEMİREL döneminde Başkanlık olsaydı, bugünkü gibi bir  rejim tehlikesi olabilir miydi?.. Buna rağmen, o günlerde Başkanlığa karşı çıkılmış ve Başkanlık bir türlü gerçekleştirilememiştir.
Bu gün Başkanlık için maddeler Meclisten tek tek veya topluca geçiyor… Bu kadar Millet Vekili çok çok önemli olan ilk dört maddenin geçişine hiç ses etmediler. 
Halkın önüne gelecek olan Başkanlık oylaması, Referandum sonrası “Devamı gelecek deniyor.”  Hangilerinin devamı gelecek?.. Halifelik’ten bahsediliyor? Nasıl bir Halifelik olacak? Başkanlık sonrası Şeriata mı geçilecek? Eyaletler, Bağımsız Yerel Yönetimler, Yerel Mahkemeler, Yerel Valiler, Yerel Yargıçlar mı gelecek?.. Otonom Devletçikler mi ortaya çıkacak?
Bugün Türk bayrağı tartışmalar yapılıyorken, yarın bu bayrak kaldırılacak mı? İlköğretim Müfredatında İstiklâl Marşı'nı kaldıran kadro, Referandum sonrasında da İstiklâl Marşı’mızı tamamen mi kaldıracak? Türk ve Türklük kavramı, nesebimiz yok mu sayılacak?.. Zaviyeler, Tekkeler, Tarikatlar, Şeyhler, Cemaatlerin, Başkanlık yönetiminde yeri ne olacak?.. 
Bu ülke halkı bağımsızlığını kolay kazanmadı; bunun için koca bir Kurtuluş Savaşı, nice meydan savaşları verilerek bu milletin adı "Türk" bu Cumhuriyete de Türkiye denilmiştir. Anayasada da:  “Türkiye Cumhuriyetini kuran TÜRKİYE HALKINA, TÜRK MİLLETİ denir.”   ifadesine  yer verilmiştir.   
Türkiye Halkının kurduğu  "Türk" sözü ve bu "Türkiye Cumhuriyeti" adı ortadan kaldırılacak mı?
Bizi yönetenlere sesimizi bir kez daha haykırmak istiyoruz: Bu bir Kapan olmasın?..
Yarın İran’ın durumuna düşmeyeceğimizi bize kim garanti edecek?... Türkiye Cumhuriyetini kurtarmak için yarın geç olabilir mi?
“Büyük İsrail Projesi” uygulayıcıları Irak’ta kazanmışlardır. Irak’ı üç bölgeye bölüp, Araplar, Kürtler, Türkler olmak üzere ayrıştırmışlar, yetmemiş bu defa da Meshep savaşları başlatmışlardır.
Suriye’de de amaçları değişmemiş Suriye’yi bölme planları BOP Projesi ile başlamış, bizdeki uzak hedefleri planlayanların akıllarınca da uygun bulunup, bu planın bir oyuncağı olunarak Suriye’ye girip Emevi Cami’inde bir Cuma Namazı kılınak, secdeye varmak hayali kurulurken Esed duvarına toslanmıştır. Esed ile aramızdaki çelik parmaklıklar ortadan kaldırılmak istenirken PKK, İŞİD; DEAŞ, Irak ve Suriye Batağına saplanılmıştır. ABD ile başlayan BOP Projesi  Suriye’nin rejimini değiştirme manevraları, bugün Türkiye’nin rejimini değiştirme operasyonuna dönüşmüştür… 


ABD’nin “Yüz yıllık İsrail Projesi” Avrupa Birliği devletleri tarafından da destek görmüş ve Türkiye’yi terör batağında ve kıskacında boğarak, eyaletlere bölmek için operasyonlara başlanmıştır… Bunun için de başta PKK olmak üzere, bütün terör örgütleri desteklenmekte, ve silah, yiyecek ve sağlık yardımları yapılmakta ve yaralılar ilgili devletlerin doktorları tarafından tedavi edilerek yeniden operasyonlara hazır hale getirilmektedir.
DEAŞ açılımı İsrail İstihbarat Servisi(İsrrael Secret İntellegence Service) olmalı ki Müslümanlıkta asla olmayan ve Müslümanlıkla asla bağdaşmayacak muameleler, tavır ve kelle kesme, kadın asma, çıplak kadın ve kızların sokaklarda gezdirilerek satılması, …vb.  veya çarşafa sokulmuş, kimilerinin önden kimilerinin de elleri önden bağlanmış kadınların iplerle çekilerek saltığa çıkarılması iğrençlik fotoğrafların medyada dolaşması, elleri kırbaçlı adamların kontrolünde ve önünde sırıtarak alınıp satılması ne anlama gelebilir?..
Böyle bir muameleye maruz kalmış halk can vermeyi, intihar etmeyi, bu rezalete bu onursuzluğa, tercih eder hale gelmiştir.
Bu öyle sinsi bir plan ki İngiltere, ABD, İsrail bu planın sadece yapıcıları, yöneticileri  değil aynı zamanda aktörleri, oyuncularıdırlar…
Bu öyle birbirine kenetlenmiş öyle bir ekip ki DEAŞ için de PKK için de İŞİD için de  İngiltere, ABD, İsrail’in bu işte parmağı olmadığını söylemek sadece saflık değil, ahmaklık olur…
Düşünün bir kere!...PKK, DEAŞ, İŞİD, EL KAİDE, EL NUSRA bir defa olsun İsrail’e saldırı düzenliyor, terör eylemi yapıyor mu?!..
-Hayır!
Yetmez. Bu teröristlerin hepsi Golan Tepeleri’nde, İsrail’de tedavi görüyorlar… Bu şu anlama geliyor. Bu örgütler ve bugünkü Ortadoğu Bataklığı ABD’nin (100) yüz yıllık projesinin uygulanıyor olmasından ibarettir.
ABD küresel olarak tam bir hakimiyet kurmak, hedeflerine ulaşmak için bütün devletlere savaş açmış durumdadır.
Bizi yönetenlere sesimizi bir kez daha haykırmak istiyoruz: Bu bir Kapan olmasın?..

ABD yöneticileri: Karadan, denizden  havadan, abluka altına alacağız, siber savaşlarlar açacağız. Küreyi tam bir kontrol için milyarlar, belki de trilyonlar harcayacağız. Diyorlar. Bu durum kolektif bir deliliğe dönüşmüş Akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Bizi yönetenlere sesimizi bir kez daha haykırmak istiyoruz: Bu bir Kapan olmasın demiyorum. Bu bir Kapandır...
KAYNAKLAR:
1) “Oded YİNON”,  “İsrail Stratejisi” 1980 
2) Arslan Bulut: TAK demek, CIA demektir!
3) https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&rlz=1C1CHZL_trTR709TR709&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#safe=strict&q=TBMM+binas%C4%B1
4) https://www.google.com.tr/search?q=tuzak+%C3%A7e%C5%9Fitleri&safe=strict&rlz=1C1CHZL_trTR709TR709&espv=2&biw=1366&bih=672&source=lnms&tbm=isch&sa=X&sqi=2&ved=0ahUKEwjH0b2mqsvRAhXKVxQKHSr-Bl0Q_AUIBigB#imgrc=B6B1rGffXURJlM%3A


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder