14 Temmuz 2015 Salı

ORTADOĞU'DA HUZURA DOĞRU; Abdullah Çağrı ELGÜN

ORTA DOĞU'DA HUZURA DOĞRU
                      Abdullah Çağrı ELGÜN
Türkiye dünyanın en güçlü ordularından birine sahiptir. Böyle olmasına rağmen caydırıcılık gücünü kullanmakta yeteri kadar maharet gösterememektedir. Bu konuda çok başlılık mı yoksa alınacak kararlarda formalitelerin mi bağlayıcı olduğu belli değildir.
Yanı başımızda bulunan Irak, Mısır, Suriye, Ürdün, İran sınırlarında meydana gelen olaylarda çok atıl durumda kaldığı, gereken performansı gösteremediği herkes tarafından gözlemlenmektedir... Sınırlarımızdan teröristlerin serbestçe girip çıkmaları İŞİD'e katılan yerli ve yabancılar, ülke içinde cirit atan diğer devlet ajanları ve sınırlarımızda meydana gelen kaçakçılık olayları söylediklerimizi ispatı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yahudiler, İsrail'in ülküsü: Tevrat'ta vaad edilmiş topraklar olarak geçen Kenan Diyarı: Sion dağı, Dicle, Nil'den Fırat'a kadar uzanan bölgede, büyük İsrail devletini kurma  arzusudur.
Bunun geçekleştirilebilmesi için dünyada dağınık bir şekilde yaşayan İsrail oğulları, dünyanın bir çok yerlerinden akın akın gelerek Filistin topraklarına yerleştiler. İngilizler ve Amerika'nın desteğinde Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kurdular. Filistin topraklarını işgal etmekle kalmayıp sonraki yıllarda çeşitli bahanelerle Suriye'deki Golan tepelerini de işgal ettiler... Oldu bittiye getirilen bu durum, sonraki yıllarda hayal edilen Kenan diyarının yavaş yavaş ele geçirilmesi olarak düşünülebilir.
Bugün gelinen noktada Nil'den Fırat'a uzanan vaad edilmiş topraklarda hegemonya kurmak için Mısır, Libya, Suriye, Ürdün üzerinde bir çok oyunlar oynanarak ilgili devletleri devre dışı bırakmıştır. Suriye üzerinde yaşayan Araplar, Kürtler ve Türkmenler birbirleriyle savaştırılıp düşman edilirken, bir yandan da bu gurupların oluşturdukları, çeteler silahlandırılmış, terörist örgütlerin yörede gerçekleştirdikleri infial(İŞİD, PYD, PKK, DEAŞ...vb.), bu insanları yurt ve yuvalarından kovalayıp, atarak, açlığa, susuzluğa, fakirliğe; mafya ve insan tüccarlarının merhametine terk etmişlerdir...
Buralardan canlarını kurtarmak için kaçarak Mülteci durumuna düşen bu insanların halleri çok perişandır... Yöreden yaşarken, canlarını kurtarmak için kaçarak Türkiye'ye gelen Mülteci kardeşlerimiz, en çok da Fas,Tunus, Cezayir, Libya ve Türkiye'ye gelmekte, bazıları da buralardan Yunanistan, Almanya, Amerika ve Sahra altı Afrika'ya göçmen olarak gitmektedirler...
İngiltere, Amerika, Almanya ve İsrail desteğindeki PYD güçleri, Kuzey Suriye şeridinde, kanton bölgeler kurarak ilerlemektedir... Türkiye sınırından Akdeniz'e uzanan 500 kilometrelik uzunluğunda bir şerit oluşmuş olup; burada Büyük Kürdistan devletinin sınırları çizmiş ve haritaları çıkartılmıştır. Türkiye sınırlarında olan bu oldu bittilere bakıyor, görüyor, hiç bir şey yapmadan sadece seyrediyor. Bu durum ileride Türkiye'nin başını çok ağrıtacaktır.
SURİYE SINIRINDA İKİ ÖNEMLİ AKTÖR
Suriye sınırında iki önemli aktör: Amerika ve Rusya'dır. Amerika PYD örgütünü siyasi olarak havadan desteklemektedir. İŞİD örgütünden daha tehlikeli olan bu örgüt, dış güçlerin de desteğinde, girdikleri bölgelerdeki halka işkence, zulüm ve toplu ölümler gerçekleştirerek gözlerini korkutmakta oradaki insanları imha etmekte olup, yöre halkını göçe mecbur ederek Mülteci durumuna düşürmektedir. Türkiye'nin  geçmişindeki bu eski şehirlerinde yaşanmakta olan hadiselere seyirci olarak bakması yanlıştır... Bizim kan, din kültür kardeşliğimizin, akrabalığımızın bulunduğu bu meskun yer ve yörelerin elden çıkması, Türkiye'nin de geleceğini tehlikeye sokmaktadır...
Kısaca Amerika iç işlerimize de müdahale ile güneyimizde bir Kürt devleti kuruyor.  Kuruyor ise biz ya onu destekleyip kontrol altına almalıyız; veya ülkemize dahil etmeliyiz. Yapamıyor isek bu kurulan devleti bir daha teşebbüse mahal vermeyecek şekilde yıkmalıyız.
Türkiye'de yoksulluk da giderek yükseliyor. Şehirlerde açlık sınırı çok yüksek. Doğu ve Güneydoğuda sosyal yardım girdileri tamamen bitmiş, ekonomik sıkıntı hat safhaya ulaşmıştır.          
PKK, KDK birbirlerinden farklı değildir. Doğu vilayetlerimizde halkı huzura kavuşturmak mecburiyetindeyiz. Devleti güçsüzleştiren, sokak hakimiyetini terör örgütlerinin elinden alıp devletin güvenlik güçlerine teslim etmek gerekmektedir.
Buralarda ve ülke genelinde suç işleyenlerin ıslahı ve suça teşvikin önlenmesi için caydırıcı cezalar ve davaların çok kısa sürede sonuçlandırılması şarttır... Ayrıca bugüne kadar hapishanelerde yatanlar için de bir "GENEL AF" fa hepsinden çok ihtiyaç vardır.
Ülkedeki ve özellikle doğudaki terörün sebebi ekonomik ve sosyal güvence eksikliğidir.
Terörle beslenen doğuda esnaf ve tüccarlar devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Bu sebeple dükkanları, mağazaları, fabrikaları sigortalıdır. Bunlardan birine teröristler tarafından yapılacak bir saldırı, yangın,, kundaklama olduğunda devlet bunların daha önceden fotoğraflanmış görüntülerine bakarak 35.000 dolar ile 45.bin dolar arasında güvence bedeli ödemektedir. Hak zaii durumunda bunu, kaymakamlar, jandarma komutanları, muhtarlar ile tesbit etmekte ve devlet eliyle ödemektedir. Ne yazık ki buradaki art niyetliler, devletten bu paraları alabilmek için teröristlere adeta yalvarmakta: "Bizim bakkalı ne zaman yakacaksınız?.." diye kundaklanma ve yakılma sırasına girmektedirler. Bu teröristler : "Dur bakalım sana sıra gelmedi. Gelecek haftayı bekle, öbür haftayı bekle." gibi sözler vermektedirler. İşte devletin parası doğuda buralarda çar çur edilmektedir. Ayrıca bu yakılan ve kundaklanan boş yerler aslında ne yazıktır ki yakıldı gibi gösterilen içi boşaltılmış dükkanlar , marketler ve benzerleri silahların ve mermilerin satıldığı, kaçak gayri ticari  yerlerdir.
Çözüm Sürecini bekleyen iki grup bulunmaktadır:
Birincisi: Kendilerini Türkiye'nin bir parçası olarak gören ve Türkiye'de entegre olarak yaşamak isteyen Kürtlerin...
İkinciside Türkiye'den toprak talep eden, toprak kopararak bir Kürt devleti kurmak isteyen siyasi gruptur. Bu her iki grubun da problemi kendi içinde ve makul ölçülerde ekonomik, sosyal güvence ve sosyal devlet ve gelir dağılımındaki denge ile sağlanacaktır.  
İşsizlerimize mutlaka bir iş verilmeli, iş verilemeyenlere de iş bulununcaya kadar sosyal güvenlik kurumu tarafından maaş verilerek, huzura yürünecektir.
Bütün vatandaşlarımız, Sosyal Güvenlik şemsiyesine altına alınacak, böylece hiç kimse iş, sosyal güvenlik kısaca geleceği konusunda bir endişe ve kaygı duymayacaktır. Terör, asayişsizlik ve fakirlik de bu yörede değil, ülkenin tamamında bitecektir.
Böyle bir ülkede vatandaşlarımızın her biri, kendilerinden ve geleceklerinden emin bir şekilde, hiç bir şeyden endişe duymadan köy, ilçe ve şehirlerimizde kavga ve şiddetten uzak, sağlıklı, mutlu bir şekilde hayata atılacaktır.
Nüfusa kayıt esasına bağlı olarak açık veya gizli işsizler tespit edilecek İsviçre, Hollanda, Belçika, Almanya gibi sosyal güvenlik şemsiyesi getirilecektir. Türkiye'deki bütün kesimler için Sosyal Yardım algısını, partilerin, hükümetlerin elinden alıp doğrudan devlete vermek gerekmektedir.
Türkiye'de ekonomiyi canlandırmak, tarıma, hayvancılığa önem vermek ve atıl durumda olan ziraat ve veteriner mühendislerini hayata geçirmek en önemli hamlelerden bir kaçı olacaktır. Normal olarak ekonomi kısıldıkça halk darboğaza girer. Büyüme durur. Makro verilerde ise büyüme yükselirken ekonomi canlanır,  Halk nefes alır. Yeni atılımlar, yeni oluşumlar, yeni çıkışlar olacağından büyüme artar, kıriz ortadan kalkar ve refaha doğru yol alınır.
Komşumuz Yunanistan'ın ekonomisi çöküyor... Yunanistan oylamaya giderek Avrupa birliğinin baskılarından ve borç batağından kurtulmak istedi. YURO'dan ayrılmak için karar aldı.
Rus Akımı için AKP hükümeti Rusya'ya akımı sizden geçireceğiz diye söz vermiş. Türk akımına bu sözü kim verdi?.. Bakan mı bürokratlar mı?..Türk Akımı'nın durum ne olacak belli değil. Sayın Cumhurbaşkanı  enerji akımları ile yakından ilgileniyor ve Bakü'de bu iş bitirilmiş olduğunu Gastro açıklamış bulunuyor. 
Kaçakçılık ağları ve hızlı boru hatları ile kazancımız başkalarının ceplerine aktarılmaktadır. Bunlara engel olmak gerekmektedir. Sadece 4 haziran 2007'den 2009 Hazirana kadar 573 eylem 2009'dan sonra da 973 eylem ve kundaklama gerçekleştirmiş olan teröristlerin Türk ekonomisine verdiği zararı önler isek Türkiye Avrupa'nın değil dünyanın en güçlü devleti olacaktır...
Orta Doğu huzura doğru giderken, ordu eski gücüne ve çevik manevra kabiliyetine yeniden kazandırılmalıdır. Ordu içerisinde komandolar benzeri; ama komandolardan da daha ileride her türdeki teçhizat ile donatılmış, öncü, vurucu ve çevik bir güç, Akıncı Birlikleri kurulmalıdır.
Ortadoğu'da huzur önemlidir. 
Ortadoğu'da huzur yoksa dünyada da huzur yoktur...
(Ankara, Salı, 07 Temmuz 2015)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder