8 Ocak 2015 Perşembe

NEVŞEHİR ÜZERİNDEKİ KARA BULUTLAR; Abdullah Çağrı ELGÜN

NEVŞEHİR ÜZERİNDEKİ KARA BULUTLAR
                                                             Abdullah Çağrı ELGÜN
                                                    cagrielgun@hotmail.com
Bazı gazetelerde yayınlanan Ürgüp’teki köylerin boşaltılma çabaları boş, anlamsız, dayanaksız; ve tamamen asılsız bir sav olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şöyle ki: Şirin bir yöremiz ve Dünyanın Yedi Harikasından Birini barındıran yöremiz ÜRGÜP ve çevresindeki insanları telaşlandırmak, endişelendirmek ve korkutarak sahip oldukları mallarını mülklerini orada doğup orada büyüdükleri; ve atalarının mezarının bulunduğu bu müstesna mekanları büyük bir aymazlık ile ucuza kapatmak, toptan veya parça parça sattırarak bölgenin en turistik, en stratejik, en kıymetli, en çok Turist Çeken ve İç Anadolu’nun en çalışkan ve en aydın insanlarının yaşadığı bölgeyi terk etmeye mecbur bıraktırmak kurnazlığından başka bir şey değildir.
Bu şahsi görüşüm olmak ile beraber bunca zamanki deney ve tecrübelerim de bana öyle diyor ki bu boşaltılan köyleri yabancılar çok ucuz paralarla kapatıp burasını Ankara’nın ilçesi ALTINDAĞ, HAMAMÖNÜ gibi restorasyona tabii tuttup sonra Dünyanın Yedi Harikalarından birini barındıran bölge halkını, TÜRK’ü söküp attıktan sonra buraların verimli topraklarının ve Bacasız Sanayiinin(Turizm Cenneti) üzerine çörekleneceklerdir.
Tabii bunları yaparken “Şen olasın Ürgüp, dumanın tütmez. Asmalı Konak, Temenni Tepesi, Kabpadokya(İhlara Vadisi), Mustafapaşa’nın Tarihi Konakları, Uçhisar, Ortahisar, Zelve, Avanos, Göreme, Damsa Çayı, …vb kasaba ve tarihi güzellikleri ve adını Türk Sanat Tarihine kazımış türkülerini, yazarını ve bestekarlarını, yabancıların vazgeçemediği boğma rakısını, şaraplarını, üzüm pekmezi, sirkesi, pestilini de unutmak unutturmak olmayacak mı?..
Ürgüp Neresidir? 
Nevşehir'in 20 km. doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios -Selçuklular dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.
Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim, antik adı Tomissos olan Damsa Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı etekleridir. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma dönemine ait kaya mezarlardır. 
Bizans döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köykaya kiliselerin ve manastırların Piskoposluk merkeziydi.
1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir'e (Muşkara) taşıması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalır. Şemsettin Sami 1888-1900 yıllarında yazdığı Kamus-ül Alam adlı tarih ve coğrafya ile ilgili eserinde Ürgüp'te yetmiş  Camii, beş Kilise ve on bir kütüphane olduğunu belirtilmektedir.
Ürgüp'ün tarihten bu yana şarapçılığı meşhurdur. Bölgede tekel şarap fabrikası dahil sekiz şarap fabrikası vardır. Dolayısı ile terk edilmesi pahalı bir yerdir Ürgüp…
Ayrıca bu köylere Almanlar, Fransızlar ve Ruslar gelerek bu yıkıntı evleri çok az paralar karşılığında satın alıp burada yaşamaya hayatlarının kalan kısımlarını burada geçirmeye başlamışlardır. Kısaca bu yabancılar, bu kadar saf veya akılsız mıdırlar ki buralardan ev satın alıp, restore ettirdikleri evlere gelerek yerleşiyorlar?..  
Bu yabancılar, ülkelerindeki tatlı hayatı bırakıp güya bu hastalık saçan(!..)  bu yaşanılamaz yerlere neden gelip yerleşirler ve nedendir ki yıllardır buralarda yaşarlar ve halen sürekli bir şekilde gelip yerleşmeye devam ederler?..
Bu mesnetsiz fikirler ve bu düşüncelerle dolu insanların, yıllardır bu yöre insanlarına yaptığı bu kötülüğü kimse ortadan kaldıramamış ve kaldırmak için çaba harcamamış gözükmektedir.  Bu köylerin boşaltılmaya çalışılması çabaları yabancı kişilerin çıkarlarına hizmet etmekte, yine yabancıların oralardan çok ucuz paralarla satın aldıkları evleri restore ettirerek küçük şatolar haline getirdiklerini herkes görmekte, bilmekte ve buna rağmen seyrederek hâlâ inatla bu yerlerin boşaltılması için büyük gayretler peşine düşenlere de kimse ses çıkartmamaktadır. Acaba bu yanlış uygulamaya sebep gösterilen hastalık önlenemez bir illet midir?.. Bu konuda sudan bahaneler üretmenin kimseye yararı dokunmayacağı bilinmelidir. 
Bir dönem “EŞEKLİ KÜTÜPHANE” isimli kitabımı yazabilmek için üç yıl boyunca o yöredeki on beş, yirmi köye gidip araştırma yaptım yaklaşık bu araştırmalarımı da üç yıl içinde tamamladım. Demek ki üç yıl boyunca bu köyler arasında gidip gele gele oradaki evlerde otellerde ve meskûn yerlerde ekibimle kala kala mekik dokudum. Bu yöreyi iyi bilirim. Bir çok da dost edindim. Mustafa GÜZELGÖZ, Rasim PEHLİVANOĞLU, Şükrü TAŞKIN, Rahmetli Bekir Koca’nın oğulları, yakınları, Eczacı İsa DURU… vb. isimlerini burada saymadığım yüzlerce kişi ve bugün oradaki bir çok dostlar Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. Birçokları da halen sağ olarak hayattadırlar.
Haber Türk ve Milliyet Haber sitelerinde “05 Ocak 2015 Pazartesi Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı”na ait bazı sonuçlarla ilgili haberler yayınlanana haberlerin toplumu yanıltıcı ve toplumu ümitsizliğe sevk edici sonuçlar doğuracağı endişesini haklı olarak taşımaktayım.
Memlekette içinde tam doğruluğu tespit edilmeden yayınlanabilen bu tür spekülatif haberler, yöre halkının psikolojilerini bozmak, onları ümitsizliğe, güvensizliğe; ve gereksiz gelecek endişelerine sevk ederek algı yanılgısı ile MECBURÎ GÖÇE ZORLAMAK görevine hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. 
Bana kalırsa buralarda uzun yıllar araştırma yapmış bir kişi olarak ne köyler boşaltılmalı ne de gereksiz olarak yolların asfaltlanması anlamsızdır. Lüzumu yoktur. Her şey olduğu gibi tabii haliyle kalmalıdır.
Bu yörede spekülasyonlar yeterli hatta fazladan olarak yapılmıştır. Bunların da önüne geçilmesi ve bilgi belge ve ilme dayanmayan anlamsız ve boş haberleri yayınlamanın da önüne geçilmelidir.
Burada çalışmalarını gerçekleştiren konusunda uzmanlaşmış kişilerin görüşleri doğrultusunda işlemler yapılmalıdır.  Bir kısmında, yıllar önce benim de gezdiğim ve bizzat gözlemlediğim “ kitabım sayesinde” ve Ürgüp’teki bu güzel, çalışkan insanların ve köylerin taşınmaları onlar için ölümdür. Bu tarz fikir ve fikirler de tamamen yanlıştır.  Millî servetin heba edilmesinden başka bir şey olamaz.  Ayrıca bu amaca hizmet etmenin iki art niyeti olabilir:
1)Bu yerlerden rant elde etmek isteniyordur;
2)Buraları boşaltarak yabancılara peşkeş çekmek; ve buradaki verimli topraklara konmak, burada yaşayan çalışkan, üretici, yöre insanlarına ihanet!..  Başka bir anlamı olamaz.
Bugün belki döküntü durumda bulunan 300-350 köy ve bu köylerde yıkılmaya yüz tutmuş iki bine yakın ev restorasyon yapılabilir. Buradaki yıkıntılar, dört beş milyon gibi küçük harcamalarla kullanılabilir hale getirilebilecektir. Buradaki yıkıntılar, tozlaşan asbes taşlar da hem turizm hem de yörede yaşayan çalışkan köylülerimiz için bir kurtuluş ve başarı madalyonu olacaktır.
Nevşehir üzerinde dolaşan karabulutları dağıtmak, her sorumlu vatandaşın görevidir. Yetkililerin ise daha fazla görevidir… Bu konuda ülkenin uzman dernekleri, “İlgili Bakanlıklar, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu”  “Türkiye Mezotelyoma Çalışma Grubu”  “Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği”, “Türk Toraks Derneği”  “Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği”, “Tıbbî Onkoloji Derneği”,  “Türk Akciğer Kanseri Derneği”, “Türk Göğüs Cerrahisi Derneği”,  “Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği”,  “Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği”,  “Türkiye Kanserle Savaş Vakfı”  “Türk Kanser Araştırma ve Savaş Vakfı”  Kanser Araştırma Vakfı  Kanserli Çocuklara Umut Vakfı” Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı”…vb. Kurum, Kuruluş Dernek ve Vakıfların ilgililerinin yan yana geleceği bir komisyon ve onların seçeceği  “İLİM HEYETİ” bu konuya yıllarını harcamış uzmanlar, bu problemi çözecektir…
Aksi hal ise buralardaki binlerce evin boşaltılması, binlerce insanın taşınması, binlerce ata mezarlarının terk edilmesi, yüzlerce Camii, yüzlerce kütüphane ve yüzlerce tarihî dokunun kaderine terki ile atalarımızın bizlere bıraktıkları kutsal emanet ve miraslarını heba etmekten ve yağmalatmaktan başka bir şey olmayacaktır.
KAYNAKLAR:
http://www.yenimakale.com/hangi-sehrin-neyi-meshur.html
NOT: Bu güzel yöre için iki şiir de benden:

GÜZEL ATLAR DİYARI
Araratas, Tuvana, Katpatuka, Hattuşil,
Kızılırmak’tan gelir, yağlı toprak özü, mil,
Urgüp ve Avanos’ta, çanak, çömlek pişer, kil,
Yedikat şehir altı; güler, oynar; çalar zil,
Harİkalar dİyarI, perİlerİn mekÂnI,
Senİn adIn Muşkara, ŞEHİRLERİN HakanI.

Leon, Fravun, Neron; zalimdi, dünya gördü,
Üçü de zûlmedici, halkını yurttan sürdü,
İkonalar gizlendi, Kıptier zulüm gördü,
Türk‘ün  hoşgörüsünde, halklar huzura erdi.
Göllü dağIn, melendİz, ERCİYES, HASAN DAĞI,
AltmIş mİlyon YIL önce, OLDU MİYONSEN ÇAĞI.

Bir inancın uğrunda, kayalara ev yaptı,
Paşabağlı Keşişler, inzivada ün yaptı,
Hiristiyan olsa da, tek bir Allah’a taptı,
Dört kitaba inandı, Müslümanlığı kaptı,
ALADAĞLAR’IN KIZI, HER YERDE, AVAZIN VAR,
KAPADOKYA YILDIZI, NAĞME YÜKLÜ SAZIN VAR.

Leon yasaklasa da, İkonalar yitmedi,
Keşişler kaya evde, İnzivalar bitmedi,
Oyma taş Kiliseler, Hıristiyan yetmedi,
Gülşehir, Paşabağı, Burgut’a us yetmedi,
nevşehİr, türkİye‘nİn, KULE EVLER dİyarI.
Ihlara vadİsİnİn, yoktur benzer, ayarI.

Katpatuka, Pers adı; Burgut, Başhisar adı,
Tabal Kırallığının, Tuvana idi adı,
Pontus, Galat, Makedon, Roma, Bizans yaşadı.
Ne onlardan bir nişan ne de kaldı bir yadı .                 
TARİH KİTAPLARINDA, ARAPSUN’DUR, GÜLŞEHİR
ŞEHİRLER PADİŞAHI, MUŞKARA’DIR, NEVŞEHİR.

Türkiye’m, Türk güzeli, çok muamman, gizin var?
Nevşehir, Ürgüp, Göreme; söylenmemiş sözün var.
Kapadokya, Ihlara; içinde çok sızın var.
Turistler cennetisin, Peribacan, özün var.
TUVANA, GÖLLÜDAĞI, DAMSA HALKIN DURAĞI,
FİRİK, SÜMER, YATAĞI; MED, PERSLER’İN UĞRAĞI.    

Eşekli Kütüphâne’n, Karain, üzüm dolsun.
Paşabağı, Evenes, Zelve, Uçhisar, olsun. 
Kuşgözlem, Melegübü, kurşlar cenneti olsun.
Dillere destan adın, Tuvana ünle dolsun.
PERİ BACALAR KIZI, HER IRKTAN NEFESİN VAR,
NEVŞEHİR’İN YILDIZI, YÜREKLERDE SESİN VAR.

Arap, Emevi, Selçuk, Hittler’den diyarsın.
Her zihinde sen varsın, gönüllerde bir yârsın.
Ihlara Vadisi‘nde, yeni açmış baharsın.
Selvi boylu, yağız Türk, kaç gönülü yakarsın?
DALGALANAN BAYRAĞIN, YILDIZI ve de AYI,
GÜZEL ATLAR DİYARI, NEVŞEHİR’İN TOR TAYI.

Şiir şölenlerinde, şairlerin yarışır,
Düğün, toyun ses verir; sesler, sese karışır,
Minarelerde ezan; Haham, Papaz çağrışır,
Hoşgörü ortamında, ırklar, ırkla yarışır.
NEVŞEHİR’İN GENÇ KIZI, ŞEN ÜRGÜP’ÜN ŞEN YÂRİ,
TÜRKİYE’MİN GELİNİ, HARİKALAR DİYARİ … 
                               Ankara, 19 Mayıs 2009,  ÜRGÜP, Nevşehİr

Çanak, çömlek ocağı, killerin nehri,
Peri pacaları, yer altı şehri,
Düşlerin ülkesi, hayâller şehri,
İnsanı hünerlı; Ürgüp, Nevşehir,
Vadileri sırlı;  Ürgüp, Nevşehir
                                                                                             
Minareler gibi, Peri bacası,
Derin Kuyu derler, ünlü locası,
Gülşehir, Avanos, gülün goncası,
Akasya gülleri boldur Nevşehir,
Çanak çömlekleri doldur  Nevşehir.
                                  
Bir çok tümülüste, Hakan Mezarı,
Kaya KiIisesi, Çeş’te mezarı,
Toplamış şenliğe, şair, yazarı,
Düğün dernek eder, çoşar Nevşehir,
Hiç kabına sığmaz, taşar Nevşehir.

Paşabağı; Keşiş, inziva yeri,
Yiğitlikte yoktur eşi, benzeri,
İşçimen, tacirdir, geçmişten beri,
Esnafı, tüccarı  ünlü,  Nevşehir,
Misafir, turitsti günlü, Nevşehir.

Ihlara Vadisi, Asmalı Konak,
Tepede, zirvede; yapılmış sunak,
Gomeda Vadisı, Damsa’sı, durak,
Filimler diyarı; Ürgüp, Nevşehir,
Ataların yadı;  Ürgüp, Nevşehir.

Sarnıç, Taşkın, Dinler, Aküzüm Otel,
Refik Başaran’ın Sazı’ndaki tel,
Misafir cenneti, Şen Ürgüp’e gel
Saza, söze, çümbüş olan Nevşehir,
Tarihlere ibret olan Nevşehir
Çanak çömlek, şarap, pestil, kermesi 
Kara üzüm, bağ yaprağı, sarması 
Halıyı, kilimi, yere  sermesi,  
Şaraplık üzümü, ünlü Nevşehir,
Bağ ile bahçesi, güllü  Nevşehir.

“Şen olasın Ürgüp Dumanın tütmez”,
Tarhananın tadı, ağzından gitmez,
Evinde misafir, turisti bitmez,
Turistler cenneti, olan Nevşehir,
Yedikat şehirle, dolan Nevşehir.

Ovmaç, taka, boğmaç, köftor, erişte,
Alınteri döker, koşar her işte ,
Hitit, Firik, Asur, bir de Kaniş’te,
Nice tapun durur; Ürgüp, Nevşehir,      
Yer tutmuş oturur; Ürgüp, Nevşehir,
                                     
Kamelya, akasya, leylâk, fesleğen,
Sıcak şarapları, testi ve leğen,         
Sabah güneşidir, yüzüne değen,  
Tatili bir başka, olan Nevşehir,
Gönüllerde bır iz kalan Nevşehir.
Topuzdağ’dan güzel, yüzüne bakıp,
Balonları gibi, göklerde akıp,
Efsane aşklara, meşale yakıp ,
Beyaz atlar gibi, koşan Nevşehir,
Dağ dağ gönülleri, aşan Nevşehir       

Her mevsim açınca, gonca gülü hoş,
Gül dalında şakır bülbülleri hoş,   
Güzel, beyaz atlar, çılgın ve sarhoş,                                            
Beyaz ellerinden tutsam Nevşehir,
Bir gece koynunda, yatsam Nevşehir
 
Avladağ Tepesi, ruhları yaksın,         
Erciyes, ak karı, eriyip aksın,
Bu vatan ateşi, hep beni yaksın,
Beyaz atlar gibi koşan Nevşehir,
Namı, ülkemizden, aşan Nevşehir.
                               19 Mayıs 2009 ANKARA
                               Abdullah Çağrı ELGÜN